• iran, persçe dilinde bir filmdir..
    ancak sözlük'teki filmden alıntılar ingilizce olarak yazılmış..

    orijinali persçe olan bir filmi, türkçe içerik ile hizmet sunan bir sitede, ingilizce olarak yazan türk vatandaşa; "bambaşkaymışsın diyorum başka da bir şey demiyorum."

    entelektüalite akıyor, şapır şapır..
  • iranlı yönetmen mohsen makhmalbaf'ın 1988 doğumlu, 5 yaşındayken babasının okulunda sinema eğitimi almaya başlayan, ilk kısa filmiyle 8 yaşındayken locarno film festivalinde ödül alan kızı hana makhmalbaf'ın ilk uzun metrajlı filmidir. 27. uluslararası film festivali bünyesinde gösterime girmiştir. buralara gelmeden evvel san sebastian jüri özel ödülü, roma unicef özel mansiyon, montréal yenilik ödülü ve berlin'de* kristal ayı almıştır. genç ustalar kategorisinde gösterime giren filmde tamamen amatör oyuncular kullanılmış.

    bi de ablası var o da yöhetmen: samira makhmalbaf
    bi de küçük kardeşi var o da fotoğraf sanatçısı: maysam makhmabaf

    sinema gönüllüsü her genç insanın izlemesi şiddetle tavsiye edilir.
  • --- spoiler ---

    yumurtalar kırıldığında hüngür hüngür ağlatan film

    --- spoiler ---
  • 1 saat 16 dakikalık sürede ne anlatılabilir şeklinde düşündüğüm, fakat filmin sonunda herhalde daha iyi bir şekilde anlatılamazdı şeklinde düşüncemi değiştirdiğim eserdir. belirli belirsiz bir sürü sembolle hikaye süslenmiştir, küçük çocukların önce taliban askeri sonra da amerikan askeri olmaları düşündürücüdür.

    öte yandan iranlı bir yönetmenden bu tip bir film çıkması şaşırtıcı değildir, ne taliban iran'ı*, ne iran taliban'ı* sevmez.
  • afganistan da , taliban'ın 5. yüzyıldan kalma buda heykellerini yok ettiği yerde geçmektedir. mohsen makhmalbaf 'ın " bir heykel bile bütün bu şiddetten , insafsızlıktan ve bunların getirdiği çöküşten utanırdı" sözleri üzerine yola çıktığı etkileyici filmi.
  • "bir adam ağacın gölgesinde uyuyormuş, kafasına ceviz düşmüş. cevizi gören adam "iyi ki bal kabağı değildi, yoksa ölmüştüm." demiş."
  • tekrar izlemeye bile dayanamadım.
    biraz çocuklara bişey olmayacağını bilmenin rahatlığı.
    ilk izlememde kaç kez kapatmaya niyetlendim. yedi? sekiz?
    gerilimfeza.

    çocukları kullanmayın filimlerde filim de olsa.
    dedemin adı abbas.
  • cnbc e de tesadüfen denk geldiğim inanılmaz etkileyici film. ilk izlediğimde belgesel olduğunu düşünmüştüm. afganistanda geçen the kite runnerı okurken duyduğum hisleri hatırlattı bana. konu yine çocuk. içinde yine taliban etkileri var.

    --- spoiler ---

    her şey abbas'ın baktay ile okuyamadığı için dalga geçmesiyle başlıyor. baktay okuması için ihtiyacı olan defter ve kalem almak için bakkala gidiyor. parası olmadığından bakkal istediklerini vermiyor. ve baktay'ın zorlu mücadelesi başlıyor.

    ufacık bir kızın korkusuzca ve hırsla amacına ulaşmaya çalışırken yaşadıkları, verdiği mücadeleler insanın yüreğini acıtıyor.

    --- spoiler ---

    bulun bi şekilde izleyin derim ben.
  • filmin ardından üzerine düşünülebilecek bazı simgeler

    --- spoiler ---

    1. defterden koparılan yapraklar (kimin tarafından: taliban olduklarını söyleyen çocuklar, nehir kenarında baktay'a yol tarif eden yaşlı adam, yerini ancak bir yaprakla paylaşacağını söyleyen sıra arkadaşı)

    2. baktay'ın ancak köpeğin işemesini fırsat bilerek yoluna devam edebilmesi

    3. düvendeki başları kesekağıtlı çiftçiler

    4. eşek ve inek sürüsünden başka birşey olmayan biryerde görevini şevkle yerine getiren bir trafik polisi

    5. buda heykelleriyle aynı karede yer alan benzin pompası

    --- spoiler ---
  • 20 haziranda utanç ismiyle gösterime girecek olan hana makhmalbaf filmi.
    çekik gözlü, al yanaklı, yumuk elli baktay'ın saniyesinde değişen ruh hali, izleyenlere karşıt duyguları bir anda yaşatıyor.
    kahkahalar içinde izlediğim ama aynı zamanda da beni bu kadar derin bir hüzne boğan, yüreğime bu denli dokunan ender filmlerden biri oldu utanç. bileklerine kadar uzanan entarisi, başında yemenisi, kolunda çantası, burnundan akan sümüğüyle baktay'ın her hareketi, her mimiği istisnasız ya gözlerimin dolmasına neden oldu ya da beni kahkahalara boğdu. keza diğer çocuklar için de geçerli bu. çünkü biliyordum ki o çocukların tamamı gerçek, acıları da sevinçleri de gerçek. hiçbirinin rol yaptığını düşünmüyorum.
    sinemayla hiçbir alakası olmayan, tamamı amatör bu kadar çocuğu kontrol altında tutmak, sonra da böylesi derin imgeler kullanıp filmi zenginleştirmek, üstüne bir de bunları yaparken sadece 18 yaşında olmak, yönetmenin aileden gelen yeteneğinin bir göstergesi olsa gerek.

    --- spoiler ---

    filmin sonunda baktay'ı esir alan çocuklardan birinin "you are a terrorist. we won’t let you go back to your cave unless we kill you. go ahead die." deyişi; abbas'ın, "baktay, die so they will free you." diye seslenişi; baktay'ın sayıklar gibi "i don’t like war play" lafını tekrarlaması ve filmin sonunda tüm çabalarına rağmen amacına ulaşamayıp ölümü çaresizce kabul edişi "aman yarabbi!" dedirtiyor.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap