ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
saçına aylık 5 bin tl harcayan gelin adayı
coldplay
-
up&up klibini coen kardeşler film diye çekse oscar'ın favorisi ilan edilirlerdi, öyle de muhteşem bir sanat eseri olmuş işte.
richard dawkins'in down sendromlular ölsün demesi
-
adamın attığı tweet burada:
https://twitter.com/…kins/status/502106262088466432
haberin içeriğinde tweetler gerçek çevirisiyle verilmiş.
"bir kullanıcının, “dürüst olmak gerekirse, down sendromlu bir bebeğe hamile kalırsam ne yapardım bilmiyorum. gerçekten ahlaki bir ikilem” şeklindeki ifadelerine “kürtaj yaptırıp yeniden denersin. seçeneğin varsa, onu dünyaya getirmek ahlaksızlık olur” diyerek yanıt verdi."
dawkins'in görüşü size yanlış gelebilir ancak, "down sendromlular ölsün" demek ile "down sendromlu olacağı bilinen birini hayata getirmek yanlış olur" demek arasında dağlar kadar fark olduğu da bir gerçek. yalan yanlış başlık atmanın/açmanın insanları provoke etmek dışında bir anlamı yok.
edit: habertürk haberin başlığını "ingiliz profesörden tartışma yaratacak öneri!" olarak değiştirmiş. dün "down sendromlular ölsün!" yazıyordu.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
' keske her gun cuma olsa diye durum paylasan gerizekali arkadaslarim. her gun cuma olsa haftasonu tatili nasil olucak lan '
istiklal marşı'nın arapçaya çevrilmesi
-
boşuna uğraşmayın, "lar da yüzen"i nasıl çevireceksiniz!?
m.ö. 1750 bakır teslimatı rezaleti
ayrılık
-
en zor kisimlarindan biri, tum yaptigin yatirimlarin bir anda yok olmasi. (yatirim derken paradan puldan bahsettigimi dusunenler hemen terk etsinler bu entryi rica edicem).
senelerce bikmadan kendini anlatirsin, yuregini acarsin. seni en cok uzmus, en mutlu etmis, en icine dokunmus olaylari havadan sudan muhabbetlerin icinde anlatirsin. aileni, arkadaslarini, kulturunu, gecmisini, kafanin icindekileri.. her seyini dokersin ortaya zamanla. anadilde kelimeler ogretirsin, sevdigin filmleri izletirsin, ulkeni ve tarihini anlatirsin. sende iz birakan kitaplardan bahsedersin, en sevdigin sehirlere, en guzel koselere goturursun. bir de bunun karsiligi vardir elbette, sevdigi her seyde ondan izler arasin. dilini ogrenmeye calisirsin, acilarini anlamaya ugrasirsin. yapacagi sakayi soylemeden bilirsin artik, goz goze gelip gulersin.
iliski kac senelikse, o yasta bir cocugun vardir sanki. kucukken daha cok ilgi ve sabir gerektiren, buyudukce bagimsizlasip olgunlasan, laftan anlayan... kendine ait alani, oyuncaklari, fotograflari, anilari, dersleri ve notlari olan.
her sey bittigi an, hayali cocugunu yitirirsin. (gercek hayatta evladini kaybeden insanlar aci bir gulumsemeyle okuyordur bu satirlari. asla bir karsilastirma yapmak mumkun degil elbette ama tesbihte hata olmaz...) onca senedir ustune titredigin, emek verdigin olgu bir anda yok olunca geride buyuk bir bosluk kalir. esyalarina dokunursun, anilarini dusunursun, fotograflarina bakarsin. sevgiliden cok, iliskini ozlersin. cunku iliski, sadece sevgili degildir, iki kisinin harmanlanmasiyla ortaya cikar. kendinin "o" halini ozlersin.
kocanız evde yoksa girmeyeyim diyen erkek komşu
-
nerede yaşadığının farkında olan komşudur malum elini sallasan magandaya çarpıyor günümüzde kendince beladan uzak duruyordur
jeyan mahfi
-
unutulmaz bir ses. oynadigi yapimlar - (14 film)
sahra 2004
yadigar 2004
ekmek teknesi 2002
tatlı hayat 2001
dadi 2000
gurbetciler 1996
sehnaz tango 1996
bozkurt obasi 1954
beklenen sarki 1953
ucuruma dogru 1949
efsuncu baba 1949
gençlik gunahi 1947
seven ne yapmaz 1947
allahın cenneti 1939
turkan soray seslendirmesi:
kuskun cicek 1979
acele koca aranıyor 1975
senlik var / bal kiz 1974
yuregimde yare var 1974
dert bende 1973
mahpus 1973
sultan gelin 1973
yalanci / cok yalnizim 1973
cile 1972
sisli hatiralar 1972
vukuat var 1972
zulum 1972
bir genç kizin romanı 1971
bir kadin kayboldu 1971
gelin cicegi 1971
melek mi seytan mi? / asrin kadini 1971
sevmek ve ölmek zamani 1971
yedi kocali hurmuz 1971
mavi esarp 1971
aglayan melek 1970
arim balim petegim 1970
birleşen yollar 1970
bülbül yuvası 1970
fosforlu cevriye 1969
gunah bende mi ? 1969
kolen olayim 1969
sana donmeyeceğim 1969
seninle olmek istiyorum 1969
hapishane gelini 1968
vesikalı yarim 1968
altin küpeler 1966
el kizi 1966
kenarin dilberi 1966
meleklerin intikamı 1966
meyhanenin gülü 1966
elveda sevgilim 1965
garip bir izdivac 1965
seven kadin unutmaz 1965
ekmekçi kadın 1965
gençlik rüzgarı 1964
kader kapıyı caldı 1964
kızgın delikanli 1964
calınan ask 1963
badem şekeri 1963
beni osman öldürdü 1963
bütün sucumuz sevmek 1963
iki kocalı kadın 1963
ask yarışı 1962
dikmen yıldızı 1962
sevimli haydut 1961
utanmaz adam 1961
siyah melek (zincirler kırılırken) 1961
köyde bir kiz sevdim 1960
bagaja yatırılan bebeğin feci sonu
-
hiç inandırıcı olmayan kaza.
ulan kapı açılıp düştüyse 2 km sonra farkına varmazsın, hemen anlarsın, yani geri zekalı olsan anlarsın.
araç renault kangoo model sanki. çocugun ordan düşmedi için kapının komple açılması lazım. ses çıkar, rüzgar gelir "aaaa kapı açıkmış" dersin, 2 km gitmezsin.
bir gecede 270 liraya fırlayan el dezenfektanı
-
zor zamanda kenetlenen türk milleti bizi yine hiç şaşırtmadın.
sporda psikoloji önemli midir sorunsalı
-
yazı, satranç sporu baz alınarak hazırlanmış olsa da bilgiler birçok spor dalı için geçerli olacaktır..
rakipten korkmak, başarısızlığa odaklanmak, tur öncesi huzursuz hissetmek…
birçok sporcu, önemli turnuvalar ya da turlar öncesinde yüksek kaygıya kapılmaktadır. kaygı düzeyi farklı parametrelere bağlı olsa da genel olarak dört faktör (4u) etkilidir:
bir şeyin öngörülemez olması (unpredictable)
bir şeyin kontrol edilemez olması (uncontrollable)
bir şeyin tanıdık olmaması (unfamiliar)
bir şeyin kesin olmaması (uncertain)
satranç oyuncularının harcadığı enerjiyi ölçme amacıyla yapılan araştırmalar göstermiştir ki; sporcuların stres seviyesinin en yüksek olduğu kısım oyun ortasıdır. çünkü oyun ortası konumları açılış ve oyunsonu bölümlerine göre ‘’tanıdık olmayan’’ ‘’öngörülemeyen’’ ‘’kesin olmayan’’ ve ‘’kontrol edilemeyen’’ karışık pozisyonlardır.
görsel
yüksek kaygı nasıl azaltılabilir?
rakiplerine nazaran kaygı seviyesi düşük olan profesyonel sporcuları incelediğimizde ortak özelliklerinin yüksek özgüven olduğunu görmekteyiz.
23 defa grand slam’i kazanan serena williams‘ın ‘‘rakiplerimin güçlü tarafı neresiyse (backhand, forehand) ona yönelik oynarım ki en güçlü silahıyla dahi beni yenemeyeceğini anlasın”
ya da
tüm zamanların en iyi satranç oyuncularından biri olarak kabul edilen bobby fischer‘in ”satranç dahisi olarak adlandırılmaya itiraz ediyorum. çünkü kendimi bir şekilde satranç oynamış olan genel bir dahi olarak görüyorum.” , ”dünyanın en iyi kadın satranç oyuncusunu getirin bir at eksik oynarım” açıklamalarını örnek olarak gösterebiliriz.
bu yüksek özgüvenlerinin altında yatan temel faktörün olağanüstü bir çalışma temposu içerdiğini unutmamak gerekir: williams, yükseltilmiş kort, basınç ayarları değiştirilmiş toplar ve ırkçı tezahüratlar eşliğinde antrenmanlar yaparken fischer yemek yerken dahi satranç çalışıyor, bir başka dünya satranç şampiyonu botvinnik ise yüksek müzik eşliğinde yüzüne sigara dumanı üfleterek (1950’li yıllarda maç esnasında sigara içmek yasak değildi) pozisyonlara odaklanıyordu.
görsel
bilgi seviyesiyle birlikte paralel olarak artan özgüven, kaygı seviyesini azaltsa da tek başına yeterli değildir. efsanevi tenisçi nadal ”dünya sıralamasında ilk 500’de olan sporcuların antrenmanlarını izleyin.hiç kimsenin birbirinden bir farkı yok ama maç esnasında izleyin.herkesin birbirinden çok büyük bir farkı var.büyük sporcuların kim olduğunu orada anlarsınız.” diyerek mental hazırlığın önemini vurgulamıştır.
birçok defa yükselmesine rağmen final maçlarında nadal ve federer’e kaybeden djokovic turnuvaları kazanmaya başladığında neyi farklı yaptığı sorulmuştur. ”fiziksel olarak yaptığım bütün antrenmanlar aynıydı.sadece mental olarak kendimi geliştirdim” açıklamasıyla s. williams’ın ‘‘tenis’in %70’i mentaldir” açıklaması nadal’ı destekler niteliktedir.
turnuva esnasında korkuyla nasıl başedilebilir?
korku, geçmişten bu yana insan doğasında yer alan en temel özelliklerimizden birisidir. sihirli değnek ile bir anda silinemez. örneğin, daha önce hiç kavga ortamında bulunmamış ”a” bireyi, böyle bir ortamda kalması durumunda yüksek seviyede adrenalin-noradrenalin salgılayarak korkup, eller titrer şekilde donakalabilir. sürekli kavga ortamlarında büyümüş ”b” bireyi ise aynı durumda daha rahat davranacaktır. artık beyin adaptasyon sağlamıştır.
satranç özelinde düşünürsek; belirtilen mantık dahilinde turnuva esnasından ziyade turnuva öncesi çalışmalara dayandırmak gerekir. küçük sporcular, büyük sporcularla oynamaktan korkuyorsa daha fazla büyüklerle oynamalıdır. ilk kez oynadığında, çekinip kendi gücünün altında performans gösterse de belli sayıda oyun oynayarak tecrübe kazandıktan sonra beyin süreci normalleştirecektir.
turnuva esnasında stresle nasıl başedilebilir?
yakın güçteki oyuncular arasında büyük farklar yaratan en önemli kavramlardan birisi strestir. üzerindeki beklentilerin farkında olan sporcu tur esnasında ”ya kaybedersem?” korkusuna kapılabilir. kayıp sonrasında, çok istediği turnuva ödülünün ulaşılamaz olması, ailesinin vereceği tepki gibi farklı unsurlar sporcunun stres seviyesini yükseltir.
bu tip durumlarda aşağıdaki tekniklerin uygulanmasını öneririz:
imgeleme tekniği
sporcu; maçta duygu kontrolü yaparak harika oynadığını, tüm turları kazanarak kupayı kaldırdığını annesinin gurur dolu gözlerle onu izlediği gibi güzel şeyleri zihninde turdan önce canlandırır.
içsel konuşma
bilinçaltı; gerçek ile hayal arasındaki farkı ayırt edemez. ”ben dünyanın en iyi satranç oyuncusuyum” denildiğinde dahi bilinçaltı bunu doğru olarak kabul eder ve bu doğrultuda çalışır. haliyle tur öncesi; ayna karşısına geçerek ”çok iyi satranç oyuncusuyum. sonuna kadar mücadele edeceğim. yenebilirim. başarabilirim” tarzı cümleler olumluya odaklanarak sporcu motivasyonunu arttırır.
nefes teknikleri
stresli ve gergin anlarda nefes teknikleri kasları gevşeterek vücudu rahatlatır. sporcu; tur öncesinde wayne cook ya da otojenik gevşeme egzersizlerini uygulayabilir.
son tavsiyeler
motivasyon, teknik anlamda kendini geliştirmiş sporcunun var olan potansiyelini tahtaya yansıtabilmesi amacıyla kullanıldığında etkilidir.
doğru eğitmenler eşliğinde istikrarlı bir şekilde çalıştıktan sonra turnuvaya katılan sporcu, rakiplerini ne kaf dağında görmeli ne de çok küçümsemelidir. rubinstein‘ın yarın kimle oynuyorsunuz sorusuna ”siyahlara karşı oynuyorum” cevabı benimsenmelidir. (rakipten bağımsız elinden geleni yaparak kendi oyununu oynayacağını vurgulamak istemiştir)
olası yenilgiler başarısızlık olarak değil, sporcuyu geliştirecek bir adım olarak görülmelidir. (sometimes you win, sometimes you learn)
oyun esnasında geçmişte yaşanılan değiştirilmesi mümkün olmayan hatalar ya da gelecekte kontrol edilemeyecek durumlara kafa yormak yerine sadece var olan pozisyona odaklanmalı, geride kalan her şey masa dışında bırakılmalıdır. düşünceler; duyguları, duygular ise davranışları etkiler.
henüz ülkemizde spor psikolojisinin önemi yeteri kadar anlaşılmamış olsa da (sadece bayern münih takımında 60’dan fazla spor psikoloğu bulunurken, tsf dünya yaş grupları turnuva kafilesinde 1 psikolog dahi görevlendirmemiştir.) tüm takipçilerimize, satrançta mental hazırlığın normal hazırlık kadar önemli olduğunu hatırlatıyor satranç kariyerlerinde canı gönülden başarılar dileyerek yazımızı riga sihirbazı mikhail tal‘ın güzel tespitiyle sonlandırıyoruz:
görsel
kaynakça