• bjk plazanın önünde yirmiye yakın gazeteci ellerinde fotoğraf makineleri, kameralar büyük bir merakla az sonra karşılarına çıkacak olan basın sözcüsü cenk koray'ın yapacağı önemli açıklamayı bekliyordu. yaşlı ve yorgun adam ağır hareketlerle çıktı gazetecilerin karşısına.y üzünde bir solgunluk bir üzüntü hali vardı. önüne uzatılan mikrofonlar karşısında bir süre suskun kaldı. bu uzun suskunluğun ardından zar zor yapabildi açıklamayı:

    -değerli kamuoyu,
    yeni teknik direktörümüz john benjamin toshack dün akşam saatlerinde kulübümüze bu sene takımımızda bulunmasını düşünmediği futbolcuların listesini vermiş bulunmaktadır. bu futbolcu kardeşlerimize yeni kulüp bulmaları konusunda her türlü yardımı ve ilgiyi göstereceğimizi belirtmek isterim. yıllar boyunca türk futboluna,milli takıma ve beşiktaşımıza...

    cenk koray derin bir nefes alır burada. konuşmasının başında olduğu gibi boğazı düğümlenir. kelimeler çıkmakta zorlanır ve işte o anda buğulanmayı daha fazla gözlerinde esir tutamaz ve dudakları titrerken bir damla yaş süzülür yanağından. ve konuşmasına güç bela devam eder.

    ...büyük hizmetlerde bulunmuş olan değerli futbolcumuz recep çetin ile hocamızın kararı gereği malesef yollarımız ayrılmış bulunmaktadır.

    işte bu açıklamanın tam yumuşak karnında yer alan "o cenk koray'ın yüzündeki ifade" ,"o istemeyerek yapıldığı her halinden belli olan ayrılık kararı"dır. yıllar sonra türk futbolseverler anlayacaktır ki bu ayrılık, bu hüzün yani cenk koray ın yüzündeki o ifade; 2000 li yıllarda hızını artıracak olan sermayeleşen futbolun başlangıç durağı olacaktır. yıllar boyu türk futbolunda geçmişe saygının, özdeğerlere sahip çıkmanın onur savaşını vermiş olan beşiktaşın ilk düşen kalesidir cenk koray'ın yanağındaki gözyaşı.

    bu sebeptendir ki cenk koray çok büyük adamdı. o, türk futbolunda isilikle karartılmış yüreklerde son kalan narenciye çiçeğiydi.
  • yillar once, rahmetlinin kendi agzindan "orhan boran" ile ilgili guzel, komik ve zeka kokan bir anisini dinlemi$tim. aklimda kaldigi kadar yazmak isterim:

    "yillar once, trt'de orhan boran ile beraber cali$irken, kendisinin ve benim programim arka arkaya yayinlanirdi. benim programim canli yayin olurdu. benimki biter bitmez orhan'in programi banttan gelirdi ekranlara. tabi orhan'in programi banttan oldugu icin, studyolarda 3-4 gun once cekimi yapilir ve yayin gunu icin montajlanirdi. orhan kendi programina her zaman bir fikra anlatarak ba$lardi. ben, trt studyolarinda orhan'in programinin kaydini yapacagi bir gun onu izlemeye gittim ve programin ba$inda anlattigi fikrayi dinledim ve hafta sonu kendi canli yayin programimin sonunda, orhan'in kendi programinda anlatacagi fikrayi naklen anlattim ve izleyicilere bizden ayrilmamalarini, az sonra orhan boran'in programinin ba$layacagini soyledim. tabi orhan'in programi banttan, daha once cekilmi$, orhan benim 5 dakika once tv'den herkese anlattigim fikranin aynisini anlatarak acmi$ti programini. orhan, daha sonra bunu ogrendiginde cok bozuldu, sinirlendi ve intikamini alacagini soylemi$ti. trt cali$anlari 1 ay boyunca orhan boran ile ugra$ti durdu"
  • yıllar önce statlara bedava girmenin bir yolunu anlatmıştı. statlara beleş girmenin yolu diye. kısaca anlatayım:

    1-öncelikle bir ehliyetiniz ve nüfus cüzdanınız olacak.

    2-herhangi bir giriş kapısına gidip kapıdaki görevliye, içeride bir tanıdığım var acilen ona ulaşmam lazım isterseniz kimliğimi alın ben kendisine ulaşıp durumu anlatayım 15 dakika içerisinde gelip kimliğimi sizden alırım diyorsunuz.

    3- içeri girdikten sonra o kapıya en yakın çıkış kapısına koşarak arabada cüzdanımı unuttum isterseniz ehliyetimi size bırakayım arabadan cüzdanımı alıp hemen geleyim diyorsunuz ve stattan çıkıyorsunuz.

    4-kimliğinizi bıraktığınız kapıya gidip abi ben işimi hallettim diğer kapıdan çıktım kimliğimi alabilir miyim diyorsunuz ve kimliğinizi alıyorsunuz.

    5-daha sonra diğer kapıya gidip ehliyetinizi alıp içeri giriyorsunuz.

    o dönemlerde cep telefonu yoktu, statlara giriş sinemaya girer gibiydi, statlar yarı-yarıya rakip seyirci ile dolardı, kenan evren paşa-turgut özal başbakan idi.

    bunu denemek için büyümem ve ehliyet almam gerekiyordu ama ben büyüdüm ve kirlendi dünya. cep telefonları çıktı, biletler turnike sistemi ile okutulması gerekti, mesut yılmaz başbakan - turgut özal cumhurbaşkanı idi ve statlara rakip seyirci alınmadı.
  • bu milleti mutlu etmek icin televizyon ekraninda omrunu curutmus, televizyon ekranini isitan kisilerden (bkz: halit kivanc). bazen bir insanin sadece iyi niyetli olmasi yeter onu sevmeye; simdi televizyon ekranindaki kisilere bakiyorum da, bize ait sicakligi cenk koray gibi aktaran kalmamis. iyice mekaniklesen, elektroniklesen, sanallasan dunya ortaminda yapmaciklik, somuruculuk ve demogoglugun en yuksek seviyede ekrana yansidigi gunlerde ozlenen sicak, sempatik yuzun sahibi. bir sekilde gulumsettigi o kadar kisiden sonra bir palyaco gibi mutlu bitiremeden gitti, yazik...
  • ankara üniversitesi hukuk fakültesinde benden saniyorum 2-3 sinif asagidaydi.mizahi yetenegi ile hocalara kendisini sevdirmisti.avukatlik ruhsati iptal edildi.(galiba hem avukatlik hem de trt gibi bir kamu kurulusunda çalisma mümkün olmadigindan) .bir dönem ap gençlik kollarinda çalisti.
  • "adam bara gitmiş ve barmene "bana bir viski limonsuz olsun" demiş. barmen de limonumuz kalmadı portakalsız olsa olur mu?" demiş. " fıkrasını anlatan çocukluğumuzun televizyon ve radyo kahramanı.
  • cenk koray, ilk yarisi rashad khalife, ahmet deedat ve ikinci yarisi benim arastirmalarimi iceren ve 1983 yilinda yayimlanan "kuran en buyuk mucize" adli kitabimi maalesef kaynak gostermeden buyuk oranda aparip kendi adina "kuran-islamiyet, ataturk ve 19 mucizesi" basligiyla 1994 yilinda kitap olarak yayimladi. ben o zaman amerika'ya goc etmistim ve kitaplarim hadisci-sunnetci kesimin ambargosu altindaydi. olsundu; kitaplarimdan comertce alintilar ve calintilar yapan ilk kisi degildi koray. (nitekim sonralari yasar nuri benim ismimi vermeden o zamanlar piyasaya cikmakta zorlanan kitaplarimdan buyuk oranda yararlanacakti). ama koray apardiklarini ozgunlestirmek icin acemisi oldugu bir konuda kendisine ait bazi sacma sapan iddialari sokusturmasini konunun ciddiyetine bir ihanet olarak degerlendiriyorum.

    kitabinin arka kapaginda kasimpasali edasiyla "demokrasi icin canini verir. ataturk icin adamin canini alir" ifadesi ve daha sonra kuran ile prensipte celisen iddialarla, ornegin hastalari eliyle tedavi etme palavralariyla, ruhculuk hikayeleriyle konuyu istismar etmesi, ataturk ve din gibi cokca istismar edilen her iki konuyu birlestirip istismarin karesini yapmaya calismasi koray'i turk istismar tarihinde ozgun bir yere oturtmaktadir.

    ancak, herkes gibi, koray'in da bircok guzel huyu ve iyi yonleri olabilir. ben onun beni rahatsiz eden bir yonune degindim. bu olumsuz ifadelerimden dolayi beni din adina suclayanlar olabilir. dirilere yamyam istahiyla baktigi halde "oluler arkasindan kotu konusmamali" inancini savunan bir mezhebin, tarikatin veya ideolojinin oluperest bir muridi olmadigim icin gercegi olu-diri, akraba-yabanci, dost-dusman ayirimi yapmadan ifade etmeyi erdemli bir tavir olarak degerlendiriyorum.
  • o da vedat okyar gibi bir temmuz sıcağında aramızdan ayrılmış büyük beşiktaşlı.

    cenk koray'a sormuşlar, "yabancı takımlara karşı da fener'i desteklemez misin?" diye...
    o da "pkk ile maç yapsa tarafsız kalırım" cevabını vermiş.
  • dünya tatlısı bir insandı. yardımseverdi. babacandı.
  • bir süre video kaset kiralama işiyle uğraşmıştır.
    ziya gökalp bulvarı üzeride ataç sokakla sağlık sokak arasında bir yerde caddeye bakan ufacık bir dükkandı. dükkan küçük olduğundan cenk koray adı cama dikine yazılmıştı. eğer oradaysa kapıya yaslanıp gülümseyerek gelip geçenleri izlerdi.
    ilk kiraladığım filmler grease ve krull'du. kasetleri başa sarmadan iade ettim tabi.
hesabın var mı? giriş yap