• lermontov'un çağımızın bir kahramanı adlı kitabındaki ilginç karakter. tam ismi grigoriy aleksandroviç peçorin'dir. kadınlarsız yapamayan ama hiçbirine de bağlanamayan dengesiz bir insan..

    "kadınları sevmemek için onları küçümserim. aksi durumda yaşam çok anlamsız bir müzikli üzgü olmaz mıydı?"

    "ruhum mu dengesiz, yüreğim mi kötü bilemiyorum. belki de toplum ruhumu bozdu, ne bileyim! düşüncelerim o daldan bu dala atlıyor; karasız, endişeli, şüpheci...
    kalbim doymak nedir bilmiyor, bir şeyle yetinmiyor. mutluluğa alıştığım gibi acı çekmeye de çabucak alışıyorum. bu nedenle hayat gözümde git gide anlamsızlaşıyor.

    evet ben ruh dünyamın o çağını hani kalbin birisine çılgınca tutulup tüm benliğini verdiği, yalnız mutluluğu bunda aradığı, sevme gereğiyle çırpındığı o çağı çok geride bıraktım.
    şimdi yalnızca sevilmek istiyorum. sürekli bağlılık bir yana, kısa sürelisi de yetsin artık.
    sevdiğim kadının tutsağı olmayışım tuhaf gelmiştir bana. her zaman kalpleri ve iradeleri üzerinde rahatlıkla sarsılmaz bir egemenlik kurdum. bu neden böyle? hiçbir şeyi önemsemeyişimden mi? yoksa beni her an ellerinden kaçırmaktan korktukları için mi? yoksa bir güçlü büyüleyici etkenliği mi? veya duygularına gem vurabilecek direngen bir kadına rastlamadım ondan mı?"

    "bütün dünyayı sevmeye hazırdım. beni kimse anlamadı; nefreti öğrendim."
  • ergenlik döneminde okunduğunda, belki de en etkilenebilecek roman kahramanı.
    (bkz: gregory aleksandrovic pecorin)

    "yazgım böyle benim!
    herkes, çocukken de yüzümde kötülük işaretleri buluyordu,bunlar yoktu aslında,
    ama seziliyorlardı, onlar da oluştular.
    ben alçak gönüllüydüm, beni oyunbazlıkla suçluyorlardı:
    suskun biri oldum.
    iyilik ve kötülüğü derinden algılaya biliyordum:
    kinci oldum.
    sevinçsizdim,diğer çocuklar, neşeli, konuşkandılar; kendimi onlardan üstün görüyordum,beni onlardan aşağı görüyorlardı:
    kıskanç oldum.
    bütün dünyayı sevmeye hazırdım,
    beni kimse anlamadı:
    bende nefreti öğrendim.

    şenliksiz gençliğim,
    kendimle, dünyayla dalaşmakla geçti;
    en güzel hislerimi alay edilmekten korkarak,
    içimin derinliklerine sakladım:
    onlar da orada öldü.
    doğruyu söylüyordum,
    bana inanmıyorlardı:
    aldatmaya başladım.
    dünyayı, toplumun alışkanlıklarını öğrenince yaşambilimde uzmanlaştım;gördüm ki diğerleri benim olanca çabamla edinmeye çalıştığım çıkarlardan bedavaya yararlanarak, emeksizce mesut oluyorlardı.o anda kalbimi bir ümitsizlik kapladı, bu, tabanca mermisiyle iyileştirilecek bir ümitsizlik değil, incelikli,yalın bir gülümseyişle kapatılan güçsüz bir ümitsizlikti.

    ben, manevi anlamda sakatlandım:
    ruhumun yarısı ölüydü, herkesin emrine hazır biçimde yaşıyordu;bu durum kimsenin dikkatini çekmedi,çünkü onun yıkıma uğramış yarısının yaşadığından kimse haberdar değildi.
    ama siz şimdi ona ilişkin anıları uyandırdınız,ben de size onun kabir kitabesini okudum.çoğu kişiye kitabeler komik
    görünür, ama bana değil, hele onların altında gömülenleri anımsadığımda...
    fakat düşüncemi onaylamanızı istemiyorum:
    bu davranışımı komik buluyorsanız lütfen gülün, size şunu anımsatırım ki bu, beni, asla kırmayacaktır."
  • bazarov'un öncülüdür kendileri.
  • "renksiz gençliğim kendimle, dünya ile uğraşıyla geçti. alaydan korktuğumdan en yüce duygularımı kalbimin derinliklerine gömdüm. orada öldüler birer birer...

    içimden geldiğince konuşurdum; inandıramadım. aldatıcılığa vurdum işi. toplumda geçer tutumları öğrenince ve dünyayı yeterince tanıyınca hayat okulunda kurtlaştım. benim onca çabayla elde ettiğim çıkarları, başkalarının tatlı canlarını üzmeden, ustalığa gereksinme duymadan elde edip mutlu olduklarını gördüm.

    o zaman içime hüzün çöktü. bu acı, tabanca kurşunu ile onarılanı değildi; ama temiz, ince gülümseme ile örtülü soğuk güçsüz üzüntüydü. inanç yönünden sakatlandım. gayrı ruhumun yarısı yaşamıyordu. kurumuş, varlığı yokluğu belirsizleşmiş, hissizleşmişti. koparıp attım. öte yandan öbür yarısı kıpır kıpırdı. nabzı onun bunun buyruğu için atıyordu. kimse sezemedi bunu; çünkü onun yok olan yarısından habersizdiler..."*
  • gunlugunde ilham verici sozler bulunduran cagimizin bir kahramani. kitabin ismi cok iyi secilmis bu arada (bkz: zamanimizin bir kahramani) kitaptan bir kac guzel kesit sunmak okumak isteyenler icin faydali olabilir. buyurun burdan.

    "tutkular dusuncelerin ilk asamasindan baska bir sey degildir: onlar genc kalbin malidir ve kim butun omrunce onlarla heyecanlanacagini saniyorsa budaladir; bir cok sakin nehir, gurultulu selalelerle baslar, oysa bunlardan hic biri ziplayip kopurerek denize kadar akmaz. ama bu sessizlik cogunlukla, buyuk, ama gizli bir gucun isaretidir; duygularin ve fikirlerin dolgunlugu, derinligi, cilgin egilimlere engel olur; ruh istirap ve sevgi duyarken kendinden kesin bir hesap sorar ve bunun boyle olmasi gerektigine inanir. o bilir ki firtina olmasza gunesin surekli isiis kendisini kurutur; kendi hayatinin icine isler; kendi kendini sevgili bir evlat gibi oksar ve cezalandirir. bir insan ancak kendi kendini tanimanin bu yuksek haline erisince tanri`nin adaletini olcup bicebilir."

    "nese!.."evet ben, artik hayatin, yalniz mutluluk aranilan, kalbin her hangi bir kimseyi siddetle, tutkuyla sevmek ihtiyaci duydugu o devresini gectim: simdi sadece sevilmek istiyorum, hem de pek az kimseler tarafindan; hatta oyle saniyorum ki bir tek devamli bagimlilik bana yeterdi: kalbin zavalli aliskanligi!"

    "bu munasebetle werner gecenlerde kadini, tasso`nun kurtarilmis kudus adli yapitinda bahsettigi tilsimli ormanla kiyas etmisti. ilk adimini atar atmaz uzerine her taraftan oyle korkular yagar ki allah korusun: gorev, gurur, edep, kamuoyu, alay...yalniz bunlara bakmadan ilerlemeli; canavarlar, birer birer kaybolur, senin onunde sakin ve aydin bir cimenlik acilir, bunun ortasinda yesil mersin cicek acmaktadir. ama daha ilk adimlarda kalbin titrer, geri donersen, felakettir!"
  • when nietzsche wept adlı kitapta nietzsche'nin sıkça sözünü ettiği roman kahramanıdır. söz konusu romanda nietzsche, kendisini bu kahramanla özdeşleştirir, över, sever; hatta öyle bir sever ki küçücük yaşınızda siz de hummalı bir çalışma içine girip "kimmiş lan bu peçorin?" diyerek gider zamanımızın bir kahramanı isimli kitabı bulur, bir solukta okur ve sonra nietzsche gibi kendinizi peçorin'le özdeşleştirmeye başlarsınız. üstelik ilk anti-kahramanlardandır kendisi. pek hoştur, pek zariftir, bu sebeple özenilesi ve övülesidir.
  • unut(a)mamakla lanetli:

    "geçmişin gücüne benim kadar duyarlı biri daha yoktur. mutlu ya da acı her hatıra gelip kalbime bir bıçak gibi saplanır, hep aynı hisleri uyandırır. böyle saçma biriyim ben işte: hiçbir şeyi unutmam -ama hiçbir şeyi!"
  • turgenyev ilk yazdığı romanı rudin'de "peçorin anlayışını bilenler, bizim herzaman sevmeye en az yetenekli olanları sevdiğimizi söyleyeceklerdir ama.." diye anmıştır kendilerini sağolsunlar.
  • geroy naşevo vremeni

    "kadın kafasından daha çelişkili bir şey yoktur; kadınları herhangi bir şeye inandırmak güçtür: onları öyle bir noktaya getirmelisiniz ki kendi kendilerini inandırsınlar. onların önyargılarını çürütme usulleri de çok ilginçtir: diyalektiklerini çözebilmek için bütün mantık kurallarını altüst etmeniz gerektir.

    sözgelimi, sıradan bir örnek:

    bu adam beni seviyor, ama ben evliyim: demek ki onu sevmemeliyim.

    şimdi de kadınların yöntemi:

    evli olduğum için onu sevmemeliyim; ama o beni seviyor. demek ki...

    burada bir sürü nokta sıralanabilir, çünkü mantık durur, artık sözü geçen dildir, gözlerdir ve sonra da, eğer varsa, yürek konuşur.

    bu yazdıklarımı bir kadın görse ne olurdu? "iftira!" diye haykırırdı öfkeyle."
  • çok piç olması sebebiyle kendisine piçorin dediğim dostum.
hesabın var mı? giriş yap