• oncelikle bir anahtar sozcuk vereyim, bunu google'da ingilizce aratirsaniz eger, konunun ne kadar onemli olduguna dair eger yoktuysa bir farkindalik gelisecektir, hali hazirda bir farkindalik vardiysa da dogalgazin harb edilebilecek bir stratejik oneme sahip olabilecegi konusundaki farkindalik oturmus olacaktir. 21. yuzyilin yakiti dogalgaz, fuel for 21st century, diye de aratabilirsiniz. konu hakkinda vaclav smil asiri ayrintili kitaplar yaziyor. kitaplarini okumanizi tavsiye ederim. ozellikle 21. yuzyilda energy transitions basligi altinda guzel bir kitap bolumu yazmis, konu hakkinda kendi notlarimi cikardim, isteyen ile paylasmaya da hazirim. twitter'dan ulasabilirsiniz ya da postevre.com'dan mail atabilirsiniz.

    dunya'da enerji neye harcaniyor diye kabaca bir bakacak olursak, hane kullanimi olarak, aydinlatma ve isinma; sanayi tarafinda da agir sanayi uretimi, demir-celik, cimento, cam, petrokimya (petrokimyaya ozellikle gelecegiz), genel olarak da tasimacilik, yuk tasimaciligi, yolcu tasimaciligi ve bireysel ulasim, kabaca dunya'nin harcadigi enerjinin cok buyuk bir kismini kategorilendirmis oluyor. bunlara bakildiginda da neredeyse hepsinde fosil yakitlar kullaniliyor. insanlik tarihi boyunca da yakmalik odundan baslayarak, ardindan komure gecen sonra petol ve en sonunda da dogal gaza dogru bir gecis var. cok basit dusunuldugunde de iste vahsi insan kuru dal, tomruk vs topluyor magarasina goturup yakiyor yemek pisiriyor, aydinlaniyor ve isiniyor. direkt olarak dogadan toplayabiliyor yani. ardindan gelen komur, dogasi itibariyle kimi yerlerde yuzeye cok yakin oldugu icin mostra direkt olarak toplayip bunu yakit olarak kullanmaya baslamis. kalorifik degeri de antrasit filan icin 6 bin kcal seviyelerine cikabildigi icin ve bu kalorifik deger malzemenin cogu yerinde ayni oldugu icin, baska bir deyisle komurun bir tarafi 2 oteki yarafi 6 bin kcal filan olmadigi icin, stabil bir sekilde isi yayabiliyoyandigi zaman. bu ozelligi sayesinde ornegin, isvec celigi denen celigin uretilebilmesi mumkun olmustur. cunku isvec antrasitleri o kadar duzgun yanar ki blast furnace denen demir cevherinin ergitildigi firinlarda firin ic sicakligi cok rahat stabil tutulabilmektedir ve dolayisiyla cikan celik de mekanik ozellikleri bakimindan asiri consistent bir malzeme ortaya cikar. daha sonra bu celik ile yapilan her sey tabii ki muadillerden ustun oluyor. ornegin volvo marka otomobillerin kaporta saclari o cok meshur alman otomobillerininkinden cok daha saglamdir. alman markalari ayni urunu kullanmak isteseler bile bu sefer fiyat dezavantaji dogacaktir. cunku isvec icinde bir fabrikaya gonderilen celik ile almanya'ya giden celik arasinda navlun maliyeti farki olacaktir. bugun torpido mandalinin plastiginden dahi tasarruf etmeye calisan bu markalar icin kaporta sacinin maliyeti cok buyuk bir unsurdur.

    bu yukaridaki basit ornekte bile aslinda teknoloji ile dogal hammadenin bir araya gelisinin ne gibi farklar olusturabildigine iyi bir ornek. ote yandan komur denen malzeme temel olarak metallurgical coal ve thermal coal olarak, ikiye ayrilir. bunlardan ilki metal uretimi icin kullanilan komurdur yani firinlarin isitilmasi icin kullanilan, yuksek kaliteli, kirilgan, parlak komurdur. bunlarin pislik icerikleri daha dusuktur. zehirli gaz muhteviyatlari da nisbeten daha azdir. ikinci siradaki komur de cok kabaca elektrik uretimi icin kullanilan, brown coal denen linyittir. turkiye'de antrasit cok fazla yok fakat iyi kalite hard coal denen taşkömürü cikiyor zonguldak civarinda. bu komurler de turkiye'nin medar-ı iftihari eregli demir-celik, eski adiyla erdemir, celik uretim fabrikasina gider. aralarinda 50 km mesafe vardir. demir-celik fabrikalari demir madenlerinin yanina degil, komur madenlerinin yakinlarina kurulur, cunku o kadar fazla enerji gerekir ki bu cevheri islemek icin, komurun navlun maliyetleri direkt olarak celigin uretim maliyetini etkiler koskoca bir uretimi direkt olarak zararina uretim yapmaya kadara vardirabilir durumu. isvec antrasitleri konusu da ayni sekildedir. belki dusunenler olabilir, isvec kimdir, almanya, amerika neden uretemiyor onlar kadar iyi celigi diye. uretirler fakat zarar ederler. yani diyelimki abd'de boyle bir celik uretilmek istensin, isvec'ten antrasit al, sonra git celik yap, isvec ile rekabetci bir urun ortaya koymalari mumkun degil. aynisi almanya icin de gecerli. bu konuda yani demir-celik uretimi konusunda turkiye gercekten onemli bir ureticidir. karabuk demir-celik, iskenderun demir-celik, ve eregli fabrikalari turkiye'nin ihtiyacini zateen karsilamakta, ote yandan ciddi ihracat da yapmatadirlar. fakat bu demir-celik isi biraz degisik. bunu onceki bir yazida konusmustuk. ozellikle hurda demir konusuda, hurda demiri ithal ediyor turkiye ve hurda demir electric arc furnace denen firinlarda ergitilir. bu firinlar elektrik kullanir, turkiye'de elektrik uretimi de doviz uzerinden oldugu icin, ozellikle yuksek kur zamanlarinda bu fabrikalar toptan zarar ederler. direkt olarak celigi ithal etmek daha ucuza gelir. fakat ozellikle 2021 yilinda emtia fiyatlarinin asiri yukselmesi sebebiyle demir-celik fiyatlari da uctu. zaten eregli demir-celik de son bir senede %100 tl bazli hisse senedi kari yapti. bu da ayrinti olarak kalsin.

    elekrik uretimi noktasina gelmek gerekiyor bu noktada dunya'da hala elektrik uretiminin %60'i fosil yakitlar uzerinden oluyor. bakin elektrik uretimi diyorum sadece. toplam enerji ihtiyacimizin da %85'ini fosil yakitlardan sagliyoruz, cunku neredeyse %33'luk bir kismini direkt olarak petrolden sagliyoruz. petrol mobilite bakimindan o kadar fazla enerji iceren bir hidrokarbon ki neredeyse pek bir isleme tabi tutmadan kuyusundan ciktigi gibi (tabii ki oyle degil) kullaniliyor, elektrige cevrilmeden. elektrigin kendi icinde avantajlari var o yuzden de diger hidrokarbonlari yani komur ve dogalgazi elektrige cevirerek kullaniyoruz. halbuki dogalgazi bir seye cevirmeye gerek yok. direkt olarak kullanmak mumkun. ozellikle hane isinmasi icin dogalgazdan daha ucuz ve reliable (guvenilir kelimesi tam manasini karsilamiyor, guvenilir denilince, akla safe gibi bir kelime geliyor, bunu kastetmiyoruz, sirtinizi yaslayabuleceginiz cinsinden bir guvenden bahsediyoruz, arkaniza bakmaya gerek birakmayan bir guven).

    komur kullanimi aslinda kabaca, direkt olarak dogalgaza gecirilecek dersek cok da garip bir laf etmis olmayiz. burada ozellikle elektrik uretiminde kullanilan komur, tamamen tasfiye edilip, diger elektrik uretim yontemlerine pay edilecek. bunun icinde evet nukleer de var, yenilenebilir enerji kaynaklarinin kullanimi da var, tabii ki dogalgaz da var. bunu desteklemek amaciyla da petrol kullanan otomobillerin, elektrik kullananlari ile degistirilmesi gerekiyor. yani elektrik uretimini destekleyecek yeni kullanim alanlari gerekiyor. yukaridaki inforgrafikte verilen petrolun kullanim alani butun enerji kullanimi icinde %33 idi. bu %33'luk petrol kullanimi icerisinde de %35 sadece otomobiller tarafindan kullaniliyor. bu da iste kabaca dunya enerji tuketiminin %11-12 civari aslinda otomobiller kullaniyot demek oluyor.

    oil consuming sectors

    daginik konusuyorum farkindayim, fakat bu konuyu tam anlatmak icin kitap yazmak gerekiyor. zaten sadece kendi aldigim notlar 12 sayfa. bunlarin hepsini buraya ayni sekilde yazamayacagim icin en onemli kisimlarini verip geciyorum. tabii ki buradaki degisimin ekonomik boyutlarini anlatmak icin dunya gdp'si komurden petrole gectiginde ne kadar hizli buymus filan bunlari da vermek gerekiyor. fakat emin olun bu buyume oyle normal buyume degil. bu buyuk bir degisim kisacasi ve dogazgaz bunun tam gobeginde oturuyor. ilk verdigimiz grafikte ilk asmada dogalgaz ile komur yer degsitirecek daha sonra da dogalgaz komurun butun payini alacak uzun vadede. daha sonra dogalgaz yerini yenilenebilir enerji kaynaklarina eger bulunursa yeni kaynaklara birakacak yerini. fakat bu onumuzdeki 50 yil icin olacak senaryo bu.

    elektrik uretimi de bilindigi gibi 21. yuzyilda dahi su isitip kaynatip cikan buharla pervane dondurme prensibine dayaniyor. eger pervaneyi biz dondurursek elektrik uretiliyor, eger pervaneyi elektrik moturu dondururse elektrik enerjisi kullanilmis oluyor. kisacasi elektrik motoru ile elektrik uretim santrallerindeki elektromekanik jeneratorlerin calisma prensipleri aynidir. sadece jeneratorler, elektrik motorlarina gore ters calisir prensipte. tabii ki muhendislik tasarim farklari var. fakat bu ayrintilara girmiyorum.

    mesel dizel-elektrik motorlar vardir, bunlar da genellikle navlun icin kullanilan devasa gemilerin motorlari olarak kullanilir. bugun dunya'nin en buyuk konteynir gemisi 23000 konteynirdan fazla tasiyor. 23 bin! bir gemi 23 bin konteynir tasiyor. dusunun her bir konteynir bir tir tarafindan tasiniyor. yani 23 bin tirlik yukten bahsediyoruz. elektrik uretimi ve yuk ve yolcu tasimaciligi tarafinda da hidrokarbonlar kullaniliyor kisacasi.

    bir diger unsur tubofan motorlar. burada kullanilan yakit aslinda kerosen denen bir yakit, kerosen eskilerin gazyagi diye bildikleri sey. lambalarda kullaniyordu eskiden. bugun iste turbofan jetlinerda kullanilan yakit. kerosen dizelden daha temiz bir yakit ve cok daha az pislik cikariyor yandigi zaman. petrol rafinerilerinde, ham petrol islenerek, once nafta (bunu da petkim yatirimcilari, nafta-etilen spreadi olarak bildikleri nafta), fuel oil, dizel, benzin, kerosen, likid petrol gazi, lpg, daha bunun parafini, zifti, bilmem nesi cok urun var. kisacasi petrol sadece bugun icten yanmali motorlarin internal combustionyakiti olarak degil, bircok baska petrokimya urununun de hammaddesi olarak kullaniliyor. merak edenler olabilir, icten yanmali motor diye bir sey var, distan yanmali bir sey de olmali o zaman diye, evet var, distan yanmali firinlar var, iste blast furnace dedigimiz yukarida aslinda o bir external combustion bir sey. yani ayni bir somine gibi yaniyor, o distan yanmali. icten yanmali denmesinin sebebi, kapali ve sizdirmaz, tam kontrollu bir yanma odasi oldugu icin bildigimiz benzinli ve dizel motorlarda bunlara icten yanmali motor deniyor. motor denmesinin sebebi de o kimyasal enerjinin hareket enerjisine cevrilmesi. zaten motorun volani donuyor, bu da aktarma denen, kisimla o hareket tekerleklere gonderiliyor. bunun hizi vs de sanzuman diyoruz, sanjman, changement'dan gelir. fransizcasi da isi degisikliginden bildigimiz, eşanjördur. o yuzden eski otombillerde vites icin 5 change, yani 5 gear, yani 5 farkli tur hizinda donen cark oldugunun bilgisi tasinirdi, arabanin arkasinda yazardi. dusuk donme hizi, yuksek tork. bu da donme momentinin duruma gore, ihtiyaca gore kullanilmasini sagliyor. yokus yukari yerde o yuzden vites dusururuz, cunku torka ihtiyac vardir.

    kisacasi, elektrik uretimi icin, plutonyum kullanan nukleer reaktorlerden (uranyum kullananlari da var), komur kullanan termik santrallerine, dogalgaz cevrim santrallerine kadar hepsi ayni sekilde uretir elektirigi. tirbunler hareket ettirilir ve elektirik uretilir, daha sonra da o elektrik kullanilarak baska bir sey dondurulur ve hareket enerjisi elde edilir. bu da tabii ki inanilmaz bir verim kaybina yol acar. isin bu tarafi termodinamik.

    fakat bunlar arasinda dogalgaz, hem cok daha temiz, dogal olarak refine edilmis bir hidrokarbon, pislik muhteviyati cok az, kiyasen! ozellikle fsru gemileri sayesinde boru hatti disinda tasinmasi da mumkun hale geldi, bu da enerji arzi ve guvenligi konusunda reliability arttiriyor. elektrik uretiminde kullanilabiliyor, direkt olarak isinma ve cookerlarda kullanilabiliyor. ozellikle icten yanmali motorlarin elektrikli motorlara evrimlestigi bugunlerde (bence elektrikli olanlar daha temiz degil ama buradaki katakulliyi en sonda verecegim ve daha sonra oradan devam eden bir yazi daha yazmam gerekecek) petrolden tasarruf edilen karbon emisyonununun cok daha azina cok daha fazla verimle diger isleri yapmak bakimindan dogalgaz ikamesi dusunuluyor. bunun cok daha baska sebepleri de var da simdilik bu kadari yeterli.

    kisacasi dogazgaz 21. yuzyilin ana enerji kaynagi. bakin buna "elektrik daha on planda" filan demek gulunc. su yuzden gulunc, elektrik dogadan toplanabilen bir sey degil cunku. elektrik uretilen bir sey. enerji kaynagi olarak insanlik hala ustun bir teknolojiye erisemedi. hidrokarbonlara hala mecburuz. bu gunluk 25 tl istiklal caddesin greenpeacecilik oynayan cocuklarin ciddiyetinin cok uzerinde bir konu bu enerji konusu. ciddi bir bilgi birikimi gerekiyor. zaten boyle bir teknoloji yok iste. dogalgaz bunun icin en kisa cozum olarak karsimiza cikiyor. dunya dogalgazi ne kadar kullanmaya devam eder sorusu geliyor, o da bu bedava olan enerji kaynaklarini (sozum ona), gunes enerjisi, ruzar enerjisi vb. teknolojileri daha da gelisene kadar insanlik hidrokarbonlari kullanacaktir. aslinda dunyadaki en verimli enerji cevrim santrali memelilerdir. ben inaniyorum birgun insanlarin bir kizmi ve hayvanlar, bu solunum denen, cogu kisinin nefes almak ile karistirdigi atp uretimini kastediyorum, hali hazirda bu cevrimi cok verimli yapan bu organizmalar kullanilacaktir. aslinda zaten kullaniliyor. cunku insan vucudunun organlari mikrovolt biriminde calisiyor. bugun beyin gibi bir makina yapmaya calissa insan oglu heralde bir mahallenin harcadigi elektrigi yakar 1 saatte filan. isin bu kismi baska bir konu.

    en son bu yeni yesil mutabakat kapsamindaki, yeni yesil ekonomi tarafina geleyim. bu yesil teknoloji donusumu, ticaret savaslarinin bir bolumudur. yani ticaret savaslari direkt olarak tariff arttirmak ile basladi trump zamaninda, bugun de nispeten enerjisini pis sekilde ureten ulkelerin (bir zamanlarda batinin da yaptigi gibi) bugun batinin yeterli teknolojik mesafeyi acamadigi icin, asya ulkelerinin de bugun teknolojiyi elde edip bu zengin bati ulkeleriyle asik atar hale gelme riskinden dolayi, onlarin islerini zorlastiracak bir politik prosedur olarak sunuldu ortaya. kisacasi dunya yaniyor bitiyor, oluyor gibi kimsenin umrunda degil. bunu da ayrintili sekilde daha sonra konusacagiz.

    edit: anlatim bozuklugu.
  • zam açıklamasını botaşın yaptığı, indirim açıklamasını ise başbakanın yaptığı yakıt..
  • izmire döşenmeye başlanan ve hatta bizim evin önüne kadar geldiyse döşenmesi bitmeye yakin olan zamazingo.. yalniz anlamiyorum ben bu hadiseyi. simdi aralik in 3 ündeyiz izmirdeyiz ben kisakollullarla dolaniyorum. senede 3 ay bilemedin 4 ay izmirde sobalar yakilir kaloriferler yakilir, banyo için günes enerjisi kullanilir bir tüp vardir o da zaten senede 5-6 kere değiştirilir anca da yemek yapilir.. simdi bu sartlar altinda dosenmesi milyon dolara mal olan ve tamamen yurt disindan ithal edilen dogal gazin izmire dosenmesinin mantigi nedir? birileri sahane ekmek yiyor bu işten, birileri şahane rant elde ediyor ama insallah hayrini göremezler..

    hayir o kadar ugrasacaginiza balcovada termal var yillardan beri bagiriyorlar.. ama yok balcova termalinden isinirsa bütün izmir birileri rant elde edemez.. eger bina ruhsatlarina günes enerjisi zorunlulugu konulursa kim para kazanacak?

    böyle oldugu zaman, gereksiz yatirimlarla birilerinin cebi dolduruldugu zaman tiksiniyorum ülkemden..
  • 3+1 evi, günde ortalama 2-3 saatten, 20 dereceye ayarlı şekilde, 1 ay boyunca ısıtma bedeli olarak 140 tl ödemeniz gereken yakıt şeysi.

    peki 24 saat evde oturan yaşlı bir teyze olsa, günde ortalama 14-16 saatten 24-25 derecede aynı evi ısıtmaya kalksa? kaba hesapla en azından 500 tl bir fatura ödemek zorunda kalacak.

    üstüne daha da yorum yapmaya gerek yok.

    not: ülkeyi söylememişim, tabi ki de erasmus'la okumaya geldiğim kamboçya'dan bahsediyorum.
  • doğal gazın ülkemize girişinden evimizdeki ocak/kombimize ulaşana kadar olan hikayesini anlatacağım.

    öncelikle, ülkemizde irili ufaklı doğal gaz kuyuları olduğunu ve bunlardan çıkan gazın şebekeye basıldığını belirteyim. ancak her şeyde olduğu gibi ülkemizde gazın da kalitesi düşük. çünkü jeolojik olarak genç bir coğrafyada yaşıyoruz. ilkokulda, lisede coğrafya derslerinde bol bol duymuşuzdur bu kelimeyi.
    yerli kömürün ısıl değerinin düşük olması, petrol olmaması veya yine yeteri kalitede olmaması da aynı sebepten. ne kadar yıllanmış, o kadar kaliteli. şarap gibi. ama konumuz bu değil.

    yerli kuyuları saymazsak şu haritadan ülkemiz üzerinden geçen boru hatlarını görebilirsiniz. bunlar genel olarak ülkenin doğusundan girip batı sınırlarımızdan avrupaya ilettiğimiz boru hatları. bu hatlar üzerindeki gaz basıncı genellikle yüksek basınç olarak adlandırılan 35 - 75 bar arasında değişmektedir ve bu hatların tamamının sahibi botaş'tır.

    yukarıda gazın kalitesi diye bahsettim ama aslında ısıl değeri demek daha doğru olacaktır.
    ülkeye her noktadan giren gazın ısıl değeri birbirinden farklıdır. örn. rus gazı ortalama 9250 kcal/m3 ile ortalama bir ısıl değere sahipken, iran tarafından gelen gaz 9400 kcal/m3 civarında. tabi yılın belli dönemlerine göre değişiyor. gaz'a ödediğimiz fiyat m3 cinsinden olsaydı ülke olarak rusyadan kazık yiyor olurduk. neyse ki buna bizden önce bi çare bulunmuş, gaz kromotograf denen cihazı üretilmiş. bu cihaz örnekleme yöntemiyle 1 m3 gaz'ın yakılacağı zaman açığa çıkaracağı ısıl değeri, gazın içinde bulunan; metan, etan, propan, pentan, bütan ve ismi aklıma gelmeyen daha 5-6 faklı elementin oranını ölçerek hesaplıyor. biz de bu sayede satın aldığımız her bir metreküp gazın kaç kalori ettiğini hesaplayabiliyoruz. dolayısıyla satın aldığımız gazın hacmine değil de enerjisine ödeme yapmış oluyoruz.

    bu iş biraz karmaşık ama söz konusu milyar m3 hacim olunca çok hassas ölçümler yapmak gerekiyor.

    yine yukarıdaki haritadaki iletim hatları üzerinde çeşitli noktalarda kompresör istasyonları bulunmakta. bu istasyonlarda basıncı düşen gaz tekrar basınçlandırılmaktadır.

    bahsettiğim gibi ülkemizde ana iletim hattının sahibi botaş ancak şehirlerdeki iletim hatlarının işletme hakkı 30 veya 40 yıllığına; aksa, akmercan, zorlu, socar, engie, kolin inşaat gibi büyük holdinglerin elinde.

    bu şirketler, gazı iletmekle sorumlu olduğu her bir şehirdeki botaş ana iletim hattı üzerine bir bağlantı yapıyor ve oraya rms-a ismi verilen (sonra bu hede lerin içi boş olanları doldurucam) istasyonları kuruyor. bu istasyonlar botaş'ın belirlediği usul ve esaslara göre harfiyen kuruluyor. örnek itasyon kurulmazsa botaş o istasyona gaz vermeyebiliyor. bu istasyonların her biri en az 500.000 usd civarına mal oluyor. örnek verilecek olursa sanayisi tamamen sıfır olan bir ilimizde bile bu istasyonlardan 6-7 tane bulunabiliyor. bu istasyonlarda gaz filtreleniyor, basıncı düşürülüyor, kokulandırılıyor, miktarı ve kalorifik değeri ölçülerek şehre 15-22 bar arası bir basınçta iletiliyor.

    bu istasyonlara gaz genelde karışım olarak geldiğinden dolayı kalorifik değeri sürekli değişkenlik gösteriyor, dolayısıyla evlerde ödeyeceğimiz faturanın miktarını bu istasyonlardaki kromotograf cihazları belirliyor. bu cihazlara müdahale etmek gibi bir durum olmuyor aklınıza kötü şeyler gelmesin. devlet tarafından mühürleniyor.
    bu istasyonlar aynı zamanda gazı alan özel dağıtım şirketinin ve satan tedarikçinin teslim noktası olduğundan ölçüm, flow computer denen çok hassas cihazlarla yapılıyor.

    ek bilgi: tedarikçi günümüzde genelde botaş ama farklı firmalar da botaş hattı üzerinden botaş'a iletim payı ödeme koşuluyla gaz tedariği yapıp satış yapabiliyor. örneğin shell izmir limanına lng tankını yanaştırıp iletim hattına gaz basabiliyor ve bu gazı karstaki müşterisine satabiliyor. aynı elektrikte olduğu gibi.
    not: eğer siz de konutunuzda yıllık 75.000 m3 gaz kullanıyorsanız, istediğiniz tedarikçiden gaz alma hakkında sahipsiniz.

    15-22 bar arası basınçla şehir şebekesine basılan gaz mahalle aralarında veya parklarda gördüğünüz bölge regülatörü ismi verilen istasyonlara gelip burada basıncı 4 bar'a düşürülüyor.
    buraya kadar tüm şebeke çelik hat üzerine inşaa edilmiş idi. bu noktadan sonra polietilen borularla tüm mahallelere, tüm sokaklara taa ki evimizin kapısında bulunan servis kutusuna kadar iletiliyor. servis kutusunun içinde bulunan regülatör kullanım şekline göre 300 mbar veya 21 mbar'a kadar düşürüp (ocaklarda 21 mbar = 0,021 bar) evinize kadar gelmiş oluyor.
    dip not: evlerdeki doğalgaz patlamalarının sebebi 0,021 bar iken, 35-70 bar arasında çalışan şebekenin tehlike boyutunu tahmin edersiniz.

    tüm bu süreçte konut müşterisinin kullanacağı gazın birim fiyatını gaz şirketi değil epdk belirliyor. kullandığımız gazı hacimle değil enerji olarak alıyoruz. faturayı incelerseniz firmanızın o ay teslim aldığı ve size sattığı gazın üst ısıl miktarını görebilirsiniz.

    botaş, gazı dolar ile alıp tl ile satıyor. dolar yükseldikçe zarar ediyor (onlara koymuyor o ayrı) botaş zarar edince ülke zarar ediyor. ülkemizin kaynaklarının büyük çoğunluğu enerjiye harcanıyor.

    botaş bu yüzden özelleştirilemiyor, daha doğrusu kimse almıyor. alacak adamda afedersiniz göt ister.

    doğalgaz dağıtım şirketleri tl ile alıp tl ile satıyor. bu yüzden bölgesel yatırımlar hızla devam edebiliyor.
  • doğalgaz zehirsizdir. yani tüpten, kombiden, sobadan doğalgaz sızarsa zehirlemez. doğalgaz çoğunlukla ch4 formülize ettiğimiz metan, az olarak da propan e bütan ihtiva eder. %1 oranında da diğer gazlardan bulunur. içinize çekseniz bile zarar vermez. zarar veren yandıktan sonra açığa çıkan co2 dediğimiz karbon di oksit ve yarım yanma sonucu oluşan co dediğimiz karbon monoksittir. bunları solumak öldürür.

    ammaaa.... doğalgaz sızıntısı odadaki hava oranının %3 - %10 unun aşarsa büyük bir gürültüyle otomatikmen patlar. ekstra bir kıvılcıma ihtiyaç duymaz. evde ne var ne yok parçalar ve yangın çıkarır. o nedenle öldürücüdür.
  • ozunde kokusuz olan dogal gazin cesitli thioller ile sonradan kokulandirilmasi, 1937'de amerika'da bir okulun ana binasinin dogal gaz sizintisindan mutevellit tamamen cokmesi sonucu cogunlugu ogrenci olan 300den fazla kisinin olumu ile baslamis bir uygulamadir. onceden kimsenin aklina gelmemis olmasi da ayri ilginc tabii.
  • doğalgaz hepimizin de bildiği gibi “bataklık gazı” olarak bilinen metan gazıdır. bunun dışında içeriğinde daha az oranlarda etan, propan, bütan, azot, karbondioksit, hidrojen sülfür ve helyum bulunmaktadır. doğalgaz renksiz, kokusuz bir gazdır. bu nedenle, kullanıcıların herhangi bir kaçağı kolaylıkla fark edebilmesi için gaza koku verici maddeler eklenir. örneğin; istanbul doğalgaz dağıtım şebekesine verilen doğalgaza, çürük sarımsak kokusu ( tetrahidro tiofen ) maddesi katılmaktadır.
  • yapilan uluslararasi sozlesmeler uyarinca turkiyede dogal gaz fiyatlari cesitli sivi yakit fiyatlarinin degisik oranlarla carpilmasi yolu ile elde edilmektedir. ayrica bugunun fiyatlari aslen 3 ile 6 ay oncesi petrol fiyatlarinin etkisini yansitmaktadir. petrol fiyatlarinin dramatik sekilde arttigi son aylarin etkisi henuz dogal gaz fiyatlarina yansimadigindan, dogal gaz fiyatlarinin onumuzdeki donem icerisinde pek cok zam gormesi kuvvetle muhtemeldir.

    turkiyede elektrik uretiminin yaklasik yuzde kirki dogal gaz yakilarak karsilanmaktadir. bu durumda bu dogal gaz fiyatlarinin elektrik fiyatlarina da yansimasi kacinilmaz olacaktir. ama elektrik fiyatlarinin artmasi enflasyonu azdirip, buyumeyi de frenleyeceginden elektrik fiyatlarinda artis yapilmamakta ve bu konuda gecici cozumler uretilmeye devam edilmektedir. basbakan, enerji bakanligi, hazine, maliye bakanligi ile imf ve dunya bankasi tarafindan birer kenarindan cekilen enerji fiyatlari konusu hukumeti zora sokacak en onemli konudur.

    bu hassas denge cok zamandir bozulmustur ve kirilma beklenmektedir.

    dogal gaz fiyatlari dogal gazin turkiyeye ilk geldigi gunden beri iki kattan daha fazla artis gostermistir. dogal gaz dolayisi ile enerji konusundaki dısa bagimlilik ulkemizin en kritik ekonomik sorunlarindan biridir. özellikle dunyadaki son gelismeler ve dev petrol sirketlerinin dunyayi tumden ele gecirme cabalari yuzunden petrol fiyatlari dolayisi ile dogal gaz fiyatlari tahminlerin cok otesinde yuksek degerlere ulasmis ve yerlesmistir.

    bu bakimdan yapilan dogal gaz sozlesmelerinde satici olan rusya (gazprom) ve iran hayal bile edemekleri kadar cok para kazanirken, turkiye her gecen gun biraz daha batmaktadir.

    her seye karsin, dogal gazin evsel kullaniminin yayginlasmasi ve komur ve fuel oil yerine kullanilmaya baslamasi sehirleri yok olmaktan kurtarmistir. parayi bir tarafa birakirsak isin bu yonu ile sevinebiliriz.

    edit : dogal gaz fiyatı dramatik olarak yükselen petrol fiyatı ile birlikte gerçekten sınırlarını zorlamış ve enginlere sığmayıp taşmıştır. bu durumda agla sevgili yurdum deyip, yan gelip yatmaya devam etmeliyiz.

    fiyatlar için; http://www.botas.gov.tr/
  • yememiş, içmemiş, uyumamış botaş tarafından gecenin körü saat iki de, saatin iki olmasına nispet yaparcasına %22 zamlanmış el yakan enerji türü.

    http://www.ntvmsnbc.com/news/464428.asp
hesabın var mı? giriş yap