hesabın var mı? giriş yap

  • yapılmaması gereken hataların başında gelendir.

    ayrıca evli olduğu hale başka bir kadına aşkını itiraf eden ibnelerin sözlerine itimat etmeyiniz. zaten bu tipler düzgün insanlar olsa evliyken birisine aşık olabiliyorsa önce boşanır sonra gider birisine aşkını itiraf eder. ulan ben buna aşkımı söyleyeyim olursa evdekini bi süre idare eder bir süre sonra boşanırım olmazsa evdeki bulgurdan olmayalım mantığıyla hareket edenlerin aşkı da kişilikleri gibi bozuktur.

    yapılmamalı dememizin sebebi acı verici olması değil iş hayatının profesyonelliğini bozacak olmasıdır. yoksa kime aşık olduğunuz kimsenin sikinde değildir. siz gene de evli ibnelerin sana aşığım lafına inanmayın unutmayın ki başkasıyla evliyken size aşığım diyebiliyorsa, sizinleyken de başkasına ver bi yanak der.

    edit: uhuud savaşından kaçmış arkadaşlar entry editlemiş ayarı fazla kaçırdıysam demek benim enrty kurbağa olmuş. aramızda evli olduğu halde başka kadınlara sulanıp ret yiyince burada ağlayan ibneler var rıza baba.

  • bakın tamamen kimin şampiyon olduğu umrumda olmayan bir beşiktaşlı olarak söylüyorum rezalettir.

    tadic'e verilmeyen kırmızı ve bu penaltı direkt talimattır. burada fb ya da gs kollanıyor demiyorum direkt bu iki takımın mücadelesi ligin sonuna kadar gitsin isteniyor.

    utanmazlık ahlaksızlıktır bu. emek hırsızlığı resmen.

  • çalışanlara işveren tarafından ofis yardımı yapılması durumunda katıldığım önermedir. evde çalışmaya başladıktan beri mutfak masrafım, elektrik, su vs. giderlerim ikiye katlandı.

  • herhangi bir nükleer felakette çernobildeki gibi nükleer santralin üstüne atılası yorgan. o yorganın altından atom geçemez, o yorganı hiçbir güç kaldıramaz aga.

  • dayının tekstil sektöründe olması ve alüminyum folyodan takım elbise giymesi tekstil ürünlerinin durumunun ne kadar vahim olduğunun göstergesi aq.

  • valla bi ekmek kasasının altına bi bilgisayar koyun. sonra bi sopayla kasanın ucunu kaldırın. sopaya ince bi ip bağlayın ve uzakta bi yerde gizlenip beklemeye başlayın. açıkta bilgisayar gördüğünü sanan redhack hayvanı hemen gelecektir. kasanın altına girdiğinde ipi hızla çekin. tebrikler redhacki yakaladınız. emin olun benim yöntemim bazılarınınkinden daha güvenilir.

  • bir defasında eve misafir gelen 2 farklı aile vardı. bunlardan bir tanesinin kızı normal düz bir çocuk olarak en doğal hakkıdır tabi çizgi film izlemek istedi. diğer ailenin yaşça daha küçük oğlan evladı da izlemek istedi. sonra bu oğlan çocuğunun aşırı bilinçli annesi başladı diğer çocukla çoocuklar tv izlemez biz bekir tunç'a hiç tv izlettirmiyoruz vs. zavallı çocuk neye uğradığını şaşırdı.. ama kız ikna olmadı. sonra aldı kumandayı eline bizim aşırı bilinçli teyze başladı uygun çizgi film aramaya.. yok burda şunlar var yok bu argolu yok burda bağırıyorlar. tom jerry açmadı kadın ya tom jerrye tavayla vuruyormuş falan neyse kız çocuğu vallahi daha olgun davranıyordu. bunu izleyin diyorlar, izlemeye başlıyor, aşırı bilince takılan içerik çıkınca tak o da kapatılıyor. şaka gibi kız sıçarım böyle işe minvalinde bağırdı çağırdı bastı gitti sokağa. anası arkasından tabi sonra diğer aile de peşlerinden.. helal kız sana dedim içimden.. misafirliği tek başına bitirdin..

  • "umarim hic mutlu olmazsin, tekrar aski hic bulamazsin, cocuklarin falan da olmaz" (ıstanbul, 2010)

    ne zaman yine biriyle mutlu olur gibi olsam bu sozu hatirliyorum. sonra isler boka sarinca yine bu sozu hatirliyorum. sen ne pis bir ahmissin

  • hukuka uygun muameledir.

    polis küfretmiyor, direnci kırmanın üzerinde şiddet uygulamıyor, görüntü alınmasını engellemiyor. polisin yaptığı hareketlerde bir hata yok.

    zaten 40 yaşlarına yakın iki tane polis görülüyor videoda, eski tarz polislerden adamlar. yeni ak-it polislerinden değiller.

  • "okur tarafından sevilen kahraman, kitap kapakları arasında nasıl bir evrim geçirmiş olursa olsun, kader çizgisi zihnimizde belirlenmiştir; aynı biçimde dostlarımızın da kendileri için çizdiğimiz şu ya da bu mantık içinde ya da alışılmış biçimde davranmalarını bekleriz. belli bir kişiyi ne kadar seyrek aralıklarla görürsek onun hakkında oluşturduğumuz kalıba uysallıkla girdiğini görmenin verdiği zevk de o kadar doyurucu olur. öngördüğümüz kader çizgisinden herhangi bir sapma, bize sadece haddini bilmezlik değil, ahlaki düşkünlük olarak da gözükür. yüzyılın görüp göreceği en önemli şiir kitabını kapı komşumuz gezgin sosisçinin yazdığını öğrensek, onu hiç tanımamış olmayı yeğleriz."
    (bkz: lolita)

    "rüyalarımda gördüğüm ölmüş insanlar, eski aziz, parlak hallerine benzemeyen şekilde sessiz, dertli ve tuhaf şekilde kederlidir. onları, bu dünyada var oldukları sırada hiç gitmedikleri ortamlarda, hiç tanışmadıkları bir arkadaşımın evinde izlemek beni şaşırtmaz. ölüm bir ayıpmış, utanç verici bir aile sırrıymış gibi, bir köşede yere bakarak otururlar. ölümlülük böyle zamanlarda -rüyalarda- değil, büyük neşe ve başarı anlarında, bilinç en yüksek terasına çıkmışken, bir gemi direğinden, geçmişten ve geçmişin kalesinden, kendi hudutlarının ötesine bakma şansını yakalar. ve sisin içinde fazla bir şey görmek mümkün olmasa da, insan bir şekilde, doğru yöne baktığını hissedip mutlu olur."
    (bkz: konuş, hafıza)

    "zaman, oluşma halindeki bellekten başka bir şey değildir. tek tek her yaşamda, beşikten ölüme, aşamalı olarak oluşturulan ve pekiştirilen bir bilinç-omurgası vardır ki, bu dayanıklı zamanıdır. olmak, olmuş olduğunu bilmek demektir. olmamak ise sadece yeni bir çeşit -sahte- zaman ima eder: gelecek. saymıyorum ben bunu. hayat, aşk, kitap; bunlar gelecek tanımaz."
    (bkz: ada ya da arzu)

    "çocukluğumda sık gördüğüm bir rüyada duvar kağıdının ya da beyaza boyalı kapının üzerinde pis bir leke görürdüm; yavaşça canlanmaya başlayan pis bir leke kabuklu bir yaratığa dönüşürdü. yaratığın kolu bacağı kıpırdanmaya başlayınca, içimi ürperten sersem bir dehşet sarsarak uyandırırdı beni; fakat aynı gece ya da ertesi gece, yeniden boş boş bir duvara ya da perdeye bakıyor olurdum, oradaki lekeli bir nokta gafil uykucunun dikkatini çeker, genişlemeye koyulurdu, elleme-kavrama hareketleri yapardı ve ben bir kere daha, o kabarık leke çözülüp duvardan çıkmadan önce ne yapar eder uyanırdım. fakat bir gece yatışımdaki bir tuhaflık, yastığımdaki bir gamze, yatak örtülerindeki bir kıvrım normalden daha cevval ve cesur olmaya itti beni. pis lekenin evrilmeye başlamasına izin verdim, sonra da hayali bir dövüş eldivenini elime geçirip tuttum sildim canavarı. üç ya da dört kere daha belirdi rüyalarımda; ama artık büyümekte olan şekil varsın belirsindi, neşeyle siliyordum onu. sonunda pes etti -günün birinde hayatın da pes edeceği gibi- kesti benimle uğraşmayı."
    (bkz: laura'nın aslı)

    "altın pus, tombul yorgan. bir uyanış daha; ama henüz son uyanış olmasa gerek. sık sık oluyor böyle: uyanıp kendini-söz gelimi- şık bir ikinci mevki kompartımanında, iki şık yabancıyla birlikte buluyorsun; ama aslında sahte bir uyanış bu, düşünün bir sonraki aşaması sadece, sanki bir katmandan ötekine geçiyorsun ama hiçbir zaman yüzeye varamıyorsun, hiçbir zaman gerçeğe ulaşamıyorsun. ama düşüncen, büyülenmiş gibi, düşün her yeni katmanını gerçeğin eşiği sanıyor. inanıyorsun ona ve soluğunu tutarak, sonsuz hayallerin bitiminde vardığın gardan ayrılıp istasyon alanını geçiyorsun. hemen hemen hiçbir şey göremiyorsun; çünkü hava sisli, gözlüklerin buğulanmış, elinden gelen hızla alanın karşısında hayalet gibi duran otele varmak, yüzünü yıkamak, gömlek manşetlerini değiştirip ışıl ışıl sokaklarda gezmeye çıkmak istiyorsun. ama bir şey oluyor -saçma bir kaza- ve gerçek gibi görünen şey birden gerçeğin tınısını, tadını yitiriyor. bilincin aldatılmış: derin uykudasın hala. anlamsız bir uyku beynini köreltiyor. sonra aldatıcı bir bilinç anı daha geliyor: altın rengi bir sis ve "montevideo" olan bu oteldeki odan. kasabadaki tanıdık bir dükkan sahibi, bir berlin özlemlisi, bu adı bir kağıt parçasının üzerine yazmıştı senin için. ama kim bilebilir ki? gerçek -son gerçek- bu mu, yoksa bu da yeni ve aldatıcı bir düş mü?"
    (bkz: rua, dam, vale)

    "bir vakitler bir dostum vardı; melek yüzlü, panter vücutlu, dünya güzeli bir delikanlı. bir gün, konserve kutusu açarken elini kesti. şeftali konservesi, hani kocaman, yumuşak, kaygan yarım şeftaliler vardır ya, ağzınızda şapırdar, boğazınızdan aşağı boğum boğum yuvarlanır. oğlan birkaç gün sonra kan zehirlenmesinden öldü. ne ahmakça bir şey değil mi? ama bir yandan da... evet, garip ama gerçek. olaya bir sanat eseri gibi baktığınızda, o çocuk yaşayıp yaşlansaydı, yaşamının aldığı biçim bu kadar kusursuz olamazdı. hayat dediğimiz fıkraya anlam kazandıran ölümdür çoğu kez."
    (bkz: karanlıkta kahkaha)

    düzeltme: ilham verici yeni pasajlar eklendi