hesabın var mı? giriş yap

  • çok iyi anladığım mağduriyet.
    direnişçiler benim de bir arkadaşımın kaynının amcasının dayısına osurmuşlar.

  • bana bir anımı hatırlatmış olay. ilkokulu askeriyenin içindeki bir okulda okudum ben. asker çocuğu olmayan benim gibi öğrenciler de okula kayıt yaptırabiliyordu. neyse okulun hemen yanında bir yemekhane vardı arkadaşlarım hep lahmacun alıp yerdi ordan. bir keresinde babaannemden para istemiştim ben de lahmacun yemek istiyorum oradan diye. o da hemen bana para verip ertesi gün gider yersin diye tembihlemişti.öğle arası olur olmaz oraya koştum iki lahmacun istedim ama asker para ile değil fiş falan aldığını söyledi. ben de tam boynu bükük gidecekken oradaki bir asker bana iki lahmacun bir de ayran verdi. ulan ne sevinmiştim. güzel insanlar hep var olsunlar be!
    gerçi daha sonra bu fiş durumunu bilen ve benim askeriye disindan geldiğimi bilen arkadaslarim benim için lahmacun çalmış bu diye öğretmene şikayet etmişlerdi. o asker abi de durumu anlatmıştı. çok yaşa asker abi. bu da böyle bir anımdır.

  • var böyle bir şey. hangi diziyi açarsanız açın (izlemeniz şart değil) kesinlikle abartılı bir zenginlik mevcut. her dizide en az bir (havuzlu) villa, bir iş merkezi/holding, birkaç iş adamı/kadını, lüks otomobiller, lüks hayatlar...

    abi, biz sıdıka, mahallenin muhtarları, bizimkiler, perihan abla, çiçek taksi gibi gündelik hayatta sıkça görebileceğimiz yaşamları ele alan dizilerle büyüdük ama son yıllarda belki de 2000'lerden sonra lüks hayat sürekli bilinçaltımıza itelenir oldu. bu dizilerde yoksul bir iki karakteri o yaşamın ortasına bırakıp hikâyeyi buna göre yürütüyorlar. genelde bu tipler de tüm zengin hayat önündeki engelleri alt eder, onlardan biriyle evlenip, kendisi de o zenginliğin bir parçası olur. doğu'da töreden kaçıp istanbul'da zengin iş adamlarının kucağına düşerler, batı'da kızın biri tam da bu zenginliğin içindeki adamın oğluna vurulur, üniversitede bitirmiş biri hemen bu holdinglerde iş bulur ve ne hikmetse patrona aşık olur... apartmanda yaşayan kimse mi yok aranızda amk ya! bi' biz miyiz fakir?

    lan, sıdıka'da evin içinde bir odun sobası vardı ve sıdıka annesiyle karşılıklı çamaşırları katlarken muhabbet ederdi; odasında bir ütü masası yer alırdı; kanepelerinin üstüne serili danteller mevcuttu. şimdiki diziler halkın yaşamından bu kadar uzakken bu kadar popüler olup reyting alabilmeleri tamamen fakir halkın o yaşama özentisinden başka bir şey olmasa gerek. neredeyse orta ya da alt tabakanın yaşamını ele alan dizi mevcut değil. sırlar dünyası filan vardı gerçi.*

  • türkiye'de 3 büyük kulübün talip olduğu, fenerbahçe'nin aldığı ve önümüzdeki sezon en fazla konuşulacak oyunculardan biri.
    boklamalar ya da güzellemeler bittiyse biraz alfredo morelos'u tanıyalım.

    abimizin lakabı bufalo. lakabını hak eder derecede güçlü. bu tombiş hali yaz dönemi yattığı için değil, kendisi en formda zamanında bile fazla anne sütü içmiş, tereyağ ve mısır ekmeği ile beslenmiş köy çocukları gibi besilidir.
    acaip güçlü bir oyuncu, yalnız gücünü ara sıra kontrolsüz kullanıp gereksiz kartlar görüyor. bunun yanı sıra aşırı mücadeleci ve hırslı. top tekniği üst düzey olmadığından, kaptırdığı topların peşine düşüyor ve zaman zaman gereksiz fauller yapıp, kart görüyor.
    bu adam kapalı savunmaya da oynar, açık savunmayada.

    aidiyet duygusu üst düzey ve meydan okumayı sever. bu sebeple her celtic maçında mutlaka bir vukaatı var. yine bir kaç takımla celtic kadar olmasa bile kan davası bulunmakta.
    hakemlerle çok dalaşmaz, kartını yer yoluna devam eder, istisna maçlar hariç. aynı zamanda muhtemelen bu abinin huyu bilindiği için iskoçya'da bariz üstüne oynuyorlar kart konusunda.

    boş oyuncu diyenler azıcık ötede oynasın, kulube için efsane bir seçenek. hatta bir çok maç ilk 11 de sahada yerini alır. trabzonspor'un da listesinde olan bu oyuncu, trabzonspor'un mevcut kadrosunda gözü kapalı 11 oynardı ve rangers aidiyeti ve bağı kesinlikle bu oyuncu ile uyuşurdu.
    tek sorunu, güney amerikalılar ile trabzon şehrinin uyumu olurdu. uyum problemi yaşamazlarsa, nereden bedavaya alıyorlar böyle adamları dedirtirdi.

    ayrıca ismail kartal'ın yerinde olsam her konferans ligi maçına bu adamla başlarım. bu adam şampiyonlar ligi kalibresinde değil ama alt organizasyonların hilesini bulmuş gibi performans sergiliyor. hem dzeko dinlenmiş olur hem de bu tosuncuk orada leblebi gibi gol atar, attırır.

    türkiye'den başta trabzonspor, fenerbahçe ve beşiktaş'ın da ilgisi olduğu bir oyuncuydu. gerek bonservissiz oluşu, gerekse bizim ligimizde rahatlıkla iş yapabilecek tarzda bir oyuncu olduğundan; ülkemizde talibi çoktu. ayrıca rus takımları tarafından istenen bir oyuncu. muhtemelen rangers'ta iyi anlaştığı kent kankası ve imza parası ile fenerbahçe tercihini yaptı.

    neden tranfer yapamadı?
    geçtiğimiz sezon ranger ile sözleşme uzatmayınca ipler gerildi, eski ortamı bulamadı ve performansına yansıdı. ayrıca devre arası talipleri çıkan oyuncu tranfer olamayınca her türlü saldı. bunun yanı sıra kendisini itlik, kopukluk, serseriliğe vurunca çaptan düştü. rus takımları ile işi olmayınca soluğu türkiye'de aldı. avrupa'da bu tarz riski alacak kulüp sayısı az, alan da türkiye'nin verdiği parayı vermez.

    kısacası boş oyuncu değil ve top bir oyuncu da değil. fiyat performans karşılaştırması yaptığımızda ise ranger performansı sergilerse; fenerbahçe batshuayi'yi satıp hem bonservis kazanıp hem de oyuncu maaşından kurtularak çok güzel bir iş yaptı. fener'e maç alır, hırsı ile taraftarın gönlünü kazanır, crespo gibi belli zaman sonra iyi ki alınmış denilebilir.
    ayrıca tekrar yazıyorum bu adam konferans ligini fenerbahçe müzesine getirebilir. 2-2 ve 2-4 efsane dordmund/rangers maçlarını hatırlayanlar vardır aramızda. bahis oynadığım için bu maçları net hatırlıyorum. bu futbolcu olmasa, meksika'da torbacı olacak kardeşimiz almıştır bu maçları.
    daha sonra sakat olduğu için maçlarda yer almasa bile; rangers'ın o sene final oynamasında bu torbacı kılıklının büyük katkısı var. bu adamı 2 sene önce almaya kalksan alamazdın ya da sağlam bonservis öderdin.

  • diyelimki bir akvaryumun içerisinde 3 tane balığım var, dördüncüyü alamayacak mıyım?

    edit: "valla çok ibnesin :)))" diye iltifat eden de oldu. gün güzel gidiyor.

    edit2: evet bunun da sorumlusu kemal kılıçdaroğlu'dur.