• yaprak zihnioğlu tarafından yazılmış tam adı kadınsız inkılap nezihe muhiddin, kadınlar halk fırkası, kadın birliği olan kitap. yaprak zihnioğlu, kendisini bu çalışmaya yönelten soruları şöyle sıralıyor:

    “kadınlar, cumhuriyet reformlarının, batılılaşma, çağdaşlaşma projesinin edilgen göstergeleri ve simgeleri olarak kalmayı kabullendiler mi? yaygın kanının aksine, bu reformların yapıcıları olarak ulus devletin inşasına katılmak, siyasal özne olmak istediler mi? kadınlar hakları için mücadele ettiler mi yoksa siyasal, medeni ve vatandaşlık hakları mustafa kemal atatürk tarafından mı verildi? kadınlar cumhuriyetin kuruluşunda siyasal failler/eyleyiciler/aktörler olabildiler mi? cumhuriyetin kuruluş yıllarında toplumsal cinsiyet hiyerarşisi nasıl kurgulandı?”
  • cumhuriyet hareketini yürütenlerin o dönemin kadın hareketine, feministlerine destek değil köstek olduğunu su yüzüne çıkaran bir saklı tarih incelemesi.

    "muasır medeniyetler seviyesi" masalının cumhuriyetle değil tanzimatla birlikte başladığını idrak etmek için kadın hareketini kitap sayesinde birazcık incelemek yeterli olacaktır..

    hanımlara mahsus gazete'nin 1885-1908 yılları arasında kesintisiz olarak 609 sayı yayımlandığını, inas darü'lfünun adlı kurumun kadınlara yüksek öğrenim imkanı sağladığını, türk kadınlar birliği'nin türlü iftira ve karalamalarla 1927 yılında kapatıldığını, ilk feministler fatma aliye'yi, emine semiye'yi, cumhuriyet dönemi kadın hareketinde efsaneleşmiş nezihe muhiddin'i bilmiyorduk, öğreniyoruz.
  • türkiye'de kadın hakları konusunda ''1934'te seçme ve seçilme hakkı verildi'' cümlesinden daha fazlasını öğrenmek istiyorsanız okumanız tavsiye edilir çünkü herkes bilir ki hak verilmez alınır.

    -spoiler-

    kitap nezihe muhiddin'in doğumundan başlayıp 1927 yılında kendisine açılan davalarla itibarsızlaştırılıp, unutturulmasıyla bitiyor. kendisinin kadın hakları mücadelesi osmanlı devleti zamanında, şair nigar, fatma aliye ve halide edip gibi büyük kadınlar kuşağı üyelerinin sesini devralmasıyla başlıyor. erken dönem feministleri üç amaç altında toplanıyor; kadınların kamusal ve toplumsal alana çıkarak kimliklerini geri kazanmaları, ailede ve kamusal alanda tam eşitlik; kadınların her mesleği icra edebilmesi ve bunun için de kadınların eğitiminin yaygınlaştırılması. bu erken dönem kadın hareketi için daha çok üst sınıf kadınlara hitap ettiği ve islamiyette kadın reformunu savundukları söylenebilir. bu dönem ile ilgili daha çok bilgiye ise [(bkz: osmanli kadin hareketi)osmanlı kadın hareketi] kitabından ulaşılabilir.
    nezihe muhiddin imparatorluktan cumhuriyete geçişin de güzel bir örneğidir. 1912 yıllarında konuşmaları imparatorlukçu osmanlıcı izler taşırken, 1923 yılına geldiğimize liberal cumhuriyetçi olarak konuşur. fatma aliye kuşağının islam kadını diye seslendiği kadınlara nezihe muhiddin türk kadını diye seslenmeye başlamıştır. savaş yıllarında erkeklerin askere gitmesiyle onların bazı işler kadınlara kalmış ve bazı kadınlar bunu kadınların aydınlanması için ilk adımlar olarak görürken bazı erkek yazarlar bu kadın inkılabının aile yapısının çöküşü olarak nitelendirdi. beklendiği gibi erkeklerin savaştan dönmesiyle işleri kadınların elinden geri aldılar fakat milli mücadele döneminde kadınların da erkeklerle yan yana bağımsızlık için mücadele ediyor olması, erkeklerle eşit haklara sahip olmak için 'yeterli' olduklarını kanıtlamak açısından önemli bir kanıt olarak kaldı.
    cumhuriyetin ilan edilmesiyle beraber türkiye'de birinci dalga feminizmin tezleri savunulmaya başlandı ve hatta 15 haziran 1923 yılında gerçekleştirilen kadınlar şurasından kadınlar halk fırkası'nın kuruluş kararı çıktı. kadınlara seçme hakkından önce seçilme hakkı verilirse, kadınların diğer haklarına daha kolay ulaşacağını düşünüyorlardı fakat bu girişim anayasaya aykırı olması gerekçesiyle reddedildi. bir halk fırkası yerine türk kadınlar birliği adında bir cemiyet kurulması kararlaştırıldı ve 1924 yılında kurulan bu dernek hala varlığını sürdürmektedir. türk kadınlar birliği kitabın bundan sonrası ise bu derneğin kadınları siyasal yaşama sokmak için verdiği mücadeleyi ve gazetelerin bu isteğe karşı bastığı aşırı sinir bozucu karikatürleri içeriyor. yaygın bir düşünce olan 'bize haklarımız medeni kanun ile verildi fakat biz kadınlar kullanmasını bilmiyoruz' kalıbını yerle bir ediyor. bu kalıba yol açan olaylar da aktarılıyor tabii. tkb'nin tam şahlanmaya başladığı 1927 yılında nezihe muhiddin'in yok sayılmasıyla yerine geçen latife bekir hanım'ın takındığı pasif tavır ve muhiddin'in siyasal haklar talebini hayaller peşinde koşmak olarak nitelendirmesiyle, tkb siyasal hakları için mücadele eden kadınların toplanma alanı olmaktan çıkıp bir hayır kurumuna dönüşüyor. latife bekir hanım ise bu uysal tavrı sayesinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı gelmesiyle milletvekili seçilirken, nezihe muhiddin unutturuluyor.

    -spoiler-

    bu kitaptan öğrenilecek çok şey, çıkarılacak çok fazla ders var. suffraget hareketi gibi bombalı eylemler içermese de bu topraklarda da kadın hareketinin taa 1800lere dayandığı gün gibi ortada. her ne kadar kadınlar aile içine hapsedilip tek görevleri annelik ve ev işleri olarak belirlense de siyasal haklarını ve kamusal alanda eşitlik isteyen kadınlar hep varmış. bu haklar ilk kazanıldığı zaman mecliste 18 kadın milletvekiliyle dünyada oran olarak ikinciyken şu an bu durumda olmamızın bir sebebi de bu zengin kadın hakları tarihimizden haberdar olmamamızdır bence. o zamanlar konuşulan birçok şey hala bir tartışma konusuysa, o kadınlardan öğrenilecek çok şey var demektir.

    tabii sadece bir kaynaktan okuyup atıp tutmak olmaz. okuma listeme o dönemle alakalı birkaç kitap ekledim. kanatlanmış kadınlar, fatma aliye hanım - levayih-i hayat ve bir türk kadının avrupa izlenimleri gibi.

    kitapta geçen bazı ilginç bilgiler de vereyim de benim de aklımda kalsın.
    nezihe muhiddin'in öncülük ettiği donanma cemiyeti kadınlar şubesine kadınefendiler kendi mücevherlerinden bağışlayıp, destek oluyorlar.
    prenses nimet'in girişimi ve ittihat ve terakkinin desteği ile darü'l-fünun konferans salonunda kadınlarımızın ictima'ları başlığı ile yayınlanan iki toplantı düzenleniyor.
    milli kongreye 1918 yılında çok sayıda kadın örgütü, kadın delegeleriyle ve tam temsil gücüyle katıldı.
    yetkililer kadınların şimdilik muhtar olamayacağını duyurduğunda, bergama köylerinden birinde kara fatma isminde bir kadının yıllardır muhtarlık yaptığı anlaşıldı.
  • nezihe muhiddinin yaşamını ve mücadelesini anlatan bir yaprak zihnioğlu kitabı. yazara karşı tüm ön yargılarımdan arınmaya çalışarak okudum ve gerçekten çok faydalı buldum.

    kitap nezihe muhiddin'in hayatını ve siyasi fikirlerini anlatarak başlıyor. nezihe muhiddin genel olarak yaşadığı dönemlerin siyasi çizgisine hep paralel kalmış bir insan bence. osmanlı dönemi milliyetçi akımları sırasında çok koyu milliyetçiyken, cumhuriyet dönemine geçiş ile birlikte atatürk milliyetçiliği olarak adlandırılan akıma dahil olmuş. burada yazarın şeyh said isyanı sırasında nezihe muhiddin'in aşırı ırkçı söylem diye gösterdiği sözler ise bana taraflı yorumlanmış gibi geldi. zira en azından kitabında verdiği kısım aşırı ırkçı söylemler içermiyor.
    dönemine göre oldukça ilerici söylemleri de var nezihe muhiddin'in. mesela camilerde toplanıp kadınlara haklarının vs anlatılmasını savunur. madem ki camiler toplanma alanıdır neden toplumun yarısı olan kadınlar için kullanılmasın ?
    kitapta dikkat çeken bir diğer olay ise kadınlara haklarını vermek lütfunda bulunacak olan erkeklerin bakış açısının pek değişmemiş olması. nezihe muhiddin kitabın başlarında enver paşa ile anlaşmazlık yaşar. enver paşa kadınlara haklarının verilebilmesi için önce eğitimlerinin düzeltilmesi gerektiğini söyler ve işi eğitim noktasında bırakır. daha sonra memleketin önemli dertleri arasında kadın hakları ile uğraşamayacaklarını söyler. cumhuriyet dönemi meclis bakış açısı da böyledir.
    kitapta anlatılan tüm kadın hareketlerini yazmayacağım fakat bugüne değin bizlere öğretilen, kadın haklarının herhangi bir hareket olmadan bahşedilmesi gibi bir durum olmadığını söyleyebilirim. yine de kadınlara verilen haklarda bu hareketlerin ne derece etkili olduğuna yazar da bir açıklama getiremiyor.
    cumhuriyet döneminin bu kadın hareketlerine bakış açısına gelecek olursak.. elbette ki meclis bu hareketlerden hoşnut değil. zaten kadınların talep ettiği hakları vermek isteyen bir çoğunluktan da bahsedemeyiz. meclis kadın örgütünün bir hayır kurumu gibi davranmasını ister, nitekim örgüt daha sonra bir yardım derneği gibi işlemeye başlar (nezihe muhiddin sonrası).
    sonuç olarak türkiye'de kadın hakları içinde kadın olmayan bir grup tarafından belirlenmiş, kadın mücadeleleri göz ardı edilmiş ve hatta susturulmuştur. daha da kötüsü tarihimizde kadın hareketleri yok sayılmış, kadınların hakları için hiç mücadele etmedikleri algısı yaratılmıştır.

    bence türkiye'de kadın hakları hakkında konuşmak isteyenler için önemli bir konu nezihe muhiddin. kadınsız inkılap da bu konuyu içerik olarak güzel almış akıcı bir kitap. hunili sallanan koltuğundan bildirdi.
  • bu kitapla verilmeye çalışılan "atatürk vermedi, kadınlar haklarını aldı. hak verilmez söke söke alınır" algısı, bizim ortadoğu toprakları için geçerli değil.

    hem kültürü, hem insanıyla bize çok yakın olan iran'a bakın.

    şah devrildiğinde kadınlar böyle seviniyor, gösterileri sonunda artık daha fazla hak sahibi olacaklarını umuyorlardı. şu sevinçlerine bakın:

    https://www.google.com/…/s/www.cbc.ca/amp/1.5048382

    birkaç ay sonra da, zorunlu başörtüsünü takmamak için toplu gösteriler yaptılar:

    https://youtu.be/uljwxhji6f4

    ve 44 yıldır başörtüsü takmamak için her şartı zorluyorlar. bu uğurda hapishanelerde tecavüze uğramayı, işkenceye uğramayı, idam edilmeyi dahi göze alıyorlar. eee iran'daki kadınlar neden 44 yıldır söke söke alamıyorlar? hani hak verilmez alınırdı?

    çünkü bu taleplerini yerine getirecek bir yönetim, lider yok. sultanın boyunduruğunda siz kadın haklarını nasıl söke söke alıyorsunuz? tam da bu yüzden iranlılar atatürk'e hayranlar. umarım bizim kadınlarımız da bunu farkedebilir.
  • taha parla'dan yararlanmış ama onun gibi zorlama yorumlara başvurup kemalizm aleyhtarlığı yüzünden kitapta sübjektif davranmamış.

    bir kemalist olarak tarihi hakikate bağlı olduğu için yazarı tebrik ederim.

    kaldı ki kemalistlerin siyasi düşünceleri kitapta anlatıldığı gibidir. çünkü kemalizm yapısı itibariyle bünyesine ters olan her siyasi fikre karşı "savaş açma" güdüsüne sahip sert bir yapıya sahip. yani ben bunu kemalist olarak söylüyorum. nasıl derseniz...

    olay basit. halkçılık ilkesi.
    kemalist rejimin en önemli ve sağlam direği laikliktir. çünkü zihniyetini buradan alır.

    ancak, kemalizm'de bütün teori/program/ideoloji halkçılık ilkesinden gelir. çünkü "imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış kitle" bir numaralı hedeftir.

    bu kitleye karşı "tehdit" görülenler şöyledir:

    - dincilik (tarikat ve cemaatlerin kapatılması)
    - cinsiyetçilik (kadınlar halk fırkası ve türk kadın birliği'nin kapatılması)
    - ırkçılık (atsız'ın çıkardığı derginin 1934 yılında kapatılması, sebebi tabi ki ırkçılığın yeni rejime tehdit olması)
    - sınıfçılık (sendikalara izin verilmemesi, grev ve lokavtın yasaklanması)
    - bölgecilik (memleketçilik/hemşericilik olaylarına karşı çıkılması, atatürk bursa nutku'nda "memlekette yer yer gençlik yoktur, tek ve toplu olarak türk gençliği vardır demiştir)
    - aşiretçilik (isyancı aşiretlere karşı siyasi fikrin doğal yapısından kaynaklı karşı bir tutum olması, tabi ki hepsi bir anda tasfiye edilmedi)
  • maocu eskisinin cumhuriyetten intikam ve iftira kitabı. temel argümanı cumhuriyet elitlerinin kadınlara haklarını bir lütuf olarak gördükleri ve cumhuriyetin kadın haklarını yok saydığıdır.

    oysa kadınlara seçme seçilme hakkı verildiği gün meclis’te ismet inönü apaçık bir şekilde demiştir ki: “türk kadınına bu hakkı lütuf olarak veriyor kanaatinde asla değiliz ve kimse bu kanaatte olamaz.” ve devamında kadınların bu hakkı kurtuluş savaşında verdiği emeklerinin sonucunda hakkettiği vurgulanmıştır.

    avrupa ülkelerinde de çeşitli kadın örgütleri savaşları kadın haklarının bulundukları ülkelerde geliştirilmesi için fırsat olarak görmüşlerdir. ingiltere’de de kadınların oy hakkına benzer şekilde kavuştuğu iddia edilir. kaynak: berrin koyuncu-lorasdağı.
hesabın var mı? giriş yap