ortaya koymak
-
herkesin görebileceği yere koymak. görülür kılmak, görünürleştirmek, göstermek.
yaratmak, yapmak. açıklamak. kendini, fikrini veya bir gerçeği saklı gizli olmaktan veya gizlemekten kurtarmak. bu tarafıyla ortaya koymak hem bir yetkinliği hem bir risk almayı, beklenmedik (yaratıcı veya ifşa niteliğinde) hamle yapmayı vurgular.
"sanat, doğası gereği aristokrattır ve dolayısıyla halkın arasında bir tür seçmeye başvurur. zira tiyatro ve sinema gibi 'kolektif' sanatlar bile yarattıkları etkide, sanatla temas eden tek tek her insanın yaşadığı olaylara çok yakından bağlıdır. (...) sanatçı zamanı ve dünyayı eksiksiz kavrayan bir kişi olduğundan, gerçekle ilişkilerini tam olarak yansıtamayan ve dile getiremeyen insanların sesi olur. bu anlamda sanatçı, gerçekten de halkın sesinin ta kendisidir. işte, sanatçının kendi yeteneğiyle birlikte halka da hizmet etme zorunluluğu buradan gelir. ya yeteneğini son damlasına kadar ve bütünüyle ortaya koymak, ya da ruhunu üç kuruşa satmak; sanatçının yapacağı tercihlerdir." andrey tarkovski - die versiegelte zeit
"çünkü hiç bir coşku en yüce değildir, tek başına yaşanmaya değer değildir. bütün coşkular insan ile, insanın katkısız bağlanacağı öteki insan ya da yaratık ya da nesne arasında yaşayan bağı ortaya koymak için çalışırlar. sevgi ile nefreti, öfke ile sevecenliği de içlerine alan bütün coşkular, bir yere varan iki insan arasındaki sallantılı, daha kurulmamış dengenin ayarlanmasına katılırlar." d. h. lawrence - anka kuşu
"onlar*, bir şeyleri ortaya koymayan toplumdaki tek kesim olduklarından, ortaya konan şeyleri görebilecek kesim de yine onlardır. bu böyledir ve böyle olduğu için de ben bundan eminim." virginia woolf - güvenin ölümü
(bkz: ortaya dökmek)
(bkz: sanatçı sorumluluğu) -
suleyman soylu'nun pek sevdiği bir ifadedir. iki cümlesinden birinde muhakkak bir ortaya koyulur.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap