• kimse kusura bakmasın ama karşıyaka/bostanlı, yalı veya çiğli/mavişehir gibi ilçeler ve onların güzel semtleri varken yüzüne bile bakılmayacak ilçedir. kalabalık ve boğucu bir yerleşim şekli vardır bir kere, binanın dibinden bina fışkırır, gecelere kadar gürültüsü eksik olmaz, yeşil alanı neredeyse yoktur, izmir’de olmasına rağmen denize kıyısı yoktur. öğrenciler için uygun olabilir ama söğüşlenmeyi seviyorlarsa tabi. yoksa bornova’da dandirikten binalarda 1+1 dairelere karşın karşıyakada çok daha güzel daireler bulmanız olasıdır. öğrencinin olduğu yerlerin neresi beladan uzak değil ki hem.
  • tüm türkiye'de öğrencilik yapılabilecek en mükemmel yer. nokta.
  • oraya buraya serpiştirilmiş gibi duran daracık sokakları vardır. kaybolduğunu sanabilir insan. ve neyse ki tek tük de kalmış olsa canım köşkleri, eski evleri bulunmaktadır bornova'nın. dedemin dedesinin zamanlarına tanıklık etmiştir bu aziz yapılar.

    mağazalar cadde üstünde konuşlanmıştır sadece; ara sokaklar salt evlere aittir. bir de birbirini tanısın tanımasın hala çekinmeden sıkılmadan, günümüze inat birbirine gülümseyerek selam verme erdemine sahip insanlara.. yolları ağaçlar süsler. ıslak bir akşamüstü hışır hışır konuşurlar sizinle. köşklerin bahçeleri asırlık palmiyelerle, çınar, iğde, sarmaşık, çam ağaçlarıyla bezelidir. ve hala erememiştir ademoğlu, asırlardır dimdik duran peterson'un sırrına.

    yaz gelince sokağa dökülür yaşlısı genci. evlerin içinde duranlar ayıplanır. televizyonun varlığı unutulur; çiğdem çitlemeleri çınlatır gökyüzünü; bir de atılan gür kahkahalar, bardak tabak sesleri..
    üniversite gençliği derslerden fırsat bulunca kendini küçük park'a atar. dost sohbetlerine doyum nedir bilinmez mütevazi kafeteryalarda. küçük bir evren şehirdir bornova. pek çok farklı kökenden insanın, gencin birarada, huzur içinde yaşadığı.

    deniz yoktur elbet; hatta izmir'in ankarası derler ona (ki katiyen katılmamaktayımdır bu fikre) ancak denizi görmek istemek, bir minibüse ve neticede sürecek hepi topu on beş dakikaya bakar. karmaşık değildir yollar ve nadiren sıkışır trafik. kornayı zevk için çalmanın ayıp olduğu bilinir ve bu konudaki en büyük ses kirliliği yaz aylarında, sünnet, düğün zamanlarında yaşanır bir tek.

    daha huzurlu, kirden, gürültüden, şehrin iticiliğinden daha uzak bir hayat ise biraz daha yukarılarda mevcuttur. adını, en yüce varlıktan almıştır atatürk mahallesi. ve burada bir başka güzel görünür geceleri izmir'im. balkonda, manzara ayaklarının altında, elinde bira, fonda güzel bir şarkı.. bitmek bilmez bornova'nın akşamları..

    kenar mahalleleri cıvıl cıvıldır. genelde giritliler, boşnaklar, arnavut kökenliler, yörükler, romanlar veya bayatlardan` :aleviler` oluşur etnik gruplar. hıdrellez zamanları dünyanın en büyük eğlencesini barındırır tarlabaşı. romanlarla kolkola, rengarenk, cıvıl cıvıl atlanılır harlı ateşin üstünden.
    kadınların hemen hepsi hakimdir ot kültürüne ve evlerden buram buram zeytinyağlıların kokusu yükselir.
    yine yaz geldi mi, eski çeşmenin önünde (ki artık akmasa da suyu) kadın, çocuk dinlemeden bir şenlik havasında halılar yıkanır, lokmalar, aşureler dağıtılır, ev toplantıları yapılır, ve akşam olunca herkes balkonunda, bahçesinde yemek sefası yapar.

    hayat bir angarya değildir bornovalı için. bir zevk kaynağıdır. her anın tadı çıkarılmaya bakılır; yemek içmek, yaşamak için zaruri ihtiyaçtan öte, birarada olma gayesidir. aile denen kavram, her şeyden önce gelir. bu nedenle eski bayramların havası hala yaşamaktadır bornova'da.

    büyükler ellerinden, küçükler gözlerinden öpülür..

    gelenekler bir köşede unutulmamıştır neyse ki. hala kalabalık olur cenazeler; ve yemekler pişirilir kazanlarla özel günlerde. evlerin büfelerini danteller süsler, serada değil, bahçelerde yetişir mandalin, portakal, üzüm, nar..

    ben bornova'lıyım dostum. memnunum halimden.
    dedemi, anneannemi, amcamı emanet etmişimdir toprağına. onunla doyup, onunla gülmüş, onda doğup onunla büyümüşümdür.

    ben bu yüzden, buralardan gidemem.
    gitmem...
  • o kadar çok bar var ki artık bornovada. camiler gibi ülkemizdeki. hafta içi boş her yer, bu kadar bar yerine okul yaptırılsa dersiniz, cuma günü de yer olmaz dışarıya seccade serersiniz.
  • ilk defa geldim, 27 yasindayim ve kendimi yasli hissediyorum. turkiye'nin state college'iymis burasi.
  • soyadı kanununu kendisine pek dert etmeyen, bir ilginç, bir müzelerde saklanası, vay efendim pamuklara sarılası, aklını kaçırmış bir hızla ilerleyen zamaneye örnek olası yer..

    yıl olmuş jamiroquai, lakap sistemi hala saat gibi tıkır tıkır işliyor burada. anneannemin, müteahhitlere tek başına direnen sokağından her geçişimde koca fatmalar, kastinaki nigarlar, gevrekçi ahmetler, gaspar mehmetler, deli melahatler, yanık aliler geçit töreni yapıyor adeta. düşük bütçeli bir dönem filmi setini andıran ve çocukluğumun hatrı sayılır anılarını bağrında saklayan bu mahallenin, olanca canlılığı ile aynen muhafaza edilmesi için gerekirse belediye fıskiyelerine bile savaş açabilirim. bundan birkaç sene öncesine kadar, devlet tarafından yıktırılıp yerine şahane (!) apartmanların dikileceği evleri için savaşan, devasa iş makinelerine kafa tutan, oluk oluk gözyaşı akıtan insanları haber bültenlerinde görünce, buna anlam veremezdim. neticede yersiz yurtsuz kalacak değillerdi ya.

    yok. öyle değilmiş işin aslı.

    içinde sayısız anıların yer aldığı tek katlı bahçeli evler yıkılıp yerlerine fiyakalı apartmanlar dikilince kaybetmeye başladık biz insanlığımızı. çocukluğumun her anını cıvıl cıvıl hatırlamamın nedenidir bahsini ettiğim, bornova'daki mahalle. her evin rengi ayrı telden çalar, kimi rutubetten yıkıldı yıkılacak gibidir, etrafta kesif bir garibanlık kokusu hakimdir. ama git bak, senden benden mutludur o insanlar. hayalleri sınırlı tutmuş, gözü yükseklere dikmemiş, hırsın her türünden uzak durmuş ve işte salt mutluluğu yakalamıştır.

    ben isterim ki, yaz aylarında yampiri yumpiri çıkmaz sokaklarında halılar yıkadığımız, muharrem ayında yedi düvele aşure, kurbanda poşetler dolusu et dağıttığımız, topumuzu kesmek üzere elinde bıçakla bekleyen deli melahat'ten köşe bucak saklandığımız, ayarı bozuncaya kadar seyyar limonata ve dondurma peşinden koştuğumuz, sakat mustafa'yı el birliğiyle cami gölgesine taşıdığımız ve anneannemin kokusunu hala daha duyabildiğim, çocukluğum, bornova'm hep aynı kalsın. varsın gelişmesin.

    biz seni böyle sevdik, daha da çok severiz...
  • çoğu kişiye küçük parkı, oturup içmeyi, dağıtmayı, ege üniversitesi'ni, mekanları hatırlatırken bana daha başka başka şeyleri hatırlatır..bornova nedir? şu an migrosun olduğu yerin eskiden bol yeşillikli alan olduğunu, bizim o alanda piknik yaptığımız günleri hatırlamaktır, sağda solda her yerde portakal bahçelerini, taa migrosun olduğu yerden cola fabrikasını görebildiğim, "annee ananem geliyo" diyebildiğim zamanları hatırlamak, iç geçirmektir, evin yanındaki boş arsada hıdırellez ateşi yakmak, bu ateşi yakmak için marangoza gizlice girmek, yakalanınca da bi güzel marangozdan dayak yemektir bornova..migrosun karşısındaki durağın olduğu yerdeki çitlembik ağacında robotçuluk oynamaktır..hemen arkasındaki arsada torpil patlatmak, araba lastiği indirmektir..mahalle maçları ve kavgaları için strateji üretmektir..bisiklet pompasından kendine siren yapan beyaz saçlı pamuk şekerci amcayı görünce "anneeee, mamik mamikçi geldi para at" demektir..evin çatısına çıkıp aşağı işemek sonra da kapıcı tarafından yaka paça aşağı inidirilmektir..top almak için para toplamak, inşaatlarda çivi arayıp çivi batırmaca oynamaktır..bornova herşeydir..dündür, bugündür, yarındır..orada olmasan da kafanda her anını yaşamaktır..
  • 21 yildir yasadigim ve sanirim yasamaya devam edecegim izmirimin ankaraya en yakin yunanistana en uzak semti
  • semt değil, ilçe. bi öğrenemediniz amk.
  • neden bir anda sol frame'de belirdi anlamadığım, doğduğumdan beri yaşadığım ve aşığı olduğum ilçe.

    özkanlar'da her 50 metrede bir çıkan parklarda nefeslenmek, küçük park'dan nefret ede ede geçmek, büyük park'da gece tek başına oturmak, merkez'den yokuş aşağı bisikletle sallanmaktır bornova.
hesabın var mı? giriş yap