• 18. yüzyıl sonunda ingiltere'yi güzelliği ve karizmasıyla kasıp kavuran devonshire düşesi'nin kısa ama dolu dolu yaşamını anlatan film. film amanda foreman'in biyografik çalışmasından esinlenerek çekilmiştir.
  • dönem filmi, kostum, dekor, sanat yonetimi gibi seyleri sevenler icin * kacmayacak film.
  • her yönüyle beğendiğim bir film oldu. gerçi ckm filmin ikinci yarısında perdedeki görüntüyü yaklaşık 10% oranında küçültmeseydi daha iyi olacaktı.
  • dönem filmi olmasından mutevellit izlenebilir ve meraklıları tarafından sevilebilir bir filmdir.

    ama parantez içinde keira knightley filmde resmen çirkin olarak itelemiş. o ne kaşlar kalın kalın yareppim.
  • 18.yüzyılda yaşamış olan devonshire düşesi georginia’nın hayat hikayesini ilgi çekici bir şekilde ele alan film.

    http://www.resetmagazine.net/…nema/the-duchess.html
  • izlerken, gerek anna kareninavari umutsuz ama bir o kadar tutkulu, güçlü bir karşı koyuş olsun, gerek dük+düşes+metres şeklinde gelişen bir threesome olsun bu tip farklı beklentilere sokuyor izleyiciyi. sonra birden hiçbir şey olmadan bitiveriyor. "hmmm, evlat sevgisi her türlü sevginin üzerindeymiş demek" diyoruz; ama hayır, düşes gayri meşru olarak dünyaya getirdiği bebeğinden ayrılıp dük'ünün düşesi olmaya devam ediyor. "eh neyse, sevdiği adamdan geçti, kendisini geride hiçbir şey kalmamacasına inkar etti ama hala "düşes" ünvanına sahip" diyorsunuz; ama ne oluyor? genç yaşında, belki kederden hastalanıp ölüyor, kocası olacak mendebur da metresiyle evleniyor. elde var sıfır.
    ziyan olan bir kadının hikayesi. yazık. kadına da izleyene de.
  • devonshire düşesi georgiana cavendish'in hayatını anlatan film. kostüm, dekor ve müzikler gerçekten 10 numaraydı, en iyi kostum dalında oscar adayı olmasını bekliyorum açıkcası. filmin senaryosuna gelince ehhh işte çok ahım şahım değildi, georgiana'nın aşk hayatını anlatmaktan politik hayatı üstünde çok fazla durmamışlardı fakat gerek keira knightley'nin, gerekse de ralph fiennes'in süper oyunculukları sayesinde bu fazla güçlü olmayan senaryo gözümüze fazla batmadı. birkaç da ufak bilgi verelim hemen;

    * prenses diana, georgiana'nın ailesinin soyundan geliyor. (georgiana'nın abisinin torunun torununun torunu- daha gider bu) hatırlarsanız georgiana'nın evlenmeden önceki soyadı da spencer idi. (bkz: diana spencer)

    --- spoiler ---

    * ironik bir şekilde sarah ferguson'da georgiana'nın charles grey'den olma gayri meşru kızı eliza'nın soyundan gelmekteymiş. (yani o da georgiana'nın torununun torununun torunu gibi bişi oluyo) zavalla sarah'da aynı eliza gibi kraliyet ailesinden hiç bir zaman kabul görmemiştir. demek ki kaderinde varmış.

    * filmde georgiana'nın aşığı olarak gördüğümüz charles grey sonradan ingiltere başbakanı seçilmiş,başbakanlığı sırasında ingilterede kölelik yasaklanmış ve başarılı bir başbakanlık döneminden sonra emekli olmuş. grey başbakanken kendisine çeşitli ülkelerden hediyeler gelirmiş. birgün hediye olarak bir çay gelmiş kendisine. (bunun hangi ülkeden geldiğine dair farklı görüşler var) neyse bu çay bergamot aromalı bir çaymış. daha sonradan bu çaya grey'in ismi verilmiş ve hepimizin bildiği earl grey meydana çıkmış. (earl, ingiltere'de kontlar için kullanılan bir lakapmış)

    --- spoiler ---
  • kostüm dramanın kadrolu oyuncusu olma yolunda emin adımlarla ilerleyen keira knightley'nin her haliyle baş-rolde olduğu the duchess, artık hepimizin sülalesinden iyi tanıdığı ingiliz üst-sınıfının, lady di paralelli hikayesini anlatıyor. başka bir deyişle, geçtiği dönemle ironik hikayede varolan sınıfların ve bunların getirisinin geldiği nokta olarak; ayrımdan ziyade o zümreye has yalnızlaşma, kısıtlanma, özgürlüğünü yaşayamama üzerine gidiyor daha çok. filmin başlarında düşesin ilk defa yatağa girdiği sahnede, vücudunda gördüğümüz 'sıkı' elbise sebepli iplik izleri ve dans ederken saçı tutuşan düşese kimsenin yardım edemeyişi bu yalnızlığın ve sıkışmışlığın filmdeki iyi yansımaları misal olarak.

    aslında sadece menage a trois ile çekilen lady di paralelinden ziyade; diana'nın kendi hayatının tradejisi olarak yaşadığı, ve sonunu getirdiği, sınıfsal baskıdan, kısıtlanmışlıktan kaçışının alegorisiyle bu benzerliğin üzerini daha koyu çizebiliriz. ondan dolayı da kostüm, oyunculuk ve yönetimle her anlamda vasat üstü olan filmin politik tarafındaki yüzeysellik hikayesine en çok zarar veren etken olmuş; filmi 'pembe'leştirmiş. özetle the duchess, iyisiyle kötüsüyle 'bildiğiniz' gibi bir film, meraklısına.
  • korsan dvd'cilerin yeni eseridir. vermisler natalie portman ablanin kolunun altina tavlayi, filmin adini orjinal font'uyla du$e$ diye yazmislar, kapaga da iki ters bir duz diye slogan koymuslar. isin komigi kapaktaki bu yaraticiligi ben farketmedim bile.
hesabın var mı? giriş yap