• mezarinin oyle kut diye bulunusu akla baska seyler getiren tarihi kisiliktir. 15. yuzyilda bir osmanli ordusunun durduk yere degil bir sahabenin, herhangi bir mezari bile acmasi bile akla yakin bir olay degildir. bu millet define ararken dahi tarlasini kazmaya cekinirken, sen gidip sahabe mezarini kazacaksin. carpilirsin, cesaret edemezsin.

    demek ki isin ardinda baska seyler var. yapilan orduyu gazlamaktan ote birsey degildir, basarili bir propaganda calismasidir. olayin giris kismi zaten kendini ele veriyor. ordunun morali bozulmus, savasmak istemiyor. ne yapacaksin. o tarihte sarkici turkcu getirip, uso show ayarinda bir calisma yapamazsin. vatan millet sakarya olayi henuz daha icat edilmemis. hamaset edebiyatiyla da bir yere varilmaz. en iyisi dini bir oge kullanmak. bunu da fatih in akil hocasi aksemseddin akil etmis, gercekten cok akillica bir manevra ile orduya cift maas sozu yerine bir mezarla isi halletmistir. tebrik ediyorum. yalniz eyup sultan turbesinin sonradan sunnet cocuklarina iskence icin kullanilacak bir yer olacagini gorememistir, burdan teessuflerimi gonderiyorum. yazil degil mi bize.
  • bu ülkede herkesin g.tünden atmaya hakkının olduğunu gösteren tarihi kişilik.

    atv haber, eyüp sultan'ı araştırmaya bir muhabirini medine'ye gönderiyor. muhabir peygamber devrinden başlayarak eyüp sultan'ın hayatını içeren bir haber yapıyor. doğal olarak sıra eyüp sultan'ın türbesine ve türbenin bulunuş hikayesine gelir.

    muhabir eyüp sultan türbesinin fatih'in emriyle fetihten sonra (!) bulunduğunu iddia eder.
    hem de akşemseddin şurayı kazın, orada bir mermer bulacaksınız demişmiş.
    bitmedi, orada da bu eyüp sultan hazretlerinin mezarı yazıyormuş.

    şimdi, bir kere mezar fetihten sonra değil önce bulunmuştur.
    peki, niye bulunmuştur:
    fetih hiç de kolay olmamıştır. bir kere istanbul'un fethine içerden çok ciddi muhalefet vardır. başta çandarlı halil paşa olmak üzere. çandarlı fethe karşıdır, askeri de bu yönde, kendi yanına çekmeye çalışır. güçlü bir haçlı ordusunun gelmekte olduğu söylentilerini dört bir yana yaydırır.

    fatih yeniçeri tayfasına değil de sınırlardan gelmiş biraz da maceracı askerlere güvenmektedir. onlar arasında da istanbul'da zenginlik kalmadığı hatta yağma izni olmayacağı gibi söylentiler yaydırılır.

    sur içinde de bizans gerçekten de yiğitçe savaşmaktadır, zira evlerinin bahçelerinde savaşıyorlar. neyse, kuşatma uzadıkça uzar. zayiat arttıkça artar. bazı hristiyan gemiler kuşatmayı deler, bizans'a yardım götürür. haçlı ordusunun çok yaklaştığı şayiaları alır, yürür; askerin gerçekten morali bozulur.

    ondan sonra ne mi olur?
    1) yağma izni (bizanslı kadınlar dahil) çıkar.
    2) eyüp sultan'ın mezarı bulunur.

    fetih'ten sonra bir daha on yıllarca da mezar hatırlanmaz.

    fatih gerçekten büyük bir liderdi.
    eminiz bunları izlese, "cahilden uzak dur" derdi.
    bunlarla uğraşacağına gitti madrabaz çandarlı'yı astırdı.
    hem de tarihte örneği az görülür şekilde şahsi mallarına el koydurarak.
    şimdi halkı eyüp sultan türbesiyle uyutacağınıza şunu yanıtlayın?
    fatih çandarlı'yı neden astırdı, neden mallarına el koydurttu?

    bonus: çandarlı size kimi hatırlatıyor?
  • "mihmandar-ı nebevi"

    tam ismi ebu eyyûb halid b. zeyd'dir. hazrec kabilesinin neccaroğulları kolundandır. annesi zehra bint-i sa'd, babası küleyb b. sa'lebe'dir. hicretten iki yıl önce müslüman olmuş, ikinci akabe biatında bulunmuş ve ensardan islamiyet'i kabul eden ilk kişi olmuştur. hz. peygamber (a.s.m.) ile bedir, uhud, hendek, hayber, mekke'nin fethi, huneyn başta olmak üzere bütün savaşlara katılmıştır. savaşlarda o*'na zarar gelmemesi için yanından hiç ayrılmaz hatta bazı geceler çadırı etrafında nöbet tutarmış. vahiy katibi olması sebebiyle hz. peygamber (a.s.m.) zamanında kur'an-ı kerimayetlerinin bir araya getirilmesine hizmet etmiştir. ashab arasında ilmiyle de tanındığı için kendisine sorulan dini konularda pek çok fetva vermiştir. kendisine neden mihmandar-ı nebevidendiğine gelirsek; resul-i ekrem(a.s.m.) medine'ye hicret edince medine'li müslümanların her biri onu evinde misafir etmek istediler. ancak hz. peygamber (a.s.m.), bir tercih yaparak onları gücendirmemek için devesinin çökeceği yere en yakın eve misafir olacağını söyledi. kendisini taşıyan devenin önce bir yere çöktüğü, buradan hemen kalkıp biraz ileride tekrar çöktüğü görüldü. resulullah (a.s.m.) oraya en yakın olan ve dedesi abdülmuttalib'in annesi tarafından kendisine yakınlığı da bulunan ebu eyyûb'un evine yerleşerek burada yedi ay misafir kaldı. bundan dolayı ebu eyyûb "mihmandar-ı nebi" ünvanıyla anıldı. bu ev islamiyet'in öğretildiği bir mektep durumundaydı. hz. peygamber (a.s.m.) fakir muhacirlere burada yemek verir, kendisine sunulan hediyeleri fakirlere burada dağıtırdı. ev sahiplerine her vesile ile dua eder, onların bolluğa kavuşmalarını, huzur ve afiyet içinde olmalarını dilerdi. resul-i ekrem (a.s.m.) kendi evine taşındıktan sonra da zaman zaman ebu eyyûb'un evine misafir olurdu.

    ebu eyyûb, hz. ebu bekir devrindeki savaşlarla hz. ömer devrinde yapılan suriye, filistin ve mısır seferlerine katılmıştır. kıbrıs seferinde de bulunmuştur. medine, asilerin eline geçip hz. osman'ın namaz kıldırması engellenince herkes tarafından sevilip sayıldığı için hz. ali'nin tavsiyesi üzerine bir müddet imamlık yapmıştır. hz. ali halifeliği döneminde irak'a gittiğinde onu medine'de yerine vekil bırakmıştır. haricilerle ve muaviye ile yapılan savaşlarda hz. ali'nin yanında yer almıştır. bu dönemde basra valisi olan abdullah b. abbas, basra'ya gelen ebu eyyûb'a "senin vaktiyle hz. peygamber'e yaptığın gibi ben de bugün sana hizmet etmek istiyorum" diyerek konağını ona bırakmıştır. giderken de kendisine kırk bin dirhem, yirmi köle ve değerli hediyeler vererek onu uğurladığı rivayet edilmektedir.

    sağlıklı olan herkesin allah yolunda savaşa katılması gerektiğine inanan ebu eyyûb "kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayınız." (el-bakara, 2/195) mealindeki ayette sözü edilen tehlikeyi, savaşa gitmeyip işiyle gücüyle meşgul olmak şeklinde açıklardı. bu sebeple ihtiyarlık döneminde bile her yıl bir savaşta bulunmaya gayret etmiştir. katıldığı seferlerin sonuncusu, müslümanların ilk istanbul kuşatması olmuştur. onun bu kuşatmadan bir yıl sonra (49/669) gönderilen yezid b. muaviyekumandasındaki takviye birliğinde bulunduğu da rivayet edilmektedir. bu rivayette islam ordusu haliç'e vardığı zaman, ebu eyyûb'un rahatsızlığı artmıştı; yezidkendisini ziyaret edip bir dileğinin olup olmadığını sordu. ebu eyyûb da ondan askere selam söylemesini, kendisinin ölünce yıkanıp kefenlenmesini ve ordunun ilerleyebildiği en uç noktaya gömülmesini vasiyet etti. hz. peygamberin (a.s.m.) "konstantiniyye surunun dibine salih bir kişi gömülecektir" buyurduğunu söyleyerek, "umarım ki o kişi ben olurum" dedi.
    mihmandar-ı nebevi ebu eyyub el-ensari, hicretin 49. yılında (669) vefat etmiştir. ancak h. 50-52-55 olduğu da rivayet edilmektedir. cenaze namazını yezid b. muaviye kıldırmıştır. vasiyeti üzerine ordunun ilerleyebildiği en son noktaya defnedilmiştir. surlara yakın bir yerde birinin defnedildiğini öğrenen bizans imparatoru, yezid b.muaviye'ye haber gönderip kuşatma kalktıktan sonra o mezarı açacağını ve cesedi vahşi hayvanlara parçalatıp yedireceğini söyledi. buna karşılık yezid, o kişinin peygamber sahabesi ve kendileri için önemli bir kişi olduğunu belirterek, eğer onun cesedine bir zarar verecek olurlarsa islam ülkesinde yıkılmadık kilise, öldürülmedik hıristiyan bırakmayacağını imparator'a iletti. imparator bu tehdit üzerine geri adım atıp, eyyûb el-ensari'nin cesedine bir şey yapmayacağına dair söz verdi ve söz verdiği gibi mezarına dokunmadı.
    islam ordusu kuşatmayı kaldırıp geri çekildikten sonra, bizans halkı yıllarca eyyûb el-ensari'nin kabrini ziyaret ettiler, kuraklık zamanında kabrine gelip yağmur duasında bulundular. fakat latin istilasında ebu eyyûb'un türbesi de yıkıldı. bu istiladan sonra zamanla ebu eyyûb'un kabri kayboldu. fatih sultan mehmet istanbul'u feth ettikten sonra hocası akşemseddin'den eyyûb el ensari'nin kabrini bulmasını istedi.
    akşemseddin keşf yolu ile gece ışık topunun indiğini gördüğü mevkii, kabrin yeri olarak gösterdi. burası kazıldığında iki kulaç derinlikte "ebu eyyûb'un mezarı burası" yazan bir taş bulundu. adını ebu eyyûb'dan alan istanbul'un eyüp semtinde bulunan kabir, günümüzde de önemli ziyaret yerlerinden biridir.

    kaynak içinde; http://www.yenidunyadergisi.com/…/article_978.shtml
  • "istanbul'un fethi sırasında dört düşman gemisi haliç'e girerek yardım getirdi. bizim asker arasında ümitsizlik doğdu. hatta biraz da çandarlı halil paşa'nın da kışkırtmalarıyla bazı askeri gruplar kuşatmayı bıraktı. çok nazik bir durum vardı. o zaman akşemseddin, fatih'in şeyhidir. hacı bayram tarikatındandır. eyüp el ensari'nin mezarını bulabilmek için kolları sıvadı.

    moralin düştüğü bir anda, peygamber'in sahabesinden olan eyüp'ün mezarını bulmak için padişahtan müsaade istiyor. bugünkü eyüp mevkiinde kazı yapıyorlar, orada eskiden manastırlar vardı, toprak altında yazılı mermer parçaları buluyorlar. -işte mezar burası- diye orduya ilan ediyorlar. askere savaş için yeni bir şevk ve heyecan geliyor."

    (bkz: halil inalcık)
  • mezarı istanbul'un eyyüp semtindeki bu sahabe ensarın ileri gelenlerindendir. hicretten sonra ensar muhacir kardeşliği dayanışmasında hz. muhammed kendisini seçmiş, aynı evi paylaşmışlardır.
    uzun yaşayan sahabe hz. muhammed'in "istanbul'u fethedecek kumandan ne güzel bir kumandan, istanbul'u alacak asker ne güzel asker" övgüsüne nail olmak üzere istanbul kuşatmasına katılır. fakat kuşatma esnasında şehid olur.
    yıllar sonra fatih'in istanbul'u fethi sonrasında fatih'in hocası akşemseddin, eyyub el ensari'nin mezarını rüyasında teşhis eder. ve mezarının bulunduğu yerde bugünkü eyüp semti kurulur.
  • rivayet odur ki, istanbulun kuşatması sırasında akşemseddin ve fatih eyyub el ensari'nin mezarını aramaya çıkarlar; bir süre aradıktan sonra birşey bulamazlar ve namaz vakti geldiği için aramayı bırakırlar, akşemseddin yere bir seccade atar ve namaza durur, secdeye kapanır ve iki üç saat kalkmaz, fatih durumu merak eder ancak birşey söylemeye de çekinir, saatler sonra secdeden kalkan akşemseddin fatih'e eyyub ile konuştuğunu, mezarın tam seccadeyi attıkları yer olduğunu söyler.

    bu hikayenin rüyada görme versiyonu da vardır. askerin moralini yükseltmek için anlatılan bu hikayeden sonra gelelim gerçeğine, eyyub el ensari'nin mezar yeri yüzyıllar öncesinden beri bilinmektedir, vaktiyle arapların istanbul kuşatmasını kaldırmak için bizans ile yaptıkları anlaşmada mezarın bozulmadan bırakılması koşulu da bulunmaktadır.
  • peygamberimiz hz. muhammed i misafir etmis önemli zat. istanbulun araplar tarafından kusatılması sırasıda burada sehit dusmustur. mezarı aksemseddin tarafından bulunmustur.
    ilk olarak fatih sultan mehmet tarafından yapılan turbe ve camii daha sonra 3. selim tarafından yıkılıp tekrar insaa edilmistir. ve osmanlı sultanları tahta cıktıktan sonra kılıc kusanma torenlerini eyup sultan da yapmıstır.
  • islam’a ilk giren ensar’dandır. akabe biatı’na katılmış yetmiş kişiden biridir. başta bedir savaşı olmak üzere tüm gazvelere katılmıştır. rasulullah aleyhisselam medine’ye geldiğinde kendisini konuk etmek isteyen müslümanlardan hiçbirinin gönlünü kırmamak için devesinin bırakılmasını, kimin kapısına çökerse orada misafir olacağını bildirmiş. deve ebu eyyub’ un (r.anh) evinin önünde çökmesi üzerine mescidi ve evi yapılana kadar ebu eyyub’un (r.anh) evinde misafir olmuştur. mekke’den medine’ye hicret eden müslümanlar arasında rasulullah aleyhisselamın tesis etmiş olduğu kardeşlik çerçevesinde mus’ab bin umeyr ile kardeş kılınmış. ebu eyyub el-ensari (r.anh), hz. peygamber aleyhisselamın vefatından sonra da cihadı terk etmemiş, savaşların ve fetihlerin yorulmaz neferi olmuştur.

    ebu eyyub’un hizmetçisi olan eflah, ebu eyyub’dan (r.anh) naklediyor:

    “rasulullah aleyhisselam medine’ye geldiğinde evin alt katında konakladı. bense üst kattaydım. bir gece ansızın uyandım ve “rasulullah aleyhisselamın üstünde geziniyoruz ha!” dedim. o gece rasulullah aleyhisselam yattığı kat hizasında uyuduk. sabahleyin bu olay rasulullah aleyhisselama bildirince “alt kat benim için daha uygun.” dedi. ama ben “hayır! senin alt katta olduğun bir evde ben yatamam!” dedim. bunun üzerine rasulullah aleyhisselam üst kata çıktı. biz de alt katta yatmaya başladık… bir gece testileri kırılmış, su aşağıya akar da rasulullah aleyhisselam rahatsız olur endişesiyle yorganlarını suyun üzerine bastırmışlar.

    bir gün ebubekir (r.anh) öğlen sıcağında mescide gitti. bunu duyan ömer (r.anh) “ey ebubekir! bu saatte seni dışarı çıkaran şey nedir?” diye sordu. ebubekir (r.anh) “beni dışarı çıkaran şiddetli açlıktan başka bir şey değil.” diye cevap verdi. ömer (r.anh) “allah’a yemin ederim ki ben de aynı nedenle dışarı çıktım.” dedi. bu sırada rasulullah aleyhisselam çıkageldi ve “bu saatte sizi dışarı çıkaran şey nedir?” diye sordu. “vallahi, karınlarımızda hissettiğimiz şiddetli açlıktan başka bir şey değil.” dediler. efendimiz aleyhisselam da “nefsim kudret elinde olan allah’a yemin olsun ki beni de dışarı çıkaran başka bir şey değil, haydi kalkın!” buyurdu. ebu eyyub’un kapısının önüne gelene kadar yürüdüler. ebu eyyub (r.anh) peygamberimiz aleyhisselam için genelde yemek veya süt ayırırdı.

    her zamanki vakitte rasulullah aleyhisselam gitmeyince o da yemeği çocuklarına yedirmiş ve çalışmak için hurmalığına gitmişti. kapıda karşılarına ebu eyyub’un hanımı çıktı ve: “allah’ın peygamberi ve beraberindekiler hoş gelmiş” dedi. hz. peygamber aleyhisselam “ebu eyyub nerede?” diye sordu. sesi duyan ebu eyyub çalışmakta olduğu hurmalıktan koşarak geldi ve “allah’ın peygamberi ve beraberindekiler hoş geldiniz.” dedi. sonra “ey allah’ın peygamberi! her zaman geldiğin vakitte buyurmadın.” diye ilave etti. rasulullah aleyhisselam “doğru söylüyorsun” dedi. bunun üzerine ebu eyyub koşarak içinde kuru, olgun ve yaş hurmalar bulunan bir salkımı koparıp getirdi. yemeği yiyip karınlarını doyurunca hz. peygamber aleyhisselam “ekmek, et, kuru hurma, yaş hurma, olgunlaşmamış hurma…(bu sırada gözleri yaşardı) canımı kudret elinde tutan allah’a andolsun ki, bu nimetlerden kıyamet günü sorguya çekileceksiniz.” buyurdu. bu sözlerin arkadaşlarına ağır geldiğini gören peygamber aleyhisselam “böyle nimetlere ulaşıp elinizi sürdüğünüzde ‘bismillah’ deyiniz. doyduğunuzda ise: “bizi doyurup, nimet veren ve bu nimetleri fazlasıyla lütfeden allah’a hamdolsun.” deyin. işte bu (hamdiniz) bu nimetlerin karşılığıdır.” buyurdu.

    rasulullah aleyhisselamın vefatından sonra da ne kadar zor ve meşakkatli olursa olsun, müslümanların yaptıkları bütün savaşlara katıldı. gece ve gündüz, gizli ve açık olarak tekrarladığı nakarat, allah’ın şu ayetiydi: “gerek hafif, gerekse ağırlıklı, hepiniz istisnasız savaşa çıkın.”(tevbe, 41)

    bugün istanbul’un kalbinde büyük, çok büyük bir adamın cesedi vardır. sultanlarımız kılıçları orada kuşandı ve bizler istanbul ziyaretine oradan başlarız. ebu eyyub’un hayatını düzenleyen ve ona kılıcını bir kenara koyup dinlenme fırsatı vermeyen savaşlara rağmen onun hayatı üzerine çiğ düşmüş bir şafak esintisi gibi sakindi. o, rasulullah aleyhisselamdan bir hadisi kendine rehber edindi.

    “namaz kıldığında ölecek olan biri gibi kıl! özür dileyeceğin bir sözü söyleme! ve insanların elinde olan bir şeye ümit bağlama!”

    böylece dili fitneye karışmadı. nefsi hiçbir şeye tamah etmedi. hayatını âbid kişinin özlemleri ve veda etmek üzere olan birinin sessizliği içinde tamamladı. eceli geldiğinde de tüm dünyadan, yücelik ve kahramanlık bakımından hayatına benzeyen o arzusundan başka bir dileği yoktu. “benim cesedimi alıp uzaklara… uzaklara… roma topraklarına götürün… sonra orada defnedin…” o, bugün orada yatıyor. kılıç şakırtılarını ve at kişnemelerini duyamıyor. zira iş çoktan bitti. fakat o bugün, sabahtan akşama kadar başka sesler duyuyor. ufuklara doğru uzanan minarelerden yükselen ezan seslerini dinliyor! allahu ekber, allahu ekber! bu sese ebedi istirahatgâhındaki ruhu şöyle karşılık veriyor;

    “bu, allah’ın ve resul’ünün bize vadettiğidir. allah ve resulü doğru söylemiştir.”

    ----

    alıntıdır. ebu eyüp el ensari hazretleri'nin türbesinin google haritalar linki:

    https://g.co/kgs/qeuhk9
  • peygamber efendimizin alemdarı.
hesabın var mı? giriş yap