• bilinen en eski kimya kitabının (summa perfectionis adıyla latinceye çevrilmiştir) yazarı, harranlı bir ilim adamıdır.
    tevatüren bilinen "yunanlılar atomun parçalanmayacağını iddia ediyorlar. halbuki parçalanabilir. ve parçalanırsa bağdatın altını üstüne getirecek kadar çok enerji açığa çıkar" saptaması ile atom bombası fikrini günümüzden 1200 sene evvel dile getirecek kadar da hayvani bir sezgi ve öngörüye sahiptir ve yalnız bunun bile, onun bizim tarafımızdan daha iyi bilinmeyi hak ettiğini göstermesi gerekir, diye düşünüyorum. yeni çağ başlarına değin kitapları (ki sayıları yüzü aşar; hepsinin kendisine ait olması çok da olası değildir, sanılıyor ki çok ünlü bir ilim adamı olduğu için fikirlerinin itibar görmesini isteyenler onun adı ile imzalamışlar kitaplarını) temel kimya kitabı olarak avrupa okullarında okutulmuştur. tam bir hezarfendir; uğraşmadığı bilim dalı kalmamıştır. fakat en önemli katkıları sülfürik asit, nitrik asit ve kral suyunu bulmasıdır. bir de bizim lise kimya derslerinden çok iyi bildiğimiz 'alkali metaller' ayrımını da onun yaptığını hatırlıyorum bir yerden fakat benim bilim alanıma (bkz: iktisat) girmediği için çok mu önemlidir bu ayrım bilemeyeceğim. son olarak, avrupada "geber" adıyla bilindiğini fakat bu isimde, on beşinci yüzyılda yaşamış başka bir avrupalı kimyacı da olduğu için eğer hakkında bu isimle araştırma yapacaksanız ona da rast gelme ihtimalinizin yüksek olduğunu söyleyelim.
  • modern kimyanın kurucusu meşhur islam alimi. ismi câbir bin hayyân abdullah el-ezdi olup, künyesi ebu abdullah 'tır. horasanlı, tuslu, harranlı ve kufeli olduğu söylenen câbir'in ailesi hakkında çok az bilgi vardır. islam aleminde sufi , avrupa 'da al-geber ismiyle şöhret oldu.

    aslen arap olan câbir bin hayyân , abbâsi halifesi harun reşid ' in sarayında yaşadı. vezir yahya bin halid el-bermeki 'den himaye gördü. asrının fen alimiydi bütün islam alimleri gibi fen ilmini islami ilimlerle beraber okudu. tıp , astronomi , fizik , kimya ve zamanın diğer ilimlerinde yetişti.

    câbir bin hayyân , câfer-i sâdık hz. derslerini devam etti ve hizmetinde bulundu. temel din ilimlerini öğrendi. ilim araştırmalarında hususi metotlar geliştirdi. o zaman meşhur olan simya (büyücülerin olması mümkün olmayan şeyleri yapıyorlar gibi göstermeleri) ilminin bir fen ilmi olmadığını ispat edip , ondan ayrı olarak tecrübeye , analize ve matematiğe dayalı kimya ilmini kurdu. böylelikle bugünkü modern kimyanın temellerini atmış oldu.("kimya" arapça 'dır).

    birçok talebe yetiştiren câbir bin hayyân yapmış olduğu ilmi tecrübeleri en ince ayrıntısına kadar izah etti. ulaştığı neticeleri son derece hassasiyet ve dikkatle yorumladı. bazı mühim kimyasalların terkibini tespit edip açıkladı. deneylerde kullanılan aletlerin imalini ve kullanılışlarını izah etti. kimya ilminde kullanılan hassas ölçüm aletlerini yaptı.

    kristalleşme , damıtma , kalsinasyon , sublimasyon gibi kimyevi teknikleri kimya ilmine kazandırdı. sülfürik ve nitrik asitler gibi birçok asitler ile sodyum karbonat ve potasyumu buldu. zehir ve zehirli maddelerin yapılarını inceledi. bu konuda kitâb-üs-sümum adlı eseri yazdı. bitkilerden elde edilen bir boya ile derilerin nasıl boyanacağını ve nasıl dabağlanacağını ortaya koydu. ateşte yanmayan kağıt imalini gerçekleştirdi. ilk defa imbik yaptı. çeşitli metallerin kullanılır hale getirilmesi , çeliğin geliştirilmesi , su geçirmez kumaşların verniklenmesi , cam imalinde mangan dört oksidin kullanılması , paslanmanın önlenmesi altın yaldızlı süsleme , boyaların ve yağların tespiti gibi alanlarda bir çok buluş yaptı. cisimleri hassalarına göre üç sınıfa ayırarak daha sonraki sınıflandırmalara rehberlik etti. birçok kimyevi maddeyi tespit ederek günümüzde de kullanılan arapça isimler verdi.

    saat, nitrik asit, sıfır ve cebirin mucidi olan horasanlı câbir, mesafe ve mekanın tanımını 8. yy.da yapmıştı. câbir'in en önemli bulgusu da zamanında bir mekan gibi lineer bir çizgisi olduğunu bulmasıydı. câbir'in bulgusunu bu yüzyılın başında minkowski ele aldı. lorenz değiştirgeç formülüyle birleştirdi ve einstein teorisine girdi. böylece zamanın ayrı bir şey değil , mekan gibi boyutları olduğu anlaşıldı.

    câbir bin hayyân , maddelerin atomik yapısını gösteren tespitler yaparak , reaksiyonlarda belirli kütlelerin belirli kütlelerle reaksiyona girdiğini söyledi. atom hakkında , ancak asırlar sonra anlaşılabilecek şu sözleri söyledi: "maddenin en küçük parçası olan "el-cüz'ü la yetecezza" da yoğun bir enerji vardır. yunan bilginlerinin söylediği gibi bunun parçalanamayacağı söylenemez. atom parçalanabilir. parçalanınca da öyle büyük bir güç oluşur ki bir anda bağdat'ın altını üstüne getirebilir. bu , allahü tealanın kudret nişanıdır."

    câbir bin hayyân maddeleri üçe ayırdı:

    1. ateş ve ya sıcaklıkla hemen buharlaşabilenler.

    2. çekiçle dövülebilen parlaklık arz eden ses çıkaran cisimler.

    3. ne çekiçle dövülebilen ne de toz haline dönüştürülebilen cisimler.

    birinci gruba giren maddeleri sülfür , arsenik , cıva , amonyak , kafur olmak üzere beşe ayırdı. metalik cisimleri kendi arasında kalay,kurşun , demir , bakır ,gümüş , altın olmak üzere altıya ayırdı.

    câbir bin hayyân kimyanın geniş uygulama alanı olan arıtma konusunda ilk misalleri ortaya koydu. arıtma yollarından oksitleme , süblinasyon, damıtma , çökeltme , ergitme , ve kristalleştirmeyle ilgili işlemleri uygulamalarıyla açıkladı. kükürt ile civa nın karıştırılması onucu kırmızı bir taşın (zencefre) meydana geldiğini açıkladı. sirke ile asetik asit elde etmeyi o buldu.

    george sarton onu "orta çağların ilimler ansiklopedisi" olarak değerlendirmekte , şöhret ve tesirlerinin 17. asra kadar devam etmiş olduğunu belirtmektedir. gerçekten 17. asra gelinceye kadar kimya ilimleri alanında onun seviyesine kimse çıkamamış , kimse onu gölge de bırakamamıştır. doğu ve batı ilim dünyasında ona denk ve onu aşan bir kimyacı yetişmemiştir.

    kimya tarihçisi leclerc ; histoire de la medicine arabe adlı eserinde câbir bin hayyân ' ı orta çağların tartışılmaz en büyük alimi , ilmi otoritesi ve derinliği ile benzeri olmayan bir üstat , metodu ile yol gösterici olması bakımından büyük bir ilim teşvikçisi ve nihayet modern kimyanın kurucusu ve tamamlayıcısı olarak değerlindirmektedir.

    islam aleminde ebu bekr razi , ibn-i sina , mesleme el-macriti , farabi ve daha birçok bilgin onun eserlerinin gölgesinde yetişmiştir.

    onun eserleri farklı metotlarla hazırlanmıştır. mesela bazı eserlerinde son derece kısa ve özlü bir üslup takip etmiş , hatta bazılarında semboller kullanmıştır. bazı eserlerinde ise ayrıntılı ve uzun anlatımlı bir yol takip etmiştir. batılı ve doğulu birçok bilgin onun eserlerinden istifade etti. batılı bilginlerden galileo , francis bacon , newton ve başka birçokları ondan faydalandılar.17. ve 18. asırda , batı ilim çevrelerinde meydana gelen birçok ilmi buluşların teşekkülünde , onun eserlerinin büyük tesiri vardır. özellikle bugün kimya ilminde mevcut olan birçok orijinal keşif ve metotlar , hemen hemen bütünüyle ona ait veya onun fikirlerinden kaynaklanmıştır.

    ünlü fransız bilim tarihçisi m. berthelot , orta çağlarda kimya tarihi adlı eserinde şöyle demektedir "aristo'nun mantık ilmindeki yeri neyse , câbir bin hayyân' ın kimya ilmindeki yeri de odur. aristo , mantığın kurucu ve üstadı olarak kabul edildiği gibi , câbir bin hayyân da kimyanın kurucusu ve üstadıdır".

    modern araştırmacılar şöyle demektedirler. eğer câbir bin hayyân çağımız teknolojisini kullanarak aynı eserleri yazsaydı , modern sonuçlara ulaşırdı. çünkü o tüme varım metodunu kullanıyordu. yani maddenin en küçük parçasından araştırmaya başlayarak istediğine ulaşıyordu. bununla beraber dış gözlemlerinde tümden gelim metodundan da yararlandı. yani maddenin tabi halinden en küçük parçasına kadar inceleyerek sonuca vardı. francis bacon , bu metudu onun eserlerinden öğrenmiş , decart ise onu taklit etmiştir.

    o deney yoluyla elde edilecek bilgi ve prensip kati ve değişmez olduğunu iddia etmedi. aksine modern bilim çalışmalarında olduğu gibi , bunların zanni ve ihtimali olduğunu belirtti. onun metodunun esasını "mazbut müşahede ve sağlam tecrübe" teşkil etmektedir. o bu metodu ile hayal ve kuru faraziyelerle oyalanmamış gerçek anlamında ilmi çalışmalar ortaya koyarak çığır açmıştır.

    câbir bin hayyân tıp, astronomi ve mantık , felsefe , fizik , mekanik gibi ilim dallarında da çalışmalar yaparak bunlarla ilgili eserler verdi. usturlap hakkında yazdığı eseri gören alimler , eserin bin bölümden meydana geldiğini ve akılları durduracak üstünlükte olduğunu kaydetmişlerdir.

    yazdığı eserler , asırlarca islam medreselerinde okutulunca , endülüs müslümanları yoluyla avrupa'ya geçti. islam dünyasında ve avrupa'da kimya ilminde câbir çağının sonu bir türlü gelmedi. öyle ki avrupa'da bazı kimyagerler kabul görmesi için eserlerini ona mal ederek kendi eserlerine onun ismini yazdılar.

    câbir'in eserlerinin büyük bir kısmı kayboldu. bunlardan 27 tanesi latince ve almanca olarak nürnberg , frankfurt ve strazburg'ta 1473-1710 yılları arasında basılmıştır.

    http://www.fiziksemineri.com/bilimad/hayyan.html

    edit: düzeltme için 1195'e teşekkürler.
  • 8. yüzyılda gümüş nitrat'ın güneş ışığı etkisiyle karardığını keşfeden ve fotoğrafçılığın ilk önemli buluşlarından birini gerçekleştiren bilim adamı.
  • sonraki yuzyillarda "tum zehirlerin en zehirlisi" olarak bilinen arsenik tozunu elde eden kisidir. ondan once de arsenik bilinirmis tabi ama tatsiz ve kokusuz degilmis. (bkz: arsenik)

    cabir bin hayyan, atomun parcalanabilecegini ongorecek kadar buyuk bir bilim adamidir. 721 yilinda dogmus 805 yilinda olmustur. ayrica kendisinden 676 yil sonra bir sultan "buyuk ihtimalle" arsenik zehirlenmesinden olmustur. hem de tarihin akisini degistirecek bir sefer oncesinde. (bkz: gereksiz bilgiler)
  • şüphesiz büyük bir bilim insanı. wikipedia sayfasını incelediğimizde zaten, bu oldukça açık.

    fakat, benim "atomun parçalanması"yla ilgili görüşüne itirazım var. ben kendisinin böyle bir şey iddia ettiğini sanmıyorum. sebebi ise, buna sahih kaynaklarda rastlayamıyoruz. wikipedia'nın ne türkçe ne de ingilizce sayfasında böyle bir girdi yok. hatta aynı şekilde islam ansiklopedisi'nde de böyle bir bilgi yok.

    madem cabir bin hayyan böyle bir şey iddia etti. o zaman, bizim bunu kendisinin daha önce yazmış olduğu kitaplarda bulabilmemiz lazım. hangi kitapta yazıyor bu bilgi? bu yazma eserin orijinali nerede? hangi kütüphanede bulunuyor? değil mi? mantıken yüzyıllar öncesinden bize kendisinin yazmış olduğu kitaplar kalmış olmalı. kendisi üzerine çalışma yapan akademisyenler veya öğrenciler bu bilgiyi okumuş olmalılar ve böylece ortaya bu atomun parçalanabileceği iddiası ortaya çıkmış olmalı. eğer cabir bin hayyan atomun parçalanabileceğini 1200 yıl öncesinden iddia ettiyse, bu bilginin, biz konunun uzmanı olmayan insanlara ulaşım şekli bu şekilde olmalı değil mi?

    1200 yıl önce atomun parçalanması iddiası öyle büyük bir şey ki... eğer bu bilgi doğruysa, bırakın türk (veya müslüman) araştırmacıları, dünyanın geri kalanındaki akademisyenlerin ilgisini çekmiş olmalıydı. haliyle, ortalığın akademik tezden geçilmiyor olması gerekmez miydi? peki cabir bin hayyan'ın atom'un parçalanmasıyla ilgili görüşünü dile getiren kaç tane akademik tez var? ben dergipark'ta ve google scholar'da baktım. bir tane bile tez bulamadım. bulabilen ortaya koysun lütfen.

    e o halde kim ortaya atıyor bu bilgiyi? internette arattığımda; daha çok forumlarda, bilimsel bir arkaplanı olmayan internet sitelerinde bu bilgi bulunuyor. bunların en meşhur olanı, turkuvaz medya grubuna ait olan fikriyat dergisi. ahanda linki burada. (hatta silinir diye ekran görüntüsü)

    bir medya kuruluşu oldukları için, kendilerine bu konuyla ilgili 9 gün önce bir e-posta atmıştım. ve dergilerinde yazdıkları bu bilginin nereden geldiğini, ilgili kitabın hangi kütüphanede hangi demirbaş numarasıyla kayıtlı olduğunu sordum. 9 gündür fikriyat dergisinden tarafıma bir dönüş olmadı. kendilerine göndermiş olduğum e-postanın içeriği şu şekildedir. aynı şekilde e-postanın gönderilme tarihini de burada görebilirsiniz.

    bu bilgi aynı zamanda itü metrosunda da yazıyor biliyor musunuz? itü metrosunun içinde, çini benzeri figürlerin bulunduğu fayanslarla kaplanmış bir alan var. bu fayanslardaki figürlerin arasına belirgin olmayacak şekilde yazmışlar. dikkatli bakınca okunabiliyor. ki, itü metro istasyonu akp döneminde yapılmıştı.

    neden cabir bin hayyan üzerinden, konu üzerine hiç bir akademik çalışma olmamasına rağmen, böyle sistemli bir şekilde yalan söylenmeye çalışılıyor? neden bilim böyle saçan sapan yalanlara alet ediliyor?

    tabiki, bizim çağımızdan bakıldığında, tarihteki bilim anlayışıyla irtibat kurmak oldukça zor. peki insanlara tarih öğretmenin yolu böyle yalan söylemek mi olmalı? en son wikipedia'da bu iddiayı çürütmek için makale okurken kafama dank etti. yeni şeyler öğrenmek güzel de, neden ben bu iddiayı çürütmek için bu kadar çaba harcıyorum diye. çünkü benim ortadaki iddiayı çürütmek için harcadığım vakitte, o adam 10 tane daha buna benzer yalan üretebilir.

    haliyle hesap soruyorum. bunu anlamaya vakit harcadığım için böyle bir hakkımın olduğunu düşünüyorum. ilkokulda, ortaokulda, lisede doğru tarih anlayışını öğretme. sonra tarih ve bilim üzerinden böyle saçma sapan yalanlar söyle. nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça...
  • 721-805 yılları arasında yaşamış simyacı, mühendis, astronom, fizikçi, eczacı, hekim, filozof; taşaklı bir bilim adamı vesselam. günümüzde annelerin hijyen amacıyla kullandığı tuzruhunu* da keşfeden kişidir kendisi. avrupalılar tarafından "geber" olarak bilinir. ayrıca "geber" takma ismiyle anılan bir 13. yüzyıl italyan simyacısı da mevcuttur, bunu da cabir'in şöhretine yormak lazım herhalde.
  • gümüş metalinin nitrik asit içinde çözünerek gümüşnitratı oluşturduğunu bulmuştur ve bu sayede fotograf alanının gelişmesine çok büyük katkı sağlamıştır çok büyük kimyacıdır ancak recep tayyip erdoğan tarafından cebirin kurucusu olduğu sanılıyor orası ayrı.

    başbakanın rektörlere konuştuğu toplantıdan alıntı

    ... cebirin, bu bilime de ismini veren el cabir tarafından keşfedildiğini kaydederek, ''sıfır kavramının ilk kez bizim medeniyetimiz tarafından bulunduğu elimizdeki eserlerle tartışmaya mahal bırakmayacak derecede ispatlanmış gerçeklerdir''...

    http://www.sabah.com.tr/…ogan_rektorlerle_bulusacak
  • ebu musa cabir bin hayyan (721-815)

    cabir bin hayyan bilim dünyasına özellikle kimya ve ilaç bilimi alanlarında pek çok katkıda bulunmuş olsa da bilim tarihinde oldukça az yer verilen düşünürlerden biridir. cabir bin hayyan, hem islam âleminde hem de bilim dünyasında büyük bir çığır açmıştır. avrupa’da geber ya da geberus olarak bilinir. kimya biliminin babası olarak adlandırılan hayyan, masalımsı bir üne sahiptir. ebu bekir razi, (bkz: ibn-i sina), farabi v.b birçok âlim onun eserlerinden etkilenerek gelişmiştir. kimyanın yanında kendine özgü bir doğa felsefesi geliştirmiştir.

    cabir bin hayyan’a göre bütün maddeler canlıdırlar, binlerce yıl gelişmişler ve sonuçta en yetkin element olan altına dönüşmüşlerdir. kimyanın amacı bu yetkinleşmeyi çabuklaştırmak öteki bitkileri de en yetkin hale çevirmektir. böylesine bir simya anlayışından yola çıkan ebu musa cabir bin hayyan’ın çalışmaları arasında modern kimyanın temellerini oluşturan, kristalleşme, damıtma, kalsiniasyon, subliminasyon gibi teknikleri kimya bilimine kazandırmıştır. sülfürik asit, nitrik asitler, sodyum karbonat ve potasyumu bulmuştur. zehirli maddelerin yapılarını incelemiş, bu konuda “kitabül sümum” (zehirler kitabı) adlı eserini yazmıştır. dünyada ilk kimya laboratuarının kurucusudur, merceği keşfetmiştir ve arsenik tozunu elde eden ilk kişidir.

    cabir bin hayyan tıp, astronomi, mantık, matematik, felsefe, kimya, fizik, mekanik gibi bilim dallarında çalışmalar yaparak önemli eserler kaleme aldı. dönemin en önemli üniversitelerinden biri olan ‘‘c?mi?at-ul harran’’ın da (harran üniversitesi) başına geçmiştir. eserlerinden çok azı günümüze kadar gelmiştir. anatomi ve farmakoloji (ilaç bilim) alanında büyük buluşları vardır. bunun yanında atomun parçalanabileceği teorisini ilk öne süren bilim insanıdır.

    buluşlarının içinde hiç şüphe yok ki en önemlisi atomla ilgili buluşudur. yunanlı bilginler maddenin en küçük parçasına, bölünmeyen en küçük parçasına “atom” demişlerdi. dönemin islam bilginleri, zamanın bilim dili olan arapça’ya çevirirken “cüz-ü layetecezza” dediler. “cüz-ü layetecezza”nın diğer adı cüz-ü fert'tir. hem atom hem de molekül yerine kullanılabilir. cabir bin hayyan, yunanlı bilim insanlarının atomun parçalanamayacağına dair teorilerine karşı çıkarak bu alanda ancak asırlar sonra anlaşılabilecek bir öngörüyle farklı bir görüş ortaya atmıştır. günümüz dünyasında, atomla ilgili çalışmaların ingiliz kimyacı john dalton (1766-1844) tarafından yapıldığı, uranyum çekirdeğinin parçalanabileceği fikrini 1944 nobel kimya ödülü sahibi otto hahn (1879-1968) ortaya atıldığı fikri yaygındır. oysa onlardan bin yıl önce yaşamış müslüman arap kimyacı, cabir bin hayyan’ın fikirleri asırlar önce çağımızın bilim insanlarını dahi hayrete düşürecek niteliktedir. “maddenin en küçük parçası olan cüz-ü layetecezza da yoğun bir enerji vardır. o da parçalanabilir. parçalanınca da öylesine yoğun bir enerji ortaya çıkar ki bağdat’ın altını üstüne getirebilir.”

    belçikalı kimyager ve bilim tarihçisi george sarton (1884-1956) cabir bin hayyan’ı “ortaçağ bilimler ansiklopedisi” olarak nitelemektedir ve 17. yüzyıla kadar kimya bilimi alanında kimsenin onun seviyesine çıkamamış olduğunu vurgular. orta çağ düşünürlerinin en önemli isimlerinden biri olan roger bacon (1214-1294) cabir bin hayyan’ı “ustaların ustası” olarak nitelendirmiştir.

    ünlü fransız bilim tarihçisi marcellin berthelot (1827- 1907) cabir bin hayyan hakkındaki düşüncelerini şöyle açıklamıştır: aristoteles’in mantık alanındaki yeri ne ise, cabir bin hayan’ın kimya bilimindeki yeri de odur. aristoteles mantık biliminin kurucusu ve üstadı olarak kabul edildiği gibi cabir bin hayyan da kimyanın kurucusu ve üstadıdır. alman fen bilimleri tarihçisi julius ruska (1867-1949) kimyanın temellerinin yunanca tercümelerle atılmadığını, arapça eserlerin tercümeleri ile atıldığını söylemektedir.

    yaşamı:

    hayyan’ın doğum yeri ve kimliği hakkında değişik söylenceler vardır. en güçlü kaynaklar onun horasan’a bağlı tus şehrinde doğduğu yönünde bilgiler vermektedir. bazı kaynaklara göre aslen harranlı olduğu yazılır. kimi kaynaklara göre ise suriye’de iki nehrin (dicle-fırat) arasındaki bölgede doğduğu da söylenir. bazı kaynaklarda yunanlı hatta ispanyol olduğu da iddia edilmiştir. bunun nedeni aynı ismi taşıyan ve on ikinci yüzyılda ispanya’nın sevilla kentinde doğan endülüslü ünlü arap astronomi bilgini ile karıştırılmasıdır.

    cabir bin hayyan, horasan’ın meşhed kentine bağlı tus’ta doğdu. aslen arap olan babası “hayyan bin abdullah el-ezdi” emevilerin sosyal ve ekonomi alanındaki çalkantılar yaşadığı son döneminde emeviler’e karşı politik çalışmaların içinde yer aldığı için şam’daki evini ve işini bırakarak horasan’ın tus köyüne göç etmek zorunda kaldı. politik çalışmalarına burada da devam eden hayyan bin abdullah el-ezdi ayrıca asıl mesleği eczacılık (attar) olduğundan burada kendine ait bir attar (eczane) dükkânı açtı. tus’a gelişinden kısa süre sonra oğlu cabir bin hayyan dünyaya geldi. çocukluğu tus’ta babasının yanında geçen cabir bin hayyan babası sayesinde çok küçük yaşta ilaç yapımında kullanılan çiçekler ve şifalı otlar hakkında bilgi sahibi oldu. düşünceli, sessiz, sakin hali ile ve evrenin oluşumu, madenler, taşlar ve otlar hakkındaki sorularıyla babasının ilgisini çekiyordu. babası bu konuda bildiklerini aktardı fakat oğlunun yoğun ilgisini gören baba bunun yeterli olmadığını düşünerek, hayyan’ı bilimle uğraşmaya ve bilim insanları ile tanışmaya teşvik etti. hayyan bin abdullah el-ezdi’nin buradaki varlığı ve politik faaliyetlerinden haberdar olan emevi devleti, hakkında ferman çıkarıp hayyan bin abdullah el-ezdi’nin peşine düşüp öldürdü. cabir bin hayyan ailesi ile birlikte el-ezdi kabilesinin olduğu yere yemen’e göç etmek zorunda kaldı.

    daha sonra emevi devleti yerine abbasi devleti kurulunca, halifeliğin merkezi şam’dan ırak’ın küfe kentine taşındı. bunun üzerine hayyan ve ailesi küfe’ye doğru yola koyuldu. el-ezdi ailesi burada tekrar toparlanıp bab el-şam’a yakın deyr el-zeheb denilen bölgeye yerleşti. küfe’de babasının tanıdıkları sayesinde saray vezirlerinden cafer el- barmaki'den büyük destek gördü. aynı dönemde islam âleminin saygın önderlerinden cafer sadık ile tanışıp, ondan dersler aldı. cafer sadık’a olan yakınlığı dolayısıyla islam âlimleri arasında da büyük bir üne sahip oldu. islam âleminde, “şeyh el-sufiyin” yani “sufilerin azizi” lakabını da almıştır. hem islam âleminde hem de bilim dünyasında çok haklı bir üne sahiptir.

    kaynak: enis koku
  • başlığa geldim ama yazacak bir şey bulamadım. çünkü kendisi hakkında pek bilgimiz yok. kendisini ne tarih derslerinde ne de kimya derslerinde öğreten olmadı. internette adını görürsek ancak o zaman kim olduğunu öğreniyoruz.
    böyle eğitim sisteminin içine ....
hesabın var mı? giriş yap