hesabın var mı? giriş yap

  • türk basketbolunun büyük bir ihtimal geleceği olan genç yıldız adayı.

    önünde sadece 2 engel var.fizik ve savunma

    güçlenme ve kilo alma sorununu elbet çözücektir ama kaç yıl içinde tam bir soru işareti.elin hırvat,sırp,yunan gençleri kendilerine kısa sürede kas kütleleri koyarken bizim neredeyse hiç bir basketbolcumuzun bunu yapamaması olayın genetik faktörlerle açıklanma kısmından çıktı bence.belki furkan özelinde böyle bir durum söz konusu olabilir ama bi egemen güven olayı var ki insanı cidden üzüyor.

    savunma kısmı ise pek halledemeyecek gibi ama hücum potansiyelinin yarısına ulaşsa bu durumu telafi edebilir.kimse ondan zaten sağlam bir savunma beklemiyor ama ortalama bir savunmacıya dönüşmesi onun nbade kalıcı olmasını sağlar.ama şu perdeye takılma olayını çözmesi lazım.bu kadar takılanı ben daha görmedim.kaldı ki savunmasını yaptığı 2 numara tutması cidden zor skorer adamlardan oluşuyor ve oluşacak yani karşıdaki oyuncuya verdiği saniyelik bir kazanç takımın basket yemeksiyle sonuçlanma ihtimali en yüksek bölge.

    hücum olarak kimsenin bir soru işareti olduğunu zannetmiyorum.

    nba için hazır değil ama türkiyede bulunarakta hazır olamayacağı da kesin gibi bişi.bir an önce gidip orada kendine oluşturucakları antreman programıyla çalışması lazım.gerekirse d-league'de oynatırlar ama her türlü furkanı geliştirirler.türkiyede bu iş zor.

    potansiyeli ise bogdanovic ile kıyaslanamayacak kadar fazla. scoutlar da bunun farkında ki çok az süre aldığı bir sezonda 26 sıradan seçildi.yeterli süreleri alsa büyük ihtimal ilk 12 sıradaydı.
    bogdanovic ise tam süre aldığı bir sezonda 27. sıradan seçildi bu bile net gösterge.
    tabii bogdanovic nba için oldukça hantal ve atletizmden uzak olması bunun nedenlerinden de biri.

    ayrıca bogdanovic nba e çok geç kaldı. her ne kadar obradoviç onu mental olarak geliştirse de.nba kariyerini sekteye uğratıcak hatta belki avrupaya dönmesine neden olucak kadar geç kaldı.

    bana göre bogdanovic euroleague yıldızı furkan nba yıldızı olabilicek seviyede.

    furkancım senden beklentimiz çok çalışman.eminim bir gün a milli düzeyde uluslararası bir kupa kaldıracaksın ama nolur o günleri erken getir.

  • süpermen kostümü giydirilmiş padişahtan daha komik değildir.

    düzeltme: başlık sahibi uçmuş arkadaşlar. başlık bana ait değil, kansız değiliz o kadar çok şükür.

  • aslinda onemsiz bir detay ama sunu yapan chp'li siradan bir milletvekili bile olsaydi beyaz tv'ye 2 haftalik malzeme cikmisti. bizim tosun osman da cok onemli bir seyler bulmus gibi "bu cehape zihniyeti" diye baslayan cumlelerle zirvalardi aksamlari.

  • 20 yıl kadar önceydi. internet falan yok, bizim dünyadan haberimiz yok. amerika'da iyi koşullarda yaşayan işi nedeni ile dünya'yı gezen bir arkadaşımız vardı. bir gün bir sohbette türkiye'de sitelerin olmamasının çok güzel bir şey olduğundan falan bahsetti. anlamadık biz ne demek istediğini.

    şöyle açıkladı, toplumda fakirlik arttıkça site yaşamı çoğalıyor. sen insanlar seni görmesin, görüp de kıskanmasın, kıskanıp da sana zarar vermesin diye yüksek duvarların arkasına saklanmak kendini diğerlerinden soyutlamak zorunda kalıyorsun. o parayı son derece legal ya da illegal bir şekilde kazanmış olabilirsin. bu önemli değil önemli olan birileri açlık sınırındayken senin yaşamının onlara batma ihtimali. hindistan, güney afrika gibi örnekler verdi yanlış hatırlamıyorsam. sonra gelişmiş ülkelerden örnekler verdi. ne kadar az site olduğunu insanların cadde binalarında yaşadığını anlattı. bu yüzden de türkiye'nin gelişmiş ülkelere benzediğini bunun da daha kaliteli bir yaşam olduğunu anlattı.

    biz tabi o zaman henüz burnumuzun ucunu görmemiştik. geldiğimiz noktada dedikleri çok daha anlamlı geliyor. her gün yükselen siteler ülkedeki gelirler arasındaki uçurumun göstergelerinden biri aslında. sen ekmeğini hakkınla da kazansan, yoksulluğun artması onlarla arana duvar örmek zorunda bırakıyor.

    ne kadar yoksulluk o kadar duvar.

  • durmaksızın yeni yerleşim yerleri inşa ediliyorken sanki yeni insanlara yer varmış gibi görünüyor bu şehir. halbuki ne kaldıracak yolları, ne de yetecek oksijeni, hacmi var. peki bu yapılaşmayı durduracak olan kimse var mı? planlamayla sorumlu kişiler bunu biraz olsun gözetiyor mu? tabii ki hayır.

    örneğin zaten trafiğin tıklım tıkış olduğu bir yere kocaman binalar dikildiğinde kimse bu binalarda ikamet edecek yüzlerce kişinin arabalarının bu trafiğe nasıl gireceğini düşünmüyor.

    mesela manhattan'a dındırık bi inşaat şirketinin gelip eski binaları yıkıp bilmem kaç katlı ev yaptığını düşünebiliyor musunuz? adamların nüfusu zerre kadar artmıyor çünkü şehrin kapasitesi sabitlenmiş. çünkü orada devlet insanına değer veriyor. buradaysa insanlar için şehrin gitgide yaşanmaz bir hal alışı, herkesin saatlerini trafikte geçiriyor oluşu, suçun artıyor olması ve insan kalitesinin gitgide düşüyor olması kimsenin umrunda değil. tek umurlarında olan rant ve para.

  • - hede: iyi günler efendim ben hede, hödö beyle görüşecektim.
    - sekreter: hı hı, bi saaniyeeeaa bekletceeem... (müzik çalmaya başlar)

    (30 saniye sonra müzik kesilir)

    - s: hede bey, hödö beyin telefonu meşgul. 10 dakika sonra tekrar arar mısınız?
    - h: benim telefonum kendisinde var, beni arattırabilirseniz memnun olurum.
    - s: siz ararsanız daha iyi olur efendim.
    - h: neden?
    - s: ben söylemeyi unutuyorum çünkü...
    - h: tıssss...*

  • tamamen doğal ürünler yetiştirip yiyebilmek ve bir nebze toprakla uğraşmak adına erzurum'un bir ilçesinde sahipleri tarafından boş bırakılan 200 m² büyüklüğünde bir bostan yerinde işe giriştim. ayırabileceğim zaman eşimle beraber akşam mesai sonrası 1 saat ve hafta sonları.

    tamamen deneyimsiz ve teknik bilgiden bağımsız olarak komşu bostan sahiplerinin ne yaptığına bakarak ve bazen sorarak bostanda:

    marul
    tere
    dereotu
    maydanoz ( bu şerefsiz içinde 1.000 kadar tohum olan paketten ancak 3-5 tane çimleme yaptı)
    roka ( daha yiyemeden tohuma kaçıp sap oldular vardır bir tekniği ama bilmiyoruz )
    reyhan
    soğan
    patates ( evde kızartma için soyulan patateslerin filizlenmiş kabukları kullanıldı)
    mısır
    fasulye
    kabak
    salatalık
    domates
    biber
    havuç olmak üzere çeşitli bitkileri tohum ve fide ( sadır) olarak ektim-diktim. yiyeceklerimin doğal olması adına gübre ve ilaç kullanmadım. arada çapa ve yabani ot temizliği yaptım ki bu işin en bezdirici aşaması yabani ot:)

    30 gün kadar sonra günde 2-3 marul söktüm 40 gün kadar sürdü kalanlar tohuma kaçıp sap oldu.
    taze soğanları yedik bir süre sonra kartlaştığı için kuru soğan olmaya yöneldiler.
    tere ve dereotu 15-20 gün yedik sonra tohuma kaçtılar.
    reyhanı 15 günde bir üstten biçip kurutuyoruz köke yakın daha çok budaktan gür bir şekilde yeniden çıkıyor bunu sevdim :)
    salatalık 45-50 gündür yiyoruz halada çıkıyor.
    kabak bir aydır yiyoruz hergün 3-4 tane çıkıyor taze ve dolmalık.
    mısırlar için 10-15 günümüz var yavaş yavaş taneleri doluyor.
    fasulye haftada bir kilo kadar topluyoruz toplamda 5-6 kilo topladık veo kadar daha toplarız.
    biber 5-6 kilo kadar topladık ve hala çıkıyorlar.
    domates günlük sofralık olarak koparıyoruz ve dün 15 kilo kadar topladık ve 9 kavanoz doldurduk. gidişata göre 30-40 daha yolumuz var.

    zirai ilaç ve herhangi bir hormon kullanılmadığı için gönül rahatlığı ve manavda aldığınızdan çok daha lezzetli olmasının yanı sıra kendi emeğinizin karşılığı olduğunu düşünürseniz müthiş bir keyif. yorucu iş temposundan zaman ayırabilecek ve benim gibi kendi yeri olmasa bile uğraşacak yer bulabileceklere kesinlikle tavsiye edebilirim. yetersiz geldiğiniz anlarda internete girip ilgili ürünler için yetiştirme ve sulama teknikleri öğrenilebiliyor tecrübe ise daha sonra.

    edit: takip eden hafta sonunda toplanan fasulye, biber ve domateslerle kış için 15 kavanoz daha dolduruldu. tatmak isteyen olursa karşılıksız olarak kargo bedeli de tarafımdan karşılanmak üzere mesaj atabilirsiniz.

  • beraberinde insanı derin derin düşünmeye sevk eder. arkadaş yıllardır duyarız, sokakta satılan tavuklu pilavların aslında martıdan yapıldığını. peki hiç duydunuz mu tavuk göğsü hakkında böyle bir iddia. böyle bir iddiayı bırakın, tavuk göğsünde tavuk olduğunu bile sonradan öğreniyoruz. peki nedir bu içinde bulunduğumuz bilgi çağında, tavuk göğsü hakkında bunca bilinmezlik, bunca gizlilik. kesin bu işin arkasında başka güçler, başka niyetler var.

  • üşümeyi de cinsiyet ayrımına tabi tuttuğumuza göre, artık biri atom bonbası falan salabilir üstümüze, zira memlekette akıl kalmadı.