• ''yunus ki süt dişleriyle türkçe'nin'' diyen cemal süreya bu adamın ve onun gibilerin yalınlaştırdığı türkçe ile olağanüstü şiirler yazmıştır.

    yunus'un tertemiz türkçe'sini anlayabilen bir anadolu halkını ortaya çıkartmıştır bu ülkenin dil devrimi ve onun bir öğesi olan agop dilaçar.

    ama dil devriminin amacını ve nereden nereye gelindiğini anlayamamış insanlar tabi ki;
    özbekistan'dan gelen kimselerin farsça-arapça sözcüklerini yunus'un sözcüklerine tercih edeceklerdir.
  • "zamanında türk dil kurumunun ermeni başkanı varmış" geyiğindeki ermeni odur. hiçbir vakit tdk'ye başkanlık etmediği gibi türk milliyetçiliğine "hizmetleri" tam da milliyetçilere yakışacak şekilde unutturulmuş, dahası ismi dahi hafızalardan silinmiştir. bir ermeni'nin resmi mecrada , bu ülkede görüp görebileceği en büyük hürmet budur.
    (bkz: a.dilaçar)
  • 1984'te olumu uzerine tdknin taziye yazisinda ilk ismi sakincali (!) oldugu icin sansure ugrayarak a. dilacar olarak anilmaktadir.
  • murat bardakçı'nın yazısına göre, atatürk'ün de imzasını tasarlayan, kaligrafi sanatçısı. 5 imza tasarlamış, atatürk bir tanesini seçmiş.

    bu tür değerli insanların hayat hikayeleri, anıları niçin araştırılmaz, yayınlanmaz merak ederim.

    kaynak: 06 temmuz 2009 habertürk gazetesi, murat bardakçı.

    not :
    bu konuda bazı kişilerin, "atatürk'ün imzasını bir ermeni tasarlamaz; atatürk'e imzasını bir ermeni mi öğretti yani" gibi saçma ve ırkçı tepkilerini internette okuyabilirsiniz.
    atatürk'ün titiz ve metodik kişiliğini düşününce; imzasını bir sanatçıya tasarlatmış olması hiç uzak bir ihtimal değil. hatta bu, atatürk'ün her ayrıntıyı düşünen, sanata ve sanatçıya saygı duyan kişiliğinin bir örneği olarak gösterilebilir. tarihte imzasını sanatçıya tasarlatan bir başka devlet adamı var mı? her geçen gün kemal atatürk'e olan saygı ve hayranlığım artıyor.
  • dallamaların bazılarınca "türkçenin 'ecdanını' bellemiş bir zavallı" olarak tanımlanan kişi.

    efendim neymiş orta asya'da yaşayan türklerle türkiyeli türkler'in ortak sözcükleri arapça farsçaymış da onlar da atılınca anlaşamaz olmuşlar. yani türk boyları'nın ortak türkçe sözcüğü yok. türkler'in ortak bir dili yok. aslında dilleri arapça. farsça. e daha önce de söylemişler zaten:

    (bkz: türkçe diye bir dilin olmamasi)

    lan sike sürecek aklı olmayan insanların eline klavye vermiyolar mı...
  • bugün posta kutuma gelen bir ileti ;

    --- spoiler ---

    agop martayan'ı biliyor musunuz?

    1915'lerde ve tabii bugün de türkiye'de pek çok agop martayan'lar
    vardır. eğer türkler ermenilere soykırım uygulasaydı bu topraklarda
    bir tek bile agop martayan'ın mezarı dahi kalmazdı.

    agop martayan isminden de anlaşıldığı üzere bir ermenidir.
    22 mayıs 1895'te istanbul büyükdere'de ticaretle uğraşan köklü bir
    ermeni ailesinin çocuğu olarak doğmuştur.

    sizlerin, "osmanlı bize soykırım uyguladı" dediğiniz 1915'te robert
    kolej'i bitirmiştir.

    neymiş? demek ki,
    bir ermeni 1915'te robert kolej'de okuyabiliyormuş.
    ticaretle uğraşan ailesine yan gözle bakılmıyormuş.
    üstelik agop martayan bir ermeni olarak osmanlı ordusunda birinci
    dünya savaşı'nda yedek subay olarak görev alır.

    demek ki yine neymiş:
    osmanlı o yıllarda bir ermeni'yi en mahrem noktasında eline silah
    verip vatan ve bayrağını ona emanet edebiliyormuş.. soykırım yapan bir
    millet böyle abukluklar yapar mı?

    hitler,
    yahudileri orduya alıp subay yaptı mı, ellerine silah verdi mi?
    doğu cephesinde yani kimi ermenilerin osmanlıyı arkadan vurduğu
    cephede osmanlı saflarında görev yapan agop martayan bu cephenin
    ihanet eden soydaşlarının da yardımıyla çözülmesi üzerine güney
    cephesinde görev alır.
    ve burada mustafa kemal paşa'nın karşısına kötü bir talih olarak
    "esir" diye çıkartılır.

    uzatmayalım...
    mustafa kemal paşa agop martayan'a hürriyetini iade eder. cebine para
    koyar, eline serbestçe dolaşabileceğini dair bir belge verir. bu
    süreçte gelişen ilgi çekici olayları bilmeyenlerin merakını tahrik
    için atlıyor, sonuca geçiyorum.

    hani biz mustafa kemal paşa'ya "atatürk" diyoruz ya..
    işte bu agop martayan, mustafa kemal paşa'ya "atatürk" soyadını teklif
    eden adamdır.

    agop martayan, mustafa kemal paşa'ya "atatürk" dediği için
    biz o'na atatürk diyoruz.

    çünkü mustafa kemal vatanı kurtarıp cumhuriyeti kurduktan sonra her
    alanda olduğu gibi türk dili üzerinde de derinlik ve genişliğine
    çalışmalara başlar.

    22 eylül 1932 tarihinde dolmabahçe sarayı'nda gerçekleştirilen türk
    dili konferansı'na agop martayan ile birlikte istepan gurdikyan ve
    kevork şimşyikyan da uzman olarak davet edilirler.

    çünkü agop martayan devrin en büyük dil alimlerinden biridir.
    ingilizce, yunanca, ispanyolca, latince, almanca, rusça ve bulgarca
    bildiği gibi, "türkçe gramer" kitabı da yazmıştır.

    "türk-sümer ve hitit dilleri arasındaki ilişkiler" bildirisini agop bu
    kurultayda sunar.

    ve 1934 yılında atatürk tarafından tdk başuzmanı olarak atanır.
    yabancı sözcüklerin kökünü açmada uzman olduğu için atatürk tarafından
    kendisine "dilaçar" soyadı teklif edilir,
    o da bu soyadı memnunlukla kabul eder.

    "beni buraya atatürk getirdi, ölünceye kadar o'na ve türkçeye layık
    olmaya çalışacağım" diyen agop dilaçar tdk başuzmanı olarak 45 yıl
    görev yaptı.

    --- spoiler ---

    bu topraklarda yaşayan ve ülkesini çok seven pek çok vatan evladından birisidir.
  • ı. dünya savaşı sırasında, şam'da bir tuğgeneralin karşısına casusluk suçlamasıyla çıkar asteğmen agop martayan. denilene göre halep'teki bir otelde ingiliz subaylarından hintli bir albayla iletişime geçmiştir.

    yanında süngülü nöbetçi ile tuğgeneral ve inzibat yüzbaşısının olduğu odaya girer. kitabı, ilmühaberi ve tabancası yüzbaşının elindedir.

    tuğgeneral raporu okur, astemene nasıl olup da kaçmadığını sorar. "kaçmadığıma teessüf ederim, bu vatan için kan dökmüşüm, bu madalya sahte değil. kafkas cephesinden kaçmayan, herhalde şam sokaklarından kaçacak değildir", der asteğmen, ekler "emir buyurun, süngüyü çıkarsınlar."

    tuğgeneral düşünür, süngü çıkar emrini verir, yüzbaşıya asteğmenin envanterini masaya döküp çıkmasını söyler. masada tabancası, ilmühaberi ve diyarbakır'da alman subaylardan aldığı ve kitaptan yararlanarak onlara türkçe'yi öğrettiği "türkische grammatik" vardır.

    halepte'ki otelde rastgeldiği esir ingiliz subayın salçalı yemek yiyemediğini, kuru yiyecekler istediğini çevirip türk subaylara anlattığını söyler asteğmen.

    otur bakalım, der tuğgeneral. asteğmen oturur. tabancayı ve ilmühaberi asteğmene verir, gramer kitabını eline alır mustafa kemal, inceler, latin harfleriyle yazılı türkçeyi ilk kez burada görür.
  • ziya gökalp' in türklük tanımını doğru ama bilimsel olarak eksik bulan bir kemalist. gökalp türkçülüğünü ırkçı olmadığı için tamamlanmamış görmekte imiş ve bu ırkçı yönü kemalizmin tamamladığını düşünmekte imiş. bu tanımda kendisinin kemalist oluşunu nasıl açıkladığı gerçekten meraka değer bir husustur;

    "bunu (birlik bağı) hakikate ve ilme uygun olarak tamamlayan kemalizm türkçülüğü olmuştur. kemalizm türkçülüğü, ziya gökalp türkçülüğünü reddetmez, tamamlar. ziya gökalp için, menşe birliği mevzubahs değildir; yabanı kaynaktan gelen fakat türk kültürüne temessül eden ve onunla kaynaşan her şey türk' tü. kemalizm türkçülüğüne göre ise, "her türk asıllı olan türk' tür." (1)

    (1) agop dilaçar, "alpin ırk, türk etnisi ve hatay halkı", chp konferanslar serisi, kitap 19, ankara: recep ulusoğlu basımevi, 1940, s.6-7, aktaran: nazan maksudyan, türklüğü ölçmek, 1. baskı, metis yayınları, mayıs 2005, s.81
  • büyük önderin çok önem verdiği türk dili üzerinde yaptığı çalışmalar nedeniyle, atatürk'ün büyük sevgisini kazanmış bu nedenle kendisine dilaçar soyadı verilmiş ermeni kökenli türk yurttaşı,değerli bilim adamı.
  • agop dilaçar'ın kaya türkay tarafından yazılmış ve türk dil kurumu yayınlarından çıkmış biyografisinin kapagında adı yazılmamıstır ve anlam veremedigim bir şeklide a. dilaçar şeklindedir. bakınız tdk tanıtma yayınları . türk diline emek verenler dizisi:19
hesabın var mı? giriş yap