hesabın var mı? giriş yap

  • evlilik bir çok işlevi olan bir kurum. hukuki, sosyal ve psikolojik yönlerden insanların belirli ihtiyaçlarını karşılıyor.

    evlilikle kastım nikah değil elbette, kast ettiğim şey hayat arkadaşlığı. insan insanla yatışır, temasla, iletişimle, sevgiyle...
    insanın evlenmesindeki temel psikolojik motivasyon yatışmaktır.

    aşk evliliği de yapsanız, ömür boyu aşık kalmayacaksınız ama sağlıklı bir ilişkide sevgi devam eder. zaman zaman birbirinize tekrar aşık olursunuz. bazen uzaklaşırsınız. güvenli bağlandıysanız bunlar sizin için sorun teşkil etmez. birbirinizi yatıştırmayı bilirsiniz.

    insan yalnız ölmeyeyim diye evlenmez ancak yaşlandığınızda, çevrenizde insanlar azaldığında eşinizle yanyana olacağınızı bilmek güzel bir düşünce. iyi bir evliliğiniz varsa, zor zamanlarınızda yanınızda olacak, hastalandığınızda sizin için çorba yapacak, ameliyat olsanız kapıda bekleyecek birisi olduğunu bilirsiniz ve bu sizi yatıştırır.

    ölüme gelince...
    ölümün ne zaman ve nasıl geleceği belli olmasa bile şu kesin, yalnız öleceksiniz, siz ölürken elinizi tutan biri de olsa bu yolu yalnız yürümek zorundasınız. yine de bir ömrü birlikte geçirdiğiniz adam/kadının o sırada elinizden tutuyor olması hayatınızın son anlarında yaşamak isteyeceğiniz bir güzellik doğrusu.

  • ya konuşmayım diyorum da salak salak yorumlar yapıp çıldırtıyorsunuz adamı.
    euroleague'in ne kadar vasat bir basketbol seviyesi olduğunu göstermişmiş.
    hadi canım? nerenden uydurdun bunu paşam?
    lan daha düne kadar top 16'ya kalınca tarihi başarı diyorduk burada. şimdi kalkmış final 4'lardan bahsediyoruz. ama fenerbahçe çıkınca bir anda vasat lig mi oldu?

    beşiktaş eleyince de köy takımı oluyordu. tebrik etmeyi öğrenin biraz amk.

    not:beşiktaşlıyım.

    0.

  • kimsenin günahını almak istemem, zamanında feto hakkında yazdığım "sert" yazılar neticesinde terör örgütü kurmak ve yönetmek iddiasıyla 5 gün tutuklu kalıp savcıya savunma verdikten sonra serbest bırakılmıştım. üstelik yine fetönün en güçlü dönemiydi, ve ifademi verdiğim yer beşiktaş 13. ağır ceza mahkemesiydi. yaşı yetenler için, eski devlet güvenlik mahkemesi.

    ancak şu yazılar bana hiç inandırıcı gelmedi. sebeplerin gelirsek, birincisi hiçbir avukat bu kadar baştan savma iş yapmaz. yapıyorsa başka bir avukat bulman lazım, en azından temyize gideceğiz der ya da hakim sana önyargılıysa reddi hakim talep eder, yurtdışına kaç nedir?

    ikinci nokta, fransaya kaçmış olman. malumunuz ne kadar dhkp-c veya pkk militanı varsa ilk fırsatta fransaya kaçar ya da kaçırılır. çünkü fransa bu örgütlere direkt olarak sığınma hakkı veriyor.

    üçüncü ve son nokta, mahkemenin kararı aşırı saçma. savcı mütalaası yok, deliller sunulmamış, görgü tanıklarının (1 tane) ifadesi zaten kendini yalanlamış dolayısıyla hem usulsüzlük var hem eldeki veriler karara yeterli değil.

    dolayısıyla ya arkadaş yalan söyleyen bir militan ya da polisinden savcısına, hakiminden avukatına terör örgütü ele başlarına düzenlemedikleri kumpası kendi halinde blog yazıları olan bir kişiye düzenlemeye and içmiş truman show fanları.

    edit akbayram: arkadaşın diğer entrylerine de baktım, fransa buna gittikten birkaç ay sonra vatandaşlık vermiş :)

  • cumhuriyetin kuruluş dönemindeki rekor büyümeyi geçtim, 3.selim ve 2.mahmut dönemlerinden neye göre daha iyi olduğumuzu iddia ediyorsun şeklinde bir soruyla yanıtladığım zırvalama.

    senin ülkenin ihracatı, ithalatının yüzde 60'ı kadar. geçen yıl yüzde50'yi görmüş, ekonomin tarihteki en kötü durumda.

    bu yaz 6 genci öldürdü zihniyetiniz, oğullarınızın yedikleri de ortada.

    daha hangi iyilikten, hangi istikrardan bahsediyorsunuz lan?

    not: döte falan girmez bu entry ama siz yine de ispiyonlayın, gücünüz anaokulu çocukluğuna yeter sadece.

  • sağcı politika zihniyetinin anlayacağı dilden reklamı yapılmadığı için burada "yazık o kadar paraya" minvalinde yorumlar girilmiş.
    oysa belediye başkanı "bu tesis 300 kişiye istihdam sağlayacak, avrupa'nın en büyük hayvan barınağı" demeliydi ki burada "yaşa, varol" densin..

  • meydana gelecek bir olayi onceden hissetmek anlamina gelir. burada mesele, birseyin olacagini hissetmek, ama tam olarak ne olacagini bilememektir. misal bugun basiniza tatsiz bir olay gelecekmiscesine huzursuzlandiysaniz ve ardindan da hakli ciktiysaniz, sizin yasadiginiza, halk arasinda hissi kablel vuku, metapsisikte ise premonisyon denir.

  • kabaca, geç osmanlı/erken cumhuriyet, 1930'lardan itibaren devlet feminizmi, 1980'lerden itibaren de ikinci dalga feminizm olmak üzere, üç dönemde incelenebilecek akım.

    osmanlı imparatorluğu'nun son dönemlerini kapsayan feminizm dalgası, özellikle son yıllara kadar sıklıkla görmezden gelinse de, serpil çakır'ın osmanlı kadın hareketi, yaprak zihnioğlu'nun kadınsız inkılap kitapları, ayrıca hayganuş mark'la ilgili yapılan "feminizm: bir adalet fermanı" gibi çalışmaların da etkisiyle bu döneme gösterilen ilgi artmıştır. şu anda bilindiği kadarıyla 1908-1923 yılları arasında 40'dan fazla kadın örgütü kurulmuş, okuma yazma oranlarının azlığına ve dağıtım imkanlarının sınırlılığına rağmen, oldukça fazla sayıda okuyucuya ulaşan 27 adet kadın dergi ve gazetesi çıkartılmış, üniversite de dahil olmak üzere, kadınların eğitim görme ve çalışma oranları artmış, 1917'de çok eşliliğe sınırlama getiren kanun çıkartılmış ve kadınların seçme-seçilme haklarıyla ilgili istekler ilk olarak bu dönemde dile getirilmiştir.

    erken cumhuriyet tarihinin, kadınlara ait en önemli ayrıntılarından biri ise, 16 haziran 1923'te, nezihe muhittin tarafından, cumhuriyet tarihinin ilk partisi olarak kurulan kadınlar halk fırkasıdır. bu parti, hem kadınların siyasi alanda temsilinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, hem de daha sonra kurulacak cumhuriyet halk fırkası'na yönelik ilginin azalmaması için kapatılmıştır. partilerinin kapatılmasının ardından, kadınlar 1924 yılında türk kadınlar birliği'ni kurmuş (buradaki millileşme eğilimine dikkatinizi çekerim), 1925 yılından itibaren özellikle seçme ve seçilme hakları için çeşitli eylemler yapmışlardır. istedikleri haklarla, cumhuriyet gazetesi tarafından "havva'nın kızları, meclis'e girip yılın manto modasını tartışacak" diye dalga geçilse de, nezihe muhittin küstürülüp, siyasetten uzaklaştırılsa da, güç de olsa kadınlar 1934 yılında siyasi haklarını kazanmışlardır.

    1935 yılında ise 12. uluslarası kadınlar birliği kongresi türkiye'de düzenlenmiş, bu konferansın ardından özellikle chf'nin tepkileri daha da sertleşmiştir. ünlü hukukçu hıfzı veldet velidedeoğlu'nun 1935 yılında ülkü'de yazdığı bir yazıdan alıntılıyorum: "yeni türkiye’de bir kadınlık-erkeklik mücadelesi yoktur, olmamıştır ve olamaz. kadınlara bu haklar ne bahşedilmiş, ne de kadınlar tarafından mücadele ile alınmıştır. yapılan şey türk camiasında eksik kalmış olan bir işin diğer işler meyanında şimdi tamamlanmış olmasıdır." zaten sonrasında da türk kadınlar birliği kendi kendisini feshetmiştir.

    1980'lere kadar uzanan dönemde ise, kadın hakları "gerektiği zaman" erkekler tarafından savunuldu, kemalizm ve feminizm arasında borçlu olma hissinden kaynaklanan bir ortaklık kuruldu. seçme ve seçilme hakları elde edildi, fakat 1935'ten günümüze kadar meclise giren kadın sayısı 8794 erkeğe karşılık, 236 kadınla sınırlı kaldı. üstelik de kadınların yaşadığı pek çok problem görmezden gelindi.

    ikinci dalga feminist hareket, hem devlet feminizmi ile bir hesaplaşmayı başlattı, hem de toplumsal cinsiyet, taciz, beden hakları, kadın araştırmaları, kadın kütüphaneleri vs. gibi kavram ve kurumları da tartışmaya açarak, toplumun içselleştirdiği, cinsiyete dayalı ayrımcılıkları su yüzüne çıkarmayı hedefledi. hukuki reformlar için baskı yapmaya, bir de giderek yükselen oranda feminizmin orta sınıf, "beyaz" kadın hareketi olup olmadığını tartışmaya başladılar.

  • comotellamas; cinsiyet: kadın; yaş: 22; il: ankara
    takım tutmayan erkekleri sıkıcı, milli takımı tutanları cesaretsiz, beşiktaşlılar'ı eğlenceli ama biraz gıcık, galatasaraylılar'ı centilmen ama kibirli, fenerbahçeliler'i dikkat çekici ama kompleksli, anadolu takımlarını tutanları ise değerlerine bağlı ama kendine güvensiz buluyorum.

    meali: öyle takımlar tuttum ki bu işin uzmanı oldum.