• (bkz: othello)
  • istanbul büyükşehir belediyesi şehir tiyatroları bünyesinde başarıyla oynanan oyun. müzik, kostüm, dekor, makyaj, ışık, oyuncuların performası açısından şahane olan ve bu yüzden tiyatro böyle bir şey olmalı dedirten oyun.
  • murat daltabaniago, hüseyin köroğlu'nu othello rolünde gördüğümüz, dekorun kılıç darbeleriyle parçalandığı, erkek oyuncuların çizmelerine hayran bıraktıran oyun. oyuna gelirsek odalisque güzel demiş, başka söze ne hacet...
  • harbiye acik hava tiyatrosu'nda izlendigi zaman etkisi uc kat artan oyun. baska hicbir sahnede o kadar guzel kullanamıyorlar mumlar ve mesalelerle dolu sahne dekorunu.
  • bir otel tekstili firmasi.

    http://www.otello.com.tr/
  • ankara devlet opera ve balesi'nin mayisin 18inde promiyerini yapacagi, ve fakat an itibariyle web sayfasinda verdininkini mi yoksa rossininkini mi sahneleyecegini yazmadiklari icin meraklilari fitik ettikleri eser.. (bkz: verdi sen bizim her seyimizsin)
  • buyuk umutlarla gidip hayal kirikligiyla ciktigim opera oldu.. yine de verdi sen bizim her seyimizsin, o ayri..
  • güzel ve akıl isteyen bir siyah- beyaz taş oyunu.
  • ustte gecen "jago, ne haber, cassio'yu gordun mu?" yazisinin ustune gulmek istedigim, ama etrafi kolacan edip kimsenin gulmedigini gordukten sonra kitschligimle, rezilligimle basbasa kalip gulemedigim operadir. bir de sahne biraz sikisik duruyordu, sanki arka odadaki butun malzemeleri alip dekor diye doldurmuslar gibi.
  • entry’e baslamadan evvel ufak bir aciklama: bu entry, sanat egitimi almis ya da sanatci olmakla uzaktan yakından ilgilisi olan biri tarafindan degil, yaklaşık 7 yasindan beri opera/bale/müzikal izleyicisi olan biri tarafindan gayet anti-profesyonelce yazilmistir, elinde olmadan kısmı spoilerlar icermektedir, tamamen subjektiftir.

    idob tarafından akm’de sahnelenen otello ile ilgili soylenebilecek ilk sey: yorucu. sahneye atlarin ciktigi aida’da ya da motorsikletli la boheme'de ya da onlarca koristin sahnede oldugu gorkemli nabucco’da ve hatta cirque du soleil’de bile sahneyi takip etmekten bu kadar yoruldugumu hatırlamıyorum. sahnedeki simultane hareketlenmeler, * fazla akılda kalıcı olmamakla beraber guclu bir muzik, ustteki “altyazı” ve tabii kostüm ve dekorlar –ki birazdan ayrıntılı bahsedecegim- gibi kosulların bir araya gelmesinin seyircinin oyuna konsantre olmasını olumsuz etkiledigi kanısındayım. dekor ve kostumler hakkında soylenebilecek tek sey var: katastrof. verdi'nin 4 perdelik operasına ustelik de bir shakespeare tragedyasına ucuncu lig tribunu/tuyap otoparkı/vapur merdivenibozması bir sahne kurulması icin ne soylenebilir hic bilemiyorum. kimse kalkıp da bunun yok efendim modernlikmiş yok efendim heyecan verici bir calismaymis, muzige ve sanata farkli bir bakismis yorummuş oldugunu soylemesin, hadi ordan demek istiyorum. cok değişik/farklı sahnedeki acilip kapanan garaj kapısından bozma şey resmen gacirdiyordu ve “farklı” olmanın ötesinde fevkalade anti estetik ve gudubetlik derecesinde cirkindi. vapur merdiveninden bozma basamaklardan yan basarak inen/çıkan sanatçıları seyrederken ben “düşüp baslarına birsey gelmese bari” diye korktum. sahneyi kurarken bir estetik kaygısı kurulmadığı o kadar belli ki akm’nin kablo/ışık sistemlerini perde vs ile kapatmayı bile gerek görmemişler, zannediyorum ki bütün salon sağ ve soldaki bütün ışık/kablo/boru düzeneklerinin planını çizebilir. gaarç diye bir ses eşliğinde yukardan adam sarkıtmakla nasıl bir etki yaratmak istemişler bilemiyorum ama salonun yanlarındaki kabloları o ana kadar görmemiş varsa o noktada herkes net olarak gördü. bir takım 23 nisan lazer ışık gösterileri ve tribünlerin ardından basılan sis de bütün bu sahnenin muazzamlığına gerçekten çok şey kattı, herkesi adeta büyüledi. biraz da kostümlerden bahsedelim. ilk yarıdaki kostümleri görünce herhalde taksim meydandaki garanti bankasının iş çıkışına gidip sesi güzel olanları kolundan tutup sahneye çıkarttılar dedim. o gri takımlar, o fularlar, o ayakkabılar, o bordo üstler...kadınlarda tam bir bankacı/memur görüntüsü yakalamak istemişler ve başarmışlar. erkeklerde ise adeta bir garson boy/ergenlik havası hakimdi. velhasıl kostümler de tam bir hayalkırıklığı.

    idob standartlarına göre oldukça cürretkar denebilecek öpüşme sahneleri ise genel olarak tutkuyu yansıtmaktan ve estetikten uzaktı. desdemonayı oynayan perihan nayır ses olarak elbetteki muhteşem ama ruhunu canlandıran son derece zarif balerinle ister istemez kıyaslandığından olsa gerek fazla kilolarından dolayı sahnede kolundan tutulup ordan oraya fırlatılması rahatsız edici bir goruntuydu.

    butun bunlara ragmen efe kislali*, perihan nayır*, murat güney *, caner akin * ve tabii ki orkestra muhtesemdi. mumkun olsa da cd kaydı olsa, seyretmek yerine sadece dinlesek ve cok zevk alsak.
hesabın var mı? giriş yap