• leziz bir filmdir. filmdeki tüm karakterler ayrı ayrı abzürdlüğe sahiptir. bir tarafta ruhunu şeytana satabilmek için günah işlemeye çalışan rahip, bir tarafta bu rahibe yardım etmeye çalışan satanist metalci genç, bir tarafta ise dolandırıcı bir medyum... tabi filmde sürekli çıplak dolaşan büyükbabayı da unutmamak gerek.

    papazın tamamen varsayımlara dayanarak, karşılaştığı her şeyi şeytana ulaşmak için bir işaret olarak algılamasıyla filmin gidişatı hakkında önceden tahminde bulunmak pek mümkün değildir. izleyiciyi sürekli olarak merakta bırakır, "acaba şimdi ne olacak?" dedirtir.

    bu film için abzürd komedinin en başarılı örneklerinden bir tanesi demek yanlış olmayacaktır.
  • bu filmi hakkında hiçbir şey okumadan izledim. ben tırt korku filmleriyle dalga geçmeye bayılan bir insanım dedim açayım hem dalgamı geçerim hem eğlenirim. lakin filmde öyle bir şey çıktı ki sonunda ben dalgamı geçemedim ama gerçekten çok eğlendim. dediğim gibi bir korku filmi bekliyordum ama çok daha fazlasını buldum.

    --- spoiler ---

    öncelikle filmin gerçkten absürt komedi olduğunu anlayana kadar baya sıkıldım. ilk 10-15 dakika pederin günahkar olmaya çalışması esnasında ben, hah şeytan içine girmiş oradan yürüyecekler demek ki dedim. sonra lan koskoca şeytan yeryüzüne inmişsin yaptığın maksimum kötülük dilencinin parasını çalmak bu nasıl bir senaryo lan derken pederin kitap çaldıktan sonra müdürle muhabbetleri, jose maria'nın annesiyle dialogu ve son olarak dedenin içeri girişiyle mevzuya uyandım. daha sonra tüm ekibin toplanmasıyla zaten komedi tavan yaptı oradan sonra da film asıl durumuna ulaşıp aktı gitti. filmdeki karakterlerin absürtlüğü, bir araya geldikten sonra zirveyi yapıyor ki cavan'a ayrıca bir entry yazsam yeridir.

    film sadece güldürmüyor. "limpia madrid" muhabbetiyle filmdeki gerçek şeytanları ortaya çıkarıyor. örneğin peder durakta beklerken önünde adamın biri yanınca birden imana geliyor.

    --- spoiler ---

    spoilerı da kör göze parmak yazmışım umarım kimse filmi izlemeden bakmaz da durduk yere tadını kaçırmayız. neyse. filmi izleyin, izlettirin ayrıca hakkında bu kadar az entry olması da beni bir hayli şaşırttı. gerçi ben bile listelerin sonunda denk getirdim de izledim filmi. şu an birinin rastgele denk gelme olasılığı bir hayli düşük.
  • 1995 ispanya yapımı bir korku-komedi. deccal'ı engellemek için ruhunu şeytana satmaya çalışan bir rahibin öyküsünü anlatıyor. içerdiği absürd sahnelerin çokluğu ve leziz görüntü yönetimi ile ilgiyi hak eden bir yapıt. hatta şu ana kadar pek keşfedilmemiş olması da tuhaf.

    yönetmen: álex de la iglesia
  • papaz rolündeki rahmetli alex angulo'nun döktürdüğü film. bunu seven bunu da sever ki aynı yönetmenin filmidir:
    (bkz: la comunidad)
    --- spoiler ---

    dünyayı kurtardık ama bundan kimsenin haberi yok.
    --- spoiler ---
  • sıra dışı ispanyol yönetmen álex de la ıglesia’dan kara komedinin sınırlarında dolaşan; kurgusu, konusu ve anlatısı ile oldukça sıra dışı bir film el día de la bestia. künyesinde aksiyon, komedi ve suç yazsa da bünyesinde birçok alt türü barındıran filmde abartılı sahneler, birbirinden tuhaf; birbirinden eğlenceli ve fantastik karakterler, kara mizah, şiddet, aksiyon… ne ararsanız var. noel arifesinde dünyaya ineceğini ön gördüğü deccal’i engellemek için ruhunu şeytana satmaya çalışan ve bu uğurda elinden gelen her kötülüğü yapan bir rahibin hikayesini anlatan film, klişelerden uzak anlatısı, birbirinden ilginç karakterleri, tuhaf sahneleri, tahmin edilmesi zor gidişatı ve muhteşem görüntü yönetimi ile dikkat çeken oldukça çizgi dışı bir absürt komedi.
  • kara mizah kılıfı altında çok da güzel faşizm eleştirisi yapılabileceğini göstermiş peder angel rolündeki alex angulo nun özelliklikle mimikleriyle karakterini çok iyi kotardığı ve ortaya başarılı bir oyunculuk çıkardığı bir alex de la iglesia yapıtı.
  • the day of the beast (1995)

    7.7 / 10

    kendisine has mizah anlayışı, oldukça iyi betimlenmiş özgün ve absürd karakterleri ve başarılı kara mizah unsurları ile ön plana çıkmış, damaklarda çok farklı tatlar bırakan alex de la iglesia imzalı başarılı bir korku komedi el dia de la bestia. film; günah işleyerek ve ruhunu şeytana satıp deccal'ı engelleyebileceğini zanneden bir rahip, ona yardım etmeye çalışan satanist ve metalci bir genç ve bir televizyon programında sahte şeytan çıkarma ayinleri ile insanları kandıran bir dolandırıcının yollarının kesişmesini anlatıyor. özellikle, rahip rolüyle alex angulo'ya bayıldım. nefis oynamış. film; henüz başında rahibin işlediği suçlarla izleyicinin ilgisini çekiyor ve bu ilginin kaybolmasına son saniyeye kadar izin vermiyor. yönetmenin anlatım dilini çok sevdiğim için, aynı türdeki la comunidad filmini de izlenecekler listesine aldım. farklı, özgün ve bol kara mizah unsurlarına ve sıra dışı karakterlere sahip, izlemesi oldukça eğlenceli bir film. türü sevenlere tavsiye ederim.
  • belki de danimarkalılar ile birlikte, tüm dünyada en kuvvetli soft powera sahip ispanyolların; bu gücün aşama aşama oluşmasına vesile olmuş yönetmenlerinden biri olan alex de la iglesianın bir filmi. güzel bir absürt komedi. izlerken yer yer aklıma atıf yılmaz’ın arkadaşım şeytan’ı geldi. hatta rahip rolündeki alex angulo ile mazhar alanson’un mimiklerini dahi birbirine benzettim.
  • alex de la ıglesia ispanya'da oldukça popüler olsa da, memleketi dışında hak ettiği ilgiyi pek göremeyen bir yönetmen. ispanyolların zeki, coşkulu, tempolu kara komedilerinin en iyi yönetmenlerinden biri. filmlerinde gözünü hırs bürümüş, kayışı koparmış elemanlar ve apartman balkonlarında, çatılarında geçen fantastik kovalama sahneleri gibi alamet-i farikaları var.
    bu gibi özellikleri yönetmenin sulu zirzop bir sinemacı olduğunu düşündürmesin. örneğin çok başarılı bir diğer filmi olan ve grubumuzda da tanıtılan la comunidad filminde insanların para için ne kadar vahşileşebileceği, bencillik ve kötülüğün sınırlarını zorlayabileceği, kirli ilişkiler kurabileceğini göstermişti. filmlerinin yüzeyindeki komik, eğlenceli ve heyecanlı katmanın altında çok güzel toplumsal taşlamaları başarıyla yapabiliyor.

    --- spoiler ---şeytanın günü filminde de yönetmenimiz hristiyan alemine ve özellikle şeytan, deccal, kıyamet günü, tanrının krallığı, ruhunu şeytana satma gibi kavramlara çok güzel dokunuyor. eğer hristiyanlığın bu konulardaki yaklaşımına biraz vakıfsanız film daha anlamlı gelecektir, ama bilmiyorsanız da hiç mühim değil, yine keyifle izleyeceksiniz.
    filmimizin konusu, bir rahip ve ilahiyat profesörü olan angel'in (ismi de manidar) mukaddes kitap külliyatındaki kıyamet alametlerinin şifresini çözdüğünü iddia etmesiyle başlıyor. eğer doğru sonuca ulaşmışsa, iki gün içinde, noel arifesinde şeytanın oğlu deccal doğacak ve dünyaya yıkım getirecektir. angel, bu felaketi engellemek için şeytanla tanışmak, ona ruhunu satıyor gibi yapıp yanına sokulmak ve doğacak deccali öldürmek, böylece dünyayı kurtarmak istemektedir.
    ama şeytanı nerede bulacaksınız? zor soru... satanistlere mi yaklaşsam, heavy metal alemine mi girsem, sürekli etrafına kötülük yaparak şeytanın dikkatini mi çeksem, gaipten haber aldığını iddia eden şarlatanlara mı sorsam? sonuç (e) şıkkı, yani hepsi!
    film böylece ilk 8-10 dakikadan itibaren beşinci vitese atıyor ve hızlı bir tempo, zekice espriler, eğlenceli aksiyon sahneleri ile bizleri ekrana kitliyor. dediğim gibi, film sadece eğlencelik bir kara komedi/aksiyon değil; günümüzde şeytanın/kötülüğün aslında her yerde, insanın içinde olduğuna dair güzel göndermeler var. filmde makul dozda şiddet, kan revan da mevcut, ama "kara" komedi olduğu için yakışmış. çekimlerin ve müziklerin de kalburüstü seviyede olduğu filmi hararetle tavsiye ederim.
    ( yazar onur ataoğlundan alınmıştır.)
  • the day of the beast

    https://youtu.be/noi4ghlb21s

    (29/09/2010’da yazıldı)

    yönetmen: álex de la iglesia
    senaryo: jorge guerricaechevarría, álex de la iglesia
    yapım: 1995, ispanya, 105 dakika
    oyuncular: alex angulo, armando de razza, santiago segura, terele pavez, nathalie seseña, maria grazia cucinotta

    rahip angel berriartua (alex angulo), uzun zamandır üzerinde çalıştığı incil’in kıyamet bölümünü nihayet deşifre eder. sonuç pek iç açıcı değildir. kelimelerin numerik olarak çözümlenmesi sonucu ortaya bir tarih çıkar: 2 gün sonraki noel’de şeytan dünyaya gelecektir! elini çabuk tutmak isteyen rahip angel, olayları önlemek için sokaklara düşer. şeytan’a ulaşabilmek için daha önce hiç yapmadığı şeyi yapıp, olabildiğince çok günah işlemelidir. tabii günah anlayışı oldukça gariptir; dilencileri soyar, bir platform üzerinde gösteri yapan pandomimciyi ittirir, hırsızlık yapar, park halindeki arabaları çizer ve tüm bedeni yanmış, ölmekte olan bir adamın cüzdanını aşırıp kulağına cehennemde cayır cayır yanmasını fısıldar!

    álex de la iglesia ismi ülkemizde de gösterime giren “halkımız avanta peşinde (la comunidad, 2000)” ile kulağa aşina gelebilir. ben kendisine daha farklı bir şekilde rastladım. başka bir sitede gérardmer film festivali hakkında bir şeyler araştırırken tesadüfen bu çok ödüllü film (el día de la bestia) dikkatimi çekti. nasıl olmuş da gözümden kaçmış dedim ve maalesef o dönemde bu tür filmlere ulaşma imkanım olmadığından izleyemedim. filmi uzunca bir süre unuttuktan sonra elime bir dvd geçti: bir ispanyol tv kanalı için çekilen, masters of horror gibi her bölümü ayrı bir yönetmen tarafından çekilmiş “films to keep you awake” adlı dizinin “the baby’s room” adlı bölümü. filmi izledim ve nedense altıma z*çtım! üstelik dvd bozuktu ve filmin yarısından sonrası yoktu (bir daha da bu dvd’yi bulamadım, yani hala filmin sonunu bilmiyorum). hemen internetin başına geçtim ve bu çok tanıdık yönetmeni araştırdım. karşıma tekrar el día de la bestia çıktı. yıllardır aradığım bu filmi nihayet bulduğumda maalesef ispanyolca idi ve altyazısı yoktu. yaklaşık 1 yıl beklettikten sonra nihayet ingilizce alt yazılı versiyonunu bulup izledim işte!

    avrupa filmlerinden bekleneceği üzere bu filmde de ayrıntılı işlenmiş karakterler var. en küçük karakter bile birkaç kelimeyle tanıdık bir hava kazanıyor; onun hakkında geçmişi de dahil olmak üzere küçük ipuçları yakalayıveriyorsunuz. kişiler öyle ahım şahım değil; her an her yerde rastlayabileceğimiz doğallıkta insanlar, gerçekte olmamaları gereken karmaşık bir durumun içine düşüyorlar. mesela rahip angel… tamamen doğal, ufak tefek, hafif kel, komik suratlı bir adam. görevi dolayısıyla düştüğü çıkmazlar yüzünden insanın içinde acıma duygusu oluşturacak kadar “normal” bir insan. halktan tamamen kopuk olduğunu kanıtlarcasına göstergeleri tamamen yanlış okuyor. mesela şeytan’a ulaşmak için death metal şarkılarının tersten dinlenmesi gerektiğini zannediyor; gizli bir şifre bulacağını düşünüyor. ya da televizyonda program yapan şarlatan bir okültistin kitaplarında yazan ritüellerin işe yarayacağını zannediyor. filmde en sevdiğim karakter ise şişman, iri yarı, uzun saçlı ve sakallı, piercingli bir metalci olan josé maría (santiago segura) oldu. black metal dinleyip satanist olduğunu iddia eden bu naif adam racon gereği rahip angel’e hemencecik inanıyor ve zorlu görevi boyunca onun en büyük yardımcısı oluyor. üçlüyü tamamlayan son kişi ise, televizyonda popüler bir programı olan, şeytan çıkaran ve insanların geleceğini okuduğunu zanneden (rüyanız hayrolsun teyze gibi) kendi sözlerine kendisi bile inanmayan büyücü cavan (armando de razza) oluyor. cavan, ilk başta bu iki deliye inanmadığı için direnç gösterse de uyarıcı ilaçların etkisi altında gerçekleştirdikleri bir şeytan çağırma seansı sonrası o da gerçeği görüyor! bu disfonksiyone üçlü, tüm dünyayı kurtarmak için şeytan’ın o gece doğacağı yeri bulma amacıyla yollara dökülüyor. ve aksiyon çığırından çıkıyor.

    konu gerçekten çok acayip. filmin çok çok iyi bir senaryosu var. özellikle de alt metni filmin olay örgüsünden daha karışık diyebilirim. bir korku ve gizem filminde böyle derin bir toplumsal hicive artık pek sık rastlayamıyoruz. cavan’ın televizyondan, noel’e hazırlanan tüm madrid halkı için uyandırma servisi görevi gören canhıraş açıklamasında bahsettiği bir şey var “siz sıcak evlerinizde şarkılar söylerken dışarıda şeytan dünyayı ele geçiriyor!”. cavan bunu mu kastediyor bilmiyorum ama dışarıda çok daha farklı şekillerde ilerleyen bir şeytanilik söz konusu. karakterlerimizin buñuelvari bir edayla ısrarla göz ardı ettikleri faşist bir grup, insanları öldüresiye dövüp, üzerlerine benzin dökerek yakıyor. her icraatlerinden sonra duvara bıraktıkları yazı amaçlarını belli eder tarzda: “temiz madrid”. bu aşamada, josé maría’nın annesi rosario’ya değinmekte fayda var. madrid’in temizlenmesi gerektiğini, o sırada yemek için “temizlediği” tavşanı parçalayarak açıklayan kadın, hayali bıçak darbelerini evsizler, siyahlar, eşcinseller ve tüm yabancılara indiriyor sanki. memleketlisi carlos saura’nın bir yıl sonra çektiği “taxi” filminde daha bir ciddiyetle değerlendirdiği bu “xenofobi” olgusu, álex de la iglesia’nın bakış açısından daha mizahi olarak aktarılıyor ve bence bu yolla daha kuvvetli bir sosyal taşlama haline geliyor.

    mizah demişken yanlış anlaşılmasın. film bir slap-stick değil. o gibi bir enerjiye sahip olsa da karnınızı tuta tuta kahkahalara boğulmuyorsunuz. buradaki mizah daha çok durum komedisinden kaynaklanıyor ve kesinlikle gece kadar “kara”! en güzel tarafı ise filmdeki enerjinin hiç düşmemesi. yavaş yavaş kaosa sürüklenen olaylar zinciri sırasında, öyle bilgisayar destekli falan değil, basbayağı kanlı canlı aksiyon var burada (ve ona hakkıyla eşlik eden bir müzik). filmde en azından iki tane akla zarar sahne mevcut. çok komik bir boğuşma sahnesinden hemen sonra gelen manyak bir merdiven boşluğuna düşme sahnesi mesela. bir de aniden iki ayağı üzerine kalkan keçi şeklinde bedenleştirilen şeytan görseli var ki benzeri zor bulunur. tam gülecem derken çatır çatır bir şiddet gösterisi gerçekleşiveriyor. acımasız bir yönden de…

    filmi nasıl izlemek istediğiniz size kalmış. bir korku filmi olarak izleyip, aktarılan doğaüstü olayların film içinde gerçek olduğunu düşünebilirsiniz, üç kafadarın inandığı gibi. ya da tüm bu gösterilerin tamamen sembollerden oluştuğunu ve filmin farklı bir tasası olduğunu düşünebilirsiniz. her iki yolda de tatmin edici bir sonuca ulaşacağınızı temin ederim.
hesabın var mı? giriş yap