hesabın var mı? giriş yap

  • şu adamın etrafına birini koyun işte, belli ki sürekli elini sıkacak birini arıyor adam. kaç oldu bu?
    alın asgari ücretle birini işe, bidenle el sıkışmak olsun görevi. bari adam rezil olmaz.

    koca amerikasın bunu da mı biz söyleyelim amk?

  • 500t otobüsleri aslında otobüs değildir. mutantdır, canlı organizmadır, binen yolcuları içine alır eritir ağzına sıçar sonra posasını belli duraklarda dışarı atar. yaşayabilmek için yenilerini alır.

  • sayıştay raporlarına göre iski'ye ait cliolar 100 km'de 63 litre yakıt yakarak adeta akaryakıtı içmiş.

    iski'nin diğer araçlarının yakıt tüketim ortalamaları;

    1-renault clio: 100 km’de 63,19 litre
    2- fiat doblo: 100 km’de 34 litre,
    3- fiat doblo: 100 km’de 33 litre
    4- fiat doblo: 100 km’de 27 litre
    5- fiat doblo: 100 km’de 24 litre
    6- ford tourneo: 100 km’de 42 litre
    7- ford tourneo: 100 km’de 37, 45 litre
    8- renault fluence: 100 km’de 22,32 km

    link

  • milyon dolarlar verip aldığınız world class kalecinizin sabit bir bölgede oynamaktan dolayı mutsuz olması.

  • senelerce bu mesleğe gönül vermiş.. bulaşıkçılıktan tutun, aşçıbaşı yardımcılığı, garson, komi ve barmen olarak yıllarca bu işten ekmek yemiş zamanında kendi mekanını açmış bir insan evladı olarak anlatayım.
    dünya üzerinde ekvator çizgisi gibi bir üzüm şeridi vardır. bu şerit üzerinde olan ülkeler türkiye, fransa, italya, amerka, şili vs. dünyanın en güzel üzümlerini elde eder. bu ülkeler şarap konusunda dünya da öncüdür çünkü topraklarında çeşit çeşit yetişen üzümler , meyveler var. bu ülkelerin hemen hemen hepsi dünya sofralarına sofralık ya da şato dediğimiz şaraplar üretir ve bir sektördür. ülkemiz de şarap sektörü yoktur. bu kadar bereketli topraklarda üretilen üzümler sofralarda tüketilir ya da işte bildiğimiz bir kaç şarap markası ve dünya sofralarında bizim şaraplarımızın adı bile bilinmez. mevzu şarap değil. üzüm yetişen topraklar bereketlidir. et, meyve, sebze, tahıl boldur. ucuzdur.
    üzüm kuşağındaki ülkelerin toprakları çok bereketlidir. her türlü meyve, sebze kolayca yetişir. güneş var, su var!
    hayvancılık da bu kuşak üzerinde ki ülkelerde önemli bir geçim kaynağıdır. sonsuz üzüm bağları gibi meralar, çayırlar.
    ülkemiz de artık kurban bayramı olmasa kıymayı, kuşbaşıyı uzaylı sanacak o kadar çok insan var ki? geçtim antirikot, pirzola, şaşlık. mesela ben pirzolayı en son "canım kardeşim filminde görmüştüm..!" et kültürü mangalda tavuk kanadı ile sınırlı.
    sucuk bizim milli yiyeceğimiz artık hayal! bim, şok markette tavuk kanadı ve toz haline getirilmiş sucuk benzeri şeyler yiyoruz.
    bu göz daha bir kaç ay öncesine kadar sivri biberi 17 tl. domatesi 8 tl den gördü.
    karnımızı doyuramıyoruz!
    lan onu bunu bırak bir çiğ köfte keyfimiz vardı.. artık salçalı, acı bulgura nar şerbeti döküp dürüm yapıp yiyoruz.
    eskiden memur kesim elinde bir file ile evine dönerken tam mevsiminde kiraz halen 12 tl.
    bu kadar bereketli,sulak, çayırları meraları bir ülkede sen ceviz ağaçlarını keser mobilya yaparsan.. bir gece de binlerce zeytin ağacını sökersen..
    troll ile , dinamit ile balık avlarsan. bırak restoranları tencereni kaynatamazsın. kuru fasulyenin kilosu kaç para?
    devlet sen işletmene alkolü alırken de vergi kesiyor sen satarken de. kiralar euro ya da dolar üzerinden.
    ssk ve bağ-kur primleri zaten anlatmaya gerek yok. işkal-iye vergisi, temizlik vergisi, çöp vergisi. vergisi..vergisi..vergisi.
    devlet nankör ayrıca. bu kadar vergi aldığı alkolü, mekanları, eğlence sektörünü bir de baltalamak için elinden geleni yapıyor. beyoğlu'ndan masaların kaldırılması gibi. gidip bakın beyoğlu ne halde? en son bir cumartesi gecesi , mis gibi bir hava tarihi cumhuriyet meyhanesinde altı masa vardır.
    bir zamanlar bu ülke kendisini doyuran,ilen yedi ülkeden birisiydi. şimdi saman, muz, buğday, pirinç ithal ediyor. alanya da artık muz, portakal, limon bahçesi bulamazsın. güneydoğu da hayvancılık bitti. ege de zeytin ağaçları kesildi. karadeniz de yaylalar yağmalanıyor. çay üzerinde oynana oyunlar, fındık üzerinde ki kumpaslar.
    sen halen dürüm desin.. restorandasın.
    bu ülkenin artık öyle dışarıda yemek yemek, bir resteurant'ta oturup kutlama yapmak vs. gibi bir kültürü yok.
    tv kültürü, acun kültürü, adına çiğ köfte dedikleri salçalı bulgur dürüm kültürü var.
    haa...! bir de miting kültürü var. sucuk-ekmek, döner, ayran beleş! iki bayrak salla hesabı öde.
    çifçinin ağaçlarını kesiyorlar, köylünün deresini kurutuyorlar, halkın ormanlarını gasp ediyorlar. mazot, gübre,yem, tohum, dere, mera tarım ve ormancılığa dair ne varsa mahvediyorlar.!
    çocukları babalarından, dedelerinden kalan toprakları ekip biçmesin. madenlerinde, inşaatlarında, kendi yarattıkları düşmanları ile kendi çocuklarının hiçbir zaman gitmedikleri savaşlar da ölsün diye!
    daha iyi günlerimiz bunlar!

  • motor sporlarında araçlar motorları çalışırken yakıt alırlar. direkt olarak "motor çalışırken yakıt alınmaz" demek pek mümkün değil. (formula 1'de tutuşan araçları da izledik- video) ancak bizler profesyonel pit ekibi değiliz ve egzozdan çıkabilecek kıvılcımlar ya da ısınan, kor halini alan katalitik konvertör, depodan çıkan yakıt buharını tutuşturma potansiyeline sahiptir. özellikle benzin ve lpgli araçlarda bu risk yüksek olacaktır. kapatırsanız ömezsiniz, kapatmazsanız çok ufak bile olsa riski artırırsınız.

    motorinde "risk yoktur" diyenler görüyorum, o işler öyle olmuyor maalesef. benzin içerisinde uçucu madde daha çok olduğu için daha düşük sıcaklıklarda daha kolay buharlaşır ve kolayca yanar. motorin ise 50 derece üstünde buharlaşır, bu buhar doğru şartlar altında benzinde olduğu gibi alev alabilir. 30 derece sıcaklıkta motorin tankının içerisine kibrit, çakmak vs. atsanız da tutuşmayacak olması daha yüksek sıcaklıklarda bunun gerçekleşmeyeceği anlamına gelmiyor. dışarısı 40 dereceleri bile görürken, asfalt bundan da sıcak olabiliyor, aracın çalışırken ortaya çıkardığı sıcaklığı da hesaba katarsanız motorinin de buharlaşacak sıcaklığa ulaşabilmesinin çok da imkansız olmadığını göreceksiniz.

    yakıt depo kapağını açacağınız herhangi bir işlemde motorunuzu durdurun, kafanız rahat olsun.

  • her şeylerini pazarlamakta dünya birincisi olan italyanlar'ın arşa çıkardıkları mutfaklarının, bence en zayıf olan kısmı tatlılar. italyan yemeklerine diyecek lafımız yok, ama tatlılar malesef yüzeysel ve basit. ortalama bir pastane ya da kafeye girdiğinizde göreceğiniz hep bisküvi (pastanede beğenip almadığınız türden kuru pasta) ya da hamur içi kremalı bir şeyler oluyor. koca koca insanlar, çocukların bile beğenmediği, içinde marmelat olan kuru pastaları (occhi di bue, öküz gözü) sabah kahvaltısı niyetine yiyorlar bayıla bayıla. kurabiyelerden bence en güzeli, brutti ma buoni. tam olarak "çirkin ama tadı güzel" anlamına geliyor ismi. beze hamuru ve fındık ile yapılıyor. bir de toscana'nın meşhur cantuccini'si var, ki o vin santo ile birlikte tüketilir, sert ve bademli olur, kuru meyveli de olabilir, güzeldir.

    en çok bilinen tatlı tiramisù'dan bahsedelim. tam olarak "tira mi sù" yani beni yukarı çek/beni ayağa kaldır anlamına gelen bu tatlı malum pek meşhur. bizde kedi dili denen savioardi adlı hafif bisküviler, şekerli soğuk kahvede yumuşatılır; şeker, yumurta ve mascarpone ile yapılan krema ile kat kat döşenir, üstüne yiyeni boğacak kadar kakao dökülür ve voilà. tiramisù'nun, takdir edersiniz ki artık envai çeşidi, aromalısı, meyvelisi, antep fıstıklısı vs yapılıyor. roma'ya giderseniz meşhur pastane pompi'de oturup denemelisiniz. gerçi romalılar artık eskisi kadar güzel yapmadığını söylüyorlar ama yine de iyi. benim en hoşuma giden, bazı mekanların deconstructed olarak getirdiği tiramisù; bir tabakta bisküviler, yanında minik caffettiera içinde kahve ve yanında krema ayrı ayrı geliyor, kendiniz yapıyorsunuz.

    gelelim bir diğer çok bilinen tatlı panna cotta'ya. panna cotta literally pişmiş krema demek. muhallebi diyoruz biz. ama italyanlar jelatinle yapıyorlar genelde, o yüzden kıvamı farklı oluyor. bunun da üzerine meyve konulabiliyor, muhallebi işte her şey gidiyor.

    benim bayıldığım, napoli'ye özgü tatlılardan la pastiera napoletana. turta hamuru içinde pişmiş buğday ve ricotta peyniri ana malzemeleri ama bunu muhteşem yapan detay portakal çiçeği aroması. paskalya dönemi'nin meşhur tatlılarından olan la pastiera'dan buram buram portakal çiçeği kokusu ve tadı geliyor, harika bir olay. napoli'ye giderseniz, yüz küsur yıllık meşhur pastane scaturchio'da deneyebilirsiniz. gerçi oradakilerin suratsızlıklarına ve yavaş servisine uyuz oluyorum, o da ayrı.

    yine napoli'den devam edelim; babà al rhum. babaaa diye vurguyu son a'da yaparak telaffuz ediliyor. mantar şeklinde sünger kek, romlu şuruba batırılıyor. seveni çok.

    italyanlar kek ve pastaya torta, turtaya da crostata diyorlar. crostata genelde vişne veya kayısı marmelatı ile yapılıyor, nutellalı olanı da var. benzer olarak içi limon aromalı kremalı nenemin turtası yani torta della nonna var. onu da üzerindeki çam fıstıklarından ayırt edebilirsiniz.

    bir de cornetto ve türlerinden bahsetmek istiyorum. aslında ekmek ya da hamur işi kategorisinde değerlendirmek belki daha doğru olur ama içinde tatlı, üzerinde bal olan hamur benim için tatlıdır. fransızların croissant dediği şey italyanlarda cornetto (küçük boynuz). sade olabilir, içine marmelat, pastacı kreması, nutella koyulabilir. farklı şekillerde de olabilir. bunlar kahvaltı içindir, cappuccino yanında tüketilir. napoli civarında sfogliatella isimli bir varyasyonu var, o da kat kat hamur içinde ricotta peynirli bir harç ile yapılıyor. onun da küçüğü büyüğü var, isimleri farklı farklı. hamur yaprak yaprak açılmışsa sfogliatella riccia, yekpare ise frolla, biraz büyüğü aragosta (ıstakoz) falan filan.

    bayram zamanlarına özgü tatlılar da var; örneğin noel zamanı ortaya çıkan pandoro ve panettone isimli kekler. pandoro (pan d'oro - altın ekmek) verona'dan çıkmış yumuşak puf puf bir kek. sekiz köşeli yıldız şeklinde ve yüksek olarak yapılır, enine dilimlenip aralara krema koyulabilir. panettone ise milano kökenli üzümlü bir kek. paskalya döneminde ise colomba diye bir kek çıkar, güvercin şeklinde yapılır.

    carnevale yani karnaval zamanı ortaya çıkan tatlılar da var, bunları sadece şubat-mart aylarında bulabiliyorsunuz. adına chiacchiere ya da frappe ya da bugie denen, çok ince hamurun kızartılması ya da fırınlanması ile yapılan, üzerine pudra şekeri veya çikolata dökülen bir güzellik var. castagnole ise sünger hamurun kızartılıp üzerine pudra şekeri dökülmesiyle yapılan minik topların adı. daha da minik toplar kızartılıp şuruba batırılır, üzeri de renkli şekerle süslenirse adı struffoli oluyor.

    italya'da babalar günü 19 mart'ta kutlanır, aziz san giuseppe'yle ilişkilendirilir. bu güne özel bir de tatlı vardır: zeppole di san giuseppe. halka şeklinde sıkılan hamur fırınlanır, üzerine krema sıkılır, tepesine vişne kondurulur.

    cannolo siciliano ise adı üstünde sicilya'dan gelen, güzel ama ağır bir tatlıdır. ince hamur tabakası rulo yapılıp kızartılır, içi ricotta ve krema karışımı ile doldurulur, ucuna şekerli meyve parçası konur. sicilya'da antep fıstığı çok fazla tüketilir, sadece tatlılarda değil tuzlularda da kullanılır. aynı zamanda badem de çok kullanılır, badem ezmesi (marzapane), badem ezmesinden gerçek meyvelere benzeyecek şekilde yapılan martorana, ve de acıbadem kurabiyesine benzer kurabiyeler yapılır. bir de meşhur cassata'ları vardır. pandispanya keki ricottalı krema ile doldurulur, üzeri glaze yapılır, sonra meyvelerle süslenir.

    fındığıyla meşhur piemonte yöresinden torta di nocciole ve monte bianco (mont blanc) var. torta di nocciole bildiğimiz fındıklı kek, monte bianco da içi kek üzeri bollll kremalı, üzerinde ince ince kestane ezmeleri olan bir tatlı.

    yaz sıcağında tüketilen buzlulara da değinmek istiyorum. sicilya'dan granita'ya, sorbet'nin büyük parçalı olanı diyebiliriz. limonlu ve kahveli olanı klasiktir, sicilyalılar bunu brioche denen tatlı açma ile yerler. grattachecca ise roma'ya özgü bir tattır, elle rendelenen buz üzerine şurup ve meyve konur, 40 derece hissedilen temmuz sıcağında iyi gider.

    bütün bunlardan hariç, bence en güzeli gelato, yani dondurma. bakin, bu konuda iyiler işte. iyi malzemeyle, doğal tatlarla harika dondurmalar yapıyorlar, kötü dondurma bulmak zor. eğer dondurmaları çok kabarık duran, çok krem şanti gibi duran bir dondurmacı görürseniz oradan almayın, gerçek dondurma öyle kabarık, kocaman durmaz.

  • oldu olacak kuzey yarımküre bizim olsun, güneyde kadınlar kalsın. senede bir kez ekvatorda buluşalım, çiftleşelim. çocuklara da ronaldinho baksın.