• tıpkı pavlov gibi insanların da hayvanlar gibi şartlandırılabildiğini savunan psikolog. behavioristtir ancak pavlov'un ardından behaviorisme getirdiği farklı bakış açısı nedeniyle diğer psikologlar tarafından kendisine neobehaviorist denir. pavlov, stimulus-response ikilisini temel alır. zili çalarsın, eti verirsin, salya akar. şartlanma sağlandığında eti aradan çıkartıp zili çaldığımızda da salya akar ve classical conditioning* görevi tamamlanmış olur.

    operant conditioning'in babası skinner ise "banane kardeşim stimulustan!" der. onun için önemli olan stimulus değil, davranışların sonuçlarıdır. bir davranışı ya pekiştirirsin, ödüllendirirsin (reinforce, reward, praise, support) ya da ignore edersin. pekiştirirsen o davranış zamanla öğrenilmiş olur. ignore edersen karşındaki "hmm bir yanlış var" diyerek o davranışı zamanla tekrar etmeyi bırakır. burada önemli olan skinner'ın cezalandırmayı* reddetmesidir. cezalandırmak yerine alternatif bir reinforcement bulunması gerektiğini söyler.

    örneğin; çocuk evin içinde top oynayıp evdeki tüm vazoları kırıp döküyor ise bu davranışı durdurmanın yolu çocuğu cezalandırmak değil, alternatif bir pekiştirici bulmaktır. "topu evde değil bahçede oynarsan sana bisiklet alırım, patates kızartırım." gibi.
  • " bizler cevremizin urunuyuz. eger davranislarimizi degistirmek istiyorsak tek ihtiyacimiz etkilesimde bulundugumuz cevreyi denetimde tutmaktir."

    b. f. skinner
  • "sabah 6'da kalkar, kahvaltiya dek ders calisirdim. daha sonra derslere laboratuvarlara ve kutuphanelere gider; gun boyunca 15 dakikadan fazlasini plansiz gecirmezdim. gece saat tam 9'a kadar calisir. sonra uyurdum. oyun ve fimleri seyretmez. nadiren konserlere gider, hemen hemen hic randevulasmaz ve psikoloji ve fizyoloji disinda hicbir sey okumazdim."
    b. f. skinner, 1967
  • lost'ta oryantasyon videosunda adının geçmesiyle insanları adanın devasa bir skinnerbox olup olmadığı sorularına yönelten adam.
  • insanın kişiliğini kendisinin veya tercihlerinin belirlemediğini, kararlarımızın ve davranışlarımızın çevrenin gereklilikleriyle oluşturulduğunu ve birçok psikoloğun kişilik diye tanımladığı şeyin esasında bugüne kadarki edimsel veya klasik (ama gene de edimsel koşullanmayı daha değerli bulur) koşullanmalarla edindiğimiz becerileri sergilememiz olduğunu iddia eder.

    kişilik kuramcıları arasında nerede 'herkes kendi hayatının mimarıdır.' diyen adler, nerede hiçbir şey bizim tercihimiz değilidir, çevrenin doğal sonucudur diyen skinner.

    edimsel koşullanmaya bir öğrenme tekniği ve hayatın önemli bir gerçeği olarak bakmaktan öte, onu kişiliğin kendisi yapmıştır ve aslında kişilik diye bir şeyin olmadığını iddia edecek kadar da cüretkardır.
  • davranışçılığın son yorumları psikolog b.f.skinner’ın çalışmaları ile belirir. bu noktadan sonra skinner’ın bakış açısı james’in fizyolojik perspektifi ile bir köprü kurmaz. skinner, fizyolojinin artık işlerliğinin kalmadığı hakkında oldukça açık bir fikre sahiptir. kendisi daha ziyade watson’un benimsediği psikolojik amaca katılır -davranışın öndeyisi ve kontrolü. dolayısıyla onun duygular hakkındaki açıklamaları bu çerçeve içerisinde değerlendirilmelidir: “… şu anda ve belki de hiçbir zaman, davranışın belirli bir durumu hakkında öndeyide bulunmak için gerekli olan bu tür bir nörolojik bilgiye[davranışın nedeni olan] sahip olamayacağız. dahası, belirli bir anın önceki koşullarını belli bir düzen içerisinde kurmak için direkt olarak sinir sistemini değiştirmeye gücümüzün yetmesi olası değildir. görülmelidir ki, sinir sistemindeki bu sebepler, öndeyi ve spesifik bir davranışın kontrolü için, kısıtlı bir faydaya sahiptir.”

    skinner salt duyguların psikolojik etüdünde konudışı olduğu için, içsel psiklolojik olayları reddetmez; bir anlamda duyguların kendisini reddeder. “ duygular, davranış olarak nitelediğimiz kurgusal sebepler için mükemmel bir örnek teşkil ederler." şöyle devam eder, “ en güvenilir yol sıfat formunu korumaktır… duygu olarak tanımlanan şeylere bakmak yerine, davranışı korkunç, şefkatli, ürkek vb. gibi tanımlamaktır." bu tür davranışlara yol açan psikolojik ve fizyolojik durumlar yerine duyguların sıfatları olarak tanımlanabilecek davranış şekillerine bakmak yerindedir. buna rağmen skinner duygular hakkında bir tür tanım önerir: “ bir duyguyu belirli bir güç ya da zayıflık olarak tanımlamamız için - ileride bunu yapmayı umuyoruz- bir veya birden çok türden işlemden yanıt alarak çıkarsama yaparız. bu tarz bir tanım aydınlatıcı değildir, fakat “meslekten olmayan” kimsenin duygulardan anladığı, skinner’ın onaylayıcı yorumlarında daha yardımcıdır: “ bir adam sokakta yürürken birisinin korktuğunu ya da sinirli olduğunu ya da âşık olduğunu söylediğinde, genelde onun belirli bir davranış eğiliminde olduğunu söylüyordur."

    böylece, skinner gibi bir davranışçı için, duygular içsel bir zihinsel durum (descartes’ın düşündüğü gibi) ya da fizyolojiye yakın bir bağlılık (james’in düşündüğü gibi) değildir. bir kavram olarak ‘duygu’ davranışın çeşitli görüşlerini karakterize eden bir tür steno yolu gibi gözükmektedir. duygular hakkındaki her teori bu türden davranışlar hakkında nasıl öndeyide bulunacağımız ve onları nasıl kontrol edebileceğimiz (watson’un düşündüğü gibi) ile ilgili bir teori olması gerekir. watson’un davranışçılık versiyonunda, dolayısıyla skinner’ın da, en azından bir şekilde öndeyinin ve kontrolün hedefinin duyguların anlaşılması için tek uygun hedef olduğunu kabul ederler, bazı kritik öğeler dışarıda bırakılmış gibi gözüküyor.
  • güvercinlere masa tenisi oynatabilen adam. düzenek şu şekilde işlemektedir:
    etrafı çevrili bir masanın iki ucunda iki rakip güvercin konumlanır. güvercinlerin amacı, masanın üzerinde bulunan topu karşı tarafa çarptırarak kendi önlerindeki yem kutusunu açmaktır. daha doğrusu topu karşı tarafa çarptırdıklarında kendi önlerinde açılan yem kutusu ile ödüllendirilirler ve bu da dışardan izleyen birisi için güvercinlerin masa tenisi oynaması olarak yorumlanabilir.
  • programli ogretimin gelistirilmesini saglamis ve bilgisayar destekli ogretimin temellerini atmistir.
  • ayni zamanda hayvanlarin da insanlar gibi hurafe inanclara sahip olabilecegini soylemis ve bunu guvercinlerde denemistir.yaptigi deneyde rastgele secilen guvercinleri tek tek kafeslere koymus,normal yediklerinin 3 te 1 ini verecek bir kac gun ac birakmistir.sonra kafeslere kurdugu mekanizmalari her 15 saniyede bir hayvanlarin ne yaptigina bagli olmaksizin yiyecek taneleri dusurecek sekilde ayarlamistir.birkac gun sonra deneye tutulan 8 guvercinden 6 si sabit totemler gelistirmislerdir ve yiyecegin bu yaptiklari hareketlerden dolayi dustugunu dusunmusler :) kimisi saat yonunun tersine donmus kimi yeri supurme hareketi yapmis kimi takla atmis kimi ileri geri adim atmis.netekim bunun takimi yenilmesin diye totem yapip amuda kalkan insanlardan hic bir farki olmadigini belirtmis
  • (bkz: #121156192)
hesabın var mı? giriş yap