*

  • herman melville'in romanı, leos carax'ın pola x'i.
  • melville'in moby dick'ten bir yıl sonra yayınlanan son romanı. yky tarafından basılan kitabın ismi türkçeye pierre ya da belirsizlikler olarak çevrilmiş.
  • çağının iyilik ve erdem goygoycusu aydınlarına, ince ince giydirir melville bu romanında, aslında roman bile değildir bu, roman adı altında bir öngörüdür,gerçek erdemin yer çekimine karşı mağlubiyetine dair...soylu ahlak ve erdem bu dünyaya ait değildir ona göre,yeryüzü ve gökyüzünün oğlu enkalados'la aynı kaderi paylaşır genç pierre.
  • okurken acı acı sırıttığım kitaptır. adam (melville) gelmiş geçmiş bütün ideallerle dalgasını geçiyor ve fazlasıyla acımasız gel de keyiflenme. ama işin üzücü yanı melville kimdir nedir bilmeden okursanız o ideallerin bi çeşit güzellemesiyle karşılaşırsınız aman diyeyim dikkat!

    bitince bi şeyler karalarım belki.
  • aralara serpilmiş komedi unsurları barındıran orta şekerli bir trajedi. duvardaki silah'ın patlayışını göstere göstere anlatan, bunu anlatırken de yaşatan, araya saçılmış kurgu'dan bağımsız açıklamalarla size "ulan bu nasıl iş?" dedirtebilen bir kitap. belirsizliklerin kitabı.

    neyse herman moby dick'te olduğu gibi 2 kişi için yazmış: birincisi hikayeyi okuyan sıradan okuyucu, ikincisi hikyayeyi okuyan ama satır aralarına dalan okuyucu işte o yüzden yukarıda neden dikkat etmek gerektiğini belirtmiştim.

    melville'in beş parasız öldüğünü arada bir ünlenip tekrar söndüğünü belirtmek gerek zira melville gayet insanca bir istekle "hayatını biraz daha kolay idame ettirebileceği o parayı kazanmak istiyordu" işte bu nedenle kitap 2 katmanlı. para ve yazarın gerçeği.

    pierre'in toyluğu ve "suni acıların" tarifi, gayet güzel alaya alınmış romeo jüllietvari bir girişle yapılıyor ancak işin güzel yanı; sezgileri sonuna dek kullanmaktan hiç çekinmeyen melville'in elinde bu komik trajedimsi sahneler daha doğrusu trajedi görünümlü alaysamalar bir "haber-müjde" halini alıyor. sonrasında "şüphe" ve "kendini adama" romanın iki baş köşesine oturuyorlar, son sayfaya kadar da yerlerinden kalkmıyorlar. pierre'in kendini adayışı ile sürekli savaş halinde olan şüphesi...

    metinde dikkatimi çeken şu oldu: melville, moby dick'te yaptığının tersine eğer bir nesneye bir anlam yüklemişse hemen alt paragrafta "bakın siz şimdi anlamamışsınızdır aslında burada şu şunu temsil ediyor" diye not düşmesi. bu biraz garip demek ki o günün okuyucusunun kafasına bir şekilde sokmaya çalışmış kitabı.

    melville yazarken bayağı bir git-gel yaşamış orası açık; bir yandan maddi gerçekliğin hiçbir saçmalığın arkasına sığınamayacağını söylerken diğer yandan kahramanı koca bir "sezginin" arkasından hayatını feda ediyor ki o sezgi de şüphe dinamitiyle ortadan kaldırılıyor. "sezgilerimiz ve deneyimlerimiz" melville bu ikisiyle güzel bir muharebe alanı yaratmış ancak kazananı belirtmemiş onu da siz düşünün deyip susmuş.

    melville'in dante'den nasıl etkilendiğini belirtmeme gerek yok ki bunu bas bas bağırıyor zaten ancak melville bi noktadan sonra beceremediğinin farkına varmış olmalı ki "şiir taklidini" fazla sürdürmüyor işi yarı ciddi yarı ironik bir dille tatlıya bağlayıp kapatıyor. ama içerik? heh orada tam bir "yol arkadaşı olmayan dante" gibi davranmış.

    hikayenin akışı savruk, melville kafasına göre takılıyor, herhalde "bu saatten sonra alayınızın amına koyim" kafasına girmiş öyle yazmış tabi bi kaç emniyet subabını koymayı unutmadan. yalnız şunu söylemeden edemeyeceğim: hikayedeki en taşşaklı karakter lucy! isabel zaten "iyi niyet sözleriyle ayartan kötülüğün temsili" bak gene dante çıktı neyse.

    neyse goygoy buraya kadar şimdi gelelim asıl mevzuya:

    kronometrik ve horolojik hususlar!!!!!!!!!!!!!!!!!

    melville yukarıda dediğim gibi elinden geldiğince her şeye bir cevap vermiş: soyluluk ahlakı, edebiyat çevreleri, amerika ve avrupa'nın etik ya da kültürel farklılıkları vs vs vs bunlara hiç girmiyorum ama melville'in kurduğu bir yer daha var ki bana "ben bu sahneyi bir yerden hatırlıyorum" dedirtti. orası da şurası: "büyük engizisyoncu!" şimdi hatırlayın o kısmı biraz durun ve düşünün. dosyoveski'nin derdini eğer doğru anlamışsanız işte burada da yani melville'de de aynı derdin bir yansımasını görürsünüz. melville yine gülümseterek "isterseniz bu kısmı geçin aga siz bilirsiniz" diyor ve köklüyor benzine. bu kısımda anlatılanları ya da daha doğrusu aktarılanları benim bu dile aktarabilecek gücüm de yok, kelime dağarcığım da yok ama şunu söyleyeyim: insan; "kaderinin" hızına yetişmeye çalışan basit bir canlıdır ve bu canlı, zaman zaman gittiği yolun ona daha önceden rotası tarif edilmiş bir yol mu olduğunu yoksa kendisi açık bir bilinçle, yönünü iradesinin tayin ettiğine inandığı bir yol mu olduğunu düşünür. işte bu düşünce sırasında gözü iki şeye takılır: birincisi kendisidir diğeri ise kendisinin dışında akmakta olan "yaşamın özüdür". bu küçük insan burada der ki; yaşamın özü ben miyim? yoksa o öz dediğim şey benim yaşamımı şekillendiren, bana "ruhumu" veren ve tüm "belirsizlikleri" kendinde toplayan bir "sır" mıdır? işte melville burada (kendince) o sırrın (kendisi buna sır diyor) o "belirsizliklerin küçük bir cevabını aktarıyor. sonra da karakterini bembeyaz bir suratla hikayesine devam ettiriyor.

    pierre kendi küçük kabuğunu kırıyor ve görüyor ki yaşam ve o yaşamın üzerinde elde edilebilecek bilgelik, sefaletten ve yalnızlıktan geçiyor, bunu yazar da eşşek gibi biliyor. işte bu bilgi yazara da pierre de pahalıya mal oluyor ya da bilmiyorum her şey olması gerektiği gibi oluyor ve hikaye melville'in bi yerde aktardığı gibi "yakın o sayfaları" diyen aeneis'in yaşadığına benziyor.
  • william gaddis, melville'in diğer romanlarından farklı olarak bu romanını, ağır ağabeylere, edebiyat kanonuna, kendisine üç kuruşu fazla gören acımasız yayıncılara ve vasatı temsil eden kalabalıklara yazdığını söyleyip* yazarına ve ahlar vahlar eden kendine merhametle romanı tam bir yaranma çabası, bir başarısızlık olarak niteler.
    şimdi gel de okuma...
  • pierre'in* sunduğu gizli sorunsal. kızkardeşiyle (isabel) gecikmeli ensest eşleşmesi, nişalısını (lucy) görmezden gelmeye yol açtı. neydi, çocuklukta kızkardeşiyle eğlenememiş, ondan nişanlısına evrilememişti. çocukluğunu nişanlısıyla geçirince asıl fırtınalı eşleşme sırası kayıp kızkardeşine geldi. vakitlice çocukluk haklarımızı, şımarmayı, şiddeti, kıskanmayı kullanmazsak bu haklar sonraya zorunluluk olarak devrediliyor. bir benzeri, eş aldatmalarda da kısmen geçerli. insan eşini sevgilisiyle aldatıyor. sevgilisiyle evli olmuş olsa, onu sonradan eşiyle aldatabilirdi. birindeki özellik, farklılık sandığımız seçimlerimiz belki basitçe sıralama farkından ibaret.

    "pierre ya da belirsizlikler, melville'in daha ölmeden unutulmasına en çok katkıda bulunan romanıdır diyebiliriz." ünal aytür (romanın önsöz'ünde)

    "her şeyi bilmeyen, her şeyi sevmez, pierre." herman melville - pierre ya da belirsizlikler

    "çünkü, doğanın boşluktan nefret ettiği söylenir, ama bazı sevgililer ne derse desin, sevgi her zaman sırlardan nefret etmez. güzel venedik nasıl denizin içinde gözle görülmeyen çürümez kazıklar üstüne kurulmuşsa, sevgi de sırlar üstüne kurulmuştur."

    "gençlikte olduğumuz gibi görünürüz; ama yaşlandıkça, göründüğümüz gibi oluruz."

    "düşün; çünkü bütün anlam belirsizliklerinin aracı gülümsemedir."

    [pierre, "'ana-babanızı sayınız,'" karşılığını verdi ve farkında olmadan ekledi: "hem babanızı, hem annenizi."]

    "tanrı'nın elinden çıkma, sürekli patlama gücüne sahip olan tüfekler, ne yazık ki çamurdandır!"

    "insanlar açıkladıkları şeylerle değil de, gizledikleriyle görkemli kişilikler yaratırlar."

    "bir kez daha, o da beni başka perdeden yanıtladı; bir kez daha mırıldandı ve bana başka bir telden yanıt verdi. gitar insandı. gitar bana gitarın sırrını öğretti. gitar bana gitar çalmayı öğretti. gitardan başka bir müzik hocam olmadı."

    "memnon, çiçeği burnunda bir kral çocuğuydu aurora ile mısır kralının oğlu. bir başkasının haklı davası uğruna gözüpek bir heyecanla kendini bir kavganın içine atmıştı bu çocuk ve kendinden çok güçlü bir rakiple giriştiği göğüs göğüse dövüşte, troya duvarlarının dibinde, can vermişti."

    "pierre, insan yaşamının herkesin adına tanrı dediği tek bir kaynaktan geldiğini ve tanrı'nın mutlak anlaşılmazlık niteliğini paylaştığını görüyordu."

    "gizem anlaşılamaz; ama bu, doluluğun anlaşılmazlığıdır; oysa tahmin sığdır; anlamsız bir boşluktur, o kadar."

    "yıkılın karşımdan! yıkılın da, bir erkek için yüzkarası olan o yumuşak, çıtkırıldım sesinizi işitmiyeyim!"

    "isa'nın vaazı ateşli yüreklerde işte böyle duygular uyandırır; genç gönüllerin, bir insandan kaynaklanabileceğine inanmadıkları duygulardır bunlar. (...) ancak, dünyamız yalancı değil de doğru bir dünya ise, o zaman neden ondan uzaklaşmak gereksin ki? öyleyse, kesinlikle bu dünya gerçekten yalan."

    "armağanı alan kişi rütbe servetçe genel olarak veren kişinin eşiti durumunda ya da belki ondan üstünse ve dolayısıyla günü geldiğinde aldığı armağanın karşılığını bol bol verebilecekse, işte o zaman reddetme nedenleri geçerliliklerini büyük ölçüde yitirecektir."

    "kimi durumlarda insanın, kendisine karşı iyi duygular besleyen bazı kimseleri ne yapıp yapıp düşmana döndürmesi ciddi ciddi tavsiye edilebilecek bir şeydir."

    "daha gençti ve ileride yazacaklarının, şimdiye kadar kaleminden çıkanları bir parça geride bırakmasa bile, en azından onlarla aynı düzeyi tutturabilme olasılığı vardı."

    "onlar güzel yüzlerini göndersinler bana, ben de o yüzlere sonsuzun da ötesine kadar silinmeyecek dudak basması öpücükler kondurayım."

    "içinizde ne varsa bunları bir kitaba dökmedikçe, sıradan şeylerden tam anlamıyla kurtulma olanağınız yoktur; çünkü çöpleriniz kitabın içine girince, kitabı ateşe atıp yakabilirsiniz ve sorun kalmaz."

    "herkes sürekli özgünlükten söz edip duruyor, ama şimdiye kadar onların dediği anlamda ortaya özgün bir kimse çıkmadı; yeryüzündeki ilk insan, ki hahamlara göre aynı zamanda ilk yazardır, özgün değildi; özgün tek yazar tanrı'dır."

    "insanlar bilmediklerini sandıkları kimi şeyleri aslında çok iyi anlıyorlar, ama bilgi içlerinde olduğu halde, bundan habersizler."

    "hiçbir yaşlı ev kadını yoktur ki, günlük işlerini yaparken büyük jüpiter gezegeninin önceden belli olan ve asla değişmeyen dönüşlerinde uyguladığı kesin şaşmazlığının milyonda birini gösterebilsin."

    "tanrılar insanın ruhunu sever, çoğu zaman da ona karşı yaklaşımlarında açıktırlar; ama bedeninden nefret eder, her iki dünyada sonsuza kadar öldürürler. bu yüzden tanrılara ulaşmak istiyorsanız sefil bedeninizden kurtulmanız gerekir."

    "bir tanrıtanımazın ilkeleriyle, en yüce, en dindarca şeyleri yazıyordu; içindeki ölüm duygusu ve ıstıraptan, sevinç ve yaşama biçimleri yaratıyordu."

    "içinde yükselme hırsı diye bir şey kalmamıştı ama, gene de olaylar kendisini ün kazanmaya can atan bir yarışmacı konumuna getirmişti."

    "yaşlı titan satürn, terra'nın kendi oğlu koelos* ile ilişkisinden, yani yer ile gök arasındaki ana-oğul birleşmesinden doğmuş bir çocuktu. satürn büyüyünce, annesi terra ile evlenerek, ensest niteliği daha da artan ikinci bir ana-oğul evliliği yapmıştı. bu birleşmeden doğan çocuklardan biri enkalados* idi. bu yüzde enkalados hem oğul, hem torun olarak bir ensest çocuğuydu." herman melville - pierre ya da belirsizlikler
hesabın var mı? giriş yap