• kazanci da otururken gece saat 3 de kapimi calip -sabah erken kalkmam lazim, televizyonu biraz kisar misiniz?- diyen, yuzbin kere ozur diledikten sonra -kimdi lan bu adam yuzu de tanidik ama- dedigim alt kom$um. olayin enteresan boyutu ise televizyonu kisarken sesi cok acik olan seyretmekte oldugum programin konugunun ali nesin olmasi ve kendime salak diyerek tokat atmamdir.
  • "emre kongar’la aynı partide olmak istemem, ama bir ıssız adada ya da bir hücrede illa biriyle kalmak zorundaysam, bu kişinin emre kongar olmasına sevinirim!"

    burda ozetlemis zaten bu "yetmez ama evetci" zihniyetin aslinda nerede bulunmak istedigini. sike sike laik-solcu-ataturkculere muhtacsiniz bu ulkede birakin bu turbana ozgurlukcu, ezilen yiginlar palavralarini artik. islamcilarin ilk firsatta gotunuzu kesecegini adiniz gibi biliyorunuz. cakma aydinlar sizi.

    70 yasina gelse de simarik itin teki.
  • matematik dünyası dergisinin son (2006-iii) sayısında efsane** bir konuya değinmiş matematik üstadı. zamanında kendisi de öğrenci olan, ancak profesörlüğe giden yolda bu süreci unutmamış ve öğrenci gözünden bakabilen az rastlanır hocalardan.

    yazıyı okuduğunuzda mutlaka kendinizden ya da çevrenizden örneklere rastlayacak ve ne kadar doğru olduğunu farkedeceksiniz.

    mizahi olarak çok güzel tepitlerle süslediği yazısını virgülüne dokunmadan aktarıyorum. yazı matematik dünyası dergisinin “matematik dünyası’ndan” başlıklı açılış yazısı:

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    bir zamanlar sınavlarımı kitap defter kapı pencere ve her ne varsa her şey açık yapardım. nasıl olsa öğrenciler sorularımın yanıtlarını kitaplarda bulamazlar kolay kolay. çoğu zaman zaten kitaplarda olmaz da, kitaplarda olsa ve bulsalar bile, fazla zaman harcamadan yanıtı bulmaları için kitabı iyice sindirmiş olmaları gerekir ki o zaman da zaten geçmeyi hakederler.

    amacım, öğrencilerin sınava hazırlanırken rahat olmalarını sağlamaktı. teoremleri ezberlemesinler, konuyu anlasınlar, sınavda düşünsünler ve en önemlisi ve başkalarının değil kendi akıllarına güvensinler.

    açık kitap, her öğrencinin isteyeceği türden bir sınav olmalı, öyle değil mi? öğrenciler hep eğitim sisteminin ezberciliğinden yakınmazlar mı? al sana hiç ezber!

    ama sınavda ne olurdu? öğrenciler, daha soruyu okur okumaz, kalemi kağıdı ve beyinlerini bir kenara bırakırlar, sorunun yanıtını bulacaklarını umarak kitaplara sarılırlardı. düşünmekten vazgeçtim, soruyu anlamaya bile çalışmazlardı... harıl harıl düşünmek yerine harıl harıl kitap sayfaları çevrilirdi. sınıfta sürekli bir sayfa hışırtısı sesi... ve “nerde bu alçak teorem” fısıltısı.

    oysa azıcık düşünseler yanıtı bulacaklarına adım gibi eminim. ama hayır! illa kitapta bulunacak! kendine güvensizlikten başka bir nedeni olamaz bunun.

    baktım birazcık düşünseler yapabilecekleri soruları benim özügürlükçü eğitim felsefem yüzünden yapamıyorlar, pes ettim, kitap ve defteri yasakladım sınavlarımda.

    kendine güvensizliğin bir başka belirtisi de, örneğin desrten sonra sorulan şu tür sorulardır: “hocam bu konuyu hangi kitaptan öğrenebilirim? bunlar nerede yazıyor?” daha şimdi ders verdik ya! not almadın mı? aldım... notlarını çalış işte... tek başına kal ve düşün. kendi örneklerini yarat. kavramla çamurla oynuyormuş gibi oyna, ta ki bir şekil alana, bir şeye benzeyene dek. hayır, illa bir kitap... çünkü, sınıfta ilk kez gördüğü kavramları hemen özümseyememiştir. üç aşağı beş yukarı anlayabilmiştir ancak. doğal ve olağan olan da budur ama ancak bir dahinin ya da çok profesyonel birinin ilk kez gördüğü bir kavramı anında özümseyebileceğini gel de anlat.

    öğrenci, benim bunları öğrenmek için bir kitap okuduğumu, ama o kitabı özellikle kendisine vermediğime inanmıştır. nerdedir o kitap! orda bir kitap var uzakta! ama hoca söylemiyor nerde olduğunu.

    kitap bulunduğunda da hep ilk sayfadan başlanır. sanki balzac okunuyor!

    bir de biri-bana-bunu-anlatsıncı’lar vardır. kütüphaneye gitmez, aramaz, araştırmaz, düşünüp taşınmaz! illa bana anlattıracak. işim bu değil mi, anatırım. anlamaz ya da tam özümseyemez. boş bakışlarından sezerim anlamadığını. anlamaz çünkü kavramla yalnız başına saatler geçirmemiştir. tek başına anlayacağına inanmıyordur. biri ona konuyu anlatmalıdır. kendine güvenmiyordur. ben tek başıma anlayamam, biri bana anlatsın düşüncesinin tutsağıdır.

    bu sorunu kime anlatsam “öğrenci psikolojisi” diyor. eğer gerçekten öyleyse yaşasın psikolojisiz öğrenci!

    ali nesin

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
  • yine bomboş konuşmuş olan siyasi yönden boş adam.

    birincisi, her şey 367 krizinde falan değil, 2010'da başladı. bu ve familyasının (kürtçü-liberal tayfa) destek verdiği o referandum yüzünden ülkede bağımsız tek bir yapı kalmadı. akp'yi şikayet edebileceğimiz tek bir kurum yok. 12 eylül döneminden daha hukuksuz bir ortamda yaşamamızı tamamen 2010 yae'cilerine-boykotçularına borçluyuz.

    ikincisi, 80 yıldır ülkede çok hukuksuzluk oluyormuş, abd'de neden olmuyormuş. ulan abd'de 40 yıl önce zenciler beyazlarla aynı havuza giremiyordu. ne hukukundan bahsediyorsun.

    çok sevdiği amerika'da mccarthy mirası cadı avları devam ederken, türkiye'de bunun beğenmediği kemalizmin 61 anayasası sayesinde komünist parti meclise giriyordu.

    türkiye hiçbir zaman abd-ab ile aynı gelişim şansına sahip olmadı. çünkü türkiye emperyalizmin boyunduruğundayken, ali nesingilleri fonlayanlar emperyalizmin kendisi olmuştur. ali nesingillerin görevi her zaman türkiye'de solu evcilleştirmek, emperyalizme uygun bir yapıya sokmaktır.

    o yüzden türkiye'de emperyalizme karşı kurulmuş cumhuriyetin köküne dinamit koyan, kamuya ait zenginliklerin gasp edilmesinin önünü açan, ülkenin her kurumunu islamcıların eline veren 2010 referandumuna destek verdiler. o yüzden hayatlarında ağızlarına bir kez cumhuriyeti almazlarken gerektiğinde canlı bomba övücü özgür gündem'e desteğe gittiler, gerektiğinde islamcılara omuz verdiler. her fırsatta ilk suçladıkları da, azıcık insan gibi koşullarda yaşamalarını sağlayan kemalizm olmuştur.

    açın şu tiplere bakın. insanlar bugünün standartlarına göre dahi komik olan delillerle silivri zindanlarına atılırken, gerçek aydınlar silivri kapısında bu yargılamalara karşı koyarken, bugün insan hakları savunucusu ve solcu geçinen bu zevat kafalarındaki kemalizm hayaletiyle savaşmak için tüm bu hukuksuzluklara destek verdiler. o bu isimlerin her biri en az siyasal islamcılar kadar cumhuriyet ve halk düşmanıdır.

    bu ülkeden emperyalizmi def etmek için savaşırken katledilen mahirleri ve denizleri solcu görüyorsanız, hayatlarını emperyalizme hizmete adamış bu tipleri solcu göremezsiniz.
  • düne kadar ilkokul mezunu bir imamla yola çıkan siyasal islamcı parti örgütlenmesinin türkiye'de vesayeti kaldırıp ülkeyi ileri demokrasiye götüreceğini inanıyordu, şimdi de muhtemelen başkanlık sisteminin ülkeyi kalkındıracağını düşünüyordur.

    "benim bakış açım farklı" pozuna girmek için geçmişte yaşanan bir hukuksuzluğa karşı bugün de hukuksuzluk yapılmasını savunacak kadar zavallı. hukuk ya da siyasal bilimler eğitimi almamış zevatın bu tip saçmalıklarına alışıldı ama bu kadar içi boş bir tenekeyle her zaman karşılaşılmıyor işte.

    bu zibidiye çoluğunu çocuğunu emanet edenler için üzülüyorum.
  • bugünkü facebook sayfasında "kadir mısıroğlu bu ülkenin renklerinden biridir" diyen liboş-troll.

    evet ya!
    sivas'ta babanızın zor kurtulduğu olayda canlı canlı insan yakanlar da bu ülkenin bir rengidir. her gün toplumun en savunmasız bireylerine karşı nefret suçu işleyen akit gazetesi de...

    ali ismail korkmaz'ı sopa ile döverek öldürenler de bu ülkenin rengidir, özgecan'ı yakarak öldürenler de...

    maraş katliamı, 6-7 eylül, uludere katliamlarının sorumluları da bu ülkenin rengidir. abdi ipekçi, bahriye ücok, uğur mumcu, necip hablemitoğlu gibi aydınları katledenler de...

    mehmet ali ağca'da bu ülkenin rengidir.

    ne farkınız var ki kadir mısırlıoğlu'nun ve hatta senin gibi liboş-trollerin birbirinizden eyyyy ali nesin?

    bokun da bir rengi vardır elbet. hepiniz aynı bokun lacivertisiniz.
  • fakat iyi delirdi. cok temiz delirdi.
  • kendisi, hakkında söylenenlere şöyle bir mail ile yanıt vermiştir:

    “aziz nesin’in kemiklerini sizlatti” diyenlere,

    nesin vakfı’ndan bağışlarını kesenlere,

    hatta yaptigi bagislari geri isteyenlere,

    bana hain, dönek, aymaz diyenlere

    ve agza alinmayacak hakaretler yagdiranlara sunulur:

    “başörtüsünü yasaklamaya çalışmak aptallıktır. başörtülü kızların okullara alınmamasına karşıyım. başlarını örtmesinler demek demokrasi veya laiklik demek değildir. neden? çünkü, ilkokuldan beri aldığı eğitim sonucu o ister istemez birgün başını örtecektir. örtme demek, 'oranı buranı, aç' demek kadar saçma. ben başlarını örtmelerinden yanayım. ama, okullardaki din derslerinin kaldırılması lazım. veya o dersi gerçekten din dersi yapsınlar.”

    aziz nesin, 25 subat 1995

    demek ki neymiş? gercekten aziz nesin’e yarasir bir tavir sergilemisim.

    sansim bir kez daha yaver gitti... ya boyle bir soylesi bulamasaydim?

    ercument dursun’un aziz nesin’le yaptigi söyleşinin tam metni asagida.

    25 şubat 1995 tarihli aksiyon dergisinde yayımlanmıştır.

    http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=21057 sayfasindan
  • ya bu yetmez ama evet'in ve liberal safsataların modası geçmemiş miydi? bu "canım atatürk de şöyle böyleydi..." lafları... nostalji mi yapmak istiyorlar acaba? akp cici çocukken atatürk'e laf ederlerdi sadece. şimdi malum zat ile eşitleme çabalarına giriştiler. yeni yetmez ama evetleri bu. bakın adalet teyze bile enayi olduğunu kabul etti. siz niye hala etmiyorsunuz? cumhuriyette koltuk işgal eden nuray dert 1, bu adam 2.

    babanı yakmaya çalıştılar be adam. sen hangi zihniyetle hangi zihniyeti eşitlemeye çalışıyorsun hala? o baban ki türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden biriydi ve en büyük atatürk sevenlerdendi. ideolojisi, atatürk'ü sevmeye, saygı duymaya ve hakkını vermeye engel değildi. ona azıcık saygı duyuyorsan sus biraz.

    siz iflah olmaz kronik vakalarsınız. beyniniz bu safsatalardan süngere dönmüş. laik ve modern insanların hemen hemen hepsi bugün atatürk'ün kıymetini anladı, hem de çok acı bir şekilde. eğer bir gün bu ülke normale dönerse atatürk'e saygısını sevgisini koruyarak yaptıklarına eleştirel gözlerle de bakarlar. ama bu zamanda hala atatürk'e vurmaya, onu birileriyle aynı seviyeye getirmeye ve önemsizleştirmeye çabalıyorsan sana sadece yazıklar olsun denir.
  • afedersiniz ülkenin a. koyulurken hala 1938 yılında hakkın rahmetine kavuşmuş bir şahsı kötüleme peşinde. 1938 yılında tek adamlık yapmakla 2016 yılında yapmakla bir mi şimdi? mal mısınız? aptal mısınız abi siz? o zamanın bir sürü gelişmiş ülkesinde tek adamlık yine vardı ve öyle şeyler normaldi. şimdi ise çok az, öyle şeylerin soyu tükendi gelişmiş ülkelerde.
hesabın var mı? giriş yap