• istanbul kelimesi aslında constantinople'dan gelir. türk idaresi şehrin ismini değiştirmemiştir; müslüman osmanlı kültürünün ismi telaffüz ederken yüzyıllar içinde aldığı haldir.

    bu isim tartışmasının da sebebi kentin çok kültürlülük tarihi açısından benzersiz olmasında yatar. yani aslında şehrin itibarına katılacak, övünülecek bir durum. neyse.

    bizans halkı fetihten çok önce kentin uzun adı constantinopolis yerine kısa isimler kullanmaya başlamışlar. eski yunanca "şehire" anlamına gelen istimbolin ve stamboul gibi kısaltmalar zamanın selçukluları tarafından da kullanılır olmuş, fetihten sonra daha çok saray dışındaki halkın kullanımında yaygın olarak kalmıştır. osmanlı sarayı ise özellikle diplomatik ilişkilerde bu ismi, konstantiniyye'yi kullanmayı sürdürmüştür.

    şimdi buradaki komedi, yüzyıllar sonra bugün bizzat ataları olarak gördükleri bizanslıların kullandıkları bir ismi kullanmayı sürdürdürdüğümüz için yunanlılar bize kızarken, bizim de harbici peygamberimiz olarak gördüğümüz muhammed'in bizzat kullandığı konstantinapolis* ismini kullanmadığımız için övünmemizdir. bu kentin tarihi böyle insanda akıl bırakmıyor işte. haha, neyse konumuza dönelim.

    farklı kültürler de gene telaffuz farklılıklarından ötürü bu şehri farklı gibi görünen ama aynı kelimeden gelen isimlerle anmışlardır. pers ve araplar kustantiniyyah ve kustantinah, yahudiler de kushtandina ismini kullanmışlardır.

    türkiye'deki diğer birçok kentin ismi de aynı şekilde romalı isimlerinden bozmadır (bkz: prusa) (bkz: trebizond) (bkz: sinope) (bkz: attaleia) (bkz: ancyra) (bkz: daha gider bu)
  • bazen bu tür şeyleri yazdığım için kendime küsüyorum ama, yazmak zorunda da kalıyorum.

    deniliyor ki:
    "fatih sultan mehmet şehri aldığında ve imparatorluğu da bir anlamda devraldığında, konstantinopolis'in bakımsızlığı, dökük görüntüsü karşısında şaşırmıştır."

    abicim, bu nasıl bir şaşkınlık anlamıyorum. neredeyse 100 yıl boyunca osmanlı tarafından ablukaya alınmış, osmanlı'dan habersiz çevresinde sinek bile uçurulmayan, fetih dönemine kadar geçen yüzlerce yılda defalarca kuşatılmış, işgal edilmiş, yağmalanmış, sürekli savunma halinde olan bir şehirden söz ediyoruz burada.

    allah aşkına, fatih böyle bir şehri ele geçirdiğinde "aaa bakımsızmış" deyip neyine şaşırmış? bizanslıların savaşmaktan, sürekli işgal korkusuyla ve ambargo altında yaşamaktan şehre bakım yapacak halleri mi kalmıştı?

    fetih zamanında hepi topu 20-30 bin kişilik bizans ordusu, onlarca kilometre uzunluğundaki surlarda 6 ay boyunca 200 bin kişilik, ağır silahlarda donanmış osmanlı ordusuna karşı direnirken şehrin, sarayların çok mu bakımlı kalması bekleniyordu?

    son 100 yıl boyunca bütün halkı, savaşlar, açlık ve hastalıklarla boğuşan bir şehrin bakımsızlığını dile getirmek nasıl bir mantığın ürünüdür?
  • istanbul'un 1930'a kadar resmi olarak kullanılan ismi olduğu için enver ve dönemdaşlarının doğum yeri olarak geçen isimdir. yani türkiye'deki inanışın aksine isim değişikliği 1453'te değil 1930'da türkçe devrimini takip eden dönemde rum, kürt ve ermeni yerleşim merkezlerinin isimlerinin türkçeleştirilmesi sırasında olmuştur. işin ironik kısmı istanbul kelimesinin de yunanca olmasıdır.

    başka bir tabirle:

    constantinople = roma bizans ve osmanlı imparatorluklarının başkenti. kelime latincedir. roma imparatoru konstantin'in şehri anlamına gelir.

    istanbul = türkiye cumhuriyeti'nin başkenti olmamakla birlikte en kalabalık ve gelişmiş şehri. kelime yunancadır. ''poli'ye (şehire) doğru'' anlamına gelir.
  • sanat direktörlüğünü kiya tabassian'ın yaptığı ve yaşayan kora üstadı ablaye cissoko ile harikalar yaratan, kültürlerarası müziği icra etmeyi kendine şiar edinmiş kanada merkezli müzik grubu. ismini constantinople olmasının sebebi de bu yüzden.
    nereleri, kimleri etkiliyorsun ey istanbul!
  • iran asilli kanadali kiya tabassian tarafindan kurulmus ortadogu ezgileri calan muzik grubu.

    grubun web sitesi:

    http://constantinople.ca/en/home/
  • philip mansel kitabi..

    tam adi "constantinople city of the world's desire 1453 - 1923".

    "1453'te fatih sultan mehmet'in beyaz at sirtinda sehre girmesi ile 1924'te son halife abdulmecid'in orient express treni ile terketmesine kadar osmanli hanedaninin ask iliskisi" diye tanitim yazisi olan belki de istanbul hakkinda yazilmis en guzel kitaplardan biri.
  • the residents'in petting zoo albümünden ilginç, sınıflandırması zor bir şarkı. doğal olarak diğer adı da istanbul'dur.

    (bkz: aa ne ilginç)
  • sans eseri rastladigim bir the decemberists sarkisi. yayinlanan hicbir albumlerinde yer almayan bu sarki bir osmanli prensesinin acikli dugun gecesini anlatiyor.

    o the minarets of constantinople
    are plated gold, ivory, and opal
    their cupolas all onion domed and light.

    and the magistrate of constantinople
    has made a match; his family was hopeful
    their daughter would be promised a wedding night.

    but the sultan's weary bride, she won't be wed tonight
    nor fall beneath a canopy to lie
    for far across the town, her lover's lying drowned
    and painted by the bosporus in blue
    and there's nothing for a broken heart to do.

    down the dirty streets of constantinople
    the beggars weep, their hands all wide open
    their severed leper limbs all swing and sway.

    at a windowsill in constantinople
    our hero sighs to melodies noteful
    and gazes on the walls that hold his love.

    but the sultan's weary bride, she won't be wed tonight
    nor fall beneath a canopy to lie
    for far across the town, her lover now is drowned
    and painted by the bosporus in blue
    and there's nothing for a broken heart to do.
    no, there's nothing for a broken heart to do.
    except cry.

    http://www.fleetstreetscandal.com/…ore/109_zoom.jpg

    edit: bu sarki picaresque lp de yer alan picaresqueties'de varmis.
    http://jealousbutcher.com/…atalog/lg.opt/jb053.html
  • eski istanbulun ismi olmakla beraber yunan diil roma kokenlidir.
    ayrıca:
    (bkz: nea roma)
hesabın var mı? giriş yap