• gidişinin üzerinden 5 sene geçse de unutamadığım köpeğimin cinsi. eğitmekle uğraşmadığımız için otur, kalktan anlamayan bir denyoydu kendisi. ama aynı zamanda dünyanın en sevimli yaratığıydı. hortumla yıkamaya çalıştığımızda babamın kolunu ağzına alıp ısırmadan yalvaran gözlerle "yapma" der gibi bakan, en sevdiği oyuncağı yoğurt kabı olan, girmesi yasak olan balkona gece gizlice girip terliklerimizi yiyen, ceviz yemekten çok hoşlanan, kafası attığında tellerden atlayarak kaçan ancak içeri geri girmeyi başaramadığı için patilerini tellere dayayıp kuzu gibi bekleyen, komşu çocuklarını kovalamak gibi bir hobisi olan, kemik saklarken arkasından yaklaşıp kemiği nereye sakladığına bakınca deli gibi sinirlenen garip bir herifti. babam yorulup sırt üstü uzandığında başına bir şey geldi zannedip ortalığı birbirine katacak kadar da vefalıydı. şimdi nereden aklıma geldi birdenbire bilmiyorum ama bazen onu çok özlüyorum.
  • yaklaşık 35günlük iken pet shoptan aldığım* ve şuan 2,5 yaşında olan, boş zamanlarında cuma namazına giden son derece akıllı köpeğimdir. tek kusuru safkanların çoğunda da olduğu gibi kalça çıkığıydı. gitmediğim veteriner almadığım ilaç kalmadı. sadece alman çoban köpekleri için olan mamalar, eklem yerlerini güçlendiren ilaçlar.. ellerimle yedirdim diyebilirim.

    ilk aylarda malum aşıları bitmeden sokağa çıkartamadığım için evde bakmaya başladım. evin içi de bu tür için pek uygun olmadığından terasta güzelce yerini ayarladım fakat kendisi tek kalmaktan pek hoşlanmadığı için sürekli yanında olayım istiyordu. ne zaman içeri geçsem ağlayarak uluyordu. çevreden gelen şikayetler üzerine aldım paşa'yı kucağıma geçtim armut koltuğa, kafasını kalbimin üstüne koyar koymaz uyuyuverdi. derken ilk bi süre kucağımda uyuttum. bundan mütevellit adı paşa, bizim paşamız oluverdi.

    3-4 aylıkken artık aşıları bitmiş dış dünyaya açılma vakti gelmişti. kendisini edinme amacım şirketin güvenliğinden sorumlu olması olduğundan şirkete götürdüm. ilk bir çekingenlikle utangaç tripler takındı. daha sonra paşa, paşalığını gösterdi ve haylazlıkların startını verip bizim maskotumuz oldu. 2014 model paşa

    ayda yılda bir cumaya gidecek zamanım oldu, onda da namaz kılamadan dönmemi sağladı. bir çalışanımla birlikte yürüyerek camiye gittik. giderken arkama gözüm takıldı, bir baktım bizim paşa, ama o kadar çakal ki, sinsi sinsi uzaktan takip ederek geliyor. neyse kovduk şirkete doğru yolladık, gitti. onun yüzünden geciktiğimiz camiye vardık fakat yer bulmakta zorlandık. safların en arkasına, uç noktaya eğilemeyecek şekilde dizildik.
    derken cemaatte bir kargaşa bir kaçış ve bağrışma. ama ortamı görmeniz lazım, kelli felli adamlar ordan oraya kaçışıyor. o ne la derken bir baktık bizim paşa caminin içine, safların arasına girmiş yanımızda duruyor. kovarsın gitmez. mecbur namazı kılmadan camiden çıktım da arkamdan geldi. az kalsın cemaat dayağı nedir görecektik.

    şuan yaşından büyük sorumlulukları var. 3 dönüm arazi içindeki tesisi bir rot-doberman kırması ile tek başına savunuyor, hayır bekçimiz var ama kendisi gece uyuduğu için bizim oğlan tek kalıyor.
    gündüz yanına yaklaşın ondan daha oyuncu ve daha uykucu bir köpek olamaz, taş getirir ona vurmanızı ister ki geri getirsin. vurmadınız mı taşa patisiyle vurur, böyle vurcan der gibi. yine mi vurmadın en son alır taşı ayağının tam üstüne bırakır, o taşa vuracaksın aga dercesine.. ama akşam olsun kuş uçurtmaz, bir müşteriyi kapıyordu nerdeyse. terside çok pistir. diğer dobermanı o yakınlardayken asla ama asla sevemem, inanılmaz bir şekilde kıskançtır anında 5 yaşındaki dobermanı al aşağı yapıyor.

    bunların yanında o kadar sevgi doludur ki. her sabah geldiğimde arabamın kapısını açar açmaz kafasını içeri sokar kendini sevdirir. akşam iş çıkışı onu sevmeden gideyim ertesi sabah suratıma bakmaz, bu kadar da triplidir. sağlık probleminden 15 gün kadar şirkete gidememenin ertesinde, beni görünce üzerimi bu hale getirdi mesela.

    bi gün şirketin önünde 4-5 aylık küçük bi köpek gördüm, özellikle paşaya baktım o görmeden seveyim diye. baktım paşa yok köpeğe yaklaştım köpekte bana doğru yöneldi ve havlamasıyla paşanın o köpeğin üstüne atlaması kaç saniyede oldu anlamadım. acayip bir koruma güdüsü var mahsustan bile olsa biri bana saldırıyorlarmış gibi yapsın hemen dişlerini gösterir.

    sonuç olarak sadık dostum o benim. 1 sene önce araba çarptı, iç kanaması vardı zar zor toparladı, daha fazla ağladığım bir an hatırlamıyorum. iyi ki hayatımda olansın. seviyorum seni paşam.
  • şimdiye kadar gördüğüm en zeki ırk. carmen adında bir erkeğimiz vardı, 3 sene önce öldü. karşı komşumuz olan ihtiyar bir ingiliz'in köpeğiydi, 3 günlükken ihtiyar ölünce sahipsiz kaldı köpek, polis amcalar bize vermişti köpeği. biz de köydeki dedemlere. 14 sene yaşadı hayvan. tabii köy yerinde olması ve sıfatına yaraşır bir şekilde gerçekten çoban köpekliği yapması uzun ve sağlıklı yaşamasının bir getirisi. dedemin anlatmasına göre biz çocukken köyde kuzenlerle ovalarda oynarken bu köpek sürekli etrafımızda tur atıp bizi korurmuş. gerçekten de hatırladığım bir kere yılanı parçalamıştı. sonra dedemin tavuklara musallat olan tilkilerin anasını bellemişti bir gecede. katlettiği kedilerin hesabını tutamadık. rahmetli demirin suyunu akıtırdı anlayacağınız. ancak çok yavşaktı. ne zaman köye gitsek üstümüze atlardı her tarafımızı koklamadan bahçeye giremezdik. birkaç kez denize götürdük 40 yıllık yüzücü gibi yüzüyordu hayvan.
  • çok tatlı küserler..

    küsemezler bile. ama böyle yerde kısık gözlerle keserler sizi sözde çaktırmadan. sonra göz göze gelince bi anda yukarılara bakmaya başlarlar..

    ne kadar trip atsanda o kuyruk var ya o kuyruk? hah işte o kapris yaparken bile salladığın kuyruk seni ele veriyor dostum bilesin..
  • ilginç hayvan. elimden yemek yer ama sahibine sarıldığımda hırgür çıkartır. eve her girenin bacaklarının arasını koklayıp ona göre eyvallah diyor. kodumun ibnesi çiftleşmeye insan mı arıyor anlamadım ki!

    ama hakkını yememek lazım, sokaktan her gün 1000 tane insan geçer, hiç birine havlamaz ama arızalı tipin kokusunu daha sokağın başındayken alıp hırlamaya başlar. söz dinler, gerçekten dinler.

    sahibinin dibinde uyumayı sever, her zaman yanında olmaktan hoşlanır. çoğu köpek hoşlanır bundan ama bu hayvan oğlu hayvan bu olaya başka bayılır. kapının önüne "kimseyi sokma içeri oğlum" deyip içeri girdiğinizde o kapının 1 metre etrafına kimse yaklaşamaz.

    çocuk bakar, bildiğin çocuk bakar, başına bir şey gelmesin diye nöbet tutar. bırak git veledi saatlerce emant et bu ite, hiç bir şey olmaz.

    tabi bu söylediklerim temel eğitimi almış, sahibini tanıyan, olgun olanları içün geçerlidir.

    yavruları sadece oyun oynasın başka bi boktan anlamazlar.
  • büyük hali güzel, akıllı, cool hayvan da bebeklikleri çekilmiyo bu hayvan oğlu hayvanların. ya da benimki gerizekalı bilmiyorum.

    her sabah yalayarak uyandırır, eyvallah. ama iki yüz verdiğinizde deli gibi şımarır. hadi her sabah uyandırdın anladım ama, biraz samimiyeti ilerlettik diye burnumu ısırarak uyandırmak nedir be oğlum yaa? vallahi çığlık çığlığa uyandım. ha bi de oyun ısırığı da değil öyle, bildiğimiz koparırcasına. iki seversiniz hemen asılır kolunuza. hayır mayır anlamaz mübarek. siz hayır dedikçe yüzünde aptal bir "gel seni bi yere götürücem" ifadesiyle inatçı inatçı iyice çekiştirir. ayakkabı terlik ne varsa kendi bölgesine taşıyıp yanına uzanır, napıcaksa...

    yatağımın yanından geçerken yüzüm duvara dönük değilse kesinlikle bir yerlerimi ısırmadan geçmez oradan. bağırır çağırırsınız bana mısın demez. lakin dün yine gecenin bi vakti gelip orama burama asılırken, hayırın h'sini anlamayan bu elemana tekken'deki king misali okkalı bi kükreme atmamla* pestil gibi yere yapışıp özür dilercesine gözlerini yukarı dikmiştir. kıyamaz "nooldu lan gel lan gel :)" dersiniz ve daha 2 sn geçmiş olmasına rağmen hiç bir şey olmamış gibi kolunuza yapışıp tekrar çekiştirmeye devam eder... çok tatlısın ben de biliyorum ama sınavım var be oğlum 2dk bırak allah için.
  • bu güne kadar gördüğüm en asil hayvan olmasının dışında, dünyanın eniyi koku alan köpeği olarak da litaratürlere geçmeyi başarmıştır. sahibinden 100 km uzakta bile olsa ona yaklaşan her tehlikeyi anında hisseder ve ışıktan daha hızlı hereket ederek sahibinin güvenliğini sahlar. bizamanlar tanıdığım bir alman kurdu bir askerin hayatını, kaçak elektiriğin yerini fark ederek ve kaçağın üzerine atlayıp kendini feda edrek önlemiştir.
    önemli not:
    evde asla yaşayamazlar bunu unutmayın ve bu cins köpeklere saygıda kusur etmeyin.
  • 9 ay boyunca bakmaya mecbur bırakıldığım köpek. bu ibneliği de kendisi yaptı. 11 yaşında kocaman bir erkek.

    sahibiyle kavga etmişliğim var sayesinde. adam götürüyor bu geri kaçıyor.

    adım atıyorum peşimde. kızı öpüyorum bu da kıza kerkinmeye başlıyor.

    hunharca kedi parçalayan hayvan iki üç uyarımdan sonra kedileri rahat bırakıyor. 11 sene kedilere atlayan hayvan beni yeni tanıdığı halde sözümü dinliyor.

    ilk başta sahipsiz sandığım için kendi evime götürmeye başladım. bu arada götürmek derken, kendisi ben motora bindiğim anda kocaman cüssesini motorun önüne yerleştiriyor. yemek verip kaçmayı denedim olmadı. yemeği bırakıp motora atladı.

    sahibi ortaya çıktıktan sonra bu sefer kendi evine bırakmaya başladım. amk sanki sevgilimi bırakır gibi köpek bırakıyorum eve.

    9 ayda çok şey yaşadım bu hayvanla. birlikte köpek çetesine bile saldırdık. biz motorla giderken her gece sıkıştırıyorlardı bizi. bi gece durdurdum motoru tam bunlar saldırırken, hadi oğlum dedim başladık çeteyi kovalamaya. benimki havlıyor ben de bağırarak küfür ediyorum. (bu arada çetenin başı orospu çocuğu bir golden. tam bir sinsi. meriç amk)

    özüme döndüm o kısa sürede. hep ilk çağlarda yaşamak istemişimdir zaten.

    2 aydır göremiyorum çok özledim. hayatımda ilk defa bi alman çoban köpeğiyle bu kadar yakın oldum. böyle bir güzellik olamaz. evet benimkinin sapıkça bi sevgisi vardı bana karşı ama bence bu köpek türünün hissi olarak insana kattıkları çok daha fazla diğer türlere göre.
  • şimdi efendim bu harika cinsin bir kaç farklı rengi bulunmakta. şöyle başlayalım:

    saddle ülkemizde en çok gördüğümüz yaygın olan renk bu. genel olarak bu rengin uzun tüylüleri show line olarak yetiştirilir. görünüş, duruş vs gibi konulara özen göstererek çiftleştirilirler. (not: black&red ve black&tan denilen iki renk daha mevcut. saddle ile bu iki renk arasındaki farklar anladığım kadarıyla siyahların yoğunluğu ve sarı rengin tonları. emin değilim yine de.)

    sable ülkemizde çok sık denk gelmediğimiz ama aslında genetik olarak en yaygın olan renk türü bu imiş. working line dedikleri iş köpeklerinde en yaygın olan renk bu imiş. e malum working line da köpekler görünüşünden ziyade becerileri, yarışmalarda kazandıkları derecelere göre seçilip çiftleştiriliyor ve doğal olarak bu renk genetk olarak en baskın renk.

    black: simsiyah açk. aslında fena karizmatik bir görünüşü var. yine polis ve koruma köpeği olarak yputube da kimi videolarda denk geldim, iş köpeği olarak tercih edildiğine göre, genetik olarak buna yatkın siyah açk leri var demektir.

    white: bildiğimiz beyaz.

    bicolor - çift renk fena karizmatik bir renk. biraz yadırgıyor insan başta ama yok yok anacım bir çiftliğim olsa alırdım bir dişi bir erkek kesin.

    liver kahverengi, "çaklıt" işte. *

    silver: bildiğiniz bozkurt. görüntüsü felaket karizma, yalnız pek tercih edilen bir renk değilmiş. silver renk, renk pigmentlerinin zayıf olmasından kaynaklanırmış ve aslında sable, sadle, black&tan gibi renklerin zayıf pigmentlere sahip olması sonucu oluşurmuş.

    blue: anladığım kadarıylasoluk siyah, maviye yakın tona sahip bir renk.

    gold: altın rengi.

    panda entry nin sürprizi. bildiğin şapşik bu. köpek faşisti kuruluşlar bu rengi standart sayar mı saymaz mı bilmem lakin görünüşü çok tatlı, ilk bakışta açk olduğunu anlamanız zor. he tabi bu aslan parçaalarını eğitimden geçirdiniz mi o şapşik görüntünün altında nasıl bir cabbar pehlivan yatıyor görürsünüz. açk sonuçta.

    bunlar dışında bu renklerin kombinasyonula da ara rrenk diyebileceğimiz renkler olabiliyor. mesela saddle açk nın sırtındaki siyah tonları mavi olabiliyor yada saddle açk nın sarıları zayıf pigmentlerden dolayı gümüşe kayabiliyor veyahut efendime söyleyeyim silver sable gibi bir renk olabiliyor. lakin benim araştırdığım kadarıyla belli başlı renkler yukarıda saydıklarım. eğer saddle ve black&tan / black&red renkleri arasındaki bariz farklara dair bir şeyler öğrenirsem güncellerim entariyi.
  • benim tanıdığım en centilmen köpek türü.

    2 yaşında bir oğlum var, kulubesini doğumhaneye çevirdi. bütün hamile kediler onun yatağına doğuruyor, o da kapılarında oturup onları kolluyor.

    yavrulardan biri 2 aylık oldu, ona da abilik yapıyor. beraber top oynuyorlar, uyuyorlar ve yemek paylaşıyorlar. o benim kucağımda uyuyor, kediciğim onun kucağında. hayatımda yaşadığım en tatlı anlardan biri.

    evdeki yaşlı, huysuz ama aşırı tatlı kedim kendisinden hoşlanmıyor. ona da çok anlayışlı, hep uzağında duruyor.

    her yürüyüşümüzde benden bir adım önde yürüyor. eğitim sürecinde değiştirmeye niyetlendik bu huyu ama eğitmen böyle kalmasında sakınca görmedi. alfalık benim ruhumda yok, onda fazlasıyla var. böyle paylaştık rolleri. ne zaman tanımadığı biriyle konuşsam saygılı ama aynı zamanda temkinli şekilde önümde oturup, karşımdakini izliyor.

    hiç açgözlülüğü yok. gördüğü her şeyi yemeye yeltenmiyor. beni biraz erken terketmiş önceki canım köpeğimden en büyük farkı bu ama çok büyük rahatlık sürekli ne yediğini kollamamak.

    tek sıkıntımız motorlar. sanırım bıraksam onları sonsuza kadar kovalar. (bu da nazarlığı olsun.)

    imkansız olduğunu bilsem de sonsuza dek benle yaşamasını diliyorum. bütün köpekler ya da aslında bütün hayvanlar sevilesi, bakılası, öpülesi ama bu cins bence bir başka.
hesabın var mı? giriş yap