• havasıyla, suyuyla, kadın-erkek ilişkileriyle izlediğim her anda bana nedense çakmaktaşları hatırlatmış filmdir.
  • 60'ların amerika'sında, new york'u sahne alan film.

    dönem filmi değil yalnız, kesinlikle çok başarılı bir dönem parodisi. o zamanların siyah beyaz hollywood romantik komedilerine aşinaysanız mutlaka izleyin, çok eğlenirsiniz.
  • sekerli, balonlu, kurdeleli, kesinlikle muhtesem retro bir jenerikle acilan bu eglenceli film yonetmeni * tarafindan, doris day ve rock hudson’un oynadiklari pillow talk’a (yastik sohbeti) ithaf edilmis. zellweger de, mcgregor da her rolun oyuncusuymus, bunu gormek mumkun. kostum tasarimciyi bulunca opmek de... yazar kizimiz ile yayinci hanimin kiyafetlerinden en cok kanarya sarisi ve siyah-beyaz kareli olan elbise-manto kombinlerini begendik. kendilerine 10 uzerinden 9 verdik. sahane sapkalar, elbise ile uyumlu cantalar, her daim beyaz eldivenler ayrica kayda deger. sanat yonetmeni de ev dekorasyonunda kullandigi pop art objeler ve elektronigin yeni yeni gundelik hayata girmesinin abartili bir uzantisi olan gomme bar, yatak olan kanape, kumanda paneli (!) ile bizden tam not aldi. senarist, cinsel devrim oncesi kadin hareketinin kirintilarini iyi gozlemlemis ve cok guzel yazmis. sevgiliyle kahkahalar atarak, anne ile nostalji yasayarak izlenebilir. ustune bir araba da laf edilebilir...

    son not: rexx sinemasi, end credits’i daha ilk saniyelerde kesti. kiniyorum!
  • izlemesi eğlenceli bir film fakat kendimi doğru çıkarmak istercesine izledikten 1-2 gün sonra izlenimlerimi yazmak istediğimde izledikten 2 saat sonra unutulan filmlerden olduğunu anladım. kesinlikle eğlencelik bir romantik komedi. konusu şöyleymiş böyleymiş oyunculuklar şöyleymiş böyleymiş demeye gerek yok eğer aşıksanız gidin eğlenin biraz ama yalnızsanız boşuna gitmeyin aynı zevki alamazsınız. aldırtmazlar.zaten romantik komediler sinemaya çiftleri de çekmek için uydurulmuş nanelerdir. romantik kısmı kadını çekerken komedi kısmı erkeği çeker. gay çiftler ne yapıyor bilemiyorum.
  • kanımca en komik sahnelerinden biri şudur:

    --- spoiler ---

    barbara* catcher*'ı reddettikten sonra vikki* basar bunları "o zip değil aslında" diye, sonra catcher'a yumruk atar, barbara o sırada asansöre binmiştir. arkadan peter* gelir, vikki "peter?" olur, catcher da "nancy?" der, peter da "who're you calling nancy?!" diye tribe girer.

    çok gülüyorum ben buna.

    --- spoiler ---
  • o eski filmlerin havasını yakaladıklarını gördüğüm son derece hoş bir film..
  • kostümler, görüntüler, dekorlar inanılmaz. renk cümbüşüne öyle kaptırıyor ki insan içinde olmak öyle giyinmek öyle şapşallaşmak istiyor.
  • tam olarak karşılayan bir benzetme olmasa da, todd haynes'in far from heaven'ıyla paralelliklere sahip olan bir film. haynes, nasıl all that heaven allows gibi douglas sirk filmlerinden yola çıkarak, yarattığı yapay dünyanın penceresinden bir toplum eleştirisi yapıyorsa, peyton reed'in down with love'ı da, pillow talk gibi doris day-rock hudson filmlerinden esinlenerek, onların şeker kıvamındaki dünyasından günümüz kadın-erkek ilişkilerine bakış atıyor. daha önce verilmemiş bir mesaj verme kaygısı yok ve belki de aslında söylediği şeyler, tüm o pembeliğin altında görünmeyebiliyor. ama yine de içi boş olan bir film değil, şekerini yalayıp rengini fark etmeden sadece tadına bakmak biraz haksızlık gibi.

    yüzeyde de oldukça eğlenceli bir film, neşelendirmekte üstüne yok. renee zellweger ve sarah paulson'un, her gittikleri yerde şöyle bir poz çakıp ceketlerini savurmaları beni her seferinde öldürüyor mesela. yürüyüşleri, kırıtmaları zaten ayrı mesele. setleri, kostümleri, oradan buradan çıkan küçük ayrıntıları, göndermeleri ve oyunculuklarıyla son derece başarılı bir film, down with love. keske karşı-pazarlama stratejileri yanlış gitmeseydi de, film kuzey amerika'da matrix reloaded ile aynı haftada gösterime çıkmayıp hak ettiği ilgiyi görebilseydi.
  • ewan mcgregor'ın döktürdüğü, eğlenceli, neşeli bir film.
    diğeri için: (bkz: a life less ordinary)
  • bir tiyatro oyununu andıran romantik komedi. herkesin beğenebileceği bir film değil kesinlikle çünkü bir filmden beklentiniz neyse onu tam olarak karşılamıyor. bilerek öyle ayarlanmış abartılı ve yapay oyunculuklar, sahne geçişleri, kostümler ve müzik bir tiyatro oyunu izliyormuşsunuz izlenimi veriyor. fakat bence bu bir problem değil, bu hikayeyi tiyatroda izlesem de beğenirdim, renée zellweger ve ewan mcgregor bir film olarak çekince de beğendim.

    tiyatrodan hoşlanmıyorsanız aynı hikayenin bu tarzda değil de daha alışıldık bir şekilde anlatıldığı how to lose a guy in 10 days filmi sizin için daha uygun olabilir. neredeyse aynı karakterler 1950'lerde değil de 2000'lerde neredeyse aynı işi yapıyor, olaylar benzer şekilde gelişiyor ve biraz farkla da olsa benzer şekilde bitiyor. zaten tüm romantik komediler aynı değil midir?
hesabın var mı? giriş yap