ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kitap okumak kemalist bir takıntıdır
-
avrupalılar okudukları kitap bitince sokağa çıkıp mustafa kemal'in askerleriyiz diye bağırıyorlarmış.
bizden çok okudukları için en kemalist
onlar bence.
debe editi: sosyal mesaj; flörtöz olmayın
yaran olaylar
-
sene 1997, mekan yurt odası.
odada tek bir bilgisayar var, pentium 100.
ram 8 ya da 16. (ben smyrna'nın uyarısıyla eklemek isterim ki megabyte!)
internet bağlantısı falan yok he, insanlar minesweeper'da rekor kasarak eğleniyorlar sırayla.
bir akşam odaya girdiğimde bir tedirginlik hissettim ama yorgunum zaten hiç takmadan çıktım ranzama. derken bilgisayarın sahibi geldi. birşeyler konuşuldu ve adam parladı!
"nasıl nasıl?????" diye kükreyince de kulak kabarttım, duyduğum ilk şey:
"ben 3 taneden fazlasını koymayalım demiştim, dinletemedim".
ne üçü beşi, ne koyulmuş derken eleman bana seslendi "gel bir el at da şunu halledelim".
olay şu ki minesweeper'dan sıkılmış ahali bir oyun bulmuş, oyun da 6 cd'lik (ulan devamını anlatamıycam utançtan). hepsini birden sığdıramayınca 4 tanesini cd sürücüsüne zorla sokuşturmuşlar. sonuç malum..
biz kasayı sökerken kendini savunan olayın saçmalığının hala farkında olmadan söyleniyordu, "üçer üçer koyalım demiştim ben, dinletemedim".
edit: bi de şöylesi var #16245044
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
babamın bi kez anlattığı, benimse her aklıma geldiğinde içimi dağlayan anıdır.
dedemi kaybetmişler, babam 6-7 yaşlarındayken. rahmetli babannem 5 erkek çocukla kalakalıyor. bi ara memlekete gidiyor, babam evde yalnız, ilkokul falan. para yok pul yok, aç kalıyor evde. ertesi gün okulda, derste öğretmeni anlıyor, bu çocuk aç. çağırıyor tenefüste, git bana tost yaptır diyor, bi tane de kendine yaptır. babam nasıl koşuyor, nasıl soluğu kantinde alıyor, hatırlamıyor bile. tıpkı 2 tostu birden nasıl yediğini hatırlamadığı gibi. yedikten sonra farkına varıyor, öğretmenin tostunu da yedik. bahçede dolanıyor, utancından geri dönemiyor. bi arkadaşıyla para yolluyor öğretmeni, git bunu halil'e ver diyor. babam bu kez 2 tostla geliyor gönül rahatlığıyla. öğretmeni dönüp, sen ye ben bişeyler atıştırdım deyip o 2 tostu da babama veriyor.
yıllar sonra babam işi gücü eline aldığında ziyaretine gidiyor öğretmenin. babam hikayeyi hatırlatıyor. ikisinin de gözleri dolup sarılıyorlar.
manisa'da normalin 140 katı radyasyon
-
çok daha korkutucu olanı şu açıklamadır:
"kasar köyü civarındaki ölçümlerin ardından görüştüğümüz köprübaşı ilçesi akp’li belediye başkanı zafer mergen, seçim sürecinde bu türden bir çalışmaya sıcak bakmadığını söyledi. mergen, ilçesinin adının böylesi bir çevre sorunu ve radyasyonla anılmasının ilçeye zarar vereceğini ileri sürdü."
zafer mergen'in söylediklerinden anlıyorum ki radyasyonun bahsi, radyasyonun kendisinden daha fazla zarar veriyor. söz konusu yerel seçimse kanser teferruattır!
yaran behzat ç. diyalogları
-
t: ankara'ya film çekmek için gelmiş turist.
h: harun.
t: bu şehre geldiğime geleceğime pişman ettiniz beni ya!
h: e gelmeseydin keşke. niye geldin ankara'ya? gitseydin istanbul'da çekseydin filmini.
t: daha da ankaraya asla gelmem ben!
h: gelme! zaten ankaranın da çok sikindeydi ha. nolur gel. sen ne filmi çekiyon oğlum?
t: taşrada hayatın monotonluğu.
h: sen ankara'ya taşra mı diyon la! taşra mı diyon sen ankara'ya? oğlum burası başkent başkent. eskiden burda deniz varmış!*
danilo zanna
-
acun ile çalışan çoğu kişinin aile düzeninin bozulması ve boşanmaları tesadüf olabilir mi?
yoga
-
yıllardır hayatıma giren en güzel şey. gönül istemez mi sen hariç mustafa tipi bir espri yapayım, ve gerçek hayatta mustafa diye bir civanı tanıyor olayım, heyhat! ama artık aklı başında biri olmaya karar verdim, ne varsa safa yatmada var, ki bu başka bir entry konusu.
bu girişten sonra kaale alan olur mu bilmem ama, özellikle yoğun stres altında ve masa başı işiniz varsa, yoga ilaç gibi gelecektir; asla geçmez sandığım sırt ve boyun ağrılarım tarih olduğu gibi, iki gün yapmazsam da resmen kaslarım kaşınıyor. ya da kaslarım mı kamaşıyor acaba. veyahut at mı oldum acaba ben? tövbe. geyik bir yana yogaya başladığımdan beri hayatımın en dingin, stresle en etkin başa çıkabildiğim dönemini yaşıyorum desem yeridir. diyeceğim o ki daha önce önerdiğim gibi internet üstünden exercise tv'ye (bkz: exercise tv/@procastinator) ya da astanga yoga linklerine (bkz: astanga yoga/@procastinator) bakmadıysanız, veyahut halihazırda bir yoga stüdyosuna gitmiyorsanız, öyleyse size niye şu üçüncü kapıyı açmayayım? açtım gitti ayol. cin ali'yle yoga keyfi diye ilkokuldan itibaren beden derslerinde yaptırılmasını istiyorum, öylesi bir böylesi:
sun salutation sequences: http://www.yogawithamey.com/…ges/sunsalutations.jpg
standing poses: http://www.yogawithamey.com/…ages/standingposes.jpg
balancing poses: http://www.yogawithamey.com/…ges/balancingposes.jpg
inverted poses: böyle poz görülmemiştir http://www.yogawithamey.com/images/inversions.jpg
backbands: http://www.yogawithamey.com/images/backbends.jpg
hip openers: http://www.yogawithamey.com/images/hipopeners.jpg
forward bends: http://www.yogawithamey.com/…mages/forwardbends.jpg
twists: http://www.yogawithamey.com/images/twists.jpg
acemi asker komutan diyalogları
-
silah dağıtımı (g3 ve kasatura) yapılmıştır. biraz saf bir çocuk olan kemal' in kasaturası çaktırmadan alınıp saklanmıştır. kasaturanın yokluğunu farkeden kemal, etrafındakilere sormuş ama cevap alamamıştır.
kemal: (haykırarak) gomtanım! kılıncımı çalmışlar!
biz: puahaha.
uzman çavuş: gülmeyin lan ibneler, kim aldı senin kılıncını?
kemal: bilmiyom gomtanım.
uzman çavuş: verin lan adamın kılıncını!
gümrük memurunun gezginlere asılması
-
sesi kıs, türkiye detaylarını gizle, konuşmayı altyazılı ver gene ve afganistan sınırı de inanırım.
selahattin demirtaş'ın davutoğlu'na verdiği ayar
-
bugün gerçekleşmiştir. tarihidir.
ahmet davutoğlu iki gün önce miting meydanında selahattin demirtaş'ı kastederek "adından utan. artık ona selahattin demeyeceğim." demişti. kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28894702.asp
bugün bir gazeteci demirtaş'a bunu hatırlatınca şu cevabı verdi:
"doğrusu ben böyle zekice bir hamle beklemiyordum seçim kampanyası döneminde. iki üç gündür uyumuyoruz. ne yapacağız diye... çünkü biz bütün seçim kampanyamızı başbakan bize selahattin diyecek diye hazırlamıştık. ne yapacağımızı bilemiyoruz yani... düşüneceğiz daha..."
kaynak: https://www.youtube.com/watch?v=xydab7ght3i