hesabın var mı? giriş yap

  • bu uzay aracının hangi veriye dayanarak daha güvenli olduğunu soran bm778 nickli yazara cevabı ben vereyim.

    birincisi, bu araçla ilk kez astronot gönderiliyor olabilir, ancak kazaların kaynağı olan booster modülleri yıllardır başarıyla kullanılıyor. o çok güvenilir kabul edilen soyuzlar bile bugüne kadar 10 küsur kaza yaptılar, neyse ki bu kazaların büyük kısmı insansız uçuşlara denk geldi de fazla can kaybı yaşanmadı. ancak uzay araçlarının güvenliği sadece insanlı uçuşlara bakarak ölçülmüyor.

    bu aracın en çığır açan özelliği hem ucuz maliyet hem de güvenilirliği bir pakette sunması. normal roketler, buna geliştirme maliyeti sıfıra düşmüş soyuzlar da dahil olmak üzere, çok maliyetliler, çünkü konvansiyonel roketler bir kez kullanılmak üzere üretiliyorlar. evet, bir kaza anında astronotları taşıyan modülü roketten ayıracak sistemleri olduğu için daha güvenliler, ancak pahalılar.

    uzay mekiği ise maliyet açısından daha hesaplı olmasına rağmen kaza anında astronotların ana gemiden ayrılmalarına olanak vermediği için daha riskliydi.

    bu yeni araç ise hem en güvenli roketten daha güvenli, hem de uçuş ve yük başına maliyeti uzay mekiğinden daha düşük. neden mi?

    maliyetten başlayayım uzay mekikleri düşük maliyetliydiler, ancak sadece mekik kısmı yeniden kullanılabiliyordu. bunun yanı sıra, ısı yalıtımına yarayan, gemiyi çevreleyen özel üretim seramikler girişte hasar gördükleri için bakım masrafı çıkarıyordu. bu yeni aracın bütün parçaları sağ salim dünyaya geri indirilip yeniden kullanıma sokuluyor. hiç bir şeyin yeniden üretilmesi gerekmediğinden uçtukça sefer başına fiyatı düşüyor.

    şimdi gelelim az bilinen güvenilirlik konusuna. konvansiyonel roketlerde astronotları taşıyan kapsülün ucunda ufak bir roket bulunur. bu roket kalkışta bir infilak olursa kapsülü aşağıdaki ana roketten koparıp patlama alanının dışında bir alana paraşütle indirmek amacıyla kullanılır. roketlerin kaza tehlikesine en açık oldukları an kalkıştaki ilk birkaç saniyedir. bu ufak roket sistemi o birkaç saniyelik riski ortadan kaldırır, ancak daha sonra kopar ve düşer, çünkü uçuşun sonraki evrelerinde işe yaramadığı gibi ek ağırlık oluşturmaktadır.

    yeni araçtaki güvenlik roketi ise kapsülün kendisine entegre edilmiş durumda. yani sadece başlangıçtaki büyük riske karşı değil, sonraki daha ufak risklere karşı da güvenlik sağlıyor. konvansiyonel roketlerde kapsülü ana roketten hızlıca koparmak mümkün olmuyor çünkü kapsül bir motor içermiyor. yani uçuşun herhangi bir anında ana motorlar patlasa kapsülün kendisini kurtarıp kaçabilmesi mümkün değil. zaten kaçabilse bile o anki ivmesi ve doğrultusu neyse ondan motorlar olmadan dönmesine imkan yok. yani sonuçta uzay boşluğunda kayıp da olabilir.

    yeni kapsül ise görevin herhangi bir anında kendisini ana roketten hızlıca ayırıp kaçabilme, sonrasında da kendi başına dünyaya dönebilme yeteneğine sahip. evet, bu güne kadar insanlı uçuş yaparak test edilmedi ancak bugüne kadar üretilen en hesaplı ve en güvenli uzay aracı olduğunu bilmek için test edilmesine gerek yok.

  • olay 2 ağustosta malatya park avm vatan bilgisayar şubesinde meydana gelmiştir!

    serebral palsi rahatsızlığı olan bir arkadaşım . kendisi bir kamu kuruluşunda bilgi işlem bölümünde çalışıyor. vatan bilgisayarın malatya park şubesine navigasyon cihazı almak için gidip reyon görevlisinden cihazlarla ilgili bilgi almak istediğinde reyon görevlisinin alay içeren ("sen bunun ne işe yaradığını biliyor musun ki, sana ne? ne yapacaksın? neden soruyorsun?) ifadelerine maruz kalmış. başka bir görevliden yardım istediğinde de benzer durumla karşılaşmış. mağaza görevlisi ile görüşmek istemiş ancak görüştürülmemiş. isimlerini almak istediğini onları şikayet edeceğini söylediğinde ise isimlerini vermedikleri gibi hakaret içeren sözler sarfetmişler. olayı kızkardeşi ile paylaştıktan sonra mağaza yöneticisi ile görüşülüp gerekirse olay saatindeki kamera kayıtlarının incelenerek ilgili kişilerin tespit edilmesi talep edilmesine rağmen 1.5 aydır herhangi bir geri dönüş olmamıştır.
    doğum sırasında yaşadığı bir şansızlık yüzünden bir takım zorluklarla karşılaşan ama pes etmeyip mücadele eden, yıllar süren fizyoterapi ve çeşitli eğitimler sonucu kendi ayakları üzerinde durmayı başaran arkadaşımın tek isteği kendisinden özür dilenmesi. yaşadığı bu olayı başkalarının da yaşamaması için ilgili personelin gerekli dersi alması gerektiğini düşünüyorum!!!

    edt: #vatanbilgisayarözürdile

    mağaza müdürü
    açıklama olarak personel vatandaşı anlamadığı için cevap veremediğini vatandasında sinirlendiği olayın bu şekilde vuku bulduğunu , ilgili personelin yazılı savunması alındığını söylemiş.

    soru 1- personel engelli vatandaşa " sen neden soruyorsun ki? anlıyor musun bunlardan? dedi mi? demedi mi?

    soru 2- birinin konuşmasını anlamadıgında; anlamadım bir daha söyler misin dersin? yoksa sen bunlardan anlar mısın? neden soruyorsun mu dersin? bu cümle kuruldu mu kurulmadı mi? navigasyon cihazı ile ilgili bilgi istendiğinde reyon görevlisi sen anlar mısın? neden soruyorsun dedi mi? demedi mi? bunu sadece münferit olarak bir kişi mi söyledi yada diğer görevli de benzer tavrı sürdürdü mu?

    soru 3- vatan bilgisayar gibi bilişim sektöründe yer alan ve avm de magzası bulunan bir firmanın mağazasının her noktası güvenlik kamerasının kayıtları altındadır. tartışma anı kameralara mutlaka yansımıştır. olay kendi anlattıkları gibi ise kamera kayıtlarını vatandaş girdiği andan çıktığı ana kadar olan kısmı, hiçbir kesinti uygulamadan yayınlayabılırler mi?

    soru 4- vatan bilgisayarın tüm telefon konuşmaları kayıt altındadır. ılgılı aileye hangi gün ve saat kaçta konu ile ilgili dönüş yapılmış? ne söylenmiş? acaba böyle bir arama ya da geri dönüş yapılmamış mi? ben tekrar sormama rağmen böyle bir dönüşün yapılmadığı söyledi.

    soru 5- yazılı savunma sonrasında karar olarak ne verilmiş?

    bu soruların yanıtları yok. şuan firma savunma durumuna geçti. bu da güzel. en azından hata yaptıklarını anladılar. en az zararla durumu kurtarmaya calısyorlar. ama gerçeklerı carpıtmak yerine keşke evet malesef böyle bir olay yaşandı. ılgılıler cezalandırıldı diye bilseler. ya da hayır böyle birşey yaşanmadı. olaylar şu şekilde oldu? bu da kanıtı denilse.

  • (bkz: bizimki binbaşıydı la)

    bir hatıra:
    binbaşı derse girer. tabii biz acayip derece meraklıyız. sürekli sorular soruyoruz falan. konu tabancaya geldi bir iki malumat verdi tabanca hakkında. sonra arkadaşın biri hocam tabancanızı gösterebilir misiniz diye sordu. binbaşının cevabı: olmaz, tabanca çıktı mı patlaması gerekir.

  • "justin bieber a laf atan şerefsizler ben hayatımı ona borçluyum.
    9 mart 2009 yılında bir kaza geçirdim. teleferikten düştüm.
    altı ay boyunca komada kaldım.

    bir gün bakıcı hemşirem radyoyu açtı. justin bieber çalıyordu.
    hemen yataktan kalktım ve radyoyu kapattım."

  • bunlar pro dilenci. t1 tramvay hattında takılıyorlardı. özellikle turistlerden aldıkları banknotları salisede cebe indirir baba. o torbadaki pet şişe sayısı sabittir.

    edit: dilenci demeyeyim, performans sanatçısı.

    edit 2: tramvay zaten bu.

  • yakışıklı erkeklere gelen arkadaşlık istekleri:

    - pelin
    - selin
    - buse

    bana gelen arkadaşlık istekleri:

    - günahkar sokakların tövbekar kızı
    - cemaati döven girl
    - vefasız alemin yorgun bacısı

    yazıklar olsun....

  • ingiliz yetkililerin "çok uzağa gitmeye gerek yok bakın 2015 yılının başlarında türkiye'de de bir teyze hastaneye sıçmıştı. sıçmak insanın fıtratında var." diye açıklama yapacağı olay. yola gelin, batı bizden örnek almaya başladı. medeniyet anadolu'dan doğuyor.

  • minnoş haklı.

    vali, bana da o şekilde paketlenmiş bir hediye ile gelse ben de tablet beklerdim.

    vali bey de haklı.

    o yaşta çocuğa tabletten önce kitap vermek gerekir.

    tiktok haksız.

  • - selamun aleyküm baba nasılsın?
    - aleyküm selam oğlum iyi işte sen nasılsın?
    - iyi baba nolsun uğraşıyoz işte iş güç.
    - heee bizde aynı işte. iyi bişey diyon mu?
    - canının sağlığı baba senin diyeceğin varsa söyle
    - canının sağlığı seninde hayde iyi akşamlar.

    işte bütün diyaloğumuz bu şekilde benim babamla. memlekete gittiğimde de aynen bu şekilde konuşuyoruz. o yüzden sürekli annemi arayıp sonra babamı çağırırım telefona.

  • yedi sekiz yaşlarındayken o zamanlar bıçkın bir ergen olan halamın oğlunun dandirik teybinden tekrar tekrar ibrahim tatlıses'in seni yakacaklar şarkısını dinleyip hüzünlenirdim, gözlerime yaşlar dolardı. " seni yakacaklar benim yerime, seni tanrı bile affetmeyecek". kimi yakacaklar ulan, kimi affetmeyecekler? oyuncak tavşanını mı? daha adam gibi kıçımı yıkayamıyordum o yaşta afedersiniz, bu ne hüzün, bu ne melankoli?