*

  • sanılanın aksine, türkçenin de uyulması gereken kendine has fonetik kuralları vardır. bunlara uygun şekilde telaffuz edilmesi gerekir.
  • kendini dj, vj, spiker, oyuncu sananların yanlış telaffuzları, kelimeleri yazıldığı gibi okumaları -örneğin; geleceğim, sıçacağım, vereceğim... gibi- diretimleri karsiliginda hatirlatilmasi farz olan.
  • arapça'dan devşirme kelimeler başlıbaşına bu hususta bir sorundur. örnek mi istersiniz; paşa gönlünüz olsun, mide kelimesini türklerin arasında yaşamayan, lâkin türkçe okumak, bilmek isteyen kaşıntılı bir turist yada meraklı nasıl okur ? "mide" şeklinde okur değil mi, evet. fakat nasıl okunması lazım ? "miide" şeklinde, yani bir bakıma "mîde" olabilir. neymiş efendim demek ki, arapça'da 3-4 tane i harfi mevcutmuş, ama biz bunlara yaklaşmamışız bile ve kelimeyi almaktan da çekinmemişiz.

    tüm bu kafamızda oluşan soru işaretleri, aslında dil bilimcilerimize pek de yabancı değiller. cumhuriyetin ilk yıllarından tut da günümüze dek, az kavga etmemişler benzer konularda, neticede şapkalı a'nın kullanılabileceğine karar kılmışlar, başka da düzeltme harfi almak istememişler, nedendir pek bilinmez. bazı şairlerimiz yazarlarımız da benzer konularda inat ederler, kendi kafalarına göre dilbilgisi kuralları oluştururlar, bu inatçılardan biri de can yücel'dir ve neye, niçin itiraz ettiğini hatırlayamamaktayım, hatırladıkça aktaracağım.
  • (bkz: eczane)
  • yeterince edebi eğitimi almış her insanın yazılan bir kelimenin etimolojisini ve fonetiğini bilmesinden kaynaklanan bir durumdur. bu genellikle sesli harflerin bir sonraki hecede ya da kelime içinde aldıkları yerlere göre telaffuz esnasında farklılıklar göstermesi durumudur.

    bahsedilen bu sesli harf değişimi tabii ki başka bir sese dönüşme şeklinde değildir. sadece o sesin incelmesi, kalınlaşması, yumuşaması, sertleşmesi gibi bir durumdur. daha öncesinde bunu yazıda da vurgulamak için kullanılan çeşitli şapkalar vs. bulunurdu. ancak tdk bunun gereksiz olduğuna karar verip kaldırılmalarını önerdi. ortaya çıkan tartışmalar da bu dönemin sonucudur.

    bazı tdk saplantılı insanların tüm harfleri olduğu gibi telaffuz etme çabası ortaya dağdan indim şehire gibi bir durum ortaya çıkardı. (işin kötüsü bu tip insanların bu savaşı yine tdk tarafından boşa çıkarılacak, çünkü harflerin üzerindeki şapkalar vs. geri dönsün diye öneri sundular.)

    ayrıca (bkz: zeki müren)
  • ali ulvi hünkar diye bir tiyatro hocam vardı bir dönem ;o inatla derdi "yazdığınız gibi okumayın türkçeyi ge-le-ce-ğim değil gelicem denilecek".bu konuda en bilinçli şehir izmirdir o da bilinçten değil şive alışkanlığından ileri gelir
  • inatla aksini savunanların, geçtiği kelimeler içerisinde ğ* harfinin doğru okunuşu ile ikna olacağını düşündüğüm durum. ğ, yer aldığı kelimelerde yanındaki ünlülerin okunuşunu işaretleyen bir harftir. "a+ğ+a" ses diziminin okunuşu iki a ünlüsünün birbirine ulanarak(tek anın 2 sesbirim uzunluğunda okunması) seslendilirmesi (kağan); "a+ğ+ı" diziminde ise ı ünlüsünün düşerek asesinin yine iki ses birim uzunlugunda okunması(kağıt,ağız); gelecek zaman eki almıs kelimelerde ise, sözgelimi yapacağım kelimesinin yapıca:m (yapıcaam) şeklinde söylenmesi bazı örneklerdendir. bazı durumlarda ise ğnin y sesine dönüşmesi söz konusudur; eğlence kelimesinin eylence şeklinde söylenmesi gibi. bunun dışında y harfinin de düşerek okundugu kelimeler vardır; böyle sözcüğünün dogru seslendirilişinin bö:le olması gibi. sadece bu kadarlık bir kuraldan dahi yola çıkılarak anlaşılır ve tekrar dogrulanır ki; turkce yazildigi gibi okunan bir dil degildir
  • turkce yazildigi gibi okunan bir dil degildir lakin turkce herkesin kendi kafasina gore okuyup yazdigi bir dildir*..
  • turkce fonetik bir dildir. istisnalar her zaman olsa da kaba olarak "yazildigi gibi okundugu" soylenebilir. (bkz: fonetik diller) (bkz: okundugu gibi yazilan diller)
hesabın var mı? giriş yap