• herman melville ’in pierre or the ambiguites romanı, 20’li yaşlarda leos carax’ın, işte benim romanım dediği ve neredeyse her beş yılda bir yeniden okuduğu bir kitaptır. kitap onun da yaşamıyla özdeşlik kurabildiği için vazgeçilmezdir; bu tuhaf yazgı düğümü yoksulluk ve bundan kurtulmanın vazgeçilmezliği ile bağlanmıştır birbirine. pierre ile carax, aynı adımları atmışlardır; onlar, soru işaretinin altındaki noktalardır ve soru işaretinin kendilerini ezmesine ikisi de izin vermeyeceklerdir... carax, diğer bir adlandırmayla pola x’i kayıp görüntü olarak niteler. kitabın fransızca tercümesinin ilk harflerinden adını alan pola x (pierre, ou, les ambiquities) aslında bir kod adı olarak nitelendirilebilir. carax, başlıklardan, adlandırmalardan sıkılan bir yönetmen olduğu için bir ressam gibi olmayı ve her filmini başlıksız ve sadece altına tarih düşerek yapabilmeyi istediğini söyler. bir ara filmindeki isabelle karakterine pola adını vermeyi düşündüyse de daha sonra orijinal öykü kahramanlarının adlarına sadık kalmayı tercih etmiştir. pola x, pierre ile kızkardeşi isabelle arasındaki olağandışı ilişkiyi anlatır. ümitsiz aşkların yönetmeni, bu filminde de olabilecek en imkansız aşklardan birini, bir ensest ilişkiyi bu kez beyazperdeye yansıtır. carax, her filminde sonra olduğu gibi, pola x ile de oldukça konuşulacağa benzer, çünkü bu kez insanların kolayca kabullenemeyecekleri, eleştiriye çok açık bir konuya çevirmiştir kamerasını....
  • fransız sinemasından uzak duranların bahane olarak öne sürdüğü her detayı içinde bulunduran dolayısıyla bu sinema akımını sevenler için de kaçırılmayacak sahneler kolajı , çok renkli dark film.
  • bu filmdeki ana karakter olan güzel yüzlü, sarışın, kız gibi oğlanı bi yerden hatırlıyorum demiştim de tous les matins du monde'tanmış. öyle erkek güzeli bir adammış ki benim bile aklımda yer etmiş. ismi guillaume depardieu olup gerard depardieu'nun oğludur. orda babasıyla oynamıştı da burda tek başına. gerçi yanında da kız güzeli olarak yekaterina golubeva var.

    bir de yekaterina'nın oynadığı isabelle karakterinin fabrika gibi yere taşındıktan sonra odasında çaldığı bir alet var ki ne zamandır adını arayıp da bulamamışımdır. akordiyon desen değil, toy piyano desen değil. değişik bişeydi.

    edit: şimdi öğrendim de ölmüş yahu bu guillame genç yaşta (2008 - yaş 37). üzüldüm valla.

    edit2: 1 seneden sonra öğrendim ki yekaterina'nın çaldığı aletin adı harmonium'muş.

    edit3: ya diğer ana karakter yekaterina golubeva da genç yaş denebilecek yaşta ölmüş (2011 - yaş 44). lanetli midir film nedir.
  • carax burada ensest'i deşer, ondan ilham alan françois ozon'sa bromance/latent homosexuality'i: gouttes d'eau sur pierres brulantes'da.

    eğer bir şarkı olsaydı karşılığı: the weeping song.
  • film birbirlerini tanımayan çocuklukları ayrı geçmiş 2 kardeşin birbirlerini tanıdıktan sonra yaşadıkları seksüel çekim eşliğinde, beraberliklerini aşklarını ve tutkularını anlatıyor. içerdiği cinsel sahnelerin çoğunun "gerçek" olması filmin başka bir ayrıntısı ayrıca... filmin başrollerinde catherine deneuve ve birkaç yıl önce kaybettiğimiz guillaume depardieu var...
  • mükemmel hayatlar, sarışın mavi gözlü insanlar, evlilik arefesinde zengin bir oğlan, beyaz kıyafetler, iç açan manzaralar ile sürerken bir anda 180 derece değişir görünüş; kanların içinde, pisliklerin içinde, gerçeğin peşinde yitip giden insanlar görürüz. bu kadar keskin hatlar ile bu kadar başarılı bir filmi yapsa yapsa leos carax yapar derim içimden. içeriğindeki bir adet till lindemann ile rammstein esintileri katarak da ayrıca kalbimi çalmış filmdir.
  • carax sineması, marcel carné ve jean cocteau etkisinde gelişmiş şiirsel gerçekçiliği epik bir dille sinemaya uyarlaması bakımından klasik nouvelle vague belgeleyiciliğinden ayrılır. bu bağlamda topluma yabancılaşmış zıt karakterlerin ve bu karakterlerin imkansız aşklarının underground temalarla işlendiği cinema du look stilini gözlemlediğimiz ve carax'ın küçüklüğünü geçirdiği komün evin etkisiyle alabildiğine mülksüzlüğe atıfta bulunduğu, böylece birazcık new french extremity'ye evrilerek politikleşen ve politikleştikçe avant-garde bir hale bürünen pola x'te, carax sineması adeta şahlanır.
  • iki başrol oyuncusu da genç yaşta hayatını kaybetmiş olan ve izlerken ne oluyor şimdi diye anlamaya çalışıp, izledikten sonra da uzun süre etkisinden çıkamadığınız bir değişik film.
  • en sonunda izlenmiş carax'ı çok etkilemiş herman melville'in pierre; or, the ambiguities romanından uyarladığı, uyarlamakla kalmadığı o kendine acıma hâllerini 1850'lerden yüz elli yıl ötesine şairane taşıdığı yapım.

    melville'in romanın ötesinde katmanlara dağılan filmde carax, hâlihazırda en yüzeyde duran ensesti irdelerken bunun altında modern zamanlardaki aristokrasiden lümpenliğe geçişi - evveliyâtından bildiğimiz veçhile - müthiş tasvir ediyor. işin içine siyaseti de katıyor belli belirsiz, sadece "gürültü" yapan ve 56 kişiden oluşan orkestranın neye işâret ettiğini carax açmıyor, ancak naçizâne "yaratıcılığın tam eşiğinde duran" sanat ve siyasetin içinden yeşeren bir gençlik alegorisi gibi okunabilir. yüksek modern sanayi ülküsünden böyle bir keşmekeş yaratması, hiçbir yere dokunmasa da öylesine görkemli.

    ve zaten her daim "imkânsızın peşinde" olduğundan carax, melville'in yarattığı pierre karakterinin vâkur durmaktan çok uzak ve fakat insanı gırtlağından yakalayan yazarın "kendine acıma"* dramını incelikle kurguluyor. sonlara doğru topallaşmış, saçı sakalına girmiş bastonlu pierre ile carax aslında 1850'lerin melville'ini yürütüyor paris sokaklarında.

    viktoryen dönemin günümüz sinema diline belki biraz fazla kaçacak, sonlarda yükselirken ağırlaşan dramı biraz zorlasa da o kanlı nehir ve izlenip izlenebilecek en güzel "hesaplaşma" cinayet sahnesi ile akıllara zarar kareler de sunan, carax'ın haşarı çocuğu.
hesabın var mı? giriş yap