hesabın var mı? giriş yap

  • parayla mutlu olmuyorsa paralarını alarak onu bu mutsuzluğundan kurtarabilirim dediğim açıklama.

    "fakirler malıma mülküme göz dikmesin." diye sarfedilmiş bir cümle yemeyin bunu.

    almancıların, akrabaları para istemesin diye "almanya bitti yeğenim" söylemine benziyor.

  • orijinalinin yerini tutamamış yeniden çekim filmlerdir.

    sinema tarihinde filmlerin hikayelerinin, görüntülerinin ya da çekim tekniklerinin birbirinden ilham alması kaçınılmaz bir gerçek. hatta bazı eserlerin tekrar çekilmesi de alışık olduğumuz ve sıkça rastladığımız bir durum haline geldi.
    izleyicinin takdirini toplamış ve geniş hayran kitlesine ulaşmış bazı başyapıtlar, bazen teknik aksaklıklar sebebi ile, bazen bir yönetmen denemesi olarak, bazen yapımcıların daha fazla kitleye ulaşma hevesi ile hatta bazen de sadece deneysel olarak tekrar çekilmiş ve hayran kitlesi tarafından pek de hoş karşılanmamıştır.

    1- psycho
    1960 yılında alfred hitchcock tarafından çekilmiş ve sinemada bir devrim olarak görülmüş psycho, 1998 yılında gus van sant tarafından tekrar çekilmiştir. bir çok kişi good will hunting, milk, elephant, promised land ve daha nice filmin de yönetmenliğini yapmış usta yönetmen gus van sant’ın, psycho’yu aslında bir çeşit deneme olarak çektiğine inanmıştır. zaten daha sonraları yönetmen ile yapılan röportajlarda bunun açıkça bir deneme olduğu itirafı da gelmiş ve izleyici kitlesi bir nebze de olsa rahat bir nefes almıştır.
    1998 yapımı psycho, her sahnenin orjinaline sağdık kalınarak, birebir, plan plan aynı çekilmiş hatta van sant, hitchcock’un kamera hareketlerini bile birebir kopyalamıştır.
    beklenildiği üzere, film 5 milyon dolar civarında zarar etmiş ayrıca en kötü yeniden çekim ve en kötü yönetmenlik kategorisinde altın ahududu kazanmıştır. ayrıca en kötü kadın oyuncu kategorisine de aday olmuştur.

    2- oldboy
    2003 yılında güney kore’li yönetmen park chan-wook tarafından aynı ismi taşıyan bir japon manga çizgi romanı uyarlaması olarak çekilmiş oldboy, hem orijinal ve çarpıcı senaryosu hem ustaca çekilmiş sahneleriyle, uzak doğu hatta dünya sinema tarihinde bir mihenk taşı olarak yerini almıştır. 2013 yılına geldiğimizde, do the right things, malcolm x, blackkklansman gibi filmleri ile sinemaseverlerin gönlüne taht kurmuş, hatta 2021 yılında gerçekleştirilecek 74. cannes film festivalinin jüri başkanlığı görevini de üstlenmiş ünlü yönetmen spike lee tarafından tekrar çekilmiştir.
    spike lee, oldboy’u bir yeniden çekim değil, ‘yeniden yorumlama’ olarak nitelendirmiş ve filmin karakterler davranışları, sahne teknikleri hatta finalinde bile orijinaline sağdık kalmamıştır.
    orijinal oldboy ile 2004 yılında grand prix kazanan yöneten park chan-wook, filmin haklarını satarken orijinaline sağdık kalınmasını talep etmiştir. daha sonraları, bu ricaya uygun davranmayan yapımcılara tepkisini, yeni oldboy’u izlemediği ve izlemeyi düşünmediğini söyleyerek göstermiştir.
    25 milyon dolar civarında zarar ederek gişede çakılan film, izleyiciden çektiği tepkinin yanı sıra, posterindeki görsel çalışmanın çalıntı olması, çizgi roman yayıncısından izin istenmeden yapıma başlanması gibi başka skandallarla da gündeme gelmiştir.

    3- funny games
    1997 yılında avusturya’lı usta yönetmen michael haneke tarafından çekilen funny games, replikleri, altyapısı, metaforları ve eşi benzeri olmayan hikayesi ile dönemine ustaca atılmış bir imza olmuştur. sinema severler tarafından türünün en iyisi olarak nitelendirilen funny games bütün dünyada en geniş hayran kitlesine sahip filmlerden biri olmuştur.
    1997 yılında filmi avusturya’lı oyuncular ile avusturya’da almanca olarak çeken haneke, yeniden çekimi tekrar kendisi yönetmiş ve bunu bazı ön koşullar karşılığında kabul etmiştir. yeni çekilen funny games’in, tıpkı van sant’ın psycho’sunda yaptığı gibi, sahne sahne plan plan birebir eskinin replikası olmasını, fakat bu defa amerikalı oyuncular ile amerika’da ve ingilizce olarak çekilmesini istemiştir.
    2007 yılında, orijinal filminin yayınlanmasından tam 10 yıl sonra, yeni funny games haneke’nin yeniden yönetmenliğinde, farklı oyuncular tekrar izleyici karışına çıkmıştır.
    bu film ile 7 milyon dolar civarında bir zarar ile gişede büyük bir darbe yiyen usta yönetmen sadece finansal konular değil sanatsal anlamda da ağır eleştirilere maruz kalmış öyle ki, bu filmden 2 yıl sonra çektiği white ribbon ile cannes’te palme d’or kazanmıştır.

    4- the upside / ıntouchables
    2011 yılında fransız yönetmen éric toledano tarafından yönetilen, gerçek bir hayat hikayesinden uyarlama ıntouchables, gerçekçi, dokunaklı ve eğlenceli hikayesi ve mükemmel oyunculukları ile sinema severler tarafından çok sevilmiş ve bir çok listede boy göstermiştir. 9 milyon dolarlık bütçe ile çekilen ve neredeyse 500 milyon dolar brüt hasılat yapan film, yayınlanmasından sadece 9 hafta sonra, gişede en başarılı ikinci fransız filmi olmayı da başarmıştır.
    2017 yılına geldiğimizde, filmin yayın haklarını satın alan aralarında amazon studios gibi ortaklarında bulunduğu yapımcılar, filmin yönetmenlik koltuğuna, limitless, divergent ve the ıllusionist gibi filmlerin de yönetmenliğini yapmış neil burger’i oturtmuş, ismini de the upside olarak belirlemiştir.
    kadrosunda, kevin hart, bryan cranston ve nicole kidman gibi yıldızları barındıran the upside, sinema severler tarafından çok fazla olumlu yorumlarla karşılanmamıştır. karakterlerin derinliği, mizah unsurları ve oyunculukları ile devamlı orijinal filmi ile kıyaslanmak zorunda kalan the upside, gişede zarara uğramamış ve hatta bazı eleştirmenler tarafından olumlu dahi karşılanmıştır.

    5- papillon
    1973 yılında, efsanevi senarist dalton trumbo’nun henri charrière’nin aynı isimli kitabının senaryolaştırması, usta yönetmen franklin schaffner’in rejisinin üstüne denkleme katılan steve mcqueen ve dustin hoffman’ın kusursuz performansları ile izleyiciye iki buçuk saatlik nefes kesen bir deneyim yaşatan papillon, sinefillerin gözünde altın tahtına oturmuştur.
    2017 yılına geldiğimizde, danimarka’lı yönetmen michael noer tarafından yeniden çekilmiş ve kadrosunda charlie hunnam, rami malek gibi yıldızlar yerini almıştır.
    fakat, film çıktığı andan itibaren izleyiciler ve eleştirmenler tarafından fazlaca eleştiriye maruz kalmış ve yapımcısını 5 milyon dolar civarında bir zarara sokmuştur.

    6- ben-hur
    1959 yılında, yönetmen koltuğunda william wyler’ın oturduğu ben- hur, kültürel, tarihi ve estetik olarak sinema tarihinde ilklerden biri olarak sinema severlerin gönlünde yer etmiştir. bir çok kişi tarafından döneminin en iyisini olarak işaret edilen ben-hur, teknik şartlarıyla izleyicisini büyülemiş ve 11 akademi ödülü ile karşılığını bulmuştur. gişede bütçesinin beş katını kazanmış ben-hur, bugün hala bir çok sinema listesinde yerini almaktadır.
    2016 yılında, kazak yönetmen timur bekmambetov, tarafından tekrar çekilen ben-hur, aradan geçen onca yıldan sonra hala orijinalini unutmamış sinema izleyicisi sayesinde eleştiri oklarını üzerine çekti. ülkemizde de o dönem, oyuncu kadrosunda haluk bilginer de bulunduğu için, epey adı duyulmuş olan ben-hur gişede 5 milyon dolara yakın zarar edip, batmıştır.

    7- solaris
    1972 yılında, andrey tarkovski’nin yönetmenliğini yaptığı, stanislaw lem’in aynı adlı romanının uyarlaması solaris, bilim kurgu türüne attığı farklı bakış, çekim teknikleri, şairane replikleri ve eşsiz atmosferi ile aradan yıllar geçse dahi sinema listelerinde üst sıralarda yerini almış, bir eşik olarak tanımlanmış, üzerine makaleler, kitaplar yazılmış bir filmdir. cannes film festivali’nde jüri özel ödülü ile başarısını ispat eden film, şu an hala dünyanın dört bir yanından, bir çok izleyicinin favori filmidir.
    2002 yılında, james cameron prodüktörlüğünde ve ocean’s, traffic, che gibi filmlerden tanıdığımız amerikan bağımsız sinemasının önde gelen isimlerinden steven soderbergh’in yönetmenliğinde yeniden çekimi başlayan solaris, izleyiciler tarafından hemen orijinali ile karşı karşıya getirilmiş ve kıyaslanmıştır.
    yönetmen soderbergh yaptığı açıklamalarda, kendi çektiği solaris’in tarkovski’nin filminin yeniden çekimi değil, stanislaw lem’in kitabının kendine has bir uyarlaması olduğunu belirtmiştir. fakat izleyiciler tarafında yer bulmayan bu açıklama yeni solaris üzerine gelen eleştirilerin şiddetinde bir azalma yaratmamıştır. ne var ki, 2010 yılında, time dergisi, "top 10 hollywood uyarlaması” listesine soderbergh’in solaris’ini de almıştır.
    kitabın yazarı stanislaw lem, 1972 yılında çekilen tarkovski’nin solaris’ine gösterdiği tepkinin aynısını bu filme de göstermiş ve beğenmediğini açıkça söylemiştir.
    gişede15 milyon dolar civarı bir felaket ile zarar eden yeni solaris, bugün hala sinema izleyicisi için bir dilemmadır.

    8- suspiria
    1977 yılında, italya korku sinemasının önemli yönetmeni dario argento tarafından yönetilmiş ve döneme etkisini bırakmış suspiria, yönetmenin le tre madri adını verdiği üçlemenin ilk filmidir. suspiria, özellikle şiddet sahneleri ve çarpıcı ölüm sahneleri ile izleyiciyi büyük bi şoka sokarak 70’li yılların sinemasına göre çok cesur bulunmuştur. film argento'yu tüm dünyadaki önde gelen korku filmi yönetmenlerinden biri haline getirmiştir. daha sonra çektiği pek çok film hayranları tarafından büyük ilgiyle karşılansa da, suspiria genelde yönetmenin başyapıtı olarak değelendirilmiş ve izleyici tarafından yıllar sonra bile takdirle karşılanmıştır.
    2018 yılında a bigger splash ve özellikle call me by your name filmi ile sıkça adını duyduğumuz italyan yönetmen luca guadagnino, vatandaşı argento’nun suspiria’sını onun senaryosunu ve karakterlerini kullanarak, kadrosuna tilda swinton, dokota johnson, chole grace moretz gibi bazı yıldızları da katarak ingilizce olarak tekrar çekmiştir.
    fakat guadagnino’un yeniden çekilen filminin orijinal suspiria hikayesinden fazlaca ayrılması, ayrıca kullanılan renkleri ve oyunculukları orjinaline göre farklı yorumlaması sinema severler tarafından çok da sıcak karşılanmamıştır. guadagnino bu duruma sebep olarak, izleyicinin kendi filmi ile 1977 yapımı suspiria’yı kıyaslamasına engel olmak için böyle bir yol izlediğini söylemiştir. eleştirmenler tarafından her ne kadar beğeneni olsa da beğenmeyenlerin çoğunlukta olduğu filmi savunmak için guadagnino, bu filmin en kişisel projesi olduğunu da söylemiştir. ne var ki, gişede 12 milyon dolar civarında bir zarar uğrayan film rüştünü ispat edememiş ve hala eski suspiria ile kıyaslanmak öteye geçememiştir.

  • pazar günü başlayacak olan katar dünya kupası muhtemelen son 50 yılın en kötü dünya kupası olacak. kimsenin istemediği, hem iklim hem ülke koşullarının böyle devasa bir organizasyona uygun olmadığı herkesçe bilinirken neden dünya kupası katar'a verildi?

    2009 yılında düzenlenen fifa kongresinde dünya kupası'nın hem 2018 hem 2022 ev sahipleri belirleniyor. 2018 dünya kupası'nda en iyi teklif ingiltere'ye aitken 2022 dünya kupası'nda amerika birleşik devletleri çok öndeydi. ancak sonuç olarak 2018 dünya kupası rusya'ya, 2022 dünya kupası katar'a gidiyor. insan hakları konusunda sicili zayıf bu iki ülkede futbol için altyapılar da oldukça kötü durumda. bu nedenle bu kararlar da şaibeli. ek olarak haziran- temmuz aylarında düzenlenen organizasyon için katar'ın iklimi de uygun değil.

    fifa otelinde yetkililere özel paketler teslim edildiği konuşulurken bu ülkeler kendilerine oy veren ülkeler ile jeopolitik anlaşmalar yapmaya başlıyor. katar'ın ihale komitesinde yer alan phaedra al-majid muhbir olarak ortaya çıkıyor ve katar'ın afrika'dan gelen federasyon yetkililerine oyları karşılığında para teklif ettiğini iddia ediyor.

    ilerleyen günlerde katar tahtının varisi olan şeyh tamim bin hamad al thani'nin sahibi olduğu bir konsorsiyum paris st germain'i satın alıyor. katar hükümeti fransa'dan birkaç airbus satın alıyor ve şüpheler daha da artıyor. michel platini'nin oyunu sattığını konuşulmaya başlanıyor. tayland- katar arasında da oldukça ucuza doğal gaz anlaşması yapılıyor. tayland'lı üyenin de oyunun satın alındığı gündeme geliyor.

    katar bu iddiaları inatla reddetse de son günlerde çıkmış fifa uncovered belgeselinde durum az çok anlaşılıyor.

    (bkz: fifa uncovered)

    rezillikler burada da bitmiyor. dünya kupasına hazırlanmak için bir ülke aniden şantiye alanına dönüştürülüyor ve her yerde hızla inşaatlar başlıyor. bu inşaatlarda da pek çok göçmen işçi çalışıyor ve emniyetsiz çalışma koşullarından dolayı binlerce işçi hayatını kaybediyor. aşağıda 2021 yılına kadar olan işçi ölümlerinin dağılımının grafiği var:

    görsel

    resmi istatistiklere göre, 2010 ile 2019 yılları arasında ülkede katarlı olmayan 15.021 kişi ölüyor. bu her yaştan ve her meslekten insanı kapsadığı için çalışma koşullarıyla ölen göçmen sayısını bildirmiyor ancak zaten resmi sayıların güvenilirliği de çok şüpheli. katar'a göre sadece üç işçi işle ilgili nedenler yüzünden öldü. aşırı sıcaklar ve diğer inşaatlar yüzünden kaynaklanan ölümler buna dahil edilmiyor. ek olarak vardiya saatleri dışında barındıkları yerlerde ölen binlerce göçmen işçi de hesaba katılmıyor. guardian'a göre 6500 işçi bu nedenlerden dolayı ölüyor.

    katarlı doktorlar ölümlerin yaklaşık %70'ini akut kalp-solunum bozukluklarına bağlı "doğal ölümlere" bağlıyor. ancak kalp ve solunum yetmezlikleri ölüm nedeni değil sonuçları. kalbin durmasının altında yatan neden kalp krizi veya başka bir düzensizlik olabilirken solunum yetmezliğine neden olan alerjik reaksiyonlar veya zehirlenmeler olabilir. wdr tarafından yayımlanan belgesel world cup of shame'de bu konuya daha detaylı yer veriliyor.

    (bkz: world cup of shame)

    sonuç olarak katar, bu organizasyona ev sahipliği yapma hakkını verdiği rüşvetler ve yaptığı anlaşmalar ile elde etti. normalde haziran-temmuz'da düzenlenen bu organizasyon uygun olmadığı için kasım-aralık aylarında düzenleniyor. stat çevresinde alkol satışı olsa da halka açık yerlerde alkol yasağı devam ediyor. bütün bunların yapılabilmesi için pek çok işçi hayatını kaybediyor. izleyeceğimiz en tatsız dünya kupasının özeti bu.

    edit: şüpheli bilgileri çıkardım.

  • ilginç

    20 yıldır türkiyede değişen bir bok yok. pardon benzin 50 kuruştan 5 tlye çıktı. bir de baya bi fakirleştik.

    o değil de asıl ilginç olan eskiden politikacıları rahatça eleştirilebiliyordu lan. tansu çiller başbakanken falan hayatının dalgası geçilirdi. mesut yılmazla da öyle.

    şimdiler de kuzey koreye döndü iş ortalık iyice. seveceksin. mecbursun. sevmezsen hapis.

    şu skeç bugün starda yayınlansa tarihin en büyük medya operasyonu yapılırdı herhalde. 5000 kişi tutuklanırdı.