ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ateist ahlakı
-
bir "tecavüz ederim, hapse girmem, çalarım, utanmam" değildir.
edit: imla.
deizm çığ gibi yayılıyor
-
akp'nin 20 yılda yaptığı en iyi ve tek iyi şey insanların dine bakışını değiştirmesidir.
1945 yılında berlin'de çekilen video
-
1080p kalitesinde izlenebilmektedir. savaştan yeni çıkmış bir şehirde bisikletlerle dolaşan onlarca insan buruk bir gülümseme yaratıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=r5i9k7s9x_a
must ile have to arasındaki fark
-
must, gereklilik belirtir.
ör. bu söylediğini ispatlamalısın.
have to, giderli gereklilik belirtir.
ör. bu söylediğini ispatlamazsan şerefsizsin!
(bkz: atarlı-giderli continuous tense)
(bkz: upper intermediate)
yaran fıkralar
-
bir erkeğin dört kız arkadaşı vardı ve bir türlü hangisiyle evleneceğine karar veremiyordu. en sonunda doğru kararı verebilmek için bir test yapmaya karar verdi. her birine 1000$ verdi ve "bu parayı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz'' dedi.
birinci kız arkadaşı kendisine yeni elbiseler ve ayakkabılar aldı, kuaföre ve güzellik salonlarına gitti. genç erkeğe geri geldiğinde söyle dedi:
senin için en güzeli ben olmak istiyorum, çünkü seni seviyorum!"
ikinci kız arkadaşı ise genç erkeğin tuttuğu takımın iki kombine biletini,en sevdiği türden bir suru video cd ve bir ay yetecek bira ile geri geldi ve söyle dedi: "bunlar senin için aldığım hediyeler, eminim
seni mutlu edecektir, senin mutlu olmanla bende mutlu olacak."
uçuncu kız arkadaşı ise bu parayla iyi bir yatırım yaptı ve kısa bir sure içersinde para kendini ikiye katladı ve bu parayida çeşitli yatırım alanlarında kullandı. genç adama geri gelerek söyle dedi:"bana
verdiğin parayı birlikte yaşayacağımız mutlu bir gelecek için çoğalttım, çünkü seni seviyorum!"
dördüncü kız arkadaşı ise bu paranın bir kısmıyla bir suru kitap aldı, kalan kısmıyla ise fakirlere yemek dağıttı. genç adama geri gelerek söyle dedi: "verdiğin paranın bir kısmıyla sana layık olabilmek için bir suru kitap aldım diğer kısmıyla ise senin adına fakirlere yemek dağıttım."
genç erkek dört kız arkadaşının yaptıklarından çok etkilenmişti. karar vermek için epey bir sure düşündü ..... düşündü..... düşündü.....
ve sonunda büyük gogusli olanla evlenmeye karar verdi...
peter handke
-
2019 nobel edebiyat ödülü peter handke’nin oldu.
şimdi… handke geleneksel/edebiyat tarihsel bir perspektiften ele alındığında postmodern bir edebiyatçı sayılıyor, ancak kendisini (her ne kadar ulus edebiyatı fikrine karşı olsam ve kavramı farklı ele almak istesem de) avusturya’nın viyana modernizmi sonrası belli bir çerçeveye oturan edebiyat geleneğinden çok da farklı görmüyorum. neden? çünkü bence handke 20. yy avusturya edebiyatının pek çok yazarı gibi, karanlık atmosferi seven, metinleri okuru geren, yer yer sıkan ya da ürküten bir yazar. birebir aynı yaştaki yazarlardan ziyade ortak yazınsal geleneği kastederek handke’nin çağdaşı avusturyalılardan örnek vermek gerekirse ingeborg bachmann, elfriede jelinek (nobel ödüllü) ve hepsinden apayrı tuttuğum thomas bernhard’ı sayalım. hepsinin yapıtlarında birbirlerine çok benzeyen karanlık, boğucu bir hava vardır. hemen hepsi orta avrupa’yla ucundan kıyısından hesaplaşır ki bu, avusturya edebiyatında çok belirleyici bir özellik. balkan/sırbıstan konusu sözlükte daha önce ele alınmış zaten, ben handke'nin edebiyatçılığında kalıyorum. bu arada handke edebiyat eleştirmenleriyle de pek yıldızı barışmayan ters biri.
sanırım handke birden fazla türde metin üretmiş olduğu için araştırmacılar biraz yüzeysel bir şekilde erken dönemindeki ve sonrasındaki farklı yazınsal eğilimleri vurguluyorlar. temelde şöyle bir şey söylenebilir; handke erken döneminde içerikten çok biçime önem veriyor. yine de yazarın ilgilerinin ve yazınsal önceliklerinin değişmesini ille de bir tarz, tavır, ekol değişimi gibi görmek bana gereksiz geliyor. özellikle handke gibi çağdaş avusturyalı yazarlar sınırları belli biçimsel alanlarda kapalı kalmıyor çünkü, temel yazınsal dertleri de değişmiyor, yalnızca ifade biçimleri değişiyor. mesela handke'nin metin türleri değişiyor, fakat toplumcu bir yönü, edebiyatını toplumsal bir alan gibi gördüğü filan olmuyor hiç, her zaman "bu benim gerçeğimdir, benim kullandığım dille ifade ettiklerimdir" gibi bir tavrı var (cümleler birebir alıntı değil, aklımda kalanı yazıyorum).
türkçeye çoğunlukla 90'larda çevrilmiş olan bazı yapıtları:
solak kadın
kalecinin penaltı anındaki endişesi
kaspar
mutsuzluğa doyum
bir yazarın öğleden sonrası
hiçkimse koyu'nda bir yıl
konstans gölünden atla geçiş
bahçeli'nin rte'yi kendi silahıyla vuracak olması
-
memleketi aşk-ı memnu evine çevirdiniz amk.