• ameliyat haberini duyunca ne kadar üzüldüğümü anlatamam.

    şimdi bana diyeceksiniz ki manyak mısın sana ne elin amerikalısından şikagosundan falan. haklı da olabilirsiniz ama öyle olmuyor o iş. çocukken jordan fenomenine maruz kalmış her kişinin chicago bulls'a sempatisi vardır. ben biraz abarttım o işi. eddy curry, tyson chandler lı zamanlarında bile destekledim. bu gözler ne jay williamslar marcus fizer'lar jamal crawfordlar gördü. chicago uzun süre hep kötü bir takımdı. her draft edilen oyuncu takımın kaderini değişterecek denirdi. curry-chandler ikilisine geleceğin shaq ve garnett ikilisi deniyordu düşünün. takım uzun süre böyle takıldı. bir ara gordon deng ikilisi bir hareket getirdi ama o ışık yoktu takımda. derken 2007 yılında %1.7 şansla yine bir yıldız adayı, derrick rose takıma draft edildi.

    bu sefer iş farklıydı. adamın potansiyeli çok yüksekteydi. şehrin çocuğuydu. tam bir winner karakteri vardı. yüksek egolu, işi gücü basketbol olan hafif içine kapanık (marissa miller yazmıştı açık açık maç sonunda bi kere de dönüp pas vermemişti bile) şehrin çocuğuydu işte.

    daha çaylakken dönemin fenomen takımı boston'a kök söktürdü. ilk playoff maçında çıktı 34 yazdı. o seri hala benim izlediğim en zevkli serilerdendir, baş kahramanı da rose'dur. daha sonra allstar ve henüz 24 yaşındayken gelen mvp'lik. takımın aradığı adam buydu işte. sopranos'un başlangıcında o harika woke up this morning şarkısında shotgun shine'dan bahseder ya. işte o shine var bu adamda. düşünsenize şehrin çocuğu almış takımı sırtına playoffa gidiyor.

    sonra o uğursuz sakatlık. canlı canlı izliyordum. hiç olmayacak yerde, gereksiz bir zamanda. içim acıdı. oynamadı bir yıl. the return diyerek gaza geldik hepimiz. döndü çocuk. eskisi gibi değildi. bir ürkeklik vardı. sonra bir sakatlık daha. bu sefer bitti diyorduk. geri döndü. elbet o mvp sezonundaki gibi değildi. paslandığı çok netti. ama daha allstardan 1 gün önceki cleveland maçında 30 sayı 7 asist yapıyordu. o ışıktan bahsettim ya hani. adam pes etmiyordu. çok röpörtajını okudum, izledim. paradan ziyade basketbol oynayabilmekle ilgileniyor kendisi. çok sıkı çalışıyor, geri dönebilmek için her şeyi yapıyordu.

    derken bugün. her sabah yaptığım gibi realgm.com 'u açtım ve ana sayfadaki o uğursuz habere uzun süre bakakaldım. öyle sakatlandığı bir pozisyon da yok. sağ ayağında ağrı hissediyor ve menisküsünde yırtık olduğu açıklanıyor. mr'dan sonra belli olacakmış. 6 hafta da olabilirmiş, playoff'a yetişme ihtimali de varmış.

    lakin ben artık umutsuzum. bu panik hali herkeste var. hatta jordan kobe wade gibi adamların kişisel antrenörü tim grover sükunete çağırmış milleti. demiş ki, doğru çalışma yapılırsa neden geri dönmesin. döner illa ki. şüphe yok. fiziksel olarak eskisi gibi olamasa da bir seviyeye varır. ancak psikolojik olarak çok büyük bir yıkım bu. o shotgun shine ı düşünün. 24 yaşında ligin en değerli oyuncususun. şampiyonluğun en büyük adayısın. winner psikoloji içindesin. ancak son 4 sezonda 95 maç oynayabiliyorsun sadece. bundan sonra o güvenin geri gelmesi gerçekten çok zor. ismi jordan lebron kobe gibi adamlarla anılacakken, grant hill tmac brandon roy gibi adamlarla anılacak malesef bahsedildiği gibi. 32 yaşında gelip 10-12 dk süre almak kendisini inanılmaz yaralayacaktır.

    ne diyeyim, cidden benim bile günümü mahvetti. kendisinin halini düşünemiyorum bile. artık optimizmde pollyanna sınırlarında gezmek olacak biraz ama umarım geri döner. umarım yine takımın lideri olur.
  • az önce cadılar bayramı gecesi oynanan utah jazz maçına kendileri “2011 derrick rose” kostümüyle katılmış tarihin en genç mvp’si.

    ayrıca fena halde hatırlara bilenler bilir brandon roy’un 2011 playofflarında dallas’a karşı son çeyrekte attığı 18 sayıyı anımsatmıştır.

    hey gidi
  • sene 2013 hatta 2014 olmak üzere, insanlar hala beğenmediği bir entry'inin yazarına mesaj atmak yerine açıktan, kendince aşağılayarak ayar vermeye kasıyor. (ben de o insanlardan biriyim, selam.) trolle troll mü olacağız, olalım.

    sorulara cevap kuşağına başlayalım. sırayla gidiyoruz. öncelikle derrick rose fanları olarak official içeceğimiz sütlü neskafe. ağızda bıraktığı o yoğun tat hepimize güç katıyor. kırmızı neskafe bardağını ayrı bir seviyoruz (bkz: see red).

    ne win'i varmış sorularına cevaplarımız gelsin. yılın çaylağı olması ilk win'i. all-star olması ikinci win'i. mvp olmasını geçtim, tarihin en genç mvp'si olması belki de en özel win'i. maksat kıyaslamak değil ama jordan gibi gelmiş geçmiş en iyi oyuncunun ve kobe,shaq,lebron gibi süperstarlardan daha önce kazanmış olması nasıl bir yetenek olduğunu gösteriyor. diğer bir win'i, franchise player'ı olduğu takımın lig lideri olması. malum, her sene yaşanan talihsiz sakatlıklar olmasa (noah,deng,boozer,rip,rose) şampiyonluğun miami'yle birlikte en büyük adayıydı chicago.

    ayrıca winner kelimesi, sadece bir şey kazanan adam anlamına gelmiyor. bir karakter meselesi. örneklerle gidelim. pek çok kişinin pek çok sevdiği tracy mcgrady bir loser'dır. dwight howard bir loser'dır. kobe bryant ne olursa olsun bir winner'dır. dwayne wade winner'dır. tim duncan winner'dır. avrupadan gidelim, teodosic bir loser'dır, spanoulis bir winner'dır. sabaha kadar gider bu örnekler. derrick rose, yetenek olarak john wall'dan daha yetenekli bir adam değildir. derrick rose'ta olup, john wall'da olmayan hiç bir özellik yoktur. sadece o winner karakteri dışında. henüz çıktığı ilk playoff maçında, dönemin en iyi takımı boston celtics'e çıkıp 34 sallayan adamdır. her zaman en iyi olmaya çalışan bir adamdır. kısacası winner bir adamdır. winner'lık ise göreceli bir kavram değildir.
  • espn'deki özet görüntülere göre, 24 mayıs 2011 miami heat chicago bulls maçının 2. çeyreğinde fast break'e çıktığı bir pozisyonda, topla dribbling halindeyken saatte 19.9 mil * hıza ulaşmış. ulan o hızda araba kullanmanın yasak olduğu yollar var bu dünyada. kötü bir maç çıkardı filan ama, bu bilgi de kayıtlara geçsin.
  • cavs karsisinda son ceyregini 80-77 onde goturdukleri macta 22 sayi ile takiminin en skorer oyuncusu. ayrica 7 rebound almis ve 5 assist yapmis. herhalde besiktas integral forex'e gelmeden once son bir tadini cikariyor nba'in. yoksa sozluk yazarlari bitmis diyosa bitmistir, haberi yok daha kekonun...
  • istatistiksel olarak mvp rakamları tutturamıyormuş. haklısınız, istatistikleri o kadar kötü ki sayı ve asistte ilk 10'da ki tek isim. o kadar yetersiz istatistiklerle oynuyor ki bu sezon bulduğu 2000+ sayı, 600+ asist nba birleştiğinden beri sadece başka iki oyuncu tarafından yapılabilmiş: michael jordan ve lebron james.

    boston 4 all-star'la oynuyor. miami heat 3 all-star'la. rose tek başına takımın all-star olabilen ismi, carlos boozer-joakim noah toplamda 57 maç kaçırmışlar. takımın iki numarası bogans'ı başka bir çok takım ilk 12'ye almazdı. noah'ın yokluğunda oynayan kurt thomas 38 yaşında. boozer zaten savunma yapmıyor, zoru görünce kaçıyor. brewer doğru düzgün şut bile sokamıyor, deng çok kontrolsüz oynuyor, c.j. watson başına buyruk. inanmıyorsanız sorun kaan kural'a. ama bu rose'un takımı 61 g 21 m ile spurs'le birlikte ligin iyi derecesine sahip. 91 milyon dolarlık maaş ödemesi yapan lakers'ın da üstünde.

    chicago bulls savunma takımı ama rose savunma yapmıyor. rose savunma yapmıyor, boozer'ın zaten savunma yapmadığını tüm lig biliyor. 5 oyuncusunun 2'si savunma yapmazken bulls ligin en iyi savunma takımı, çok enteresan. rose'un istatistikleri o kadar yetersiz ki bulls hücumlarının %44'ünde ya asisti var ya sayısı. son çeyrek skorerliğinde ligin ilk 5'inde. clutch time skorerliğinde ise 2. sırada.

    chicago bulls bu sezon tüm takımları en az bir kez yenmeyi başardı. ligde üst üste 2'den fazla yenilgi almayan tek takım. kendi grubuna karşı tek maç kaybetti. elit takımlara karşı aldığı sonuçlar ortada ve takımın lideri derrick rose. her yenilgi sonrası howard gibi arkadaşlarına sallamıyor. kendine kızıyor. takımın en fazla çalışan oyuncusu. karakterini zaten tüm nba takdir ediyor. diğer yıldızların aksine çok mütevazi, kendini öne çıkarmaktan nefret ediyor. birileri kendine kral diğer lakap takarken o ömer aşık'ın screen'lerinin hücumda işlerini ne kadar kolaylaştırdığından bahsediyor. kendini takıma, başarıya ve kazanmaya adamış, gerçek bir basketbol işçisi.

    genel bir içe sinmezlik varmış mvp'liği konusunda. sanırsın ödülü david stern veriyor. espn yazarları sitesinden mvp ödülleri için kullandıkları oyları gerekçeleri ile açıklamışlar. rose'a 1. sırada oy vermeyenler de var ama içe sinmezlik kaan kural ve onun gazladığı nba stüdyo tebasında.

    michael jordan, scottie pippen, magic johnson, doc rivers, ray allen, lebron james, chris bosh, alvin gentry, steve nash, kevin durant, kevin garnett, jason kidd, kevin love daha bir çok koç, oyuncu, basketbol yazarı mvp'nin rose olması gerektiğini söylüyor. hiç biri anlamıyor basketboldan, ne kadar yazık.

    bu dosya kapandı arkadaşlar. aklı selim tüm basketbol yorumcuları ve analistleri zaten ödül oylarını ondan yana kullandılar. hala anlamıyorsanız basketbol algınız yetmiyor demektir. gidin kriket izleyin.
  • şu aralar lebron tokatlamakla meşgul olduğundan beşiktaş kariyeri bir süre bekleyecektir.
  • dün gece çok uzun bir aradan sonra yeniden bulls bench’inde yeri aldı. fakat üzerinde forması ve eşofmanları değil, takım elbisesi vardı. takımı nets tarafından domine edilirken, kameralar bir an ona döndüğünde düşünceli gözlerle sahaya bakarken gördüm onu. o an aklından neler geçirdiğini bilmek istedim. çünkü neden formasıyla sahada değil de, takım elbisesiyle kenarda olduğu sorusunun cevabı muhtemelen o düşüncelerde saklıydı.

    rose ön çapraz bağlarını zedeleyeli neredeyse bir sene oldu. doktorlar tarafından oynamasında sakınca olmadığına dair açıklama geleli ise bir buçuk ay oluyor. ancak rose halen sahaya dönmüş değil. bulls organizasyonu doktorların açıklamasından sonra dönme kararını tamamen rose’a bıraktıklarını ve o kendini ne zaman hazır hissederse o zaman döneceğini belirttikten sonra gözler tamamen ona çevrildi. derrick’in henüz bu kararı vermemiş olmasının arkasında yatan gerçek sebep nedir, bunu onun kafasına girmeden bilebilmek mümkün değil. ancak bazı tahminler yapabiliriz.

    tabii ki akla gelen ilk ihtimal fiziksel olarak sakatlığı tamamen atlatamamış olması. bu ihtimali ise ortadan kaldıran güçlü bir kanıt var: doktorların “cleared to play” açıklaması. tıbbi olarak profesyonel bir sporcu için, doktorların oynamasında sakınca yoktur raporu vermesi sakatlığını tamamen atlattığına dair çok güçlü bir kanıttır. kaldı ki rose bu açıklamanın ardından düzenli olarak basketbol oynuyor. antrenmanlara katılıyor, ek çalışmalar yapıyor. hatta antrenmanları domine ettiği söyleniyor. şüphesiz bunun bir nba maçı kadar fiziksel yoğun ve zorlu olması mümkün değil, ancak geçen süreyi de hesaba katarsak şu anda rose’un fiziksel olarak sakatlığını atlatamamış olduğuna inanmak mümkün değil. nitekim ne rose tarafından ne de organizasyon tarafından böyle bir durum olduğuna dair hiçbir açıklama, hiçbir işaret yok.

    öyleyse fiziksel olarak hazırsa, neden sahada değil?

    ağır bir sakatlıktan sonra geri dönmek sadece fiziksel olarak değil, mental bir hazırlık da gerektirir. sakatlık yaşayan her sporcu, dönüşünde yeniden sakatlanma korkusunun ne olduğunu bilir. bu korku sporcunun hareketlerini limitler, performansını etkiler. öyle ki bazı sporcular asla o korkuyu tamamen atlatamaz. oyun stillerini değiştirmek zorunda kalırlar. rose’un oyun stili de böyle bir korkuyu yaşamasına oldukça müsait. patlayıcı oyunu onun en güçlü yanı ve o patlayıcılık dizlerine sürekli büyük yükler binmesine sebep oluyor. fakat bu mental bariyeri atlamanın tek yolu, yeniden oynamak. korkusuzca, yeniden sakatlanma riskinin sahadaki diğer herhangi bir oyuncudan farklı olmadığına inanarak oynayarak, zamanla bu korkuyu tamamen atmak mümkün. bu ne antrenmanlarla, ne ek çalışmalarla elde edilebilecek bir zihin yapısı. bu ancak gerçek maç oynadıkça, hem kendi, hem de diğer başka herkesin zihnindeki sakatlık anılarını geride bırakarak gerçekleşebilecek bir mental adım. üstelik oynamama süresinin artması, geri dönüşün sürekli gecikmesi bu korkuların büyümesine de sebep olabilir. rose, sezonu tamamen kapattığını göz önüne alırsak, tekrar gerçek bir nba maçı oynaması için yaklaşık bir 4-5 ay daha beklemek zorunda kalacak.

    böyle bir ihtimali güçlü kılan tek şey dönüş tarihinin sezon takviminde rast geldiği dönem olabilir. normal sezonun sona erip, play-off’ların başladığı dönem, ağır bir sakatlıktan geri dönmek için oldukça kötü bir dönem, zira play-off’lar ile birlikte fiziksel oyun nba’de en üst düzeye çıkıyor. rose’un yine bu sakatlığı bir play-off maçında yaşadığını göz önüne alırsak, normal sezon sonunda ritim bulmak ve fiziksel kondisyonunu play-off’a hazır hale getirmek için yeterli zamanı olmadığını göz önüne alarak bu sezon tamamen oturmayı tercih etmiş olmasını anlayışla karşılayabiliriz. üstelik rose takım içindeki rolü ve hatta tüm basketbol dünyası için ifade ettiği figür düşünülürse, kısıtlı sürelerle gelip tekrar oynamaya adapte olması anlayışla karşılanacak bir oyuncu değil. herkes onun nasıl geri döneceğini merakla bekliyor ve tam olarak eski gücünde olduğuna inanarak eski rolünde performans sergileyebilecek kadar hazır olmadan sahada olması hakkında bir çok spekülasyon yapılmasına neden olacaktır. sakatlığının yarattığı zihinsel engellere bir de böyle saha dışı spekülasyonların eklenmesini istemiyor olması anlayışla karşılanabilir. geri döndükten bir ay sonra play-off’larda tam performans vermesinin beklenmesinden ise, sezon öncesi kampına katılıp tam bir sezon sonunda performansını zirveye taşımayı planlıyor olması oldukça mantıklı gelen bir senaryo.

    tabii bu geri dönüş kararını etkileyecek bir başka unsur da mevcut takım. bu sezon geri dönsün, dönsün de hangi takım için? hangi başarı için? mevcut kadro ile ortada olan bir gerçek var ki, rose tam gücünde geri dönse bile bulls ancak ilk turu geçebilir. bir sonraki turda eşleşeceği miami’yi, rose olsa da olmasa da bulls’un 7 maçlık bir seride eleyebilmesi mümkün değil. tekrar sakatlanması bir risk, üstelik bu daha önce yaşadığı ön çapraz bağ sakatlığı da olmayabilir. bağlarını korumak isterken vücudunun başka yerlerine aşırı yüklenerek farklı yerlerinden sakatlanabilir. hatta buna uzun zamandır maç kondisyonunda olmamasının sakatlanma ihtimalini artıran bir etken olması da eklenirse, rose’un bu riski alabilmesi için gerçekten o riski almaya değecek bir başarı ihtimali görmesi lazım. dün gece takımı nets tarafından domine edilirken rose muhtemelen o riski almamakla doğru bir karar verdiğini düşünüyordu. abisi ve menajeri reggie rose’un sakatlığının iyileştiği haberlerinin geldiği bir dönemde yaptığı açıklamalar da bu ihtimali artıran bir etken. bulls organizasyonu doktorların raporunun hemen ardından kararı rose’a bıraktıklarını açıklayarak topu rose’a attılar ve gözler ona çevrildi. üzerinde oluşacak baskıyı biraz olsun rahatlatmak adına ise reggie rose, bulls organizasyonunun şampiyon olacak takım kuramadığından şikayet ediyordu. muhtemelen ta o zamanlardan rose’un tüm sezon oturmasına karar verildi. ve kamuoyunda rose’un bu kararının anlayışla karşılamasını sağlayacak bir görüş oluşturabilmek adına, bulls organizasyonunu suçlayan açıklamaları yaptı. şüphesiz ki rose, bulls heat ile baş edebilecek yetenekte bir takım oluşturana kadar oturacak değil. ancak sakatlık riskinin daha az olacağı bir dönemde dönmek yerine, o riskin daha fazla olduğu bir dönemde dönmek arasında bir seçim yaparken, takımı mevcut durumunu göz önüne alması da yadırganmamalı. ve bu tercih rose’un ne oyuna olan sevgisini, ne de takıma olan bağlılığını sorgulatacak bir unsur olmamalı. rose daha önce de sakatlığına rağmen oynadı, geçen sezon birçok maç sakat sakat oynadı. bir önceki sezon (2010-2011 sezonu) play-off’larda atlanta maçında bileğini burkmasına rağmen geri dönmesini hatırlayın. sakatlığınıza rağmen oynayabileceğiniz türden sakatlıklar var ancak ön çapraz bağlarının zedelenmesi ve sonrasında 10 ay rehabilitasyon geçirmek onlardan biri değil. bu sakatlık ikinci bir kez geçirmeniz durumunda aktif spor hayatınızın bittiğini ilan eder. hayatını bu işten kazanan bir sporcu için bunun ne demek olduğunu tahmin edebiliyorsunuzdur sanırım.

    dün gece noah’ın sakatlığına rağmen oynaması ise, bu kez taraflarda “bak noah ne kadar fedakar, rose ondan feyz almalı” minvalinde bir görüş oluşmasına neden oldu. ancak atlanan önemli bir nokta var ki, noah’ın takımın ona en çok ihtiyaç duyduğu dönemde sahada sağlıklı olmamasına en büyük sebep, sakatlığına rağmen oynadığı normal sezon maçları. maçtan önce de noah bu kararından pişman olduğunu ve sakat sakat oynadığı normal sezon maçları yüzünden sakatlığının geçmediğini söyledi. noah büyük fedakarlık yaparak acısına rağmen sahada elinden geleni yapıyor ve şüphesiz bu her takımın taraftarının gönlünü okşayan bir hareket. ancak profesyonel bir sporcunun kendisi hakkında daha doğru kararlar vermesi gerek. noah’ın sakatlığına rağmen sahada elinden geleni yapmasını ben de takdir ediyorum, ancak onu özellikle de en çok ihtiyaç duyduğumuz anda sahada sağlıklı bir şekilde görmeyi tercih ederdim. dün nets pota altını yolgeçen hanına çevirip bulls’un boyalı alan savunması darmadağın olurken, kameraların gösterdiği noah kafasını pişmanlıkla bir sağa bir sola çevirmekteydi. o an muhtemelen “keşke o çok anlam içermeyen normal sezon maçlarını oynamasaydım da, şu an sağlıklı bir şekilde sahada olabilseydim” diye düşünüyordu.

    dün gece rose sahada olsaydı, -takım kazansın ya da kaybetsin- yine sakatlansaydı, o zaman bulls’un en büyük yatırımının, takımın çok ileri gidemeyeceği bir play-off maçında oynatılıyor olmasından şikayet edilecekti.

    aslında bu durum biraz da sporun ruhunda var. her zaman suçlanacak birileri vardır.
  • sakatlığıyle ilgili hislerimi ancak böyle ifade edebiliyorum, daha uygun bir yolu yok, sayfalarca yazıya bedel:

    http://galeri.uludagsozluk.com/…7/beyler_142248.jpg
  • kardeşim kadar yürekten sevdiğim. yeminle söylüyorum, kişisel başarılarımın/başarısızlıklarımın hiçbir önemi yok; o'nun başarılı olmasını istiyorum. çünkü çok hak ediyor bir takım şeyleri. her şeyden önce dört dörtlük bir karakter. basketbolu eskisi gibi değil kendisinin; farkındayım. hem nasıl olsun ki? o'nun geçirdiği sakatlıkları bir başkası geçirmiş olsa çoktan pes etmişti. ne yalan söyleyeyim, ben çoktan pes etmiştim yani. behlül'ün son zamanları gibi saçı sakalı bırakıp şaraba vurmuştum çoktan. itiraf etmek gerekir ki, o'nu bu kadar seven ve inanan ben bile, "evet, artık olmayacak sanırım" demiş ve umudumu kesmiştim son sakatlandığında. başına gelen ne olursa olsun pes etmedi ve etmeyecek işte. öyle bir çocuk o; öyle bir karakter, öyle bir mangal gibi yürek. bu anlamda da hemen herkes için bir ilham kaynağı. benim için öyle en azından.

    en büyük özelliği olan deliciliğini eskisi kadar tercih etmemesini ve saçma hatalarını bir kısım göz ardı etmek lazım. sakatlıklarla boğuşmaktan maç devamlılığını sağlayamadı bir türlü. ben de içeri yüklensin, sayı yapsın, faul alsın, dışarıdaki boş üçlükçüye top çıkarsın isterim de, her içeri daldığında ve darbe aldığında ödüm kopuyor yine bir şey olacak diye yemin ediyorum. kaldı ki o'nun da psikolojisini düşünmek lazım dostlar. zamanla atlatır. başına bir talihsizlik gelmemesi ve temposunu arttırarak devam etmesi en büyük dileğim.

    8 mayıs 2015 chicago bulls cleveland cavs maçı'ndaki muazzam son saniye üçlüğü ile hem basketbolseverlere güzel bir seyir sundu, hem benim gibi chicagoseverleri mutlu etti, hem de o'nu çok sevenleri ayrıca bir motivasyonla sevinçten ağlattı. kimi sevsek gitti, hangi olaya sevinsek sonu hüsran oldu belki ama umarım bu sefer böyle olmaz. olmasın yani lütfen... maçlar ve şampiyonluklar kazanılır/kaybedilir. büyük resimde kazanan taraf hep bu adam gibi güzel insanlar olsun.
hesabın var mı? giriş yap