• arkadaşla vicky christina barcelona yaşarız diye gittik.
    ali osman barcelona yaşadık.
  • barselona'da ne yenir, ne içilir diyorsan al kalemi kağıdı eline gel yamacıma... gezilecek yerlere 1 bakıyorsam, yeme içmeye 5 kere bakarım. uzun araştırmalarım ve test etmem sonucu, belli başlı yemek yeme mekanını huzurlarınızda açıklıyorum;

    jaica: carrer ginebra, 13. ( tapas + bira)
    barceloneta metro istasyonunda inip, karşıya geçiyorsunuz efendim. ilerde solda burger king var, onun olduğu sokak; carrer ginebra. bu sokağa giriyoruz, 30-40 m gidince ilerde solda. carrer pizarro ile carrer ginebra'nın kesiştiği nokta. buyrun bu da görseli
    jaica, özellikle katalanların tercih ettiği, "salaş" bir mekan. inanılmaz lezzetli tapasları var. fiyatlar dehşet ucuz. 4 tabak tapas + 2 biraya 13 euro mu ne verdim. ve maalesef buraya son gün gittiğim için feci içimde kaldı. tek sorun ingilizce bilen çalışanlarının olmamasıydı ama "little little into the middle" diyerek derdinizi çözebilirsiniz. hiç sıkıntı olmuyor, sıcak kanlı çalışanlar vardı ben gittiğimde... bu tarz yerleri seviyorsanız kesin gidin, biranızı yudumlarken bana da teşekkür etmeyi unutmayın.

    cervecería catalana: carrer de mallorca, 236 (tapas + sangria + bira)
    pl de catalunya'dan yukarı doğru la ramba caddesini takip ediyoruz*. carrer mallorca sokağının tabelasını görünce sola akıyoruz. hemen köşede zaten görmemek mümkün değil. yalnız burada vahşi sıra var, 1 saat bekledim. listeye isim yazdırıyorsunuz, sıra size gelince adınızı anons ediyorlar. fiyatlar çok ucuz değil, çok pahalı da değil. ama mekan ve servis güzel, yiyecek ve içecekler başarılı. burayla ilgili tavsiyem; akşam 7'yi geçmesin gitmeniz. baya sıra oluyor çünkü. adres fotoğrafı

    la fonda: escudellers, 10 (paella + sangria)
    la ramba'daki liceu metro istasyonunu arkanıza alıyorsunuz, yüzünüz denize bakacak şekilde aşağı doğru yardırın efendim. yaklaşık 250-300 metre sonra escudellers sokağını solunuzda göreceksiniz. cekinmeyin girin, sokağa girdikten sonra ilerde sağda kalıyor... cervecería catalana gibi sıra olduğu söylendi ama ben erken gittiğim için yer sıkıntısı yaşamadım. fiyatlar çılgın ucuz yine, yarım litre sangria 5.3 euro idi ben gittiğimde. ana yemekler 8-9 euro'dan başlıyordu. çok fazla yemek çeşidi var, paella yiyebilirsiniz, kırmızı et, deniz mahsülleri hepsini çok övmüşlerdi ancak midemde sadece paella'ya yer vardı. ve oldukça beğendim. sık bir restoran, eşinizle, sevgilinizle gidip romantik bir yemek yiyecekseniz mutlaka ama mutlaka buraya gidin. adres fotoğrafı

    son olarak şu bitmeyen kilise la sagrada familia'dan bahsetmek istiyorum. hayatımda duyduğum en büyük pişmanlıklardan biridir buraya verdiğim 13.5 euro. adamlar resmen efsane yaratmışlar kendi çaplarında ve ticarethaneye dönüştürmüşler. lan gaudi 1882 yılında tasarlamış bunu. bu adam mal mıydı ki bitmeyecek bir şey tasarlasın. yalandan iki üç vinç çalıştır, efsane yarat sözde... buranın kulesine çıkacağınıza montjuïc'e gidin mis gibi barselona ayaklarınızın altında. keza park güell'den de gayet hoş bir manzara seyredebilirsiniz... eğer mimariden, sanattan anlamıyorsanız sakın girmeyin içine ama mutlaka dışından görün. cebinize kalan 13.5 giriş + 3.5 asansör parası ile de gidin tapas mapas yiyip iki bira için amk.

    eklemeler gelir ilerleyen zamanlarda.

    edit: sonradan bir şeyler eklerim diyip de eklemeyen yazarlara gıcık oluyordum amk, şimdi ben bu hale düştüm. ekleyecek bir şeyim yokmuş demek. boş yere umut verdiğim tüm halkımdan özür diliyorum.
    ayrıca bu entry baya favorilendi, oylandı bi allah kulu da "eyvallah mimilo, sayende güzel yerlerde yedik içtik" demiyor, çok güceniyorum söyleyeyim.

    edit 2: ilk edit’e cevaben; şimdi pek bi’ anlamı kalmadı böyle entry’lerin. o zamanlar foursquare ne bileyim google maps bu kadar gelişmiş değildi iş görüyordu.
  • sudan ucuz bira satıyolar..adı esterella..kaç gün su içmedim bu boku içtim..öğleden sonra sallanmaya başlıyordum...

    akşam olunca piyasa zencilerin..her yerde seyyar satıcı var..paran varsa her şeyi satın alabilirsin..ama her şeyi..

    bu kristof colomb abinin heykeli var..ona tırmandım ben..yanımda irlandalı gençler vardı..onlar geri inmeyi başardı ben mahsur kaldım..japon turistler gelip gelip resmimi çekti..olsun!

    striptiz bara gittim...birası bok gibiydi..yanımda ilginç çiftler vardı....dans eden hatun yunanmış..geldi bana yunanca bi şeyler dedi..kan çekti heral..param yok dedim..gitti..

    zencilerden ot aldım..sağolsular müslüman ayağına indirim yaptılar..amsterdam la fiyatlar aynı sayılır..tanımadığım hatunlara sigara sardım..amerikalı çıktı kaltaklar..bedava malı bile beğenmediler..siktirsinler..yok burda amfetamin...go home yankee..

    körlerin servis yaptığı bi lokanta var..aman diyim..kör tuttuğunu zikiyor..çok tehlikeli..

    bi dolu böcek yedim...ama öyle turistik böcekler değil..pahella değil..harbi böcek...bi de yeşil su var..içmemek gerekiyomuş...el yıkamak için..böcek yerken..

    kaldığım otelin çevresi fahişe yatağı...internetten otel seçimi yaparken "en ucuz" kriterini seçmemek gerekiyormuş..:) sabaha kadar ispanyolca fuhuş pazarlığı dinledim...sabah bi tanesi geldi, üstümde since 1453istanbul yazan tshirt vardı(o sene vatikanda da bunu giymiştim..gençlik işte).. "sen istanbul?...bilirsin sen laleli?..ben oradan geldi" dedi...ah memleketim dedim..dünya küçük..stajını bizde yapmış..sonra düşmüş gurbete...bozuk da olsa türkçe konuşmak güzel geldi..

    aynı gün bir zenci sonra bir travesti beni soymaya çalıştı...tabi başarılı olamadı...istanbul gördük olm biizz...ama o salak turistlerin başına neler geldiğini tahmin edebiliyorum..

    siktiğimin taksicileri...ispanyolca bağırınca anladığınızı sanıyorlar...bu da evrensel galiba..

    öyle işte...
  • ispanyolca yerine, halkin fanatikligi yuzunden katalan konusulan sehir.
    her yil barcelona'da duzenlenen katalan siir yarismasinda, ucuncuye gumus bir gul, ikinciye altin bir gul ve birinciye gercek bir gul verilir.
  • bizim de yolumuz bir şekilde bu şehre düştü, 3-5 kelam etme fırsatımız oldu...

    öncelikle barselona tam bir turist şehri. 92 olimpiyatlarında 30.000 kişi civarında olan yabancı nüfus 2010 yılında 300.000 rakamına ulaşmış, dolayısıyla şehirde kalıcı olarak yaşayanların 20%'si yabancı. yılda 30 milyon yolcunun geçiş yaptığı bcn havaalanı ile şehre adeta turist yağıyor. londra, paris ve roma'dan sonra avrupanın en fazla ziyaret edilen 4. şehri, dolayısıyla ispanya'nın en fazla turist çeken şehri.

    barselona tarih boyunca isyankar bir toplumun isyankar başkenti olmuş, nitekim hala daha binalarda ispanya bayraklarından çok daha fazla katalan bayrağı görmek doğal.romalılar tarafından kurulduktan sonra (kartacalı general hamilcar barca tarafından ki aynı zamanda kendisi meşhur hannibal'ın babası, şehre bir anlamda ismini de vermiş) uzunca bir süre bağımsız olarak ayakta kalıp sınırlarını geliştirmiş. barcelona'nın bir anlamda bittiği an kralları ferdinand'ın ispanyol kraliçesi isabella ile evlendiği an. bu birleşmeden sonra geçen 6 yüzyılda şehir huzur bulamıyor, çünkü başkent olan madrid birleşen iki hanedan ailesinin merkezi haline geliyor.

    katalanlar kastilya yönetimine defalarca isyan ediyorlar. napolyon ispanya'yı işgal ederken gerektiğinde onun yanında yer almayı da göze alıyorlar ancak sonuç her zaman hüsran oluyor. franco dönemi geldiğinde şehir faşizme teslim olan son şehirlerden biri olmanın bedelini italyan uçakları tarafından bombalanarak ödüyor.

    75'de franco'nun ölümü ve kral carlos'un dönüşü ile katalanca bir kez daha serbest bırakılıyor. şehir toparlanıyor, 92 olimpiyatları ile bir kez daha ayağa kalkıyor.

    bu kadar tarih yetti, biraz gezilip görüleceklerden bahsedelim.

    la sagrada familia barselona'nın en meşhur yeri ve gaudi'nin en önemli eseri. zaten barcelona için gaudi'nin şehri ve ispanya modernizm'inin başkenti diyebiliriz. bu bitmemiş kiliseye sabah erken saatte gidilmeli ki içine girmek için saatlerce sıra beklemek zorunda kalmayın. kulelerden yukarı çıkmanın pek bir esprisi yok ancak çıkmadım dememek için çıkılabilir. dediğim gibi sıra zaman ilerledikçe uzuyor, 9'da açılıyor, siz ya barcelona bus turistic'in ilk otobüsü ile gitmeli ya da direk taksi vasıtası ile erken ulaşmalısınız.

    camp nou kesinlikle gezilmeli, müze gerçekten çok başarılı, stadyum da heyecan verici. isterseniz 2009 şampiyonlar ligi kupası ellerinizde resminizi çekiyorlar, satın alabiliyorsunuz. fc barcelona official store'dan yeni forma ve ürünleri alabiliyor, istediğiniz oyuncunun veya kendi ismininizi yazdırabiliyorsunuz. buraya akşamüstü gitmekten fayda var ancak 7'den sonra almıyorlar, dolayısıyla en geç 18:30 gibi orada olmak lazım.

    park güell yine bir gaudi eseri. girişte ücret almıyorlar, dolayısıyla çok sıra olmuyor, günün her saati gidilebilir. yalnızca gaudi müzesi ücretli, eğer bu müzeye gitmek isterseniz la sagrada familia gişesinden burasının da içinde olduğu bileti kombine satıyorlar, hem sıra beklemiyorsunuz, hem ucuza geliyor. ancak içeride görülecek pek bir şey olmadığı ile ilgili uyarmalıyım. müze dışında park güell barselona'nın görülmesi gereken yerlerinden.

    funicular de montjuïc vasıtası ile montjuïc tepesine çıkıp şehre şöyle bir yukarıdan bakabilirsiniz.

    benim gitmekten en keyif aldığım yerlerden biri poble espana'ydı. bir ispanya köyü kurmuşlar, her bölgesi ispanya'nın farklı bir alanının mimari üslubunu taşıyor. ayrıca burada yağlı boya tablolardan, hediyelik eşyaya kadar satın alınabilecek çok sayıda şey var. ben barcelona ile ilgili t-shirt'leri buradan aldım, hem fiyatları uygundu, hem kalitesi iyiydi.

    casa mila ve la pedrera, plaça cataluna'ya yakınlar günün herhangi bir saati gezilebilirler, akşamları daha keyifli.

    ben tibidabo'ya gitmedim ama mavi tramvayı olsun, şehir manzarası olsun, içindeki lunaparak olsun görülebilecek bir yer gibi. açıkçası oraya gitmek zor geldi.

    port vell'i ramblas'ın bitiminde olduğu için zaten göreceksiniz. port vell, gotik bölge ve ramblas için bir şey söylemiyorum, kendiniz keşfedeceksiniz zaten. ancak ramblas üzerinde kfc ve mcdonald's arasındaki sokaktan girip ilk sağa girin. küçük bir pasaj gibi görünmesine rağmen büyük avlusunda çok sayıda restoran ve pub göreceksiniz. keyif almanız olası bir ortam söz konusu.

    ramblas üzerinde la boqueria isimli bir hal var. her zaman taze meyve suları bulunuyor. ancak meyveler türkiye'de olanların aynısı dolayısı ile ilginizi çekecek çok da fazla şey bulamayabilirsiniz.

    katalanya'nın başkenti olması dolayısı ile katalan parlamentosu burada. turistik bir bölgede yer alan generalitat de catalunya'nın önünde takım elbiseli amcalar ve şortlu turistler yan yana görülebiliyor.

    gotik bölgede picasso müzesi ve katedral kesinlikle görülmeli. picasso müzesi paris'ten sonraki en büyük picasso müzesi ve genellikle ilk dönem çalışmaları yer alıyor. ayrıca bu müze picasso hayattayken açılan tek picasso müzesi.

    ispanya'ya geldik flamenko izlemeden olmaz diyenler için 2 seçenek söz konusu. bir tanesi bus turistic'in indirim verdiği ancak diğeri hem daha pahalı hem daha iyi. dolayısıyla ben diğerine gittim, en ön sıradan izledim ve kesinlikle tavsiye ederim. la rambla üzerinde...

    plaja gidecek arkadaşlar için; yakın diye barcelonata'ya gitmeyin. mar bella güzel bir sahil ancak 2. kısmına yani port vell'den daha uzak kısmına gitmek lazım. ilk kısım gay'ler için yani isterseniz gidedebilirsiniz, ben heteroseksüel olduğum için gitmeyin dedim. bogatell'de çok sayıda çıplak denize giriyor, rahatsız olacaksanız buraya da gitmeyin. ancak çıplaklar her sahilde mevcut. burada çıplak derken çırılçıplak olmayı kastediyorum, barcelona'da yalnızca plajda değil tüm şehirde çıplak gezmek kanunlara aykırı değil.

    bir de benim gibi hesaplayan adamlar grubunda sayılacaklar için temmuz 2010 sonu ile harcamalar ile öngörüde bulunmanızı sağlayacak biraz bilgi vereyim.

    -uçak ve otel pas, tamamen sizin seçiminiz, zevkiniz, bütçeniz.

    -havaalanından merkezi bir yere gidecekseniz taksiye gerek yok, aerobus kullanılabilir. plaça catalunya son durak. fiyat kişi başı 5,05€. gidiş dönüş alırsanız kişi başı 8€.

    -şehri gezmek, gezerken bilgi almak ve sıkılmamak için en mantıklı yol barcelona bus turistic. günlük 22€, 2 günlük kombine 29€. iki günlük almak çok daha mantıklı çünkü bitiremezsiniz. ayrıca otelden alırsanız 4€ alıyorlar, 2 günlük için ama otobüse 23€ ödeyip kişi başı 27€'dan kombine alabiliyorsunuz.

    -barcelona bus turistic'in bir indirim kitapçığı var. şehirde gezilecek çok sayıda yer için indirim kuponları var, bunlar yeri geldiğinde değerlendirilmeli.

    -sagrada familia: sadece giriş 12€. tur veya audio ayrıca 4€. park güell'de yer alan gaudi müzesi ile kombine 14€ (sadece gaudi müzesi 5€ dolayısı ile kombine alırsanız 3€ inmiş oluyor fiyat). bus turistic'in audio+giriş alanlara 1€ indirimi var, 15€'ya gelebilir yani.

    -park güell: giriş ücretsiz. gaudi müzesi 5€, kombine aldıysanız burada kullanılabilir.

    -camp nou: müze ve stadyum turuna giriş kişi başı 19€. 1€'ya isterseniz kitapçık alabiliyorsunuz. bus turistic kitapçığında müze turu indirimi var (2€), ayrıca benim gibi forma düşkünüyseniz formalarda da 5% indirim alabiliyorsunuz kitapçık kuponu sayesinde. yeni sezon isimsiz formalar 75€, eski sezon formaları 50€, isim yazdırmak 18€. hazır isim yazılı formalarda vardı ama ben dikkat etmedim, kendi ismimi yazdırmayı tercih ettim. bir de 2009 şampiyonlar ligi kupası ellerinizde resim çektirirseniz 12€'ya satın alabilirsiniz.

    -picasso müzesi: giriş kişi başı 9€. 25 yaş altına yanılmıyorsam 7€'ydu.

    -katedral: giriş 5€

    -montjuïc funiküleri 9€, bus turistic indirimi ile 7€.

    -poble espana'ya giriş kişi başı 9€.

    -tibidabo'ya çıkan mavi tramway 4,60€, bus turistic ile 2,80€.

    -hem casa mila, hem la pedrera kişi başı 18€.

    -dediğim gibi 2 tane flamenko şovu var. bus turistic indirimi olan 27€. diğeri (daha pahalı ama herkes daha iyi olduğunu söylüyor, ben de buna gittim) 37€, yemekli 60€ (kişi başı). yemekli gitmeye gerek yok, ancak bir gün önceden rezervasyon gerekli çünkü 3 farklı oturum var ve saatleri farklı.

    son tiyoları vereyim bitsin;
    -ramblas'da yemek yemeyin. uzun süre kalacaksanız yalnızca fast foodculardan yiyebilirsiniz ama ben paella'dır, tapas'dır yiyeceğim, yanına sangria içeceğim diyorsanız ramblas hem pahalı, hem kalitesiz. onun yerine size gidip keyif alacağınız iki tapas bar öneriyorum, internetten adreslerine bakıp bulabilirsiniz, çok uzak değiller plaça catalunya'ya; cerveceria catalana ve ciudad condal. bu mekanların her ikisinde de hunharca tapas yiyip, litre litre sangria içseniz 2 kişi toplam 50€'ya çıkarsınız. türkiye'de olsa rahatlıkla 2 katını ödeyeceğinizi garanti ederim. yalnız zaman sıkıntısı olanlar gitmesin çünkü rezervasyon ile çalışmıyorlar. gidip kapıda isminizi yazdırıyorsunuz, beklerken kapının önünde ayakta bir şeyler içip tabiri caizse piyasa yapıyorsunuz.

    sonuçta yine kendiniz yaşayacaksınız bazı şeyleri ancak ben gitmeden önce buna benzer bir yazı okuyabilseydim daha rahat canlandırma imkanım olurdu, dolayısıyla daha sonra gideceklere ufak da olsa fikir vermesi amacıyla elden geldikçe izlenimlerimi aktardım. rakamlarda ufak sapmalar olabilir, elimde bir döküman olmadan aklımdan yazdım. ayrıca zamanla hatırlayacağım şeyler olursa eklerim.

    edit: terra incognita der ki barcelona da sahil haricinde sokakta bikini mayoyla gezmek yasaktır, metro otobüse bu şekilde binmek yasaktır. ayrıca sokakta içki içmek de yasak.

    ben bana anlatan hani bisiklet sürüyor siz önünde yer alan iki kişilik oturakta keyif yapıyorsunuz, hah işte o elemanın yalancısıydım, düzeltmiş oldum.
  • daha once gormeme ragmen, bu son gidisimde en kapsamli sekilde gezdigim sehir. oncelikle bayram olmasi sebebiyle etrafta turk turistten gecilmiyordu. hemen kisaca bir gozlem yapalim, turk turist rehberleri acun'a baglamis, ayni yavsaklikla konusuyorlar. o kadar rehber gorduk, arada sadece 1 tanesi adam gibi anlatiyordu. turk gruplari da cok afedersiniz ama felaketti yaa. dali muzesini geziyoruz, rehber belki elli defa uyardi flasli fotograf cekmeyin diye, ama yok, o iphone'larin biri bir flas cakiyor digeri bir flas cakiyor. rehbere sorulan sacccma sapan sorular, gerizekali espriler filan. icimiz daraldi, cok sukur turla gelmedik dedik.

    simdi biz 7 gun 6 gece kaldik ve de ciddi bir plan yapip gittik, o yuzden gormek istedigimiz her seyi gorduk ve de kalan zamanda yavaaas yavas takila takila gecirdik zamanimizi. ama derseniz ki haci kac gunde gezerim, 4 gun yeterli olacaktir, hatta kasarsan 3 gun bile yeter. ogrencilerin uluslarasi pgrenci karti cikartmalarini siddetle tavsiye ediyorum cunku muze girisleri hayyyvan gibi pahali. audio guide da alirsaniz daha da pahali.

    yolculuklari t10 ile yaptik, hem ekonomik oldu hem de metro cok kolay. ayni sekilde otobusler de rahat. ben ilk gidisimde bus touristic ile gezmistim ve de taksiyle. (o zamanlar para bok tabi :) ) ama hic gerek yok. 1 t10 10€, ve biz 2 kisi 7 gunde deli gibi indik bindik, 5 adet t10 kart yetti de artti. havaalanindan da tren var sehir merkezine ya da ozel otobusle katalunya meydanina gidebilirsiniz. taksiyle de gidilir, yakin yani cok trajik degil. bindigimiz hemen her trende ve metroda bilet kontrolu yaptilar, o yuzden 100€ ceza yemek istemiyorsaniz karti duzgunce okutun.

    kalacak yer olarak biz 9flats.com sitesinden accaip ucuza cok şık bir ev bulduk, orada kaldik, merkeze de otobusle 10 dakikaydi, yaninda metro istasyonu da vardi, gayet rahat ettik.

    mutlaka gezilmesi gereken yerlerden basliyorum: casa mila. girisi 16,50€. casa batllo. girisi 20,50€ audioguide dahil. picasso muzesi. girisi ne kadar bilmiyorum, pazar gunleri 15:00'ten sonra bedavaydi, biz tesadufen o sekilde gittik. ama daha sonra onunden gectigimizde her seferinde deli gibi sira vardi, yani bedavaysa cok sira olur demeyin her yerde sira var zaten. parc guell. guzel havada gitmekte fayda var, masalsi bir park. ciutadella parki. o da sempatik bir park ama cok buyuk degil yani, bir sabah kahvaltiya gidebilirsiniz.

    la sagrada familia. girisi audioguide'la 18,50€. simdiii bunun sirasi taksim'den sisli'ye kadar amaaa internetten alip print ederseniz sira filan olmaksizin sip diye girersiniz. aman sira azdir filan demeyin, cooook uzun. bu arada bitisi icin 2030 senesini ongormusler ama biz oradayken esim gulerek bana tepedeki vinci gosterdi ve tam 5 defadir bos olarak dondugunu soyledi. hakikaten de vinc havada oylesine donuyor :) yani demem o ki daha coook surer o insaat.

    montjuic tepesi. olimpiyat stadi, miro muzesi, kale, botanik bahcesi, funikuler, kisaca yok yok bu tepede. cok keyifli bir yer. simdi genelde insanlar limandan funikulerle cikip oradan yuruyerek iniyor ya da tam tersi. biz de oyle yapalim dedik ama limandaki sirayi en az 2 saat beklemek gerekiyordu, o yuzden vazgectik, metro+tramvayla 5 dakikada gittik, tepede yuruduk yuruduk, stadi gezdik filan. poble espanyolu gezmedik acikcasi, ev sahibimiz gereksiz ve sikici oldugunu soyledi, biz de onu dinledik. donuste funikulerle donecektik ki esasinda gidilen mesafenin cok kisa oldugunu gorduk, bir de tam funikulerin kalktigi yerde muhtesem bir cafe vardi. 10'ar € verip şıp diye karsiya gececegimize o cafede epeyce oturup kendimizi funikuler parasiyla cava ve biraya verdik ve manzaraya doyduk. sonra da yuruye yuruye asagiya indik. cok da keyif aldik. bu noktada sunu belirtmekte fayda var, barcelona'nin manzarasi yani sehir manzarasi oyle acaip nefes kesici filan degil. uzaktan tepesinde vincleriyle sagrada familia'yi gormesen, herhangi bir akdeniz sehri sanarsin. mesela genova. hemen hemen ayni diyebilirim. bir liman, eski mahalleler, ferforje balkonlu binalar, genis caddeler. iste bu sebeple tibidado'ya cikmadik. ama cikmak isterseniz ona da metroyla sip diye gidiliyor.

    la rambla bizi hic cekmedi, fazlasiyla turistik. barri gotic ve born muhtesem bolgeler mesela. sokaklarda yuru, kaybol, ye, ic muazzam. her gun yuruduk, abartmiyorum ve hep girmedigimiz sokaklara girdik, yine de son gun aaa bu sokaga girmemistik dedik. simdiii runner bean tours diye bir grup buldum. http://www.runnerbeantours.com/our-tours.php barri gotic ve gaudi turu yapiyorlar yuruyerek, tur ucretsiz, turun sonunda rehberden memnun kalirsaniz rehbere bahsis veriyorsunuz. her gun saat 11'de placa reial'de bulusup yola cikiyorlar. biz barri gotic turuna katildik ve 2.5 saat yuruduk. cok da memnun kaldik, rehber cok sekerdi ve gercekten degisik bilgiler ogrendik. caktirmadan ama durmadan catalunya propagandasi yapti. ama onceden rezervasyon yaptirmakta fayda var cunku sadece 20 kisi aliyorlar ve hemen doluyor. kesinlikle tavsiye ederim, mutlaka katilin. bu tarz pek cok "tip only" tur var arastirabilirsiniz.

    barceloneta ve maremagnum. plaj bolgesi hakikaten cok keyifli, arka sokaklar, cafeler vs vs. ama maremagnum'u ilk gelisimde de sevmemistim simdi de sevemedim. dev bir avm en nihayetinde. geceleri 1€'ya magnet vs satan afrikalilar tezgah aciyor.

    figueres ve girona. usendigimden bunlara ayri baslik acmiyorum. figueres'te dali muzesinin haricinde hiiic bir sey yok. dali muzesi cok guzel ama bak. girisi 12.50€. barcelona'dan trenle 2 saatte gidiliyor, o yuzden tavsiyem sabah olabildigince erken gitmeniz. biz mesela tembellik yaptik o yuzden cok arzu etmemize ragmen dali'nin evinin de oldugu cadaques'e gitmeye zamanimiz yetmedi. ama girona. aaaah girona. muh te sem. mutlaka gidin. olaganustu guzel bir ortacag kasabasi. ortasindan gecen nehiri ile azcik floransa'yi andiriyor. gercekten muhtesem. donmek istemedik. o yuzden figueres'i biran evvel aradan cikartip kendinizi girona'ya atin.

    tarragona. bir sabah da burayi gezdik. nice'i gormus olanlar icin soyluyorum, bana ufak nice gibi geldi burasi. sempatik bir yer ama muhtemelen yazin daha guzeldir. roma kalintilari, eski sehri, limani filan guzel. biz 1-2 saat takilip barcelona'ya geri donduk. trenle 1 saat, yolu da guzel, sahilden filan. vaktiniz varsa gidin ama cok da sart degil. hatta donerken dedik ki keske buraya gelmektense bir kere daha girona'ya gitseydik.

    yemekler... barcelona'da ac kalanlari anlamak mumkun degil, yemekleri agiz tadimiza cok uygun cunku. ama domuz yemiyorsaniz biraz sikinti cekersiniz, her seyde domuz var cunku. deniz urunleri filan muazzam. mercat bouqeria unlu oldugundan ve tam da la rambla'da bulundugundan accaip kalabalik. bizim evin oradaki mercat mesela hem sakindi hem acccaip ucuzdu hem de yemekleri muhtesemdi. yani demem o ki sehir sakinlerinin gittigi mercatlara gidin. deniz urunu fast food'cusu paradeta diye bir zinci var ki allaaaaah. self servis, deniz urunlerinizi secip, iceceginizi aliyorsunuz, sizin icin pisirip numaranizi okuyup teslim ediyorlar. aksam yemegi icin degil ama oglen icin guzel bir alternatif. o kalamarlarda aklimiz kaldi. tapas olayini biz soyle hallettik. her begendigimiz tapascida oturduk, 2 tapas bir bira/sangria filan yedik ictik sonra biraz yuruyup baskasinda da oturduk. bu sekilde pek cok tapas tattik. ama sunu da soyleyeyim, yani lezzetliler tamam ama asagi yukari hepsi birbirine benziyor.

    guvenlik konusunda bir zorluk cekmedik ama mesela metroda dibimizdeki kadinin cantasini yokladi bir adam, kadin bagirinca yok bisi yea filan triplerine girdi. ama biz asiri dikkat ettigimiz icin kotu bir sey yasamadik cok sukur.

    ilk defa 13 sene once gelmistim ve o zaman tam bir turist gibi sort tshirt filan takilmistim. ve insanlar accaip iyi giyimliydi. bu sefer yanima gayet duzgun kilik kiyafet goturdum ama herhalde issizlikten ve ekonomik krizden dolayi bu sefer de insanlar gayet normaldi. mesela asiri derecede evsiz ve dilenci var sokaklarda. ilk geldigimde kadinlar cok daha bakimliydi.

    daha aklima gelmeyen bir suru sey vardir muhakkak, geldikce ekleyecegim. barcelona genel olarak keyifli bir sehir, hatta yasarim orada. ama turist olarak tekrar tekrar donmek isteyecegim kadar etkileyici bir sehir degil. (bir londra degil) ancak bir gun ispanya'yi arabayla gezmeyi cok isterim. simdilik bu kadar. adios.
  • az vakti olanların yemeyip içmeyip uyumayıp görmesi gereken yerler listesi:

    la rambla - bu en barizi, istiklal gibi bir cadde, şehrin merkezi gibi olan catalunya meydanından aşağı, kıyıya colom heykeline kadar akıyor. 5 bölgeden oluştuğu için buraya çoğul "ramblas" deniyor. aşağı doğru yürüdükçe siz de fark ediyorsunuz zaten. üzerinde eski yanmış bir opera binası, la boqueria filan gibi görmeye değer yerler var. demişken,

    la boqueria - ramblas üzerinde bulunan aşırı renkli ve ilginç pazar yeri. deniz ürünleri kısımlarını gezmek biraz mide gerektiriyor yalnız, canlı istakozlar yengeçler, karidesler, ve çözemediğim garip bir ton şey var burada. binbir çeşit meyve sebze de satılıyor, içerisinde barlar cafeler de var hızlı yiyip kalkmalık, bütün bütün tavşanlar geyikler vs gibi hayvanların da kasaplarda satıldığını görüyorsunuz. kesinlikle görülmesi gereken yerlerden.

    barri gothic - ramblas dan aşağı inerken sol tarafınız gothic mahalle. şehrin tarihi merkezi. onun da merkezinde bir katedral bulunuyor. katedralden çevreye damarlar gibi uzanan yolların atmosferi çok etkileyici. daracık, hafif karanlık ve tarihi, balkonlardan salkım saçak bitkiler dökülüyor, arada bir bir meydana çıkıyorsunuz, sokak müzisyenleri mesken tutmuş oluyor. buradan kıyıya yakın taraflarda küçük restoranlar var, paella yiyecekseniz burada tavsiye edeyim. hem güzel, esnaf lokantası gibi hem ucuz. gidip ramblasın göbeğinde yiyip rezalet şeye bi ton para vermeye gerek yok.

    passeo de gracia - catalunya'dan kuzeye doğru devam eden bir cadde. alış veriş filan, marka dükkanlar.. ama bu cadde üzerinde barselona'nın 2 en önemli binası bulunuyor, tabii ki gaudi'nin yaptığı casa batllo ve la padrera dan bahsediyorum.

    casa batllo - görmek lazım, yani anlatılmaz yaşanır, ama tavsiye ediyorum ki gece de bi görün, çünkü vitraylar geceleyin içerden aydınlatılınca bir başka görünüyor. burayı ve la padrera'yı birbirine rakip, katalonya'nın iki büyük ailesi gaudi'ye yaptırmışlar. iki ev birbirine çok yakın, biraz ileride la padrera bulunuyor yine passeo de gracia üzerinde.

    la padrera - gaudi küçüklüğünde hastalıklı bir çocukmuş ve her zaman sahilde oynayan, yüzen yaşıtlarını kıskanmış, denize özlem duymuş. bunu la padrera'nın dizaynında yansıttığını söylüyorlar, dalga dalga gibi görünen cepheyi aynen yosun görünümünde balkon ferforjeleri süslüyor. çatısında ise bacalara, korkunç görünümlerinden dolayı cadı bacaları deniyormuş.

    la sagrada familia - şimdi la sagrada familia niye listenin en başında değil, çünkü açıkcası yürüyerek gezilecek bir şehir turu sırasıyla yazdım bu yazıyı, nitekim catalunya'dan passeo de gracia'ya ordan casa batllo ve la padrera'yı görerek, la padrera'nın yanından provença'ya dönüp dümdüz yürüdüğünüzde la sagrada famili'ya çıkıyorsunuz. harita üzerinde büyük görünen şehrin aslında hemen hemen yürüme mesafelerindeolduğu bir gerçek, barselona büyük bir yer değil. gelelim bu muhteşem yapıya,
    gaudi bu katedralin, bazilika?nın 2085 yılında biteceğini ön görmüş. 18 tane kulesi olması gerekiyor ama hala yapımı sürüyor. şu an bir kaç ayda yapımı bitecek teknolojiye ulaşmış olsak da bürokratik sebeplerden yıllarca daha uzayacağını söylüyorlar. içeri girmeden önce bütün çevresini yürüyün. bir tarafında gaudi parkı bir tarafında la sagrada familia parkı bulunuyor. içeri girme ücreti biraz tuzlu ama o para daha çok neye değer bilemiyorum. çok gezdiyseniz, çok fazla kilise katedral gördüyseniz bile böyle birşeyi ömrünüzde görmediniz, bir heykelin, hepsi birbirini bütünleyen bir sanat eserinin içinde dolaşmak gibi. tarif edemeyeceğim ama çok zayıf bir betimlemeyle, bembeyaz bir ormanın içinde rengarenk vitraylar bulunduğunu söyleyeyim. her köşesi ayrı etkileyici, aklımı aldı. girişini, arka planını kulelerini filan anlataya çalışmıyorum çünkü çok detaylı bve her köşesinin benim kesin unutacağım bir özelliği var. dünya üzerindeki meşhur yapılar arasında kesinlikle çok iz bırakacak bir tanesi olduğunu düşünüyorum.

    montjuic - burada eski bir kale ve olimpiyat stadı var. aynı zamanda tüm şehri panoromik olarak buradan görebiliyorsunuz. okuduğum üzere ispanya iç savaşı sırasında birçok insan burada bulunan kalenin zindanlarına hapsedilmiş, ölen birçok kişiyi de montjuic yamaçlarında kaybolan mezarlara gömmüşler. görmek gereken bir yer illa ki.

    parc güell - gaudi'ye verdiğimiz aradan devam edelim, barselona da gaudi'nin mutlaka görülmesi gereken 4 işinden biri, la sagrada familia, casa batllo, la padrera ve parc güell. parc güell'i gaudi aslında bir yaşam alanı olarak tasarlamış. villaları, parkı, çeşmesi, pazar yeri ile buranın kullanılan bir mahalle olması planlanmış fakat asla bitmemiş. yürüyerek gezilecek bir bölge fakat turistle her daim tıklım tıkış oluyor. girişte gaudi'nin bir süre içinde yaşadığı evi görüyorsunuz, biraz ilerisinde meşhur, uzun bank var, bir alanı çevreleyen yine dalga dalga ve gaudi'nin alameti farikası olan kırık seramiklerle yaptığı bank. merdivenlerden aşağı devam ettiğinizde bir çeşme ile karşılaşıyorsunuz, buradaki seramikle kaplı ejderha heykelinin barselonanın simgesi haline geldiğini zaten göreceksiniz, her tür hediyelik eşyanın üzerinde görmekten gözünüze tanıdık gelecek. buranın karşısında çok etkileyici iki bina, solunda ise pazar alanı olarak tasarlanan bir alan bulunuyor. bu pazar alanı özellikli, sütünların yarıya kadar seramikle çevrili olduğunu göreceksiniz fakar alanın karşısına geçip baktığınızda bu sütunların yarısında biten seramik çizgisinin bir perspektif oluşturmadığına dikkat edin. gaudi doğada bu tür bir perspektifin bulunmayacağını düşünerek girişten arkadaya doğru, her bir sütunu biraz daha yüksek bir seramik hattıyla kaplamış, en yakınınızdaki sütunun seramik kaplamasının yüksek, geriye doğru gittikçe alçalarak görünmesi gerekirken, hepsi aynı hizada görünüyor, böyle bir perspektif aldatmacası var. tavanda ise güneş desenlerine dikkat edin, her biri farklı bir mevsimin güneşini sembolize ediyor. bu alan hiç pazar alanı olarak kullanılmamış fakat günümüzde, güzel akustiği dolayısıyla burada konserler veriliyor.

    daha elbette görülmesi gereken çok yer var ama lütfen bu listeyi çok kısıtlı zamanda barselonayı gezmek isteyenlerin mutlaka görmesi gereken yerler listesi olarak düşünün. mirolar, sahil şeridi, barcelonata, picasso müzesi, lichtenstein'ın barselona kafası, üniversite gibi şeyleri es geçtiğimin farkındayım, üstelik ara sokaklarında yürü yürü görecek şey bitmeyen bir şehir.
  • öncelikle font müziği olarak bir şarkı açalım: https://open.spotify.com/…om2c1?si=f8316ee365cd4aae

    aslında barselonayı gezme planım yoktu, iş yeri sağolsun olası bir iş gezisi nedeniyle vize aldırdı ama sonra o iptal olunca kendimi kullanmaya hazır bir ispanya şengeniyle bulmuş oldum. kullanılmayan vize bana batar derken en ucuz tarih kombinasyonuyla uçak bileti ararken buldum kendimi. * en son bu şekilde turistik anlamda eu bölgesine seyahati korona öncesi lizbona yapmıştım. o zamanlar euro 6.40'tı, vay be artık ne kadar arttı ve masraflı oluyor bu seyahat işleri demiştim. ne güzel günlermiş meğerse. neyse bu ayrı bir konu tabi, hala fırsat ve imkan varken bu güzel şehri keşfedebildiğim için çok mutluyum ne olursa olsun.

    - pegasusla geliyorsanız t2'e iner. t2'den yolun karşısına üst geçitten geçip tren durağına ulaşılırsa r2 nord tren hattı ile sants estacio'a gibi merkezi bir konuma 20 dk'da falan ulaşmak mümkün. benim gibi aranmayın diye yazıyorum, burdan sonra l5 metro hattını kullanacaksanız, istasyonun dışına çıkın l3 yönlendirmesini takip ederek. l3 metro istasyonuna ulaşın, orda zaten istasyonun hem l5 hem de l3 olduğunu göreceksiniz. istasyon içinde l3 için yönlendirme yapmışken l5 için yok.

    - şehirdeki metro hattı muazzam. gördüğüm birçok avrupa ülkesindeki metro planı içinde en iyilerinden biri belki de en iyisi olabilir. herhalde bu şehirde merkezden aşırı uzak bir noktada yaşanmıyorsa bir metro hattına maksimum 1 km uzaklıkta falan yaşıyordur insanlar diye düşündüm. o kadar güzel ulaşılabilir bir şekilde. o yüzden metro hattına yakın olacak herhangibir otel aslında ulaşım açısından gayet yeterli olur. önerim l5 hattı üzeri olabilir. çünkü turistik bir çok noktaya l5 durakları ile gitmek mümkün. ama hoş aktarmalar da gayet kolay tabi hiç sıkıntı değil.

    - barcelona card'ı kesinlikle ama kesinlikle öneririm. neden mi? sınırsız ulaşım hakkı. daha havalimanından şehre transfer olurkenki r2 nord hattı kullanımı dahil olmak üzere, kartın geçerli olduğu gün kadar sınırsız şekilde tüm ulaşımdan faydalanabiliyorsunuz. bir de üzerine bazır turistik noktalarda discount ve free giriş sağlıyor. https://www.barcelonacard.org/discounts/ örneğin; mnac ve picasso müzesine ücretsiz giriş sağlıyor. bunların toplamı 24 euro. casa mila'ya 3 euro indirim sağlıyor. ve daha bir dolu şey, ilk aklıma gelenleri yazdım. zaten ben 4 günde sadece metro kullanımlarım ile kartın parasını çıkardım, üzerine yararlandığım discount ve free girişler de ekstra oldu gibi. o yüzden tavsiye ediyorum.

    - gezilecek yerler defalarca yazılmıştır aklıma gelen öneriler:
    sagrada familia: kesinlikle bileti internetten online alın. dışını gördüm yeter demeyin. içine girin ve uygulamayı indirip sesli rehberden yarım saat falan süren anlatımları dinleyerek bu muhteşem deneysel bazilikayı keşfedin. ve hadi bunu herkes demez, buraya öğleden sonra girin. şöyle güneş hafif batmaya doğru. 4-5 arası olabilir bu mevsimde. çünkü kilisenin bir tarafındaki o özel işlemeli camların adı neydi unuttum, herif * mükkemmel şekilde tasarlamış onları, gün ışığı ile birlikte inanılmaz bir renk ahengi oluyor içerde. şaştım kaldım o ana diyebiilirim. zaten bazilika çok farklı ama gidince kendiniz görün ve dinleyin anlatmakla olmaz. kulesine de çıkılabilir, bileti ona göre alabilirsiniz. şehri tepeden görmek için farklı seçenekler var ama aklınızda olsun.

    - casa da mila: evet giriş ücreti biraz yüksek ancak girmeye değer çünkü; 100 küsür yıl öncesinin burjuvazi yaşam tarzını gerçek bir dairede görebiliyorsunuz. gaudinin tasarımlarını yaparken kullandığı teknikleri ve detayları anlatan bölümleri görebiliyorsunuz. binanın enteresan yapısı hakkında enterasan şeyler görebiliyorsunuz, bu dışardan görünmüyor. ve tabi ki final çatısına çıkabiliyorsunuz. çatıda savaşçı ve dev şeklinde tasarlanmış, ay ışığı ile canlanıp binayı koruyan şeyler var. adamın hayal gücü böyleymiş. manzarası bina çok yüksekte olmadığı için fena değil ama görülmeye değer. sagrada familia da bu çatıdan güzel bir şekilde gözlenebiliyor tabi. buraya gireceksiniz barcelona card 3 euro indirim sağlıyor aklınızda olsun.

    - birçok meydan var ama en çok zaman geçirmekten keyif aldığım meydan plaça reial oldu. yemek yenebilir, bir şeyler içilebilir. gündüzü ayrı akşamı ayrı güzel.

    - la rambla boyunca direk aşağı doğru inilip kristof kolomb heykelini de geçince denize ulaşılıyor. daha doğrusu marinaya ulaşılıyor. ben vakit bulamadım ancak bisiklet, elektrikli scooter falan kiralanıp o sahilde paralel şekilde biraz gezilebilir. belki barceloneta tarafına doğru.

    - bence flamenko buraya kadar gelmişken kesinlikle bir akşam izlenmeli. mekan önerim: tablao flamenco cordobes barcelona. çünkü bu mekanda hem %20 barcelona card indirimi geçiyor hem de gerçek bir flamenko sahnesinde bunu deneyimliyorsunuz. sakın los tarantosa gitmeyin, o ne öyle abi bardan tiyatro sahnesi yapmış adamlar. bu arada tablao'da foto, video yasak en başta gösteri boyunca. sesli ve yazılı uyarılara rağmen gösteri başında biri flaşla foto çekti. hangi milletten olduğunu tahmin eder misiniz lütfen? *

    - park güell: biletini internetten almakta fayda var turistik sezonda çok sıra olabilir. müthiş bir park diyemeyeceğim ama görmeye değer, ayrıca bazı yerlerinde çok güzel şehir manzarası sunuyor. yine sagrada familiayı görmek mümkün güzel açılardan.

    - picasso müzesi: yine barcelona cardın bedava giriş sunduğu üstatın eserlerini incelemek için fırsat. burda en önemli eser las meninas. velazquez'in yaptığı orjinal tabloyu görünce de dakikalarca bakakalmıştım. bunda da benzer bir etki yaşadım. bu arada picassonun tüm ünlü eserleri burda yok. guernica falan madriddeki müzede bulunuyor. ama yine de barselonadaki picasso müzesi bence görülmeye değer.

    - vakit varsa kesinlikle montjuic'e teleferikle çıkılmalı. buranın teleferik ulaşımı için katalan sanat müzesinin arkasındaki duraktan 150 nolu otobüse binmek gerekiyor. inince de sol taraftan teleferik sırasına girilmeli. teleferik muhteşem bir şehir manzarası sunuyor. bir yanda şehir bir yanda akdeniz. tepede kale var ama içeri girmek çok ilgimi çekmedi bilemeyeceğim, dıştan görmüş oldum.

    - eşeoğlueşekler barselona katedralini de ücretli yapmışlar. bir mum yakmak isterdim ama sırf bunun için 9 euro vermeyi anlamsız buldum. tercih meselesi.

    - camp nou: futbolla alakanız olup olmadığına göre değişir. benim mesela artık çok yok ancaaak yine de dünyanın en büyük futbol klüplerinden birinin müzesini ve stadını gezmeyi de atlayacak değildim. bunun da biletini internetten almanızda fayda var. bir not, internette 23 euroluk temel experience biletini alırsanız merak etmeyin press room, soyunma odası, sahaya giriş de dahil. sanki bunlar yokmuş gibi bir izlenim var sitelerinde ama öyle değil, bunların hepsini bu bilet içinde görmek mümkün, müzeyle birlikte tabi. muhteşem bir stad. çok fazla stad görmedim ancak beni etkiledi diyebilirim. aslında biraz şehrin ve katalanların geçmişine, klübün geçmişine bakınca ve durdukları yeri görünce anlıyorsunuz. boşuna mes que un club dememişler. santiago bernabeuyu gördüğümde de çok etkilenmiştim, ayrıca real madrid vs barça durumunda her zaman kraliyet çocuklarına sempatim vardı ancak burası çok etkiledi. kendimi stadı gezerken arka planda çalan barça marşına eşlik ederken buldum, allah kahretmesin. * eğer mümkünse tabi ki bu stadda bir maç izlemek çok güzel olabilir. veya alternatif olarak barça basket takımın bir eurolig maçı da hemen yandaki palau blaugrana salonunda izlenebilir. ben bunu yaptım. bir sinan erdemdeki efes atmosferi olmasa da * fena değil. barça! barça! baaaarça!

    - bu arada katalan sanat müzesi de gezmeye değer bir yer. buranın bir de enterasan güzel bir devasa tiyatrosu mu salonu mu var her neyse, onu nerden hatırlıyorum diye düşünüyordum. cevabı dönünce bulmuştum. bu klibin çekildiği yer: https://www.youtube.com/watch?v=texeg6w6bmg

    - her yerde yazmayabilir ama catalunya meydanından la rambla caddesine doğru, cadde başında bir tane çeşme var. üzerinde barçanın arması vs var. o çeşme de taraftarların maç öncesi buluşma yeriymiş.

    - la rambla üzerindeki yerlerde bir şey yemeyin. daha iyi mekan alternatifleri için caddeyi kesen iç sokakları keşfedin gothic quarterda veya el born civarında. güzel orjinal yerler var yeme içme açısından, her aradığınızı bulursunuz tapas vs. hiç bulamazsanız şu ünlü mercado'ya gidilir. bu bölgenin gecesi de gündüzü de ayrı güzel. mantık olarak bizim istiklal caddesinin civarı gibi ama ortaçağ ve akdeniz versionu gibi aslında.

    - bolca sangria içilesi tabi ki. ancak 2.yi içince kafayı güzel ediyor. neden böyle anlamasam da. kırmızı şaraptan etkisi daha fazla geliyor bana. bunun dışında birkaç farklı yerel bira denedim herhalde en çok beğendiğim estrella damm oldu.

    - bunun dışında görülesi yerler: passsaig de gracia caddesi. katalunya meydanı, espana meydanı, katedral çevresi, klasik gothic vs. çok vakit varsa tibidabo tepesi. ben gitmedim. bence 4 günden fazla vakit varsa düşünülmeli. barselona 201 gibi oluyor bu kısım.

    uzun zamandır bir şehir hakkında bu kadar çok şey yazmamıştım. demek ki gerçekten beğenmişim ve yazasım, öneresim gelmiş. neden avrupanın en turistik şehirlerinden biri olduğunu aslında şehri keşfederken anlıyorsunuz. exiample'de bile aptal aptal binaların ne kadar güzel olduğuna bakakaldım kaç kere. hem çok görülmesi ve yapılması gereken şey var, hem de gerçek anlamda estetik ve güzel bir şehir.

    bu arada şehirde birçok şey 3 dilde yazılı, örneğin havalimanında. katalanca, ingilizce, ispanyolca. ispanyolca ve katalanca birbirine çok benziyormuş. türkçe ve kürtçe gibi değil. şehirde ispanya bayrağını resmi binalar haricinde görmedim. evet bunu çok net diyebilirim, katalan bayrağı asılı. hep uzaktan bu durumu görür duyardık, direk gözlemlemek enterasan geldi.
  • paris'in austerlitz garından akşam 20:30 sularında elipsos isimli yataklı trene binmeniz ile ertesi sabah 9'a doğru fransa-ispanya sınırı olan port bou, daha sonra ise figueras ve girona şehirleri rotasında ilerleyerekten estacio de frança isimli garına vardığınız şehirdir.

    estacio de frança şehrin muhtemelen ikinci önemli garı olmakla beraber şehrin sahil kıyısına yakın kesimi olan barceloneta bölgesinde bulunmaktadır. ana tren garı ise sahil kesiminden daha bir uzakta kalan estacio de sants'tır. şehre giriş yaparken, hatta ispanya'ya giriş yaparken göze çarpan en önemli hususlardan birisi düzenden, disiplinden başınızı döndüren orta avrupa'ya kıyasla irili ufaklı gözünüze çarpabilecek tek katlı, kenarlarındaki tuğlalar sıvasız bırakılmış (meksika'da geçen amerikan filmlerindeki evleri hatırlayınız) evlerden oluşan çarpık kentleşmenin varlığıdır. keza çarpık kentleşme dediysek bu istanbul'daki kilim desenli apartmanlar, tek katlı ve tepesinde inşaat demiri filizleri bırakılmış evlerden mürekkep çarpık kentleşmenin otuzda biri bile olmamakla beraber aslında şehre daha da sevimli şirin bir hava bile katmıştır. hatta bir kıyaslama daha yapmak gerekirse istanbul'da çarpık kentleşmenin şehrin en önemli bölgesi sayılan boğazda bile bokunun çıkmış olduğunu düşündüğümüz zaman barselona'nın merkezi yerlerinde böyle bir şeyin kesinlikle söz konusu olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

    estacio de frança'da inmiş ve şehrin daha önce neyin nesi olduğuna dair haritada şöyle bir göz gezdirmiş bir bünye ilk etapta sahile akmak isteyecektir. 92 olimpiyatlarına ev sahipliği yapmadan önce serserilerin cirit attığı, evlerinin kırık dökük olduğu ve adam gibi bir kumsalının bile bulunmadığını öğrendiğimiz bu sahilin olimpiyatlara hazırlanma gayesiyle getirilmiş olduğu o muhteşem halini gördükten sonra "ispanyollar siestacıymış tembelmiş hepsi hikaye, adamlar olimpiyat söz konusu olunca kasıp sahili ne hale getirmişler." yorumu bu sahil için yapılabilir. şehrin sahilinin bu kesimi insanın aklına izmir ve mersin karışımı bir ortamı getirir. ocak ayının ortası olmasına rağmen hiç de soğuk değildir bu sahil hatta ve hatta öğlen vakti yürüyüşünüze eşlik eden güneş eğer şehre orta avrupa’daki kışı düşünüp de sıkı sıkı giyinerek gelmişseniz bir süre sonra terletir, insanda denize girme isteği uyandırır. zaten ocak ayı falan dinlemeden denizde yüzen, hatta ve hatta dalga sörfü yapan (inanılmaz bir dalga vardır) insanlara rastlayabilmeniz pek de bir mümkündür bu dolu dolu gezilesi sahil şeridinde.

    sahil kesiminin bir ucu olimpiyat köyü’ne uzanır. mapfre tower ve arts hotel isimli barselona’nın en yüksek iki adet yüksek binasını içerir bu köy. bu binalar 92 olimpiyatlarında atletlere ev sahipliği yapmış olup olimpiyattan sonra satılmış fakat şehrin bir tür simgesi olmuştur. bu bölgeye doğru yapılan bir sahil şeridi yürüyüşünden sonra gerisin geriye dönüp vakit kaybetmemek için yapılabilecek akıllıca bir davranış metroya binmektir. olimpiyat köyüne en yakın metro durağı olan ciutadella villa olimpica ’dan metroya binilerek şehrin göbektaşı olan plaça del catalunya ve bu meydanın uzantısı olan la rambla’ya bir kez metro değiştirmek suretiyle ulaşılabilir.

    şehir metrosu birçok özelliğiyle paris metrosunu andırmaktadır. en başta metronun bilet kontrol sistemi aynı paris metrosundaki gibi olmakla beraber bileti sokup öteki tarafından almak suretiyle turnikeden geçişinizi sağlyabilmek mümkün olmaktadır. metro müzisyenleri paris’teki kadar abartı boyutlarda olmasa da burada da arada bir metroya dalıp müziklerini (burada doğal olarak besame mucho türü şarkılar çalarlar!) icra ederler. bu metroyu paris metrosundan ayıran en önemli ve en bir daha güzel özellik ise için 2 günlük komple sınırsız (2 gün boyunca barcelona’da sığır gibi dolaşacak bir turist için oldukça caziptir) veya 10 binmelik indirimli biletler gibi olanakların mevcut olmasıdır. geçitlerde ilerlerken karşınıza pat diye çıkan bir katalan polisinin size aniden biletinizi sorması da pek bir mümkündür bu yüzden turnikeden geçtim biletimi atayım veya cebimin ucube bir köşesine koyayım türünden bir davranışta bulunmamanız tavsiye olunur.

    plaça del catalunya şehrin taksim meydanı'dır ve her taksim meydanı’nın istiklal caddesi’ne devam etmesi gibi burası da la rambla’ya devam eder. bu meydan için nedense turistik yazılarda hep yan kesicilere aman dikkat türünden uyarılarla karşılaşılıyor olunsa da barcelona’nın en işlek bölgesi olan bu meydana varınca şehrin ortalamanın üzerinde güvenli bir ortam olduğu görülebilir (ya da bu istanbul’daki hareketliliğe alışkın bir bünyenin yorumu olabilir!) la rambla hem arabaların geçişinin serbest olduğu, hem ortasında yaya yolu bulunan hem de fevkalade biçimde ağaçlandırılmış (bu ağaçlandırmanın ne boyutta yapıldığı şehre kuşbakışı bakıldığı zaman çok iyi anlaşılabilir) hareketli bir ortamdır. plaça del catalunya’da araç trafiğine tamamen kapalı ve daha ufak bir alışveriş caddesi olan avenida portal de l’angel bulunur. bu cadde la rambla’nın paralelinde olup arka tarafı gotik barselona katedrali ya da benzer başka bir biçimde adlandırılan katedrale çıkar. la rambla’nın bitiminde ise sizi kristof kolomb eliyle denizi işaret eder bir biçimde karşılar. geldiğiniz bu nokta (anlatılanlara göre söylüyorum şahsen hiç görmedim) fransa’nın güney sahilinde bulunan bilumum büyük şehirlere benzemektedir.

    deniz kenarına demirli bol miktarda yatın oluşturduğu asortik marina görüntüsü az ileride ise yerini şehrin limanına bırakır. katalanlar’ın turizm dehası kendisini bu bölgede bir kez daha göstermiş, buraya teleferik dikmeyi akıl etmişlerdir. teleferiğe binmek için çıkılan kuleden barselona daha da bir güzel süzülür ve aslında şehrin ne kadar ufak (veya istanbul’a kıyasla ufak!) olduğu, la rambla’nın ağaçlarla örtülü hali ve sahilin güzelliği göze çarpar. teleferik iki yöne sefer yapmaktadır. bu yönlerden birisi limana doğru yol alır ama limanın orada pek bir atraksiyon yoktur. esas olay teleferiğin sizi götürdüğü öteki nokta olan montjuic isimli tepe ve bu tepede var olan (yürüyerek takriben 25-30 dakika sürecek otobüsle 5 dakikada gidilebilecek) olimpiyat stadyumu ve başka irili ufaklı atraksiyonlardır.

    teleferik sefasının sonunda kuleden aşağı inilir ve şehrin eskiden gece hayatının kalbinin attığı söylenilen paral-lel isimli mevkiye şöylece bir yürüyüş yapılarak “bu şehirde tipik büyük avrupa şehirlerinin olmazsa olmazı olan sex shop’lar ve porno şovlar içeren bir yer yok mu?” sorusunun cevabı alınır. birkaç dakika önce çıkılmış olan kuleden la sagrada familia pek de bir güzel görülmüştür ve ilk metroya atlanıp gaudi’nin katedral meselesine bambaşka bir boyut kazandırmış olduğu bu eserine doğru yol alınır. katedralin görkemi ve gaudi’nin dehasından tatmin olmayanlar gaza gelip en tepeye de çıkmak isteyecekler ve yorucu bir tırmanış sonucunda daracık katedral tepesine vardıktan sonra şehre bir kez daha tepeden bakacaklardır. aşağıya indikten sonra merdivenlerin tam çıkışında bulunan ve oraya ne amaçla konmuş olduğu belli olan yan yana dizilmiş meşrubat makineleri ise üstlendiği misyonu oldukça iyi bir biçimde yerine getirmektedir.

    gaudi tabii ki bir la sagrada familia ile bitmez. bir tarafı catalunya meydanına, diğer tarafı ise şehri ortadan ikiye yaran avenida diagonal’e çıkan passeig de gracia isimli bir hayli geniş caddede sanatçının iki eserini bulmakta pek de zorlanmazsınız. yürürken sıra sıra dizilmiş evlerin gidişatına bariz bir aykırılıkta yükseldiğini göreceğiniz iki evden birisi casa batillo, diğeri ise la pedrera olup ikincisinin içini de gezmek suretiyle gaudi dehasına daha da bir doyabilmeniz mümkündür. gaudi bununla da bitmemekte, sıra kendisinin de bir zamanlar yaşamış olduğu ve evi müze haline getirilmiş olan parc guell’e gelmektedir. buraya metro ulaşımı ile ilgili ilginç bir ayrıntı ise ulaşım için inebileceğiniz iki tane metro durağı olmasıdır: lesseps ve vallcarca. bu duraklardan vallcarca’da indiğiniz takdirde parka barcelona’nın daha sessiz, sakin ve yine insanın aklına yine güney amerika’da çekilmiş filmleri getiren bir sokağından geçip daha sonra da uzunca bir yokuşu (bu yokuş ki paris’teki montmartre’ın ispanyol ruhu aşılanmış versiyonu gibi bir şeydir) çıkaraktan varırsınız. söz konusu yokuşta var olan yürüyen merdivenler ise katalanların turist çekme gayesiyle teleferikten sonra akıllarına gelen ikinci bir cinliktir. ancak parka bu duraktan varmak biraz hayal kırıklığıdır çünkü vardığınız anda etrafınızda ilk etapta koru, orman, çayır ve çimenden başka hiçbir şey görmez, “hani gaudi?” “hani müze?” sorularını kendi kendinize sormaya başlarsınız. keza ufak bir gayret ve yürüyüşten sonra bu gaudi’nin evine ve parkına ulaşır, parkın ana giriş kapısının ise aslında daha bir ana caddeye bakan lesseps durağına yakın olduğunu sezip “ne yani ben bu kadar ormanı boşuna mı yürüdüm?” sorusunu kendinize sorarsınız.

    şehrin göbeğine onca yürüyüşün ardından yorgun argın geri dönen insan acıkır, ve acıkan insan nasıl adana, urfa’da kebap olayına girerim ben diyorsa barcelona’da da paella olayına girmeli, denizden babası çıksa yemeli, hele bir de denizden çıkan bu mahsüller pirinç ile fevkalade bir biçimde tavalanmışsa daha bir ayıla bayıla yemelidir.

    şehri terk etmeden gidilebilecek daha bir çok yer olsa da önemli bir son yer nou camp ve futbol kulübünün müzesidir. buraya gitmek için de inilebilecek bir çok durak olup eğer ki diagonal bulvarı üzerindeki palau reial durağında inilirse hem barselona üniversitesi’nin kampusü görülür, hem de kampüs içerisinde öğrenciler arasında yapılabilecek ufak bir yürüyüş sonrasında buraya da varılır; barselona’nın altından girilip üstünden çıkılır.

    sonuç: orta avrupa her ne kadar birçok nüans içerse de özünde aynı olup barselona bambaşka bir avrupa’dır; dört dörtlük bir şehirdir. üç gün kalarak insana ekşi sözlükte üç ay boyunca harcatmadığı bir tuş vuruşu emeğiyle entry girdirir.
  • o kadar yazıya, uyarıya rağmen çantayı kaptırdığım şehirdir. çantadakiler mühim değil de, bütün interrail anılarımın olduğu hafıza kartı gitti be. elimde tek fotoğraf kalmadı. yine de şehir o kadar canlı, o kadar güzeldi ki, sövemiyorum bile. 'hırsızlar da ayrı bir renk katıyor eheh meheh' diyorum hala.

    pasaport çalınması durumunda suserlerin işine yarayacak birkaç bilgi vereyim:

    öncelikle etraftakilerin, 'yok amigo, o çanta gitti artık. boşa polise molise gitme.' demelerine aldırış etmeyin. biz de biliyoruz polisten iş çıkmayacağını ama o polis raporu bize lazım. siz de benim gibi, gecenin bir yarısı pasaportu kaptıranlardansanız, la rambla üzerinde 'kime sorsan gösterir'de 7/24 açık bir polis karakolu var. ingilizce bilmiyorlar ama bir şekilde anlaşıyorsunuz işte. size bir form verecekler, ispanyolca-ingilizce, onu doldurun. ne yazdığınızın çok önemi yok, documents kısmına pasaportu yazmayı unutmayın yeter. polis kaşeyi bassın, kopyasını alsın, orijinali sizde kalacak.

    sonra bu rapor ve iki vesikalık fotoğrafla (biyometrik olması gerekmiyor, konsolosluğa çıkan metro durağında fotoğraf kulübesi mevcut) passaige de gracia 7 numara adresindeki (katalunya'ya çok yakın) t.c. barselona başkonsolosluğu'na gidin. hepsi dünya tatlısı insanlar. tanısanız çok seversiniz.

    konsoloslukta adınıza düzenlenecek 'travel document' ile yurda dönmek mümkün. hatta belge hazırlanırken belirttiğiniz takdirde, başka bir ülke üzerinden yurda dönmek dahi mümkün. lakin bu travel document nedir ne değildir, pek bileni olmadığı için, havaalanında görevlilere uzun uzun dil dökmeniz gerekebiliyor.

    ayrıca bu uzun tartışmayı kazanıp, geçiş iznini aldıktan sonra o hışımla ilk gördüğünüz yerden, yiyecek içecek almayın. el pratı bilenler için söylüyorum; free shopın hemen solunda 1.05 euroya kahve, 1.5 euroya kola, 2 euroya ikili sandviç alabileceğiniz makineler var. zaten malı mülkü hırsıza kaptırmışsınız, bir de havaalanında soyulmayın.
hesabın var mı? giriş yap