hesabın var mı? giriş yap

  • öğretmen: ...işte arkadaşlar, talas savaşı sonucunda matbaa müslümanların eline geçmiş, bu savaşla birlikte matbaa ilk defa çin'in dışına çıkmıştır.
    öğrenci: hocam bu çinliler salaklarmıymış da savaş alanına matbaa ile gelmişler.
    öğretmen: çık dışarı, çııık...

  • la madem öyle, allah ne diye müjdelenmiş olan şehri ehillerinden alıp da bu adamlara verdi demezler mi adama? allah hangi sebeple bu şehri ehillerinden almış?

  • -follow uplarımız ne durumda. hala feedback alamıyorsak biraz daha push edelim. deadline yaklaşıyor. schedule'un çok gerisinde kaldık. updateler ile ilgili bi meeting set edip finalize edelim artık.

  • galatasaray'da oynadığı ve gönderilmek istediği son sezonda hayatının en önemli ve doğru kararını vererek şu an bulunduğu konuma ulaşmış adam.

    evet kolayı seçebilirdi herkes gibi. kendisini trabzonspor istiyordu mesela. bilen bilir tugay aslen trabzonludur. gidip trabzonspor'da oynayabilirdi 1-2 sene. sonrasında adı bilinmeyen bir anadolu takımında emekliliğini verebilir, birbirinden şahane futbol tartışma programlarında birilerine ağız dolusu hakaret edebilirdi. "galatasaray vefalı değil, vefa bir semt ismi olarak kaldı" kalıbını kullanan ilk oyuncu olarak tarihe geçebilirdi yerel futbol tarihimizde. ama o öyle yapmadı. çalışmaya ve öğrenmeye karar verdi. gitti kendini futbolun gerçekten oynandığı topraklara attı. iskoçya'nın en büyük iki takımından biri olan rangers'da oynadı. orada bir şeyler öğrendi ve gerçekten sevildi. işte burada hata ben başta olmak üzere tüm galatasaray taraftarında. biz sevemedik tugay'ı onların sevdiği kadar. bu sevgiyi görünce birden gençleşti zaten. buradayken gitmeyen ayaklar orada tutulamaz oldu. ve premier lig. zamanı karıştırıyor olabilirim ama yanlış hatırlamıyorsam en az 8 sezondur bu ligde oynuyor tugay. hem de bu ligin kurucu kadrosunda olan bir takımda. bu takımın kaptanlığını bile yaptı. dikkatinizi çekerim. türkiye'de gönderilmek için yer aranan bir adamdan bahsediyoruz burada. gidiyor ve bir premier lig takımının kaptanlığını yapıyor. ayrıca ölesiye seviliyor. millet oyundan çıktığında ayakta alkışlıyor, kendisinden maestro diye bahsediyor. hatta yabancı kaynaklı bir haber sitesinin yorumlarında bir blackburn taraftarı "hayatımda ilk kez pazar günü ağlayacağım galiba, gitme tugay" yazıyor.

    ben de kendisine diyorum ki gelme tugay. kal orada ve o takımın menajeri ol. o adamlar enteresandır, daha doğrusu sadece futbolu severler. boro küme düştü ve hala gareth southgate var takımın başında. orada kal ve daha da gururlandır kendini. ha biz de gururlanırız ama emin ol duyduğumuz utanç bastırıyor gururu.

    yolun açık olsun.

  • hala pelikan diyenler var. seçim gecesinden beri olanlar recep tayyip erdoğan'ın dahli ile yapılmaktadır. bırakın pelikan melikan

  • hafif gövdeli, orta gövdeli ve yüksek (tam) gövdeli olarak ayrılan gövde, şarabın önemli bir karakteristiğidir ve, aslında tat veya asidite gibi kolay fark edilemeyecek bir öğedir. fakat, bir şarabın gövdesinin belirlenmesi, onun hangi yemeklere eşlik edebileceğine karar vermede yardımcı olabilir.

    şaraplar aslında farklı farklı fiziksel ağırlıklara sahip değillerdir, yani birbirlerinden kalın ya da ince değillerdir, bu nedenle gövde olarak tasvir edilen "dolgunluk" subjektif bir izlenime yakındır. çünkü, şarabın ağızda bırakmış olduğu dolgunluk, onun tadı, hacimi ya da vizkozitesi/kıvamlılığı tarafından ortaya çıkarılmasından ziyade, daha çok alkol içeriği, ekstreler, gliserol, ve asidite parametreleri ile ilgilidir. gövde, kalite belirlemekten ziyade, şarabın "ağırlığını" tanımlamak, bıraktığı dokuyu, bir şarabın nasıl hissettirdiğini anlamak ile ilgilidir damakta.

    hafif gövdeli şaraplar genellikle daha ince ve suyumsu bir yapıdadırlar, yüksek gövdeli şaraplar ise aksine daha kalın, ağır ve sütümsü bir kıvamda tarif edilirler. orta gövdeli şaraplar da ikisinin arasında bir yere sahiptir. genellikle şu şekilde bir benzetme ile karşılaşılabilir,

    hafif gövdeli - su
    orta gövdeli- süt
    yüksek gövdeli - krema

    şarabın gövdesi bir takım objektif faktörlere -tanen, asidite, alkol- bağımlıdır. bu nedenle, gövdeleri ayrıştırmayı öğrenmenin en iyi yolu belirli şarapları, belirli türleri tadarak, hissettirdiklerini kıyaslama yoludur. yine de,

    hafif gövdeli olarak:

    - pinot grigio
    - pinot gris
    - pinot noir

    orta gövdeli olarak:

    - chianti
    - merlot
    - sauvignon blanc

    yüksek gövdeli olarak:

    - cabernet sauvignon
    - shiraz
    - zinfandel

    şarapları sayılabilir.

  • günün en sevmediğim saati.. halbuki 3 sayısını çok severim.. ama iş sabahın 3'ü ise, işler değişir o zaman, devrelerim yanar.. yalnızsam şayet ve de farkına varmışsam ki saat 03 00, işte o anda sanki dünyanın en gergin insanı ben olurum.. sebeplerim var elbet..

    * 17 ağustos 1999 - 03.02
    bir deprem.. babamla el eleydik o anda.. "ölüyoruz herhalde" dedik, ölmedik..

    * 11 ağustos 2004 - 03.05
    bir kalp krizi.. yine el eleydik.. "ölmüyorsun baba" dedim, öldük..

    babamın köstekli saatleri vardı, kimisi 3 kuşak öteden kalma.. tik tak seslerini çok sevmişimdir hep.. bugün aklıma geldiler, "bir bakayım durumlarına" dedim, bir bir kapaklarını açtım.. "nasıl yani?" dedim.. 3 saatin 3'ü de mi 3'te durur kardeşim? durmuşlar işte.. biri tam 3'te, ikisi 5 geçmiş..

    "üç vakte kadar korkularının üzerine gideceksin" demek istediler bana, aldım mesajı..