• ankara mi ıstanbul mu tartismasini bir nebze akillara getiren hollanda'nin eger degismediyse en azindan yakin zamana kadar en buyuk 5. kenti..

    bu entry kesinlikle eindhoven'da yasamak konusu esas alarak yazilmaktadir. evet, turistik olarak gelip gorulmesi gereken bir yer kesinlikle degildir. ama yasamak derseniz, beklentileriniz nedir, tercihleriniz nedir diye sormak lazim onyargili bir cevap vermektense.

    misal, ben ıstanbul mu, ankara mi sorusuna ankara diyenlerdendim, ve o sekilde tercih kullanmistim eindhoven'a kadar olan surecte. ee tabii sartlar da beklentilerimle ortusecek sekilde gelisti, yoksa neticede insan eldeki tercihleri darsa her zaman istedigi secimi yapamayabilir. her neyse, neden tercihim buydu?

    -ankara daha derli toplu ve duzenli bir sehir ıstanbul'a gore (belediye baskani sahis her ne kadar bunu degistirmeye calissa da)
    -ankara'da mesafeler daha kisa
    -ankara'da hayat daha ucuz
    -bir cok cazibesi olan ıstanbul'a veya bir baska yere hafta sonu rahatca kacma yolu da mumkun (tren, araba, ucak)

    simdi eindhoven da bir bakima yukarida yazilan sartlari yerine getiriyor. ama 2 senedir burada yasayan bir kisi olarak daha bile fazla avantaji oldugunu gormus bulunmaktayim. listeyi eindhoven'a uyarlayacak olursak:

    -eindhoven'da hayat diger bircok sehre gore daha ucuz (tabii hollanda kira ve alisveris acisindan genel olarak turkiye'ye oranla pahali, ama gelirinize oranladigizda belki daha ucuza gelebilir. sadece kiralar, eger adam gibi bir evde yasayacagim derseniz 1200euro civarina cikiyor ki bence bu cok)

    -eindhoven'in 5-10 km disindaki sehirlerde kiralar ucuz ve bu bilassa turkiye'de yasayan biri icin mesafe bile degil.

    -eindhoven tam olarak belcika-almanya-hollanda ucgeninde. arabayla 1 saatte antwerp, 1.5 saatte (trafik yoksa) bruksel, 1 saatte dusseldorf, 1.5 saatte koln, 1 saatte (trafik yoksa) amsterdam'dasiniz. paris 4 saat, luksemburg 3 saat...

    -eindhoven bir amsterdam'a kiyasla cok daha orman ve yesil alan erisimine sahip. eger outdoor aktivitelerden hoslaniyorsaniz yakin cevresinde 10larca seceneginiz var.

    -eindhoven'da amsterdama kiyasla cok daha ucuz fiyata bulabileceginiz ucuslarin oldugu ve kalabalik olmayan, belediye otobusuyle eindhoven'dan 15-20 dakikada ulasabildiginiz bir havalimani mevcut. buradan sabiha gokcen'e, yaz donemi ise bodrum, antalyva ve bilumum turk sehirlerine ulasim var. roma, barcelona, paris, londra vs gibi sehirlerden bahsetmiyorum bile. ( edit s.gokcen ucuslari bitti maalesef 2017 civari - edit2 : pegasus ve sun express haziran 2019 itibariyle ucmaya basliyor tekrar)

    -bence unutulmamasi gereken cok onemli bir nokta, bu sehrin cok kozmopolit olmasi. silikon vadisi ve pek cok cok uluslu firmanin ar-gesi burada. bu da cok sayida "knowledge migrant" dedigimiz egitimli, konusunda uzman elemanin gelmesine onayak olmus. bu da kim bu yabanci tarzi bir onyarginin olusmamasina olanak verdigi gibi, tanimasi ve takilmasi oldukca keyifli olan bir ton ulkeden insanla da tanisma imkani sagliyor. amsterdam ve bir-iki yerde daha yabanciysaniz yadirganmazsiniz, ve sizin gibi baska yabancilarin da cok oldugunu gorursunuz ama eindhoven'dakiler sonuc olarak daha teknik kisiler (muhendis vb), amsterdamdakiler ise daha ziyade finans vb sektorlerden insanlar olacaktir muhtemelen (ve belki bir nebze sanat ve tasarim). bunun disinda disaridan cok algilanmasa da kozmopolit olmayan yerlerde yasacak olursaniz cok sikinti cekersiniz, cunku buranin muhafazakari veya tasralisi da yabancilara karsi son derece tutucu. bu direkt kotu davranir anlaminda anlasilmamali ama kendinizi dislanmis hissedeceksinizdir buyuk ihtimal. o yuzden aa burasi cennet gibi ne hos bir kasaba, bu ne guzel bir ev vs demeden once bunu goz onunde bulundurun. eindhoven, ve hatta cevresindeki bir cok ufak sehir ve kasabada bile yabanci oldugunuz yadirganmaz, o acidan cok avantajli.

    -sehir egitim acisindan bakildiginda teknik universitesi ve sanat okulu itibariyle ilginc. ayrica 30km mesafede trenle 45 dk ile ulasilabilecek tilburg universitesi gercekten cok iyi ve avrupada taninmis universite. eger daha cok yola katlanirim derseniz maastrich, nijmegen universiteleri de bir secenek. en kotu amsterdama bile gidilip gelinebilir 1 sene filan katlanilmayacak sey degil. tum bu olanaklar ozellikli evli ciftlerden bosta kalan icin bir opsiyon (eger hemen bir ise baslamak mumkun degilse is bulmak icin on hazirlik gibi - veya vakti kariyer acisindan verimli kullanmak acisindan)

    -sehir ne buyuk ne kucuk. dolayisiyla neredeyse her turlu ihtiyacinizi karsilayabileceginiz, ama amsterdam gibi bir sehrin kesmekesini yasamayacaginiz bir yer. ve dedigim gibi duzeni seven ama arada dagitmak isteyen biriyseniz sehirde zaman zaman etkinlikler de, veya yakin mesafedeki bir cok opsiyon sayesinde felekten geceler de gecirmeniz mumkun.

    edit: calisan high skilled worker anlaminda california'daki silicon valley'i gecmis an itibariyle (2015).
  • kasim - subat arasinda bisiklet surmenin endise verici oldugu yer. ozellikle de ilk kis doneminizse.

    soyle anlatayim, hava yaklasik -17, universite'ye dogru yol aliyorum, bisiklet gayet standart, hava soguk (cok soguk) ama onunla orantili giyinilmis, ust bas eldiven bere atki tam tikirim, basiyorum pedala.
    tabi sehir trafiginin yogun oldugu yerlerde bisikletler yoldan ayriliyor, tunellere falan giriyor, alt yollara sapiyor, he iste tam bu alt yollarin birindeyken hafif bir egimden asagi dogru gidiyorum ileriden saga donucem ama sabah saatleri, bisiklet trafigi cok yogun, dolayisiyla icten aldim viraji ki kimsenin yoluna cikmayayim, icten alinca da bir su birikintisi var onun hafif ustunden gecerek yoluma devam edicem.

    hee, evet -17'de su birikintisi var..

    bisiklet altimdan oyle bir kaydi ki, beni virajin ortasinda birakti, kendisi universiteye dogru devam etti, unuttu beni, gitti. o gunden beri aramizda bir sogukluk var kendisiyle.

    (bkz: bu da boyle bir animdir.)

    ozetle, dikkat edin efendiler ve hanimefendiler, hava durumlarina iyi bakin, yagmurlari yoklayin, yollari ona gore secin. ya da bir muddet hollanda'li arkadaslarinizla takilin, onlari takip edin.
  • yazlari soguk ve yagisli, kislari soguk ve yagisli gecer.
  • geçtiğimiz günlerde, mühendislik alanında çalışan bir çok dutch şirketin çalışan profilini inceliyorum. hemen gözüme 95% erkek, 5% kadın çalışan oranına sahip bir şirket çarptı, "olsa olsa eindhoven'dadır lan bu" dedim, harbiden de öyle çıktı. sağa bak erkek, sola bak erkek, bara git erkek, üniversiteye git erkek, işe git erkek, otobüse-trene bin her yer erkek. zor be sözlük zor, ekmek aslanın ağzında bu şehirde...
  • once tanim:

    hollanda'nin guneyinde bulunan, 250 bin nufuslu sehir. son yillarda ciddi expat gocu almaktadir.

    simdi gercekler:

    gercek 1:
    kimse fakir degil. yillik gsmh 60 bin dolar.

    gercek 2:
    bisiklete binenlerin cogunun arabasi da var. yokluktan binmiyorlar yani. ama farz edelim ki araba yok. hastalaninca hastaneye gitmek icin uber cagirabilirsin, eger cok cok berbat durumdaysan zaten ambulans gelir alir.

    evet, alisverise, gezmeye, kiz arkadasinla yemege falan bisikletle gidiyorsun. hatta soyle oluyor, sen kiyafetini cekiyorsun, kiz da sikir sikir giyiniyor, kizi bisikletin arkasina yan sekilde oturtuyorsun, yolda sohbet ederek, slalom yapa yapa gidiyorsun. evet, yagmurda bile.

    hem boyle yapinca araba surmedigin icin rahat alkol aliyorsun. evet bisiklet de bir tasit ama alkollu bisiklet surmek araba surmekten daha musamaha gosterilen bir sey. alkollu araba kullanmanin cezasi 360 eurodan basliyor. alkollu kazaya karisirsan basina gelebileceklerden ise bahsetmek dahi istemiyorum.

    gercek 3:
    got kadar evler sadece sehir merkezinde var (her yerde oldugu gibi) merkezin 1 km disindan baslamak uzere evler 100-120 metrekareden baslayarak buyuyor. bahceyi tabi ki saymiyorum.

    gercek 4:
    calisabileceginiz en amele en dusuk iste bile 1.5 hafta calisip (600-700 euro) dandik de olsa yuruyen bir araba alabilirsiniz. 95 oktan yakit 1.75 euro. araba vergisi ayda 30 eurodan basliyor. park yeri sadece merkezde parali. onun disinda her yerde uc-ret-siz. bu arada, yollarda ciddi miktarda tesla da var.

    yakit bu sene pahalandi malum savas yuzunden. normal sartlar altinda fiyatlar normal. hele eviniz yeniyse, enerji label a ise, catida gunes enerjisi de varsa her ay 100-150 euro sabit fatura oder, yil sonunda ustune para da alirsiniz.

    gercek 5:
    burada tuketim cilginligi yok. medeniyeti tuketimle tariflemiyorlar. ikinci el dukkanlari surekli dolu. insanlar bir sey alacagi zaman once facebook marketpalace ve marktplaats'a bakiyor.

    amerika'nin gercegi muscle car ise hollanda'nin da bisiklettir. her ulkenin kendi gercekleri tarzi var. onyargilarinizi kendinize saklayin.
  • sabah 10'dan beri kaldığım evin arkasında havai fişek patlattıkları şehir. tam yeni yıla girildiği esnada doruğa çıktı bu sesler, bilgisayarın sesi sondaydı ve duyamıyordum doğru düzgün. aynı zamanda dışarısı ciddi derecede barut (veya ne haltsa işte patlayıcı malzeme) kokmakta. yemin ederim evde oturmak sizin şu yaptığınızdan daha zevkli be:/ hiç mi sıkılmıyosunuz olm lan?

    edit: 1 ocak 2010, saat gündüz 12:30... ellerinde kalanları bitirmeye çalışıyorlar, hala atıyor hayvanlar...
  • kırsalı bildiğin manisa, salihli kırsalıdır. yollara atlayan tavuklar, inekler yüzünden, araçlarının frenine asılan nice insanlar vardır bu civarda.

    yaş 5 civarı. o ara belli sürelerle, dedemin yanına uğrardım. çiftlik, tarla hayatını az çok bilenlerdenim. elime küçük bir kavun alıp, traktöre binmiştim. koltukla, arka tekerleğin çamurluğu arasında bir yere sıkıştırmışlar beni, taka tuka gidiyoruz. birden önümüze bir inek çıkıyor, traktörün freniyle benim uçmam bir oluyor. o küçücük yerden fırlayıp, şansımın da yardımıyla, sırtımın üstüne düşüyorum. sırtım yara bere içinde ama geri kalan yerde, bir kırık çıkık falan yok neyse ki. benim elimdeki kavun fırlıyor gidiyor tabi benle beraber. parçalanmış haliyle o da. kokusu burnumda kalıyor ama.

    eindhoven kırsalında karşımıza bir inek çıkınca, o kavunun kokusu burnuma geldi birden. traktör yerine otomobil, güneşin önüne biraz bulut, çevreye biraz da yeşil renk koyunca, sadece traktörü kullanan bizim rahmetli nurullah dayı kalıyor yerine koyamadığın.
  • son yıllardaki gelişimi hollanda'nın yerellerini de etkilemekte.

    geçenlerde kuzeyden (middelsburg, nijmegen, utrect) gelen bir kaç arkadaş sokakta ingilizce konuşulmasından, restoranlarda ingilizce menü olmasından, hareketli gece hayatından filan çok etkilendiler. hatta bir tanesi "ben eindhovenlıları psv fanatiği çiftçiler sanıyordum" (bkz: çomar) diye dalga da geçti.

    velhasıl brabant'ın incisi eindhoven iyidir iyi. 200binlik bir şehirden beklentilerinizi abartmazsanız çok güzel yaşarsınız.
  • şehirde resmen ev yok. gelen öğrencilerin bazıları çadırda yatıyor. üniversite de aradan çekilmiş, “ev bulamazsanız gelmeyin” diyormuş. yüzlerce öğrenci açıkta. bu yüzden konsolosluk vasıtasıyla bazı türk aileler evlerinin odalarını öğrencilere kiraya vermeye başladı.

    şehir türkü hintlisi çinlisi her yerden göç alıyor, her taraf ya öğrenci ya mühendis yazılımcı, ama evler karaborsaya düşmüş durumda.

    bu kadar göç alacaksan planını da ona göre yap değil mi? evleri önceden inşa et, yurt yap. insanları bu duruma düşürme. hollandalılar sistemli hazırlıklı millettir. ama bu konuda belediye net bir şekilde sınıfta kaldı.
  • arabanin statu gostergesi oldugu ulkelerden hollanda'ya gelince insanlar afalliyor tabi. alt sinif insanlarla kim binecek otobuse metroya. hele ki bisiklet? cocuklar binsin diye icat edilmis iki tekerli seytan icadi...

    ve evet medeniyet tam olarak hollandalilarin yaptigi gibi bisikletle yapilan ulasim bicimindedir. bakkaldan ekmek almak icin 2 ton plastik ve metal hareket ettirmek isteyenler asfalt colu amerika'ya yerlesebilirler. eindhoven da bize kalir.
hesabın var mı? giriş yap