• bir aksesuvar değildir, efendim. favori uzatmak, bir sakal modeli yapmak gibi de değildir; daha asil bir duruşu vardır.
    bıyığı bırakıp da severseniz, artık vazgeçmek zor olur; hele zaman geçtikçe daha da.
    onunla oynamak (kıvırmak, burmak, okşamak), onu düzeltmek -ne kadar zahmetli de olsa- bir müddet sonra îtiyadınız oluverir. hatta tanıdıklarınız gözünde alâmet-i farikanız olur, bıyık. öyle ki telefon defterlerine numaranızı adınızla değil de "bıyıklı" diye kaydedenler bile olur. o derece bağlanırsınız ki fakülteden mezun olduğunuzda diploma fotografınızda ne sakal ne de bıyığa müsaade edilmesine rağmen inad edip arada bıyıklı kaynamak için uğraşırsınız -ki bazan başarırsınız-.
    e tabii hiçbirşey sürgit tozpembe yürümez; bir gün gelir, bir sebepten* bıyığa veda etmeğe mecbur kalırsınız. o ne zor durumdur, yaşamayan bilemez. hele keserken bir tuhaf olursunuz.
    ama en fecîsi son noktadır: aynada suratınızı bıyıksız görmek. traştan sonra yüzünüzü yıkayıp aynaya baktığınızda artık hiçbir şey eskisi gibi değildir; merhaba arkadaşım, dersiniz, yeni yüzünüze: tanıştığıma memnûn olmadım.
    ...
    seni çok özledim, bıyığım.
  • sürmeneli bir lise öğrencisinin cannes'a yollamayı başardığı dönem ödevi olan çok güzel kısa film.

    https://www.facebook.com/…videos/10151681403754836/
  • lazlarin "onemli seylerin altini cizme" takintisi yuzunden biraktigi bir tat, bir doku..
  • son bir saattir bende de var bu kıl topluluğundan. yalnız, güzel olup olmadığına karar vermek için önce alışmak gerekiyor sanırım. şu an her aynaya baktığımda "hanım evde biri var, silahımı getir" diye bağırıyorum çünkü.
  • filmde oynayan adama hayran kaldım, çok değişik bir suratı var, somurtan hali de gülen hali de ayrı dikkat çekici. kim olduğunu öğrenince daha çok şaşırdım. yönetmen umut delimehmet'in muhtemelen sürmene anadolu lisesindeki felsefe öğretmeni cevat zengin'miş. bence bu karakteristik suratla çok iyi oyuncu olurmuş.. ayrıca öğrencisini bu projede desteklediği için de ayrıca takdir edilmesi gerek..

    film için
    bıyık
  • feci kullanışlı bir hadise imiş.

    şimdi rabbim öyle bir bıyık vermiş ki; hamdolsun badem şeklinde bırakamıyorum. aslında uğraşsam olur da; burunla dudak arasının kısalığı suretiyle tayyip bey gibi olmuyor, sinir oluyorum. gözlükler de kolormatik değil, o sınıflandırmaya da giremiyorum. dolayısı ile, bıyıklar kendi halinde salınıyor.

    dudakların yanından da uzayıp gidiyor ama, ülkücü yahut barış manço bıyığına benzemiyor. böyle uçlarını kıvırınca bir salvador dali havası edinmiyor değil, fakat onunki kadar belirgin bir tarzı da yok. nihayet, kim görse, kendine has bir bıyık olmuş böyle kalsın diyor. tarz unsuru olmasının yanı sıra, bıyığın faydalarından da nasiplenebiliyorum. şöyle ki;

    1. bıyık her şeyden önce 5-10 yaş ileri atıyor insanı. babamın en büyük oğlu benmişim gibi yapmasına gerek kalmıyor, direk abilerime fark atıyorum böylelikle...

    2. gün boyunca yediğim, içtiğim her şeyin kokusu bıyıklara siniyor ve ben gece yatmadan önce dudakları burun deliklerine yaklaştırmak suretiyle bıyıkları kokladığımda, günün menüsünü hatırlayıp "daha akşam ne yemek yedim onu bilmiyorum" esprilerine mahal vermiyorum. (bu iğrenç değil, valla!)

    3. boş vakitlerimde, kitap okurken, birini dinlerken, film izlerken falan uğraşacak bir şey oluyor. bıyığımı buruyorum* mütemadiyen. tabi dinlediğiniz insan buna gıcık olabiliyor ama, eğer anlayışlı biri ise oldukça eğlenceli bir hadise.

    4. dudaklarınızın hemen üstü hiç üşümüyor...

    5. entel olmasanız bile, dali'ye yaptığınız referans size direk sınıf atlatıyor. akabinde, bıyıkları burulu bir vaziyette çıktığınız ortamda "avant garde" muamelesi bile görebiliyorsunuz.

    6. gençliğinde bıyık bırakmış fakat şimdilerde her daim traşlı gezen amcalarla muhabbete girip, "biz de gençliğimizde bıyık bırakırdık, modaydı o zamanlar" tarzı nostaljik şeyler dinlemeye yol açıyor. benim gibi insanların geçmişine meraklı iseniz, faideli bir sohbet de oluyor.

    7. apolitik dönemde, en politik simgelerden biri olan bıyık, her daim sizi "bilinçli" kategorisine sokuyor.

    8. uzunca bir süre annenin taarruz atışlarına/bakışlarına maruz bıraksa da; beraberinde uzayan sakalı hergün traş etmek suretiyle annenin gönlünü alabiliyorsunuz. (-oğlum niye kendi yaşında gibi davranmıyorsun? - çünkü ben zamanda taşınıyorum sürekli anne... - ne?)
  • erkekliğin şanı.
    uzun süre sonra kestiğinizde kendinize yabancılaşmanıza sebebiyet verebilir. aynada gördüğünüz yabancı ve daha genç adam size acaip bir surat ifadesi ile bakar, biraz yaklaşıp kafasını iki yana sallayarak "yakışmamış" diye fısıldar. işte o an anlarsınız yaptığınız hatanın büyüklüğünü ama iş işten geçmiştir. etrafınızdaki bir cümle cinsi latif yeni ve genç halinizin daha iyi olduğunu size sayıklayacaktır. sakın inanmayın. zira bu tarihin en büyük yalanlarından biridir. bir daha bırakırım umuduyla geçecek zaman bakalım size nasıl bir bıyık sunacaktır.
  • bırakmak gibi bir gaflete düştüğüm vakit doğu almanya'da yaşayıp, mercedes üretim hattında vida sıkan ve boş zamanlarında sendika başkanlığı yapan çılgın bir hans'a benziyorum.
  • bıyık.. öldü.
    böyle punk is dead geyiği gibi değil. bildiğin öldü.
    bak bir etrafına. bıyıklı, sadece bıyıklı herkes orta yaş üstü. onlar da ölünce bıyığın soyu tükenecek.
    bir daha bak etrafına. gençlere. sakaldan bin türlü çeşit yapmışlar. aferin. gençlik yaratıcı. favorileri kurtadam gibi uzat, gerisini kes, çenenin altında bi gıdım bırak veya, olmadı mı hulki cevizoğlu tadı yakala.
    ama ı ıh.
    bıyık milli değerimiz. kayboluyor. kaybolmayan bıyık istiyoruz. çorbaya batsın, sigaradan sararsın, hülya avşar'ı öperken hipnotize etsin bir nesli falan.. of sıkıldım kendimden.

    2013 editi: çok öngörülü karıyım gerçekten. (bkz: hipster)
  • ''sünnetişerife üzere bıyık: kibar tabaka, hemen bütün memurlar, efendiden kişiler uçları dudak kenarlarını geçmeyen kararınca bıtık uzatırlar, bıyığın dudak kenarı da sünnetişerife üzere kırpılırdı, yani bıyık teli dudak üstüne düşmezdi, bıyık altında üst dudak, tam şekliyle görünürdü.

    karanfil bıyık: kararınca uzatılmış alt kısmı sünnetişerife üzere kırpılmaz, fakat alt kıllar haliyie de bırakılmaz, kıvır kıvır toplanır, üstüne bıyık kılı düşmemiş üst dudak yine tam şekliyle görünürdü. fakat herkes bıyığına bu şekli veremezdi, karanfil bıyık için, bıyık kıllarının aslında kıvırcık olması gerekirdi. katib, şair bıyığı idi, güzel bir yüze de gayetle yaraşırdı.

    gaytan bıyık: alttan azıcık kırpılır, üstten derinden alınır, uçları da ağız kenarlarından aşağı doğru azıcık sarkardı; esnaftan gelişmiş gençler, ayak takımı bıyığı idi.

    pala bıyık: alt dudak kenarı kırpılır, üst kıllar hali üzere bırakılır ve alabildiğine uzatılırdı; gür kıllar iyice burulur, uçları burularak sivriltilir, burun hattına amud vaziyette, yüz çevresinden, yanaklardan en az dört beş parmak dışarı çıkardı; yaşı en azdan otuzu bulmuş kabadayı, zorba, yeniçeri bıyığı idi.

    burma bıyık: palabıyığın daha incesi, kıllarının çok gür olmayanı; hali üzere bırakılıp uzatılmış kıllar parmak uçları ile burulurdu; esnaf şahbazı, genç yeniçeri bıyığı idi.

    pos bıyık: hali üzere bırakılıp büyütülmüş bıyık, alt kenarı parmak uçları ile toplanır, dudak üstüne kıl sarkmamasına dikkat edilir, fakat bıyık burulmaz, uçları sivriltilmez, yüz çevresinden dışarı taşmaz, uç kısmı dudak bitiminden aşağı doğru tel tel sarkardı; rindlerin, kalenderlerin, feleğin türlü cilvelerini görmüş olanların bıyık tuvaleti idi.

    bektaşi bıyığı: bir pos bıyıktır, şu fark ile ki bıyığın alt kılları toplanmaz, üst dudak, hatta bütün ağız üstüne dökülür, ağzı tamamen örttüğü de olurdu.

    yasdık bıyık: yeniçeriler devrinde çorbacı ağalardan itibaren bütün yüksek rütbeli yeniçeri zabitlerinin bıyık şeklidir. bir nevi pala bıyık olup; sakal tıraş edilirken bıyık altına rastlayan sakal kılları kesilmez, uzatılır, bu sakal kılları bıyık kılları ile karışır, bıyığa yasdık olan o sakal kıllarının ucu da bıyık kılları ile beraber burulur, sivriltilirdi. yasdık bıyıklar yüze ayrı bir heybet verir idi.

    pis bıyık: bıyık kılları gür çıkmaz, kıl araları köseç, güve yeniği gibi olur ve bıyığa bir şekil vermek imkanı bulunamazsa bu isimle anılırdı, erkek için bir kusur, ayıp bilinirdi.''

    (bkz: reşat ekrem koçu)
    (bkz: türk giyim kuşam ve süslenme sözlüğü)
hesabın var mı? giriş yap