• berline gelişimin ilk iki gününü burada geçirdiğim efsanevi mekan. meşhur eleme sistemiyle başlayacak olursak kapıdakiler coğunlukla fotoğrafçı oluyormuş diye duydum. yani ne kadar dress code a uysanız da bakışlarınızdan simanızdan ötürü alınmama olasılığınız var. ama gösterişten uzak siyah giyinip zincir kullanmak sansınızı artırır. derin dekolte , abartılı, gey gibi gözükmek için giyilen absürt kıyafetlerin sansı yok. zira latex etekli bir abimizin alınmadığını bile gördüm. kalan kriterleri bilemiyorum ancak içeride öyle bir kitle var ki yargı denen ayıp denen kavramlardan çok çok uzak. herkesin iç dünyasını yansıttığı derin fantezilerini açığa çıkarttığı ve pozitif enerji yaydığı efsane bir kitle. djlere istemeseniz de tapıyorsunuz zaten işlerini severek yaptıkları cok belli. efsanevi ses sistemi, o umursamazlık ve enerjiyle birleşince zaman kavramı yok oluyor. herkes kendi kafasını yaşıyor ve kimse izlemiyormuş gibi dans ediyor (bkz: dance like nobody’s watching) zaten fotograf cekme yasağından dolayı girişte stickerla kameraları kapattırıyorlar ve yakalanırsanız direkt çıkarılıyormuşsunuz. riske gerek yok. kamera olmadığından ve herkes birbirinden çatlak olduğundan kendinizi hiç bi şart bi zorundalık altında hissedemiyosunuz. herkes nasıl davranmak istiyorsa öyle davranıp onu yapıyor

    ne kadar herkes trash , tuvaletler les gibi olsa da herkes cok nazik askıntılık eden kimse yok nazik bi şekilde birbiriyle sohbet ediyorlar. surekli birileriyle tanışıyorsunuz. zira 20 dk içinde osmanlı imparatorluğun taktik hatalarını polonyalı biriyle tartışırken, kendinizi 40 yaşında alman bilgisayar mühendisiyle c programlama konusurken bulabiliyorsunuz. tabi herkes sonra raveliyor. girişte uyuşturucu kontrolu yapıyorlar ancak içerde satıcılar mevcut tuvaletlerde alışveriş yapılıyor. dark roomlara gelirsek bu gözler neler gördü.... ufacık bi homofobikseniz bile benden tavsiye yaklaşmayın. zaten eskiden gay clubmış.
    uzun lafın kısası akıl almaz freaklerle dolu gözlerinize çok uzun süre inanamayacağınız yargılardan uzak eğlenilen çok özel hissettiren cok güzel mekan.
  • giristeki seciciligi tamamiyla rasgele olan klüptür. almanca konusanlarin alinip baska dil konusanlarin alinmamasi olayi ise irkciliktan cok klübün turist mekani olmamasi, watergate gibi tiki, barbie yuvasina dönüsmemesi icindir kanimca. kapidaki zebellah, zebellah da olsa yine de insandir, adi svendir. aslen pek zararli bir adam degildir. tipini merak edenler surdan buyurabilir:

    http://www.tip-berlin.de/…9/sven_m_panorama_bar.jpg

    güzel atraksiyonlar da var bu klüpte, her sey inceden düsünülmüs. mesela üst kattaki panorama bar gündüz vakti dansedilen karanlik bir mekan iken ara sira otomatik olan kepenkleri yaklasik 1 dakika süreyle acilip kapanir. insan bir anda zaman mekan bulantisi yasar. yazlari acik olan bahce barinin dans pistinin üzerinde de havanin cok sicak oldugunda bir kac dakikaligina faaliyete gecen, sanki büyük bir selalenin bir kac metre yakininda duruyormus gibi cok ince akan bir dus vardir. serinletir.

    bir de berghain´da ne müzik caliyor konusuna deginmek lazim. berlin dedik, minimal techno dedik ama alakasi yok. ara sira dubstep, glitch hop gibi tarzlara ait geceler olsa da genelde bildigin techno. 90lar tarzi (bkz: sähkö), soguk, derin, analog, akici, cig, endüstriyel techno. marcell dettmann, ben klock gibi residentlerin olusturdugu bir ekolleri var. kreuzbergdeki efsane plak dükkani hard wax de bu ekolü olusturan mekanlardan birisi. aslinda bu mekanda senelerdir bu müzigin calinmasina ragmen son bir kac senedir minimal technonun her evine bilgisayar alan bebenin eline düsmesi ve techhouse denen müzigin iyice piyasalasmasi üzerine bir cok prodüktör bu tarza yönelmeye basladi ve techno ikinci altin cagina girmek üzere. ilgilenenler icin bir kac isim:

    (bkz: ben klock)
    (bkz: marcell dettmann)
    (bkz: voices from the lake)
    (bkz: donato dozzy)
    (bkz: rrose)
    (bkz: peter van hoesen)
    (bkz: bas mooy)
    (bkz: norman nodge)
    (bkz: levont vincent)
    (bkz: roman lindau)
    (bkz: mike dehnert)
    (bkz: kevin gorman)
    (bkz: milton bradley)
    (bkz: shifted)
    (bkz: sandwell district)
    (bkz: sigha)
    (bkz: cassegrain)
    (bkz: planatery assault system)
    (bkz: robert hood)
    (bkz: jeff mills)

    edit 2012: müzisyenlere bir kac yeni isim ekledim.
  • gelen mesajlar üstüne kisisel iceriye girebilme taktiklerimi su sekilde paylasmak istedigim mekan:

    -sarhos ya da uyusturucu madde etkisi altinda gitmeyin,
    -büyük gruplar halinde gitmeyin, mümkünse yalniz ya da iki kisi olarak gidin,
    -efendi takilin, artistlik yapmayin, birilerine gösteris yapmaya degil eglenmeye geldiniz bunu unutmayin,
    -fasist, irkci ve homofob fikirlere sahipseniz zaten hic gelmeyin,
    -"techno da müzik mi yaa" kafasindaysaniz yine hic gelmeyin,
    -günes gözlügünüzü onlar sormadan cikartip normal bir yüz ifadesiyle adamlarin gözlerinin icine bakin, selam verin, merhaba/iyi günler gibi biseyler söyleyin,
    -iceriye alinmazsaniz ortamda ariza cikartmayin, bazen adamlar hic bisey söylemeden elleriyle devam et isareti yapabilirler, üstünüze alinmayin, adamlar bikmislar, her gece binlerce kisiyle ayri tartismaya girecek degiller, onlari da anlayin,
    -iceriye alinmazsaniz gidin bir iki saat biyerlerde vakit öldürün, sonra tekrar deneyin,
    -cumartesi gecesi 00:00-05:00 arasi gitmeye kalkmayin, ya gece onikiden önce sira bekleyin ya da pazar sabahi 08:00den sonra gidin, merak etmeyin parti pazartesi sabahina kadar devam eder, gereksiz turist kalabaligindan da kacmis olursunuz,
    -gitmeden önce internet sayfasindan time table´i bi gözden gecirin, gittiginiz saatlerde kimin caldigina dikkat edin, kapida niye geldin diye sorarlarsa "filan djin setini dinlemeye geldim" diyin,
    yaninizda uyusturucu madde ve fotograf makinesi bulundurmayin, girerseniz kesinlikle fotograf cekmeye calismayin, aninda atarlar disari...
  • avrupalilara da vize stresi yasatan bi yer. o yuzden seviyorum burayi. gidin orda aşagilanin biraz ipneler.

    şaka şaka ne asagilanmasi adamlarin tek derdi buraya girmek amk. hayata bak.
  • ingiliz dj mag dergisinin top 100 clubs 2009 listesinin tepesinde yer alan gece klübü. efendim bunu öğrendikten sonra hazır berline de gelmişken bir bakalım neymiş şu berghain dedik. öncelikle internette yorumlar, değerlendirmeler okundu ve ordan çıkan genel kanı şuydu: "içeri girmek zor, daha doğrusu kapıdaki bouncerların kafasına bağlı, bir standart yok, istediğini alır istemediğini almaz, ingilizce konuşanları sevmez" şeklinde türlü türlü yorum vardı. kapı politikası hakkında bir fikir edindikten sonra klübün kendisine gelelim. yorumlarda alt katlarda, karanlık köşelerde birbirini ağzından öpen erkekler olduğu hakkında fazlasıyla bahsedilmişti. onun dışında gece 12'de başlayan partinin ertesi gün öğleden sonra 3'e kadar devam ettiğini iddia edenler bile vardı. hatta yorumculardan bir tanesi en büyük zevkinin pazar kahvaltısından sonra berghain'e eğlenmeye gitmek olduğunu bile yazmıştı *. neyse dedik, djmag'e olan güvenimizle bir cumartesi akşamı yolara düştük. s-bahn'a atlayıp ostbahnhof durağında indik. aradan dereden karanlık sokaklardan geçtikten sonra eski trafo binası olduğu söylenen mekanın önüne geldik. saat 23:45 sularıydı ve önümüzde kızlı erkekli yaklaşıl yirmi kişi vardı. gözüme ilk çarpan kimsenin şıkır şıkır giyinmemiş olmasaydı. 00:10 gibi demir kapı açıldı ve önce yüzü gözü dövmelerle piercinglerle kaplı zebellah gibi bir adam belirdi (http://www.youtube.com/watch?v=vjle26e-lsg). peşinden bir bouncer daha çıktı ama bu normal insana benziyordu. on dakika sonra ince ince milleti içeri almaya, pardon almamaya başladılar. bizim önümüzde 20-25 kişi falan vardı ve sadece iki tane erkek girebildi. "sizi iki sap almamışlardır" diyenleri duyar gibiyim ama mevzu o değil işte. 5 kişilik bir kız grubu vardı mesela onları da almadılar. tam çözemedim ama galiba böyle üstün saçın başın normalse pek şansın yok gibi. diğerlerinden farklı olup öne çıkanları alıyorlar gibi geldi. her neyse, sıra bize geldiğinde resmen heyecan yaptım ne olacak diye. adam almanca bir şeyler söyledi eliyle bekleme yapma devam et dercesine bir hareket yaptı. kuzenim almanca bir şeyler söyledikten sonra adam gayet tok bir sesle ve üstüne basa basa "i say you don't get in" dedi. bizde kuyruktaki bir çok insan gibi kıçımıza baka baka tren istasyonuna geri döndük. bir daha berlin'e gidersem tekrar gitmek istediğim gece klubü.
  • gittikten sonra hayati degistiren ender yerlerden.
    eger cumartesi gecesi giderseniz birkac saat sirada beklemeye hazir olun. ondan sonra en one gelirsiniz. sven piercingli yuzu ve degisik gunes gozluguyle sizi bir suzer. iste burasi gecenin en kritik noktasi. burda onemli olan cool kalmak. "hadi sokmiyacaksan ugrastirma gidicem" gibi takilmak sansinizi arttirir. sansliysaniz yanindaki eleman gel der. o bekleminin sonundaki giris size iyice adrenalin pompalar. sola donersiniz, ustunuzu bir ararlar. yaninzda biseyler goturecekseniz aklinizda olsun, cebinizi bosaltirlar. giris ben gittigimde 13 euro'ydu. dusunun dunyanin en cilgin gece klubune giris 13 euro. o yuzden gelirken sik, pahali kiyafetlerle gelmeniz giris acisindan avantajiniza olmaz.
    sonra isterseniz sol taraftan ickinizi alir, merakliysaniz karanlik odalara bakarsiniz.
    ya da demir merdivenleri cikarsiniz. merdivenlerin sonunda gordugunuz manzara, bir an aklinizi alir. devasa bir hangar gibi dusunun; boyanmamis beton, 20 metre yuksekliginde tavanlar, muhtemelen bir o kadar da genis. karanlik, dj in arkasindaki flashlar ara ara ortami aydinlatiyor ve dunyadaki en "crystal clear" ses sistemlerinden biri bangir bangir underground techno caliyor. yuzlerce kisi, cilgin gibi sadece dans eder. club parfum degil; sigara, ter ve ot kokar.
    her club'da oldugu gibi ne kadar on taraflara giderseniz, cilginlik o kadar artar. yari ciplak insanlar, fetish kiyafetleri, degisik dans figurleri; anlarsiniz orada herkes kendi dunyasinda. danstan cok ayin gibi hissettirir.
    bir sure sonra bir merdiven daha cikip panaroma bar'a bakabilirsiniz. burda minimal yada house agirlikli, gorece daha chill muzik vardir. biraz daha chill takilmak icin ideal. gunesin dogusundaki blind'larin aralanmasini malesef kacirdim, ancak gercekten kacirmamak gerek. berghain'de dans ederken zamani takip edememek normal, alarm kurmak yardimci olabililr. ayrica bu katta chill area vardir, arada molaya gelmek icin guzel.
    tresor'da yakin bi atmosferi var, ama berghain'in 20 metrelik tavani ve ses sistemi bence daha bir adim iyi bir experince. bu mekana clublarin hacci desek yanlis olmaz. hele vegas, ibiza'daki gibi yapmacik vibe'larla karsilastirilamaz bile. techno seviyorsaniz, tum hafta sonu dunyadan kopup sadece eglenir; pazartesi sabaha karsi, bir orgazm sigarasi yakip eve dogru yol alirsiniz.
    burasi kisisel ama sonunda; burasi bir gece club'indan cok, kiyamet sonrasi dunyada sag kalmis insanlarin eglenmeye gittigi, yarin yokmus gibi dans ettigi terkedilmis bir fabrika gibi hisettirir.

    @nikita madkin guzel bir nokta ile alakali mesaj atti, butun hafta sonu dans edicez de yemek nerde diyecek olursaniz, 2017 de gittigimde kantin vardi. sandvic, muz, elma, cikolata, icecek vs alip yiyebiliyordunuz, fiyatlar da gayet uygun.
  • dünyanın en iyi 100 gece kulübünden biri olmasına rağmen ve hemen her yıl yapılan en iyiler listelerine istisnasız girmesine rağmen sözlük yazarlarının bok attığı gece kulübü. muhtemelen erasmus'la amsterdam'a, orada da ağzının suyu aka aka red light district'e gitmiş sözlük yazarlarının söylediği gibi overrated falan değil. adamlar dünyanın en iyi ses sistemlerinden birine sahip yerini bile gömebiliyor. gerçekten inanılır gibi değil. beğenmedim diyebilirsiniz tamam da, burayı gömemezsiniz yahu! en fazla "bana göre değil. ben beğenmedim" diyebilirsiniz.

    muhteşem bir yer, çünkü muazzam bir ses sistemi var. bir benzerini dünyanın çok az yerinde tadabilirsiniz. tek başına berlin'i avrupa'nın en iyi gece hayatlarından birine sahip yeri haline getirebilecek düzeyde bir kalite bu.

    ya bu sözlük yazarlarının cüreti, bilmişliği ve hadsizliği cidden inanılmaz. geçen gün berlin için avrupa'nın en iyi gece hayatlarından birine sahip dedim diye adam benim için "bağcılar'dan bağlanıyorsun galiba" gibi hadsizce bir yorum yapmıştı. ne diyebilirsin ki böylelerine? hiçbir şey! neyse.

    köln'deki bootshaus da muhteşemdir. fırsat bulursanız orayı da deneyin derim. ;)
  • dünyanin en keyifli ve saglam technoclublarindan biri. bu arada kapidaki o zebellahin türkce konusmasi beni epeyce sasirtmistir berlinin tipik dönerci türklerine alismis biri olaraktan. ayrica berghain'in hic kapidan cevrilmemis bir gediklisinden birkac tavsiye: asla 2 kisiden fazla oldugunuz izlenimi vermeyin (iceri girince grup ici dinamikleri tekrar belirlersiniz), aptal-merakli-cool-geveze turist-yabanci izlenimi vermeyin, nerd gibi görünüyorsaniz sansiniz yok, cok konusup saklabanlik yapmak yok, alkollüyseniz ve bu birazcik bile belli oluyorsa bu tamamen bir no-go, son olaraktan asiri sik veya extravagant olmasa da designer havasinda kiyafetler; basit bir jeans ama üzerine göze carpan güzel bir gömlek vs. yeterlidir. tüm bunlarin disinda tipten kaybediyor olma ihtimali varsa o zaman saclara yüklenmek lazim. boya, jöle, sekillendirici artik nasil bir degisiklik olacaksa..
  • içeri girmeniz için tipinizde belli bir olgunluk aranır. hepsi bu. kapıdaki sven'i yabancılar polisine koy oturumu tipe göre o versin, almanya pırıl pırıl yer olur.
  • gitmis ve gormus gibi anlatan komik suserlarin hikayelerine konu olan mekan.

    ''sven kapidaydi diyeyim kim bilecek amk'' diyenlere ancak mabad ile gulunur zira kendisi ayda bir kez ya ugrar ya ugramaz.

    son bes yildir micha reyiz ve padawanlari o ise bakiyor.
hesabın var mı? giriş yap