• dönemin sadrazamı mahmut şevket paşa'nın ılık bir yaz günü suikaste kurban gittiği meydan. her devrin meydanı.
  • okulu 4 yılda bitirmekten çok, şu meydandan 4 yıl boyunca üstüme kuş pislemeden geçmeyi başarmak, benim için daha önemliydi. bugüne dek...

    az önce bacak bacak üstüne atmışken, paçamın arka tarafında gördüğüm leke ile lanet ettim ki, sonunda benim de üzerime, paçama da olsa, pisledi bu top kuşlar. lanet olsun, kuşuna da, yemine de.

    her sabah yanından geçerken, yavrummmm bir sevap yap, diyen yemci kadınlara da; insanın üstüne üstüne yem atan lavuk hayır sahiplerine de; taciz uçuşları, it dalaşı yapan kuşlarına da; hergün bastığımız kuş pisliğine, çamura, yamuk yumuk taşlara da...
    * *
  • bir dönem beyazıt camiinde cuma namazı sonrası gösteri yapmak farz haline gelmiş meydan. gösterileri bastırmak için önce çevik kuvvet, ardından robocoblar devreye girmiş, işin ciddiyeti anlaşılınca panzerlerden başka çare bulunamamıştır. halen rus pazarının kurulduğu yer olup, sahaflarda olması gereken kitaplar meydandaki tezgahlarda satılır. bir iki çay bahçesi bozuntusunda, kışın sahlep içmenin tadına doyum olmaz. (bkz: tek şekerli çınar altı)
  • duyması hoş, ama gerçekleştiğini görmeden inanması güç bir beyan: "beyazıt meydanı, turgut cansever’in projesi temel alınarak düzenlenecek"

    istanbul'un çiçeği burnunda belediye başkanı ekrem imamoğlu, o makama oturmuş hiç kimsenin aklının bile ucundan geçmeyen bir işe imza atacağa benziyor. yukarıdaki entarilerimde zamanının ne kadar ötesinde olduğunu anlatmaya çalıştığım ve yetki sahibi tüm bürokratlarla belediye başkanlarının bir kenarından tırtıklayıp perişan ettiği bu proje tekrar hayata geçerse, gerçekten ülkede her şeyin daha güzel olabileceğine inanacağım. merakla takipteyim. umarım babalarının manevi mirasının kıymetini bilen kızları emine öğün ve feyza cansever ile görüşmesi verimli geçer ve bu proje 60 yaşına vardığında tamamlanmış olur.
  • her geçtiğimde, tramvay durağınin yanındaki banklarda ayaklarında fil hastalığı olan, obezitesi olan, idrar ve kaka kokan, ellili yaşlarda, kıyafetleri parçalanmış vaziyette oturan bir erkek evsizi görüyorum.

    hem adama yazık ve günah, hem de onca insanın, turistin olduğu, metropolün kalbinde böyle bir şey olmasi ayıptir. belediyelerin, devletin kurumları bir çözüm üretmeli, sahip çıkmalı. anlıyorum;
    örneğin bakimevinde pislik yapmıştır / kaçmıştır / tedavi olmuyordur / odur budur şudur... ama bir çözüm üretin.
  • dönemsel olarak bir çok olaya tanıklık etmiş meydan. eskiden buram buram tarih kokan bu mistik mekan şimdi sadece insan seli/işportacılar/turistlere gebe. buranın en sevdiğim yanlarından biri beyazıd cami'nde okunan ezanı çınarların gölgesi altında dinlemektir.

    çınarlar ki en güvenilir tanıklarıdır tarihin. o sesi kaç defa duymuşlardır/kaç defa orda yaşanan olaylara tanıklık etmişlerdir kimbilir? arada gidilip huzur aranmalıdır. zaten o kalabalığın arasında huzuru seçebilirseniz ne mutlu size.
  • kentsel tasarım adı altında basit bir peyzaj projesi ile iyiden iyiye manasız, anlamsız, gereksiz ve sıradan bir meydan halini alacaktır. meydan da olmayacak hatta. eğer meydan bir mekanın sıfatı ise, yeni tasarlanacak alan boş beton-granit deryası mekan özelliği taşımayacağı için meydan da olmayacaktır.

    her atılan adıma, her yapılmaya çalışılan yeni bir şeye şiddetle karşı çıkanlardan değilim. ama böyle çok mühim bir mekanın da sırf gösteriş uğruna piç edilmesine gönlüm gerçekten el vermiyor. bu ülkenin üniversitelerinde yetişip, yine bu ülkenin evladı olup nasıl böyle bir proje çizer bir tasarımcı anlamak mümkün değil. nasıl olur da yıllarını bu mesleğe adamış biri öyle bir mekanı dümdüz beton ile kaplayıp böbürlenebilir. nasıl olur da hiç araştırma yapmadan, hiç zeka kırıntısı kullanmadan bu işten üstüne bir de para kazanabilir.

    bakın şuraya. ne farkı var eski halinden? ya da şöyle soralım; ne gibi artıları var eski halinden? mevcut halinde bile farklı kotlarla oluşturulan mekan çeşitliği neden bu projede kaldırıldı? bu kadar büyük bir tek hacime neden bu kadar ihtiyaç var? yayla şenlikleri mi düzenlenecek?
    ortada bir havuz:) tokinin sosyal konutları lüks konut yapma taktiğinin bir benzeri olarak ortaya koyulan manasız bir havuz.
    beyazıd meydanı osmanlı meydanıdır. osmanlı meydanlarının en ezici, en belirgin, en baskın yapısı camidir. ama yıllardır meydanın simgesi istanbul üniversitesi kapısı olmuştur. bu durumu en azından düzeltecek bir hamle bile yok tasarımda. ne bileyim en azından caminin giriş kapısından paralel bir hat çek ağaçlar ile kapı girişine kadar, ne bileyim. orada da bir mekan oluştur...
    bir de allahınızı seviyorsanız şunu yapmayın. 94 yılından beri aynı yazı tipi aynı tabela. zeytinburnundaki, bağcılardaki börekçilerin tabelaları gibi. ulan tarihi yarımada orası be... öyle alüminyum doğramacıda kestirip taktıracağın türden olmaz oranın yazıları. onun arkasındaki beton da o şekilde durmaz. gizle bari be adam.

    ayıptır, ayıp.
  • beyazıt için hazırlanan yeni projeyi görünce, bir kez daha yazmak istedim. turgut cansever'in projesi yarım yamalak uygulatılmış, meydanı yayalaştırma ve caminin hakim olduğu aksı bozan üniversite kapısının etkisinin kırılması gibi iki mühim unsuru dışındaki pek çok önerisi hayata geçmemiş bir projedir (bkz: #32249879, #32302433 ve kendi anlatımı). projenin, zamanının yarım yüzyıl ötesinde olduğunu düşünürdüm. meğer çok daha fazla ötesindeymiş ki iktidar sahipleri hâlâ uzak durup daha sıradan işlerle meydana şekil vermeyi düşünüyor.

    cansever'in projesinin verdiğim linkte bahsettiğim ayrıntıları, aslında osmanlı geçmişiyle övünen ve batılılaşmayı epey eleştirel biçimde ele alan iktidara kolaylıkla anlatılabilecek bilgilerle yüklü.
    15. yüzyıla ait ve cansever'in deyişiyle islamın çevre tasavvurunun müstesna bir örneği olan külliye, ana unsuru olan caminin kıble yönündeki konumuyla diğer unsurları topografyayla uyumlu ama camiyle de yarı serbest kurduğu ilişkileriyle mekanı tanımlar. 19. yüzyıl ortalarından itibaren meydanın çevresine yapılan batı tarzındaki binalar ölçekleri değiştirmiştir, ancak en vahimi caminin ekseniyle çatışan üniversite kapısıdır. bu binanın geleneksel osmanlı mimarlığıyla da hiçbir ilgisi yoktur, o dönemin modasına uygun oryantalist eklektik bir binadır. bunu yıkmak söz konusu olmayacağına göre, meydana hakim olan belirleyici etkisini kırmak gerekir. cansever de bunu başarıyla yapmıştır. yeni projeye ait çizimlerde kapının yine hakim unsur haline getirileceği görülüyor. diğer ayrıntılar bir yana, bu gerçekten de bu saatte hiç mi hiç yapılmaması gereken bir şeydir.

    cansever'in tasarladığı ince ayrıntılardan neredeyse hiçbirinin doğru düzgün uygulanmadığı bu meydanı, projesini revize ederek müthiş bir mekana dönüştürmek mümkünken bu yola gidilmesini anlamak zor. hele müelliflerin meydanın çevreyle ilişkisini yeniden kurma iddiası pek gülünç. giydirme cephelerle bir eğlence parkına dönmüş kentsel mekanın neresiyle ne ilişki kurabilecekler acaba?
hesabın var mı? giriş yap