• serol teber'in, 2004 yılında hayata gözlerini yummasından sadece 1 hafta önce teslim ettiği eseri.

    ayşen anadol'un yıllar süren titiz çalışması, notları toparlaması sonunda, kısa bir süre önce okuyan us yayınları'nca basılmıştır.

    eser tokat gibi bir ithafla başlar:

    “tutunamayanlara,
    tehlikeli oyunlarla oynayanlara,
    korkuyu bekleyenlere,
    cami kapılarında bile dinlenmesini beceremeyince,
    beyaz mantolarıyla bir daha çıkmamacasına,
    denize doğru yürüyüp çekip gidenlere

    ve

    (benim gibi) pek çok şeyi yanlış yaptıkları halde,
    intihar bile etmeye cesaret edemeden
    ‘iç-tüzük talimatnamelerine uygun’
    tutunmaca oyunlarıyla, yaşamaya müstahak olanlara…”

    kimliğimiz diyemiyorum, "kimliksizliğimiz" üzerine yazılmış çok etkileyici bir eser.

    ayrıca türk devletinin genetik kodları ve reflekslerinin (oya baydar) derin temelleri üzerine de
    hayli aydınlatır, düşündürür.

    10 yıl önce, 2004 yılı kasım ayında kaybettiğimiz serol teber'i bir kez daha saygıyla ve sevgiyle anıyorum.
  • kitap, zannedildiği gibi doğrudan veya sadece oğuz atay'ın tutunamayanlar romanı üzerine bir kritik değil. serol teber, osmanlı dönemine, hatta türkler'in geçmişteki göçebe yaşam tarzının etkilerini irdelediğini hesaba katarsak, daha da eskilere giderek türkiye toplumunun arada kalmışlığını, hala devam eden bu buhranını toplumsal koşullar ve "tutunamayanlar" üzerinden ele alıyor. ibrahim şinasi, ahmet cevdet, beşir fuad, gibi.

    reaya (sürü) kavramından içi boş vatandaşlık kavramına geçiş ve bu kavramın içini doldurma çabaları, tanzimat ve ıslahat fermanları, osmanlı-tanzimat romanı ile oluşturulmak istenen yeni insan prototipleri, osmanlıda toprak sisteminin halk üzerindeki etkileri, saraya bakış açısının bireysel trajediyi engellemesi, sanki kişilikli insanların ortaya çıkış süreci, anadolu'nun türkleştirilmesi satır başlarından bazıları.
  • serol teber'in bilumum türk romanı, bahusus tutunamayanlar üzerinden yeni icat edilen türk vatandaşı kimliğinin psiko-arkeolojisini işlediği kitabı. şahsına münhasır türk kimliğinin psiko-patolojisini icmalen serimlediği için, serol teber tutunamayanlar'ı bu arkeolojik didikleme faaliyetinin merkezine yerleştiriyor.

    bu çağda türkiye vatandaşı olmanın gerektirdiği özel bir hal var. bu yadsınamaz gerçek, tanıpınar'ın batı-doğu arasında gidip gelen hezeyanlarında ya da siyasetçilerin "köprü olma" söylemlerinde kendini gösteriyor. git-gel durumu, kafa karışıklığı doğu-batı meselesiyle sınırlı kalmıyor: modernite karşısında geç kalmışlık, muasır medeniyetler seviyesine ulaşma çabası, ödünç alınmış acem-arap dili/kültürü, ötüken ormanlarındaki ana-vatan, tarihsel bir boşluktan faydalanarak göçtüğümüz ama misafiri olmaktan kurtulamadığımız ve eski ev sahipleri antik yunan-helen ve bizans kültürleriyle ya da yerli halkıyla bir türlü yüzleşememiş olduğumuz ara-vatan anadolu, içeride esamesi okunmayan dış siyasette referans noktası olan çok-kültürlü osmanlı mirası, ne idüğü belirsiz bilmem kaç asırlık sürekliliğe sahip sözde "derin devlet" geleneği ve tüm bunlarla birlikte 19 mayıs'ı milat kabul edip öncesini unutturmaya çalışan kemalist ideoloji... yurdu tüm cihan, ve dolayısıyla yersiz-yurtsuz olan türk, bu muhtelif unsurlar üzerine kurulu ayrı ayrı psikolojilerin ama aynı bilinç-dışının bastırılmış unutkanlıklarını taşıyan çoklu ve belirsiz bir kimlik taşımaya mahkumdur. bir taraftan da avrupalılaşamadığı takdirde haçlı ittifakı tarafından ötüken ormanlarına sürülmenin paranoyak korkusuyla çeşitli "fermanlarla" ya da "uyum yasalarıyla" avrupalı abilerine demokratik ve hoş "gözükmek" zorundadır.

    işte serol teber, tanzimat ve erken cumhuriyet edebiyatında türk vatandaşının icadının, tutunamayanlar'da da bu icadın ortaya çıkardığı ucubenin ve bir türlü vatandaş olamayan reayanın trajik komedisinin izini sürüyor bu kitapla.

    kitabın cesaretle ele aldığı çarpıcı konulara rağmen bazı zaafları var: zaman zaman kendini gösteren kaba marksist kategorilerle yaklaşımı yazarın bazı konuları derinlikle ele almasını engelliyor. ayrıca farklı kültürlere yapılan göndermelere rağmen yazarın bu referans kültürlere hakimiyeti maalesef bazı yerlerde eksik kalıyor. ve son olarak türk olmanın uluslaşma sürecinde içine düştüğü bu şizofrenik halin münferitliği hususunda ben kani olamadım. türklüğe benzer şekilde diğer ulusların uluslaşma sonucu kültürel bunalımlara sürüklenmediğini söylemek ne kadar mümkün olabilir acaba? mesela kitapta sık sık sözü edilen alman romantikleri de kimlik bunalımları içinde değil miydi? şüphesiz bu konuların tetkik edilmesi ancak çok daha hacimli çalışmalar ile mümkün olabilir.

    bu eksiklikler her şeye rağmen hoş görülmeli. çünkü elimizdeki eser serol teber'in eser-yaşam'ının 2004 kasımında son bulmasından bir hafta önce yayıncıya teslim ettiği bir taslak aslında. melankoli: normal bir anomali ile başlayan aşiyan'daki kahin: tevfik fikret ile devam eden tutunamayan türklerin psikolojisini didikleme çalışmasının bu eserle hitama erdiği düşünüldüğünde; eser-yaşam'ının taslağı düzenlemeye kifayet etmemesi ne kadar üzücüyse taslağının dahi bize ulaşmış olması bir o kadar sevindirici.
  • bu kitabı daha iyi anlamak için aşağıdaki 13 kitabi okumanın tavsiye edildiği kitap. almadan önce listeye bi göz atmak isteyebilirsiniz:

    1 - oğuz atay - tutunamayanlar
    2 - oğuz atay - korkuyu beklerken
    3 - oğuz atay - tehlikeli oyunlar
    4 - ahmet mithat efendi - felatun bey ile rakım efendi
    5 - namık kemal - intibah
    6 - halid ziya uşaklıgil - aşk-ı memnu
    7 - recaizade mahmut ekrem - araba sevdası
    8 - cengiz aytmatov - gün uzar yüzyıl olur
    9 - berna moran - türk romanına eleştirel bir bakış
    10 - ahmet hamdi tanpınar - 19. asır türk edebiyatı tarihi
    11 - orhan pamuk - benim adım kırmızı
    12 - orhan pamuk - kara kitap
    13 - orhan pamuk - cevdet bey ve oğulları

    ben kitabı almış bulundum, listedekilerden hangilerini okumak gerçekten fark yaratır acaba... tutunamayanlar'ı okumuş, aşk-ı memnu'yu izlemiş, felatun bey ile rakım efendi'yi hayal meyal hatırlıyor durumdayım. başlamak konusunda kararsız kaldım.
  • kitabı şimdi bitirdim, koştum geldim.

    herşeyden önce "tarih" kitabı yazmak amaçlı yazılmış olmasına rağmen birçok maddi hata barındırdığını ifade etmeliyim. bunlardan "ermeni" konusunda fazla bilgim olmadığı için susayım ama friedrich list 1846'da vefat etmiş. fakat yazar 1913'te önsöz yazdırmış ona.

    kitabı tarih kitabı olarak okumayın, turgut özben selim ışık hayri irdal karakterleri ile tevfik fikret , şinasigibi gerçek insanlarla beraber eve çıktığınızı ve ülkenin neden bu halde olduğunu tartıştığınızı düşünün. hem de evde uzman bir psikiyatrist doktor da var.

    sofrayı kuruyorsunuz arthur schopenhauerbir laf atıyor, mevzu osmanlıdaki adalet dairesine, saatleri ayarlama enstitüsü'ne, tasviri efkar gazetesine, kara kitapa, yakup kadri karaosmanoğlu'na geliyor, orada cumhuriyet rejimi ve resmi tarihi bir güzel gömüp nazım hikmet ile buluşuyorsunuz durmadan kemal tahir'in kurt kanunundan sekiyor ve benim adım kırmızıda bir ağaç oluyorsunuz.

    başka bir anlatımla bu kitap yolda moraliniz bozukken yürürken eski dostlarla karşılaşmak gibi, üstelik bu eski arkadaşın sohbet edecek vakti de var. tam bir entelektüel sarhoşluk hali. inatla tavsiye ederim.
  • okuyan us, 2014 basım. kendisi ölümüne yakın, 2004'te tam tamamlamadan, düzelti aşamasında kitabını teslim etmişmiş.

    "senedi batıl olur, batıl olan davanın." şinasi
    "senedi battal olur, battal olan davanın" biçimi, serol teber'in tutunamayanların politik psikolojisi'nde andığı yanlış anımsanmışı.

    {içinden selim'in [incil'den alınma ironik sesi] "sevişin ve mutlu" olun, ama "asla zina yapmayın" diye devam eder.} serol teber - tutunamayanların politik psikolojisi

    "şinasi'nin osmanlı kültür tarihinde çok saygın, sözcüğün en geniş anlamıyla lekesiz ve özel bir yeri vardır. (...) onun osmanlı toplumu içindeki konumu, ortaya çıkışı, yaptıkları, paranoid-melankolisi ve tek başına ölümü... özcesi tüm biyografisi kanımca gerçek bir roman kahramanına işaret eder."

    "abidin dino'nun vurgusuyla, fikret mualla kuşkusuz "deli" değil, sadece "deli edilmiş", ya da reaktif paranoid psikoz konumuna getirilmişti."

    "geleneksel toplum örneği osmanlı devleti'nde yetişen, batı aydın tipinin ilk örneği olan ve 1848-1859 yıllarından sonra, radikal bir ateist olmasa da en azından deist olan ve o tarihlerden sonra ağzına tanrı, peygamber, padişah sözlerini almayan şinasi'nin suskunluğu, en az konuşması ya da yazması kadar anlamlıdır."

    "ahmet cevdet*, tarih-i cevdet ve tezakir-i cevdet'in yanı sıra, osmanlı medeni kanunu sayılan ve bir anlamda fransız medeni kanunu (code civil) karşıtı olup on bir cilde varan şeriat ağırlıklı mecelle çalışmalarıyla mütevazı osmanlı kültürünün vazgeçilmez başyapıtlarını yazmış, başta adliye nazırlığı, istanbul darülfünun'unda medeni kanun öğretmenliği olmak üzere pek çok önemli devlet hizmetinde çalışmıştır."

    "niyazi berkes'e göre de, ahmet cevdet tanzimat döneminin belki en büyük devlet adamı olduğu kadar o rejimin ikiliğinin de gerçek sembolüydü."

    "türkçede eyüp olarak sözü edilen sabırlı ve inançlı insanın almanca'da tevrat'taki adı "hiob"tur. eyüp, arapça' da "ayob", ibranice'de "ayov" diye söylenir."

    "türkçe yazılmış ilk romanda, henüz tümüyle olgunlaşmamış da olsa, ilk özgün ve özgür tip mahpeyker'dir." serol teber - tutunamayanların politik psikolojisi

    "ama -sahici- ilk türkçe roman olarak tanımlanan halid ziya uşaklıgil'in aşk-ı memnu (1900) romanındaki bihter kişiliği, intibah romanındaki mahpeyker'in çok daha gelişmiş uzantısı olacaktır."

    "canib-i zabıtadan gelecek tahkik memuruna: size anlatmaya mecbur olmadığım bazı nedenlerden dolayı hayatımı terk etmek mecburiyeti gördüm. kendi kendimi öldürdüm." beşir fuad

    "beşir fuad'ın dünyaya örnek olacak felaket haberi aramızdaki büyük dostluk nedeniyle damarlarımdaki kanı durdurarak vücudumu buzlar içinde bıraktı ve bu hal kırk sekiz saat sürdü... bir de bana hitaben yazdığı ve polisin eline geçen mektubu okuyunca vücudumu birdenbire bir ateş istila eyledi hüngür hüngür ağlamaya başladım." ahmet midhat efendi

    "bu önemli kongre* sonunda theodor herzl "sürgündeki bir devlet başkanı gibi hareket etmeye ve konuşmaya" başladı."

    "işte böyle bir bağlamda, türklerin ve yahudilerin durumları (tarihsel yazgıları) neredeyse birbirine benziyordu ve her iki topluma da birer "yurt" ya da "yurtluk" gerekliydi."

    "belçikalı ve alman yöneticilerinin denetiminde kurulan bu türk gücü gençlik örgütlerinin genel başkanlığına enver paşa'nın yakın arkadaşlarından istanbul muhafızı miralay ahmet cemal bey, yardımcılığına da sonradan hem soykırım olaylarına katılan, hem de yıllar boyu mustafa kemal'in dışişleri bakanlığını yapacak olan tevfik rüştü getirilmişti."

    "soykırımda neredeyse gönüllü görev alan diğer meslek grubu doktorlardı."

    "ernst nolte gibi alman devletine yakın sağ yönelimli önde gelen tarihçiler, 1915 ermeni soykırım olayından nazilerin çok şey öğrendiklerini ve sonra da bu bilgileri kendi pratiklerinde kullandıklarını yazar."

    [(...) şevket süreyya aydemir'in belirtmesiyle, "bahaeddin şakir, ittihat ve terakki'nin terör kolunun müdürü olarak" erzurum'dan soykırım hareketini yönetiyordu.]

    "enver ve talat paşaların ölmesinden sonra, onların yakınlarının her an bir komplo kurma olasılığı -izmir-ankara istiklal mahkemelerinden sonra bile- mustafa kemal'e hiçbir zaman rahat huzur vermez." serol teber - tutunamayanların politik psikolojisi
hesabın var mı? giriş yap