ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
insan ilişkilerinden çıkarılmış en önemli ders
-
kendinize saygı duymak istiyorsanız, size yapılan hiç bir saygısızlığı affetmeyin.. insanlar her saygısızlık sonrası daha da cesaretlenir size karşı, saygı sizin kişiliğinizdir, çizgilerinizdir. çizgileri olmayan insanlar saygı görmezler.
ego hep bize kötü bir şey gibi sunuluyor, oysa ki kararında ve yönetilebilir bir ego her insan için olmalıdır.
ayrıca, dozunda kötülük her insan için gereklidir..
debe editi: çok fazla soru geldi, dozunda kötülük nasıl oluyor diye,
bir insana kızmanız gerekiyorsa kızacaksınız, ayrılmanız gerekiyorsa ayrılacaksınız, siz bunları yapmazsanız bu enerji karşı tarafa geçer ve onlar hadsiz bir şekilde bunu yapar.
zorunlu edit: bu entrynin debeye girmesi çok şaşırttı beni, çok fazla insan mesaj attı ve cevap veremedim.
size zamanı olmayanın mutlaka başka birine zamanı vardır, size saygı duymayanın başka birine saygısı vardır.
net olun ve size saygısı olmayan insanları şutlayın hayatınızdan, pollyanna olmayın.
ve unutmayın herkes her şeyi bilerek ve isteyerek yapıyor, cezasız bırakırsanız yaptığının doğru olduğunu düşünür ve tekrar tekrar yapar..
cafe ve restoranlarda fiyatların artık çıldırtması
-
hala daha gerizekalı gibi aldığınız para düşük yazanlar var. he düşük he. ulan yüksek olsa (genel itibari ile) o fiyatlar orada mi kalacak sanıyorsun. benim maaşım yüksek türkiye ortalaması üzerinde. şu an istanbul da herhangi bir yere (evet lacivert veya mikla da dahil) gidebilirim. veya kadıköy'de herhangi bir yere. fiyatlar insanları keriz yerine koyacak kadar yüksek. bunun aldığın para ile ilgisi yok.
edit: bir arkadaş düzeltti hatamı sağolsun. yani girdi fiyatları yüksek evet haklı da. ama sağolsun bu işletmeciler fiyatlar bir yukseliyorsa dört yukseltiyorlar. bu durum saçma. evet kazanamadilar vs doğru da bu biraz fazla değil mi ?
11 ekim 2022 michelin alan türk restoranları
-
michelin guide duraklarına istanbul'un da eklenmesiyle sonunda mutfağımız uluslararası statü kazandı! işte michelin yıldızlı restoranlarımız:
3 yıldıza hak kazanan: (özel bir yolculuğa değecek olağanüstü bir mutfak)
henüz yok
2 yıldıza hak kazanan:(yolunuzu değiştirmeye değecek derecede mükemmel bir yemek)
(bkz: turk fatih tutak)
1 yıldıza hak kazananlar:(kategorisinde çok iyi bir restoran)
(bkz: nicole restoran) (bkz: serkan aksoy)
(bkz: mikla) şef: (bkz: cihan çetinkaya)
(bkz: neolokal) şef: (bkz: maksut aşkar)
(bkz: araka) şef: (bkz: pınar taşdemir)
yeşil yıldıza hak kazanan:(rol model ve ilham kaynağı olan, sürdürülebilir bir gastronomi anlayışına sahip restoran)
(bkz: neolokal) şef: (bkz: maksut aşkar)
genç şef ödülü:
(bkz: mürver) (bkz: mevlüt özkaya)
michelin servis ödülü:
(bkz: sunset grill bar)
bib gourmand ödülü alan restoranlar:(makul fiyatlarla iyi yemek sunan restoranlar)
(bkz: karaköy lokantası)
(bkz: calipso fish ege mutfağı)
(bkz: pandeli)
(bkz: aheste restorant)
(bkz: cuma çukurcuma)
(bkz: sade beş denizler mutfağı)
(bkz: tershane restorant)
(bkz: giritli)
(bkz: alaf restorant)
(bkz: aman da bravo)
michelin istanbul restoran tavsiyeleri:
(bkz: mürver)
(bkz: 1924 istanbul)
(bkz: beyti)
(bkz: feriye lokantası)
(bkz: yeni lokanta)
(bkz: lokanta 1741)
(bkz: octo)
(bkz: nobu istanbul)
(bkz: matbah)
(bkz: çok çok thai)
(bkz: şans restaurant)
(bkz: rumelihisarı iskele restaurant)
(bkz: azur restaurant)
(bkz: ocak restaurant)
(bkz: deraliye)
(bkz: kıyı restorant)
(bkz: topaz restorant)
(bkz: sofyalı)
(bkz: st. regis brasserie)
(bkz: kiss the frog)
(bkz: seraf restaurant)
(bkz: atölye restaurant)
(bkz: glens)
(bkz: aila istanbul)
(bkz: inari omakase)
(bkz: balıkçı kahraman)
(bkz: eleos beyoğlu)
(bkz: park fora)
(bkz: spago)
(bkz: ulus 29)
(bkz: sunset grill bar)
(bkz: tatbak)
(bkz: kubbeli lounge)
(bkz: aqua restorant)
(bkz: banyan)
(bkz: khorasani restorant)
kaynak: https://www.oggusto.com/…elin-yildizli-restoranlari
serdar ortaç'ın tüm telif haklarını satması
-
kınanacak bir durum değil ey sözlük ahalisi..
bu kumar denen bağımlılık, belki uyuşturucudan bile daha kötü bir bağımlılık.
zenginmiş, fakirmiş ciddi anlamda fark etmiyor.
benim rahmetli pederden biliyorum. 90'lı yıllarda, oluk oluk para getiren bir kafe sahibiydi bizim peder.
şöyle söyleyeyim öyle iş yapıyordu ki, o günün parasıyla günlük 1 asgari ücret iş yapıyordu.
fakat peder beyin, 13-14 yaşından beri asla geçmeyen ve hayatına mahvedecek bir hastalığı vardı; kumar bağımlılığı
dedemden yediği dayaklar istanbul'a 4. köprü olur bu hususta. dedem de kumarbaz bir adamdı.
zaten dedem, tütün tarlalarını, koyun sürüsünü vs yemiş bitirmiş hep kumarda.
babamın da ondan kalır yanı yoktu.
askerde defalarca zar yakalatmış bu yüzden dayak yemiş, en sonunda hamamböceklerini yakalayıp yarıştırarak, kumar tutmuş bir adam. öyle hastalıklı..
bu kumarla geçen yıllar, bizim için öyle bombok bir durumdu ki. babam işlettiği kafeden günde 1 asgari ücret para kazanırken, biz evde yiyecek ekmek bulamazdık.
peder beyin içtiği biraların şişelerini satarak ekmek aldığımı bilirim.
eve gelen haciz kağıtları, bakkalın çakkalın veresiyeyi kesmesi, üstümüze başımıza konu komşunun verdiği eski kıyafetleri giymemiz gibi türlü rezillikler de cabası......
ve peder bey kumarhanelerde ( o zaman türkiye'de otellerde kumarhaneler açıktı) dünyanın parasını yerdi.
ki normal kahvehanelerde, batakhanelerde oynadığı kumarlarda kaybettiği paraları saymazsak., sadece otellerdeki makinelerde, şuanki kaba hesapla 1 ev, 1 dükkan, 1 araba, 1 yazlık yemiş bitirmiştir.
oteller kapanınca, yer altına indi bu kumar işleri.
son baskınlarda görüyoruz işte, polis gelince kümesteki tavuklar gibi kaçışanları. gülüp geçiyoruz ama cidden sorsanız baksanız hepsinin ailesi perişandır.
ceplerinde doğru düzgün para yoktur.
bizim peder beyin, işte o baskınlardaki gibi kaçak kumarhanelerde yediği para da otellerde yediğinin x2 katı....
üstelik evde çoluğu çocuğu açken, hacizlerle boğuşurken....
bu yüzden serdar ortaç'ın geldiği noktayı az çok anlayabiliyorum. maalesef tedavisi mümkün bir hastalık da değil.
babamsa 2006 yılında, tam da serdar ortaç'ın şuan olduğu yaşta, akciğer kanserinden, sefalet içinde öldü.
annemden boşanmış, etrafında hiç arkadaşı kalmamış, oturacak başını sokacak bir evi dahi olmayan, saygınlığını yitirmiş, kumar oynadığı kahvehanede yatıp kalkan evsiz birine dönüşmüştü.
o zamana kadar ömrüm hep pederin alacaklılarıyla, kendisinin psikopatlıklarıyla geçmişti.
ilk defa o öldükten sonra rahat nefes alabilmiştim.
doktorlara sorarsanız ölüm nedeni akciğer kanseriydi ama bana sorarsanız kesinlikle kumar derim.
kısacası dostlar, tedavisi imkansız bir hastalık.
o yüzden kesinlikle bulaşmayın derim.
kumar öldürür ama öncesinde süründürür.
ama öncesinde, paranızı, işinizi, çevrenizi, ailenizi, karakterinizi alır sizden...
sevgiliden ayrıldıktan sonra yapılan ilk şey
-
8.8.8.8
8.8.4.4
otomatik vitesin zeka geriliği yapması
-
ülkedeki en zeki kişilerin taksiciler ve dolmuşcular olması gerektiğini ortaya çıkartan müthiş tespit. ancak taksiciler zekalarından çok başka özellikleriyle ortak bilinçte yer alırlar.
dipsiz göl eskisinden çok daha güzel oldu
-
şurada görülebilecek olan bir karadeniz somonuna ait açıklama. adam çamur haline gelmiş lağım suyu gibi bir birikintinin önünde durmuş "eski halinden çok daha güzel oldu. eskiden çok atıl durumdaydı. allah devletimizden razı olsun." diye açıklama yapıyor hahah. karadenizi müsilaj kaplasa demek ki "oh oh çohiyi oldu allah devletümüzden razı olsun" deyip içinde yüzecek. bu halkın başına ne gelse az gerçekten ya. ben asla yeterince belamızı bulduğumuzu düşünmüyorum.
evde doğum yapan kadının facebook paylaşımı
-
bu kişiyi aşı yaptırmaya ve hastanede doğum yaptırmaya ikna etmek doğaya müdahaledir.
bırakınız yapsın. doğal seleksiyonun işleyişine karışmayın.
zayıf olan elensin.
aşılar yüzünden zayıf olanlar hayatta kalıyor. zeka özürlüler çocuk doğuruyor. bende bundan sonra aşıya karşıyım anasını satayım.
2014 yılı ekşi sözlük yazarlığı maaş zamları
-
hep 50 liralık yazdığımdan sikimde olmayan zam.
gelini evinden alırken davul zurna çaldırmak
-
pederi kaybedeli 2 gün olmuş, yan apartmandan gelin alacakları için gelmiş ahali. zurna davul hepsi hazır. bizim apartmana giren çıkan kalabalığı görünce düğün sahiplerinden birisi kapıyı çaldı. hiç tanımıyorum ben adamı. (orda yaşamıyorum) rahmetli de sadece selam sabah o kadarmış. (sonradan öğrendik).
komşu: oğlum selam, hayırdır bişey mi var? ayakkabılar, giren çıkanlar dikkatimi çekti de.
ben: abi 2 gün önce babamı kaybettik, o yüzden birazdan kuran okunacak, * eş dost geliyor.
k: ya başın sağolsun, bilmiyordum. kim ölen, adı ne?
b:........
k: hadi ya, köydeydik 2 haftadır, haberimiz yoktu. neyse, rahatsız ettim kusura bakmayın. bizim de kızı alacaklar, davul zurna vs gelmişti. söyliyim de çalmasınlar.
o sırada annem gelir.
a: aa hiç olur mu öyle şey, kız bi kere evleniyor. adet buysa iptal etmeyin. olmaz. biri ölecek, biri evlenecek, biri doğacak. biz camı kapıyı kapatırız.
komşu teşekkür etti, ayrıldı.
normalde yarım saatten fazla süren olay 5 dk da, kız babası tarafından bitirildi, tekrar kapıya gelip özür diledi ve gittiler.
bazen böyle duyarlı komşuların, insanların olması güzel geliyor insana.
aslında hep olması gereken bu ama birbirimizi o kadar umursamaz olmuşuz ki, bu güzel şeyler yaşanınca güzel geliyor insana.
insanın cenazesi mi var, hastası mı var vs soran insanlar varsa sorun olacağını sanmıyorum. benim açımdan olmadı, üstelik acı bir günde.
ama sormadan hurra diye başlayana ben de söverim.
debe edit: ankarada maddi imkanı olmayan bir kardeşimiz için akülü tekerlekli sandalye ihtiyacı vardır.
detaylar için