• değişik bir açıdan bakarsak;

    insan vücudu yaklaşık 200 trilyon atom taşır, ölüm halinde bu atomlar uzayda serbest kalır ya da bitkilere ve suya karışır. atom parçalanabilir, bu parçacıklar başka canlıların oluşumuna etki eder. bu sayede çoğu canlı birbirinden ve evrenden bir parça taşır. aynı elektronları taşıyan insanlar birbirlerini daha yakın hisseder ( bir diğer benzer durum kan bağı, akrabalık, dna iletiminde gözlenir). daha önce başka hayat yaşadığı sanrısı bile bu elektron transferinden kaynaklanabilir. ölümsüz aşkların bile temelinde bu yatıyor olma ihtimali yüksektir. aslında var olan her şey birbirinden iz taşır, kimi az, kimi çok. o ruh ikizi denen kavramın bile temelinde ikiz elektronlar yatar.

    iki farklı insanın, farklı ya da aynı zamanlarda aynı yerlerde, birden çok bulunması tesadüf değildir. birinin yaşadığı yerleri, diğerinin rüyada görmesi doğa üstü değil tam olarak doğal bir durumdur. kanıtlanana kadar tüm bilinmezlere doğa üstü deriz. aklımız kabul etmez ama elektronlar asla yanılmaz.
  • bell teoreminden ziyade bell eşitsizliği olarak adlandırılması doğru olur. esasen şurada (#31253219) anlatilan gibi deneylerle yerel gizli degiskenlere sahip teoriler ile kuantum mekaniginin farklarinin ortaya konulabilecegini gostermistir. yarim asir boyunca felsefecilerin tartisigi, bir suru fizikcinin de 'bos isler bunlar, biz dalgamiza bakip bir sonraki parcacigi bulalim' diye dusundugu bir konuda j.s. bell olayin deneyle sinanabilecegini gostererek inanilmaz derecede onemli bir is basarmistir. bana yasadigimiz evrenin ne garip bir yer oldugunun deneysel tetkikini yapabiliyor olmamiz hep heyecan verici geldi, hatta bu bell esitsizligi deneylerinden matrixi hackleyen neo heyecani duyuyorum diyebilirim.
  • birbirine uygun hareket eden 2 elektronun birbirinden cok uzaklastirilsalar da yine birbirlerine uygun hareket ettikleri deneyiyle kanitlanmistir. bunu basit dilde anlatirsak bir arabayi ve direksiyonunu ayirirsiniz, direksiyon turkiye'deyken araba amerika'dadir, direksiyonu sola cevirirsiniz ve araba da sola doner. birbirinden bu hizla haber alamayacaklarindan birbirlerine bagli olduklari ve mekandan bagimsiz olarak birlikte hareket ettikleri sonucu cikarilmistir. bu kuram dogu felsefesiyle onemli olcude uyum saglar.
  • teorem sunu soyler: eger kuantum mekaniginde gizli degiskenler varsa, bu teori lokal (yani yerel: #5432629) degildir.
  • gizli değişkenler'in var olmadığının kanıtıdır. einstein da dahil bir çok deterministin inanmak istediği teori olan gizli değişkenlerin olmadığı, gerçekten de entangled olan quantum durumlarının kendi aralarında danışıklı olmadığını etklerin deterministik olmadan gerçekleştiğini ve kendi aralarında space-like etkileşim olduğunu söyleyen teoremdir. yerel olmayan fziksel gerçeklik düşüncesi de muhteşem birşeydir..
  • yeni çağ bilimcilerinin kuantumu taparcasına savunmasının altında olasılığın teori+gözlem tutarlılığıyla ortaya dökülmüş bir açıklama olması değil, aksine yeni bir realite algısı yaratma amacı yatıyor. quantum dünyası kağıtta mümkün. keza string teorisi de :). ama quantum'a gelene kadar aksi hiçbir şekilde ne makro ne de mikro hiçbir fiziksel sistemde gözlemlenmemiş "spooky action at a distance" yani lokal olmayan etkileşim efekti, quantum yorumuyla birlikte gündeme geliyor.

    fakat klasik fiziğin son çözülmemiş problemi olan kaos ve türbülans bize bu quantum mekaniğindeki olasılıksal evren yorumunun fiziğin doğası bu şeklinde çıkarımıyla değil de, insanın deney yapma kapasitesiyle alakalı çok basit ve ısrarla varlığı reddedilen bir eleştiriyle açıklanması gerektiğini hatırlatıyor:

    https://iai.tv/…um-uncertainty-auid-2263?_auid=2020

    başlığa adını veren bell teorisine de çok ucundan da olsa dokunuyor burda tim palmer. kendisi (ve aslında leş akademideki kabilecilik ve liberallikten korkunç uzak monarşik hiyerarşi sistemi olmasa bir çok fizikçi de) burda sırf istatistiki güvenilirliği düşük deneyleri haklı çıkarmak için yeni dünyalar yaratmayın diyor. yani quantum teorilerinin dayandığı olasılık realitenin dokusunda bulunan bir özellik değil, epistemolojik bir belirsizliktir diyor. bu sadece insanlığın ölçüm yapma kapasitesiyle alakalı bir sorundur ve yarattığı garip sonuçlar ölçümlerin temelinde yatan bir mekanizmaya dair bilgi eksikliğinden kaynaklıdır diyor.

    bu eleştiri, doğa bilimlerinin felsefeye kazandırdığı bir başka anlayışı da hatırlatıyor. parsimoni prensibi: henüz açıklanmamış bir olguya anlam getirmeye çalışırken, olabilecek en az sayıda "yeni", yani o güne kadarki bilgilerden bağımsız element ekleyerek teori oluşturmayı öneren bir prensip bu. quantum yorumunun makro dünyada hiçbir gözlenebilir fenomeni olmaması ve belirsizliği doğanın içkin bir özelliği olarak bu kadar benimsemesi özellikle modernizme inancın patır patır yıkıldığı yıllarda gerçekleşiyor. bu aslında politik bir hareket olan "eski dünya"nın prensiplerini göz ardı etme akımıyla ve bilime/ilerlemeye sonsuz güven çağının başlamasıyla korkunç doğru orantılı.

    peki neden tim palmer gibi önemli ama atmosfer fiziğinden gelme bir figür bu eleştiriyi yapıyor? çünkü makro dünyada belirsizliğin ne demek olduğunu çok daha iyi biliyoruz. makro dünyada tamamen deterministik ve klasik fizikle bütünüyle açıklanabilen kaotik sistemlerin, ölçüm/hesap kapasitesi eksiliği yüzünden uzun zaman dilimleri için yapılması imkansız tahminlere yol açtığı hem deneysel hem de teorik olarak bilinen çok temel bi gerçek. özellikle mesela türbülans gibi spesifik bir kaotik sistem alanında çalışan biri için bu belirsizlik özünde fiziğin bilinen kuralları dışında hiçbir ekstra açıklamaya gerek duymayan, sadece bilgi (daha teknik terimle, degree of freedom) eksiliği yüzünden ortaya çıkan oldukça doğal bir durumdur.

    yani quantumun hiçbir yorum getirme gereği duymadan tak diye kullandığı belirsizliğin, daha tutarlı ve basit bir açıklaması var ve quantumun en merkezindeki bu varsayımın ısrarla es geçilmesine ışık tutuyor tim palmer.
  • şurada pek sevgili minutephysics ve 3blue1brown işbirliğiyle hazırlanmış harika bir gösterimi olan teorem/fenomen/fantastika.
    https://www.youtube.com/watch?v=zcqzhyo7ons
  • evrenin bagimsiz ve ayri parcalardan olusmadigini iddia eden teorem.
  • en basit olarak ifade eder ki,

    lokal fiziksel değişkenlere dayanan hiçbir fizik teorisi asla quantum fiziğinin tüm kestirimlerini ortaya koyamaz.

    (bkz: quantum entanglement)
  • bu konuyla ilgili kafamda iki soru işareti var. konu hakkında bilgisi olan yardımcı olabilir mi?
    ilk sorum; parçacık, gözlemcinin onu izlediğini nasıl fark ediyor? diğeri; gözlemci, insan ise insanın olmadığı zamanda parçacıklar makroevreni nasıl oluşturdular?
hesabın var mı? giriş yap