• genellikle narsistik kişilik bozukluğuna ya sosyopati gibi kişilik bozukluklarına sahip insanların kurban olarak seçtikleri kişiye uyguladıkları bir tür manipülasyon tekniğidir. travma bağında, bir güç dengesizliği, iyi ve kötü muamelenin ardısıra gelmesi, ödül ve cezanın aralıklı olarak pekiştirilmesi söz konusudur.

    travma bağları, romantik ilişkilerde, arkadaşlıklarda, ebeveyn-çocuk ilişkilerinde, ensest ilişkilerde, tarikatlarda, tutsak edilmiş kişilerde, iş ilişkilerinde veya askeriyede gerçekleşebilir.

    ikili ilişkilerde kurulan travma bağıyla ilgili bilgi vermeye çalışalım.

    - toksik kişi, sıcak-soğuk davranışlarıyla kurbana inişli çıkışlı bir şekilde davranır.

    - kurban, çocukluğunda da ebeveynlerinden yeterince ilgi ve sevgi görememiştir ve bu davranışlar, kurbana bilinçaltında tanıdık gelir.

    - kurban, yaşadığı ilişkide uzun süre bir sorun görmez çünkü çocukluk çağında da anne-babası kendisini koşulsuz sevmemiştir ve yaşadığı ilişki ona çocukluğunu hatırlatır.

    - toksik insanlar, kurban olarak genellikle empati yeteneği fazla gelişmiş kişileri seçerler. empatlar, karşılarındaki insanı kırmaktansa kendileri kırılmayı tercih eden, sınır koymakta zorlanan, insanları sevgiyle iyileştirebileceğine inanan, herkesteki iyiyi görmeye ve yaşanan olaylarda kendilerini suçlamaya eğilimli kişilerdir.

    - kurban, karşısındaki toksik kişinin davranışlarının ardındaki niyeti görmekte çok zorlanır çünkü bir insanın kendisini üzmekten, aşağılamaktan keyif alacağını ve bunu bilerek yapabileceğini algılayamaz.

    - kurban, kendisini yeterince değerli hissetmediği için bilinçaltında hak ettiği ilişkinin bu olduğuna inanmaktadır.

    - kurban, bilinçaltında anne-babasıyla özdeşleştirdiği toksik insanın sevgisini kazanırsa kendisini ilgisiz bırakan anne-babasından alamadığı sevgiyi telafi edeceğine inanır.

    - toksik insan, suçlamalarla, duygu sömürüleriyle kurbanı suçlu olduğuna ikna etmeye çalışır. kurban da çocukluğunda yaptığı hatalardan sonra ailesi tarafından sık sık suçlu hissettirilmiştir.

    - toksik kişi, aralıklı pekiştirme kullanır. yaşattığı istismara zaman zaman ara verip hediyeler alır, özürler diler, sevgi gösterilerinde bulunur, değişeceğine dair söz verebilir. bu da kurbanda sevildiğine olan inancı arttırır.

    - kurban, "beni sevmese neden benim yanımda olsun ki?!" "onun kişiliği öyle!" "yaptığım hatalardan dolayı böyle davranıyor." diye düşünür.

    - toksik insanlar, istediklerini yaptırmak için sık sık küser. çocukken anne ya da babası da kurbana küsmüş ya da sağlıklı bir iletişim kurmamıştır. böylece manipülatörün davranışları kurbana tanıdık ve yakın gelir; kurban toksik insanın istediği şekilde hareket eder.

    - kurbanların ebeveynleri mutsuz olmalarına rağmen toksik ilişkilerini/evliliklerini bitirmemişler ya da sağlıklı bir ilişki yaşayamamışlardır. kurban da kurban psikolojisinde aynı durumu yaşar ve toksik ilişkisinden çıkacak gücü uzun süre kendinde bulamaz.

    spiritüel inanca göre de travma bağları, karmik bağlar olarak ifade edilir. kişi, karmasını ödedikten sonra karmik bağ yani travma bağı çözülür ve kişiler serbest kalır.
  • o kişi beni sevmiyor, ben de o kişiyi sevmiyorum. çünkü başlamaması gereken bir şeyi zorladığımda ben bambaşka bir travmayı tetikliyorum ve aynı anda da kendiminkini. ve hiç yaşanmaması gereken şeylerden bir koku alıyoruz, dünyanın en iyi şeyi gibi başlıyor. çünkü travmayı yaratan kişileri hayal edelim hadi. anne ve baba genelde. biz bu insanların kötü yanlarını sevmiyorsak iyi yanlarını çok sevdiğimizdendir bu, bu yüzden değiştirmek isteriz.

    travma bağında da bu olur. daha sevmeden, yani bir bütün olarak sevmeden, güvende olmadan, güvende olacağımız alanı yaratma aşkıdır. "hadi bana tüm bunların benim suçum olmadığını, aynı durumdaki sıkıntının ben olmadığımı kanıtla! aynı durumda, beni sev bu sefer. aynı şeyler bak yeniden. sorun ben miyim? hayır, ben değilim, sorun sensin! sorun sendin. tutunamayan ben değildim."

    sanki her şeyin en doğrusunu o biliyordu da susuyordu. ben de o sessizlikten payıma düşeni almaya çalışıyordum ama boğucuydu.

    zaten bunu yapmanı istediğini sanıyor. payını değil, o sessizliğin hepsini yutmanı istediğini düşünüyor, sende bir sıkıntı olduğunu. ama istemiyor aslında. bu yüzden hiçbir zaman faturan kesilmeyecek. çünkü eğer bulursan ve yaparsan o seni sevmek zorunda kalacak, daha sen bile onu sevmezken. haksız kalmaktan korkuyor. sevmediği için utanmaktan korkuyor.

    o yüzden bizden saklananı boş yere aramamalıyız. bize bilerek gösterilmiyor. biliyorlar ki hak edersek sevilmeyi, gideceğiz. ruhlarına dokunmak gereksiz gelecek.

    şu ana kadar her şeyi zamanlama meselesi sandım. değilmiş.

    onur diye neyi koruduğunu bilme meselesi. her şeyin açıkta mı yoksa bir karanlığı mı koruyorsun hiç görmediğin şeyleri orada tutan? bazı insanlar korumadıkları şeye dönüp bakmalılar, onları hayata bağlayan her şey orada olabilir, hayalete dönüşmelerine neden olan bir şeylerini doğanın ellerine bırakmışlardır. bazıları da korudukları şeylere dönüp bakmalılar, eskiden hayatta tutan şeylerin artık görmek bile istemedikleri objelere dönüştüklerini öğrenmek için.
  • günümüz ilişkilerinin pek çoğunda gözlemlenebilen bağ. sağlıklı bir aile ortamında, ebeveynlerinden gerekli bakımları alarak güvenli bağlanmayla tanışmış bir avuç insanı hariç tutarsak geriye kalan duygu gazileri olarak hepimiz hayatımızın bir döneminde mutlaka bu bağı kurmuşuzdur.

    bu bağın hüküm sürdüğü ilişkilerde, ilişkinin başındaki ve klasikleşen ayrılık döngüsünün barışma faslındaki güzel zamanları çıkarınca ortada nükleer atıktan farksız bir melanet kalır. düşman götüne diyebileceğimiz bu saçmalığın en büyük sebebi hissedilen keskin suçluluk duygusudur. sonucunda da derin bir huzursuzluk çöreklenir. bu suçluluk duygusu ilişki esnasında oluşmaz. uyandırılmak üzere bekleyen bir godzilladır. yüzeye çıkıp ortalığı tarumar etmesi için tetiklenmesi yeterli. tetiklenmesine sebep olanlar da en başta tohumları atılırken yaşananlarla ilgili. geçmişte eksik ya da yanlış olan her neyse buradan beslenir.

    örneğin bağımlılık örüntülerine sahip biri için kontrolcü, baskıcı, aşırı kıskanç tavırlar cazip gelir. geçmişte terk edilme öyküsü yaşandıysa cezalandırma, yoksun bırakma, görmezden gelme temel uyaranlardan. kusurluluk hâkim olduğunda yüksek doz eleştiri, küçümseyici söylemler, yetersiz hissettiren davranışlar olmazsa olmaz. bu şekilde daha pek çok şema ve her birinin de kendi dağına göre karı var. travma bağının kurulabilmesi için geriye sadece bu karları çığa çevirecek partner seçimi kalır. arkadaş, sevgili, eş ya da ihtiyaç duyduğu her neyse kişi eliyle koymuş gibi bulur. sonra gelsin kaos, kan ve gözyaşı.

    bağın koparılması fazlasıyla zordur. kişiler henüz ilk sinyaller verildiğinde yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hisseder. ancak bu his fazlasıyla tanıdıktır. daha önce de bu yolda yürünmüş ve başarısız olunmuştur. aynı yolu tekrar yürüyüp başarısızlığı ortadan kaldırma, yanlışları telafi etme dürtüsü baskın gelir. travmaları atlatmanın yolunun, aynı şeyleri sil baştan tekrar yaşayıp farklı sonuçlanmasını beklemekten geçtiğine inanılır. bilinçaltının bu tatsız şakası hiç güldürmez. ilişki bir noktadan sonra ilişki olmaktan çıkıp kişinin kendiyle olan mücadelesine döner, tüm kötülüğüne rağmen varlığını korur. artık karşıdaki kişinin bir önemi yoktur. o sadece sonu daha önce görülen filmin yeni uyarlamasında rol alan bir aktör/aktris olarak boy gösterir. farklı insanlarla aynı süreçlerin tekrar tekrar yaşanması da yineleme zorlantısı olarak adlandırılır. ilişkilerinde hep yanlış insanlara denk geldiğini düşünenlerin hapsolduğu bir yanılgı.

    travma bağını sonlandırmak için öncelikle ortadaki yanlışlığı kabul etmek gerek. gidilen yolun yol olmadığı, uçurumdan atlamadan da sorunların üstesinden gelinebileceğine ikna olmak lazım. ön kabulle beraber konu hakkında bilinçlendikçe doğru çözümlerin üretilmesi mümkün. bunun için de ilk etapta profesyonel destek şart. devamında doğru kaynaklardan bilgi akışını sürdürmek mühim. karamsarlığa kapılmadan, umutsuzluğa yenik düşmeden ilk adımlar atılsın ki güzel günler sizi beklesin. kalbiniz nur, eviniz huzur dolsun. travmasız bağlarınız kutlu olsun.
  • çok sevdiğim woods'un da araştırma kapsamına aldığı bir alan. bu öylesine ilginç bir bağ türüdür ki kurban bilinçsiz değil, bilinçli bilinçsizlik halindedir. sadece manipülasyon değil, kurbana direkt yoldan kötü sözlerin de sarf edildiği bir ilişki türüdür. manipülatif davranışlar aramak şart değildir yani. kurbanın sınırlarına bağlı olarak değişir travma yaratıcının eylemleri. ortada ciddi bir güç dengesizliği vardır. kurban, bir çizgi çizip bağını koparacak güç toplayana kadar debelenir durur. defalarca bağı koparmaya yeltense de travma yaratıcının ufacık bir eylemiyle durulur. kurban devamlı olarak kendisine "sorun bende değil, kötü şeyler yaşadı. yoksa bana böyle şeyler demez. o kötü biri değil" gibi telkinlerde bulunur. yani aslında durum üstte de söylediğim gibi pek de kurbanın bilinçsizliğiyle gelişmez, bilinçli bilinçsizlik hakimdir. bu bağ illa sevme, sevilme arzusuyla gerçekleşmez. ortada bir sevgi olmadan sadece güven ortamı için de yaşanabilir. ne demek bu? yani çocukluğunda şiddet olan, sevginin olmadığı bir ailede büyüyen birey, bunu hayatında öylesine benimsemiştir ki travma yaratıcının bu eylemleriyle kendini tanıdık bir hissin içinde bulur. sağlıklı ya da bilinmezlik ilişkisindense tanıdık bir şeye tutunmak ister. burada bir de travma yaratıcının durumuna bakmak lazım. o da kendince atlatamadığı bir travmayı karşısına çıkan kurbanın üstüne bırakmaya çalışan, başka bir ilişkinin kurbanıdır.

    *okuduğum makaleler ve deneyimler sonucu elde ettiğim sonuçları yazdığım bu entry sadece bilgi amaçlıdır. bir tedavi sunmaz, tedavi isteyenler için bir yol haritası değildir. lütfen buna benzer bir şey yaşıyorsanız destek almak ilk seçeneğiniz olsun.
hesabın var mı? giriş yap