• 92-98 yillari arasinda arasinda pek moda olan ve gelecegin meslegi diye lanse edilen isletme bolumune veya hemen altina yazdiklari ekonomi bolumune girip universitede agac altinda seviserek hayatlarinin son mutlu gunlerini yasadiktan sonra 96-02 yillari arasinda mezun olan bir cok genc fidan uzunca bir sure banka sinavindan banka sinavina kosmuslardir..

    gotune guvenip idealist koy ogretmeni feride olanlar mufettislik, ne gezecem abi ben o kadar kiz arkadasim var benim diyenler kurumsal, azicik asim agrisiz basim diyenler ise bireysel subelere girmis/girebilmis, heyecanla cici, utulu takimlari veya elbiseleriyle islerine baslamislardir.. (peki saclar hazir mi?)

    neden sonra bu fidanlarin kimisi ne bicim is lan bu diyerek istifa etmeyi dusunmus ancak issizlik ortami nedeniyle gotu yememis, kimisi batan bankalar neticesinde isten cikarilmis evde sabah sabah seda sayan programina faks ceker olmus, kimisi ise abi simdi ben uzman oldum, sonra mudur yardimciligisonradasubemudurusonragenelkurulehiehieiehieheieoehoheo diyerek kafayi yemistir..

    bu tamamen 90'li yillarda isletmecilik gelecegin meslegi diye bizi gaza getiren denyolarin hatasidir.. nasil bir zamanlar insaat muhendisi oldun mu mahallede "nadire hanimlarin ogluda muyendis cikmis" diye ailenin gogsunu kabartacak dedikodular yayilirdi, bizim donemimizde de "nadire hanimin kucuk oglanda bankaci oldu her gun trilyonlarla oynuyormus" dedikodusu dolasmaya baslamisti.. doktor olanlari saymiyorum bile, onlarin havasi tee eskilerde kaldi.. simdi tip okuyanlara manyak gozuyle bakiliyor..

    bu arada eklemek isterim ki, sadece isletme/ekonomi mezunlarimi bankaci oldu, subeleri doldurdu? hayir efendim, kamu mezunu da, muhendisi de, uluslararasi mezunu da yine ayni banka sinavlarinda saga sola utangac bakislar atarak beklediler, dar kotlu kizin gotune baktilar, okulda samimi olmadigi arkadaslariyla sikici sohbetlere girdiler.. bir umut gunun birinde televizyon reklamlarindaki guler yuzlu, beyaz disli gulumseyen genc olabileceklerini hayal ettiler.. ha sonra ebelerininkini gorduler bankaya girince o ayri mevzu..

    simdi ise yeni akim grafik tasarim ve iletisim tasarim.. cagimiz bilgisayar ve internet cagi.. (ve fakat turkiye'de hala internet esittir superonline) genclere hede tasarimi mezunlarina buyuk ihtiyac olacak, hede mimarlari ve piti piti programini kullanabilenler bok gibi para kazanacak gibi gazlar verilmekte, etrafta gani gani hayatinda universiteden once bilgisayar gormemis ve ilgi duymamis, tasarimin t'sinden cakacak yaraticiliklari olmayip onun yerine oha ve filan olma konusunda doktora yapmis sapsallarla dolmakta..

    entrymi bir olacak o kadar esprisiyle baglamak isterdim fakat zaten yeterince tiksinmis durumdayim, o yuzden 10 sene sonra bir baska "abi su meslek cok moda olacakmis" akiminda daha bulusmak uzere hepinize baaay anaciiiiiiimm (allah belami versin yine tutamadim kendimi.. e osym boyle olduktan sonra biz daha coooook... bak hala?! niyetimiz kimseyi kirmak... lan bi sus..? tamam abi sustum)
  • nedense toplumun geneli tarafından şubedeki gişe memurlarıyla ya da siyah kolluklarla para sayan gözlüklü beyaz saçlı amcalarla eşanlamlı sanılan, bu sebeptendir ki sıkıcılık önyargısıyla çok sık karşı karşıya kalan meslektir.

    gelin görün ki, bir bankanın herhangi bir büyük ayakkabı markasından farkı çok yoktur. bankacının malı paradır, para alır para satar. ayakkabıcı ise ayakkabı üretir ayakkabı satar. bankacının farkı ürününün hazır olması fakat bu ürünü çeşitlendirme zorunluluğudur. bunun dışında çalışma şekli, iş akışı açısından bakarsak ürün geliştirme, pazarlama gibi pek çok kol bankalarda da bulunur. şubeci olmak ise apayrı bir konudur, ayakkabıcı örneğinden gidersek sözkonusu ayakkabı markasının belli bir mağazasında çalışmaya benzer. müşteriyle sürekli içiçe, burun burunasınızdır.

    şubeci olmak apayrı bir konu, bambaşka bir sabır ölçütüdür.
    bankalarda şubeler genel olarak üç kola ayrılmıştır. bireysel, ticari ve kurumsal şubeler. bireysel şubelerde bildiğimiz kişisel hizmetler sunulur. otomatik ödeme talimatları, kredi kartları, bireysel krediler. bu şubeler ve şubeciler küçük işlemlerle uğraştıklarından diğer tiplere göre nispeten daha şanslı görünmektedirler. ticari şubelerde ise günümüzde gittikçe önem kazanan kobilere kredi kullandırmak, dış ticaret işlemleri gerçekleştirmek gibi amaçlar nefes almadan yerine getirilmeye çalışılırken çılgın bir müşteri kaprisi çekilir. türk insanı, türk kobisi üç kuruş komisyon, masraf ödememek için elinden geleni ardına koymayacak, olmadık absürd isteklerle portföy yöneticisini bezdirecektir. kurumsal şubelerde de daha büyük çaplı müşterilerle çalışılır. belli bir çapı geçtikten sonra müşterinin kaprisi katlanarak büyümekte olduğundan bunlarla uğraşmak ekstra sabır ister. 3 bps farklı komisyon verene koşan bir müşteride kurumsal sadakat oluşturmaya çalışmak apayrı bir ömür törpüsüdür.

    şubeci olmaya niyetlenen insan bu zorluklara göğüs germeye hazırlanmış, çelik gibi sinirlere ve kıvrak bir zekaya sahip olması gereken insandır. genel müdürlükte bankacılık yapmak ise çok daha farklı bir deneyimdir. şubelerle koordinasyon halinde çalışılır fakat burdaki hayat çok başkadır. bankacının malının para olması bankacılığın sabahtan akşama kadar para saymakla bir olması anlamına gelmemektedir. genel müdürlüklerde hakikaten sabahlara kadar it gibi hesap ve raporlama yapan birimler olduğu gibi, oturup çocuk kumbaraları ve etkinlikleri tasarlayan, bir sonraki reklamda hangi ünlünün oynayacağına karar veren, yabancı bankalarla fikir & ürün alışverişinde bulunan birimler de mevcuttur.

    sözün özü, bankacılık öcü değildir, cicidir. sevin onu.
  • toplum tarafından saat 17:00'da işinizi bitirip eve gittiğinizin sanılmasıdır. istisnasız hergün en erken 19:30 civarı işten çıkmaktır. hergün sıfırlanan ve giderek yükseltilen hedefleri eksiksiz ve hatta verilenden daha fazla olacak şekilde gerçekleştirmenizin beklendiği, gerçekleştiremediğiniz takdirde akşamına müdürünüzden güzel bir fırça yediğiniz meslektir. üstüne üstük insanların en değerli şeyleri yani paraları ile iş yaptığınız için, neredeyse gelen her müşterinin (en kılıbık tipinden en kabadayısına, en cahilinden en eğitimlisine) kendini adam sanması ve kendilerini sizden üstün görmeleri durumundan kaynaklı ego problemlerini sizin üzerinizden gidermeleri ve sizin gık diyememenizdir. evlenirken düğün tarihinizin neden o tarihte seçildiğini, o tarihi seçerken kime sorduğunuzu soracak cesareti kendinde gören yöneticilerle çalışmaktır. hamile kalırken birkaç ay sonra izine ayrılacak olmanızdan dolayı hamile olduğunuz duyulduğu zaman yöneticiniz bana takar mı? ters gider mi? diye düşünmek zorunda kalmaktır. allah'ın her günü mobbinge maruz kalmaktır ve bankaya gelen ya da gelmeyen her insanın ooh işiniz kebap ha, keşke benimde böyle işim olsa diye özendiği bir işinizin olmasıdır.

    ulan arkadaş yine bu sistemi savunan birileri çıktı iyi mi? bir de bu sektörde çalışanları aşağılama olayı yok mu? gören duyanda ataları medici ailesi sanacak. sanki dedeleri ilk banka şubesini açtı. sistemin safrasıymış... hepi topu olabileceğin en fazla genel müdür ya da ceo olursun. bankanın sahibi gelir ağzına sıçar gider. bu olur yani.

    not: bankacı değilim.
  • issizlikten kırıldığım günlerde bir umut kabul ettigim meslek oldu bankacılık. eğitimdeyken sordular " neyi amaçlıyorsunuz? " diye, herkes mı çocukluktan hevesli olur arkadas! yok annem bankacıydi cok özendirdim, yok ablam bilmem ne, müdür olacağım... bir ton zirva. 20 kisiydik bir arkadas kem kum etti bir de ben. açık açık is bulamadım geldim, dedim; önceliğim isi sevmek, diye ekledim.

    eğitimi görseniz kurban edilecek hayvanlar gibiydik, boyle bir hizmet yok. isim vermek istemiyorum, sayılı bankalardan biri, özel tesisleri, akademileri var. neyse ise başladık tazminat var demeseler o gün bırakacaktım. o kadar eleman ayen beyan isgence görüyor haberleri yok. aksam 9'da isten çıkmak nedir ya? yalanın biri bin para, bireyselciler habersiz dayiyorlar sigortayı, otomatik ödemeyi millete aksam olunca da seviniyor, adam geç anlasa bari diye dua ediyor. kızamiyorsun da çünkü kota diye bir sey var müdür her dakika baskı halinde.

    daha kötüsü bizim insanımız. kredi kartı borcunu ödemek istediği giseciye köle muamelesi yapıyor. orada çalışan mısın samar oğlanı mı belli degil. gelen giden giseciye catiyor. herkes zamanla alisirsin, dedi de yok benden olmaz diye geçiştirdim. ben öyle bir adam değilim bir kere, bankayı sahiplenmiş, çıkarlarını kendi çıkarı kabul etmiş adamlar ben anlayamıyorum bu durumu.

    neyse ki yarın bitiyor. sahip oldugum ilk isimden istifa ettim, yarin son kez gitmeyi bile istemiyorum. 5 ayda haftada üç gün çalıştığım halde olan biteni sindiremedim. bilmiyorum simariklik mı bu yaptıgım? 6 ay sonra bir bebeğim olacak benim, onun hayatına stresi şimdiden sokmak istemedim. issizlik korkunç bir sey, ama her gün nefret ettigin bir işle yasamak, bunun tarifi yok.
    ben sanırım yine beceremedim.
  • mafya işi gibidir. herkes şikayet eder, bırakmak istediğini söyler ama giren çıkamaz.
  • 12 yıldır yaptığım meslek.. ege üniversitesi su ürünleri fakültesi mezunuyum hemi de.. kaptanlık lisansım falan da var ama gemide çalışmak yerine bankada çalışmayı tercih ettim..

    12 yıllık meslek hayatımda fisher endeksinin yahut nülerle sigmalarla eğri çizmenin bir boka yaradığına şahit olmadım.. netekim bir bankada çalışırken okulda öğretilen hemen hiç bir şeyle karşılaşılmıyor.. teknik altyapı olarak thp'ye hakim olmak, en azından thp denilince o ne ki dememek yeterli geliyor..

    bankacılık, sanıldığı gibi rakamlarla, tablolarla, nülerle, sigmalarla sürdürülen bir meslek değil.. insanlarla sürdürülen bir meslek. insanlarla iyi geçinmeyi, onlara iyi davranmayı ve kendinden çok çok fazla ödün vermeyi gerektiren bir meslek.. ve bunun karşılığında iki yıllık, yarım gün çalışan bir öğretmenle, 12 yıllık günde 12 saat çalışan bir müdür yardımcısının maaşının hemen hemen aynı olduğunu söylemem gerekiyor..

    ben kendi mesleğimi değil de bunu seçtim.. neden? 12 yılda çoktan emekli olmuştum denizde.. 6 ay çalış, 1 ay izin yap. kaptanlık maaşı ilk başlangıçta 1000 usd idi.. başlarken daha. takım elbise giymek gerekmiyordu. sakal traşı gerekmiyordu. kaptan olacaktım. 4 senede uzak yolu almış, her şeyi tamamlamış olacaktım. ama zaman geri alınmıyor işte.
  • arka planında inanılmaz bir it desteği olmasına, karar alma mekanizmasında belki de trürkiye'nin en kaliteli insan kaynağını istihdam etmesine rağmen şubelerinde hayatından bezmiş personeli tarafından halka karşı temsil edilen; türkiye'nin altyapısını, üstyapısını, içinde yaşadığımız evleri, üzerinden geçtiğimiz köprüleri, bindiğimiz belediye otobüslerini,metroları, yaktığımız elektriği üreten barajları, hastaneleri, üniversiteleri finanse etmesine rağmen halkın gözünde kredi kartından ve hesap işletim ücretinden gayri hiçbir fonksiyonu olmayan kuruluşlardır.
  • yapmayın lan.yapanın kafasını sikim.başta kendimin. sabah 9 akşam en erken 19.30.para sat sat sat sat sonu yok lan bu işin.acayip para satarsın sana tam 30 saniye süren bir teşekkür ederler.ertesi ay sattığın paranın en az yüzde 40'nı bekler sonuç 1000 lira maaş verirler.şaftın kayar akşam eve geldiğin 40 tane kafanda soruyla gelirsin.ertesi gün kime satıcam.ona mu buna mı?

    sonra iç kontrol gelir müfettiş gelir sattığın paralara 100 tane hesap sorar.sorucak soru bulamazsa bile sorar nimetten sayar bu yavşaklar kendilerini. kendilerini üstat diye hitap edilmesini ister. sen kimsin lan ben sana üstat dicem.sen neyin üstadısın bir bana söylesene neyin lan neyin lan.sikko işe giriş sınavında benden 3 soru fazla yaptın diye torpilin vardı diye sana üstat mi dicem lan. bi söyle lan. demeyince artislik sen kimsin demek neyin farzı lan?

    bir de çalıştığın yeri müdürü vardı.bunlar da harbi göttür. sabahtan akşama kadar eli cebinde dünyadan bir haber.herşeye racon kesen ama ekmeğin bile kaç kuruş olduğundan habersiz bu ay 5 satmışsın niye 10 satmıyorsun diye gerzek gerzek hesap sorarlar,bunların çoğu yine o koltukda onun bunun adamı olduğu için durur. o yap der bunu yap der. ama iş zora geldiğinde anında satar personelini salise beklemez.göt kelimesi bunlara öyle böyle yetmez.bunların birde her şubede yancıları olur.seni beni satarken kendi makam mevki sahibi olur veya başla şeylerin.

    yapmayın lan bankacılık herhangibi bir kuruşunuzu verip girmeyin lan sınavlarını beleş olsa da girmeyin. gidin sokakta simit satın. isportada don sütyen satın napıyorsanız yapın lan bankacılık yapmayın.

    ha birde izin mi hak getire ölmen lazım lan izin almak için.hastalıktan gebersen yine gitmek zorundasın.cumartesi günü düğünün vardır kıyak olsun diye cuma akşamı 17 de izin verirler.izin diyorum dikkatinizi çekiyorum bunu da nimetten sayar müdürün vay sikeyim gelmişini geçmişini geleceğini böyle işin olmaz olsun lan.
  • çok kaypak bir sektördür. gerçi hangisi değil ki?

    misal, garibanın teki gelir. bu adamı yalvartan bankacılar görürsünüz. ama biraz önce yalvartan bankacımızın yanına sağlam bir iş adamı gelirse bu defa roller değişir.

    yani batı cephesinde değişen bir şey yok.
  • çekilecek dert değildir.

    bizden geçti artık uzun zamandır bu işin içinde olduğum için artık çıkabileceğimi sanmıyorum. fakat yeni mezun olup eğitimde, şubede orada burada karşıma çıkan kim varsa ilk lafım bırak git daha gençsin oluyor. malum sebeplerden dolayı kimse gidemiyor elbette. işsizlik almış yürümüş, köşebaşları iktidar yalakaları tarafından kapılmış, öss'den kpss'ye kadar her türlü sınava hile hurda karışmış nereye gidiyorsun. herkes iyi-kötü iş buldum diye seviniyor. bankalar eline düşen müşterilerini de kendi çalışanlarını da insan ayırmadan sömürüyor. müşteri bize kabarıyor da biz derdimizi kime anlatalım.

    bugün yaşlı bir teyze geldi şubeye. geçen hafta kredi borcunu yatırmak isterken gişedeki yeni arkadaşlar hata yapmışlar para kredi kartına yatmış. esti, gürledi demediği laf kalmadı. son olarak da, ''benimde oğlum x bankasında çalışıyor'' dedi. bende, ''ama siz bankacılara hiç hoş davranmıyorsunuz. oysa en çok sizin anlamanız lazım'' dedim.

    o dakikaya kadar sinire kesen hatun işi de çözülünce bir anda geri çekildi ve çeşitli bahanelerden dem vurarak özür diledi, kusura bakmayın dedi. hiçbir anlamı yok. o yaşına kadar zaten kendin nasıl davranman gerektiğini çözemediysen geçmiş olsun.
hesabın var mı? giriş yap