• (bkz: rab)
  • ta-ha suresi 49 ve 50nci ayetlerde musa peygamberin dilinden şöyle tanımlanır:

    49. [fakat allah'ın mesajı kendisine iletilince, firavun:] “ey musa, sizin rabbiniz de kimmiş?” dedi.

    50. [musa:] “bizim rabbimiz, [var olan] her şeye gerçek özünü ve biçimini veren ve sonra da her şeyi [kendi doğasının gerektirdiği] yola yönelten varlıktır” 31 diye cevap verdi.
  • sadece kendisine şükredilen anlamına gelir.

    https://ihasimi.blogspot.com.tr/…rasndaki-fark.html
  • rabb, “terbiye edip eğiten, yarattıklarını belirli bir programa uygun olarak birtakım hedeflere götüren, gelişmeyi programlayıp yöneten” demektir. bu sözcük, mutlak anlamda sadece allah için kullanılır. insanlar için, “evin rabbi”, “işyerinin rabbi” şeklinde kullanılır. bu ifadeye en yakın anlamlı sözcük, fransızca’dan türkçe’ye geçmiş olan “patron” sözcüğüdür. bu sözcük, her ne kadar yakın anlam ifade etse de, sadece ticarete özgü bir ifade olması nedeniyle rabb kelimesinin birebir anlamı sayılmaz.

    rabb kavramı, “yaratan” ve “ilâh” gibi kavramlarla karıştırılmamalıdır.

    allah’ın rabb özelliği zerreden kürreye her nesne üzerinde ilk var oluşundan itibaren başlayıp son aşamaya kadar devam eder. hiçbir varlık bu programdan ayrı değildir. rabb sıfatı kur’an’da en çok yer alan sıfattır. öyle ki, tam 903 kez yer alır.
  • doğadaki olaylarda ve doğadaki muazzam görüntülerde üstün aklını, hayranlık uyandıran benzersiz yaratma sanatını ve sonsuz gücünü görmenin mümkün olduğu, tek efendi, tek tanrı, yaratıcı.
  • rabbim âlemlerin rabbi allah'tır demedikçe kişinin rabbi hep muğlak bir şey olarak kalır.

    çünkü kişi herhangi bir şeyi kendisine rabb edinebilir. farkında olalım ya da olmayalım âlemlerin rabbi olan allah dışında pek çok "edinilmiş rabb" vardır ve insanlar onlara kul olurlar; onların ruhsal terkibi altında düşünür ve onların tesiri altında nefslerini hizaya çekerler.

    şimdi insan kendisinde zuhur eden ilahi terkibi de rabbi bilir. bu kaçınılmaz bir şeydir ancak bu rabbinden, âlemlerin rabbi olan allah'a vasıl olmak mümkündür ki insandan istenen budur. bunun yolu ise ilahi yasaya tam bağlılık ile muhammedi geleneğe intisap etmektir.

    kişi la ilahe illallah muhammedür-resulullah demeden kurtuluşa eremez. bu bile sadece bir başlangıçtır. ruhu tetikler ve harekete geçirir ancak yolun sonuna kadar gidip gitmemek insanın iman, irade ve gayretine kalmıştır.
  • [meşedi baba öksürdü ve islam yüksek sesle, "eğfir lena ya rabb el alemin!" dedi.] gulam hüseyin saedi - beyel'in yas tutanları

    "insanların günahlarını düşünmeyin; onların râbbi siz değilsiniz. siz kendi günahlarınıza bakın; çünkü kulsunuz." imam-ı malik

    (ilk giri tarihi: 22.10.2018)

    (bkz: rab), rabbi, rabbim, yarabbi, yarabbim
    (bkz: ya rab), ya rabbel alemin
  • her insanın rabbi kendisi gibidir
    böylece insan rabbini kendinden bilir
    nasıl istiyorsan onu öyle ol
    nefsini terbiye ile rabbine mürebbi ol

    nefsin ile işin bitince
    yani silinince dünya ve mâfihâ
    âlemlerin rabbi allah zâhir olsun orada
    kalmasın ondan başka ne nefs-i masivallah
    ne rabb-i edna ne ilah-ı mindûnillah.
  • insanın hükmü ve emri altında olduğu şey.

    nefsimizi ne yönetiyor bizi ne sevk ve idare ediyor ise o şey bizim rabbimizdir.

    çünkü o şey nefsin ihtiyacı olan şeyi insana veriyordur ve böylece insan onu rabbi bilir. bu sebeple artık âlemlerin rabbinden perdelenir ve hatta onu hiç tanımaz olur.

    fusus'ta firavunun kendi hükmü altında bulunanlara "ben sizin yüce rabbinizim" derken doğru söylediğini ifade eder.

    firavun gerçekten de onların rabbi hükmündedir. onlar da her emrini yerine getirmekle firavunu rableri bellemişlerdir.

    firavun ise âlemlerin rabbini değil de kendi nefsini kendisiyle kaim bildiği için rablık iddiasında bulunmuş musa ise ona âlemlerin rabbi olan allah karşısında hiçbir hükmü olmadığını bildirmiş ve suda boğularak firavun bu hakikati son anda tasdik etmiştir.

    kişi başka bir şeyin değil de bizzat kendi nefsinin hükmü altına girmekle daha büyük bir iş başarmış olur. allah'ı bilmese bile ona da bir güç vehmettirilir ki bu güç, nefsi dışında başka bir şeyi rabbi belleyen kimselere verilmez. yani, nefsaniliğini tam anlamıyla tahakkuk ettiren insanlarda bu batıl vehim çok güçlüdür. bu güçleri onları daha da dalalete düşürür. diğer muzdariplerin kurtuluş ümidi varken bunların neredeyse hiç yoktur.
hesabın var mı? giriş yap