• mutlu olmak*.
  • (bkz: #47939404)
  • cumhuriyetin ilk yıllarında, özellikle 1932'de o zamanki adıyla türk dili tetkik cemiyeti'nin kurulmasından sonra, dili arılaştırma çalışmaları içinde tarihî metinler gündeme gelmiş; batılıların tutumu örnek alınarak uygurcanın klasik dil olarak alınması fikri doğmuştur. bu fikir çerçevesinde bazı eski sözcükler hatırlanmaya başlanmış ve ahmet caferoğlu'nun uygurca sözlük'ü daha sonraki çalışmalarda kaynak olarak
    alınmıştır. bu arada tatarca da klasik dil olarak takdim edilmiş, o yıllarda atatürk'ün çevresinde bulunan tatar türklerinden sadri maksudi arsal, abdullah battal taymas gibi bilginler birtakım sözcük ve ek önerilerinde bulunmuşlardır. egemenlik, ege ve -tay eki o yılların hatıralarını yansıtır.

    klasik türk dillerine ait birçok sözcük, yüzyıllarca konuşma ve yazı dilinde çok yaygın olarak kullanılıp eski anadolu türkçesinin giderek osmanlıcaya dönüştüğü 17.yüzyıldan itibaren kullanılıştan düşmüştür.bu gerçek, kimi yazar ve aydınlarımızca gereğince araştırılmadığından, daha önce kullanılıp sonraları unutulan böyle sözcükler “yapma sözcük” sanılmıştır. (dilçin 1974: 100)
    cumhuriyet döneminde yeniden gündeme getirilen sözcüklerden özellikle fiillerin -yeni sözcükler türetmeye son derece müsait oldukları için dilde yaşatılmaları birinci koşul olarak görülmüş abartmak (mübalağa etmek), arıtmak (temizlemek), buyurmak (emretmek), yanmak (dönmek), öykünmek (benzemek), onamak (muvafık bulmak), yitmek (kaybolmak), yasamak (kanun koymak, eski anlamı tanzim etmek), gönenmek (refaha kavuşmak) gibi pek çok fiil yeniden hatırlanmıştır. işte, o dönemde yeniden hatırlanan fiillerden biri de onmak'tır.

    onmak, türkçe sözlük'te daha iyi bir duruma girmek, salah bulmak; eksiği kalmayıp gönül ferahlığına ermek, mutlu olmak, mesut olmak; hastalıktan, dertten kurtulmak, şifa bulmak, felah bulmak, iflah olmak biçiminde anlamlandırılmıştır. (tdk 2005: 1504)

    fiilin sorunlu olan yanı, ilk ünlüsünün "o" mu yoksa "u" mu oluşu ile ilgilidir. türk dil kurumu'nun 1944'te yayımlanan ilk sözlüğüne onmak biçiminde alınan fiilin burada tanımı verilmemiş, unmak'a gönderme yapılmıştır.3 kâmûs-ı türkî'de ünlüleri özel işaretlerle gösteren şemseddin sami, unmak 'ın onmak fiilinin galatı olduğunu yazmaktadır.

    tarihî metinlerdeki durum:

    tarama sözlüğü'nde genizsi ünsüzle gösterilen ve onmak, onmağ ve unmak biçiminde madde başı yapılan fiil, tam 51 tanıkla gösterilmiştir. (tdk 1996: 2994-2998) bu tanıklardan en eski olanı şeyyat hamza'nın yusuf u zeliha' sı olup eserde iki yerde onmak geçmektedir:

    "zeliha eydür bildür imdi tanrı’na
    bütün ola bu sanem geri ona."
    (yuz. şeyd. xııı, 30) (tdk 1996: 2994)

    "yusuf eydür sâkıye bilgil düşün
    hayr olusar onısar senin işin."
    (yuz. şeyd. xııı, 43) (tdk 1996: 2994)

    g. clauson etimoloji sözlüğünde onmak'ın anlamını “solmak, sararmak” olarak vermektedir. (clauson 1972: 169)
    fiil, kutadgu bilig'te dört yerde (3845,4959, 1908, 5029) ve codex cumanicus 'ta (toparlı vd. 2003: 205) bu anlamda kullanılmıştır.

    muharrem ergin'in hazırladığı dede korkut kitabı, erzurumlu darir'in kıssa-i yusuf'u ve musa bin hacı hüseyin el-gznikî'nin münebbihü’rrâkidîn'inde de fiili görmekteyiz:

    "allah allah dimeyinçe işler onmaz, kâdir tanrı vermeyinçe er bayımaz."
    (ergin 1997:73)

    "didiler kim girü varalım ana
    yalvaralum bâşed işimüz ona"
    (karahan 1994: 261)

    "dükeli halâyıka anun içün kim bular halkun muktedâsıdur bu halâyıkun
    onmağı ve azmağı bularun sebebiledür."
    (yavuzarslan 2002: 508)

    fiilin onulmak biçimi, altun yaruk'ta bir yerde geçmektedir:

    …tükemezken [künçing atl(ı)g begning] kisisi ongultı öglenti [öglenü]
    birle ök ötrü inçe tip [tidi::]
    (kaya 1994: 67)

    kaşgarlı onulmak fiilini, divanü lûgat-it-türk'te "sökel onğuldı" (hasta
    düzeldi, iyi oldu) ve "ış onğuldı" (karışık iş düzeldi) tanıklarıyla vermektedir.
    (atalay 1992b: 395)

    onulmak, kıpçak dönemi eserlerinden kitâbü’l-idrâk li-lisâni’l-etrâk
    ve et-tuhfetü’z-zekiyye fi’l-lugati’t-türkiyye'de de yer almaktadır.
    (toparlı vd. 2003: 205)

    daha birçok tarihî metinde onulmak fiilinin kullanıldığını tespit ettik.burada sadece birkaç örnek vermekle yetiniyoruz:

    "orunç ol buzuglı ongulmuş işig
    orunç yig kılur ol bütürmüş işig"
    (s. 258)

    "köngül arzu birle kalı iglese
    tilek bulsa onglur kemi belgülüg"
    (s. 390)

    "yime ök kereklig sasa bu kişi
    anıngsız ongulmaz tiriglik işi"
    (arat 1979: 438)

    "bahıllık otalap ongulmaz ig ol
    birimdin bagıl elgi ked berklig ol"
    (arat 1992: 60)

    "firâkundan ne deyem kim şeb ü rûz
    onulmaz lâlenün yüregi dâgı"
    (canpolat 1995: 121)

    "ihtimâl var ki bir kaç günde gerü onıla acısı zahmeti def olına likin söz
    okı zahmına onulmaga imkân yok"
    (yavuzarslan 2002: 204)

    "onulmaz bu derdün begüm yâresi
    tahammüldür ancak anun çâresi"
    (özkan 1990: 149)

    "onılur sünü vü kılıç zahmı çok
    onulmaga dil zahmına çâre yok"
    (dilçin 1991: 166)

    "gözüm açıla onıla göynügüm
    bolay kim birezcük dirile ögüm"
    (dilçin 1991: 460)

    "yaşrun çıkardı nerseni / ol kefen soyugucı onguldı sökellikdin / üyürdi"
    anı / ... (yüce 1993: 62)

    "sökellikdin üze koptı, ongulu başladı sökellikdin / yadag uruştular..."
    (yüce 1993: 73)

    "eger kimerse sökel olsa oturup namâz başlasa andan iki rek at namâz
    oturup kılsa oluk sâat içinde onulsa kalanın örü turup kılmış gerek... "
    (akkuş 1995: 298)

    "eger bir gişi tavara tag ursa bellü olsun diyü veyâ nesnesi agrısa onılsun diyü revâ olur." (akkuş 1995: 395)

    fiilin onmadık biçimi, hayretî divanı 'nda da yer almaktadır:

    "ben bu bâzârun ne bâzurgânı ne bezzâzıyam
    kûy-ı ışkun onmaduk bir rind-i şâhid-bâzıyam"
    (çavuşoğlu vd. 1981: 301)

    onmak fiilinin günümüz sözlüklerinde yer almayan ama tarama sözlüğü'nde geçen iki türevinden burada bahsedelim. bunlardan ilki onmadıklık, diğeri ise onağan.

    onmadıklık, uğursuzluk, iflahsızlık açıklamasıyla tarama sözlüğü'ne xvı. yüzyılın dil ve din bilginlerinden ankaralı pir mehmet bin yusuf'un terceman adlı arapçadan türkçeye 3 ciltlik sözlüğünden alınmış olup fiilimize terceman'da “en-mahusetü'nün açıklanması sırasında yer verilmiştir.(tdk 1996: 2994)

    onmadıklık nekbet, uğursuzluk anlamıyla ahmet vefik paşa tarafından lehce-i osmânî 'ye alınmıştır. (toparlı 2000: 292)
    yine lehcetü’l-lügat'te onmadıklık bulunmaktadır. (kırkkılıç 1999: 504)
    onan, salah peyda eden anlamlarıyla tarama sözlüğü'nde yer alan onağan'ın tanığı ise şöyledir:

    kendü fikrine uyanun işi onağan olmaz. (tazarru. xv, 175) (tdk 1996: 2983)

    fiilin ondurmak biçimi, ıgnaz kunos'un hazırladığı çağatayca-osmanlıca sözlük'te ondurmak, dindirmek ve teskin etmek anlamlarıyla yer almaktadır. (kunos 1902: 151)

    ağızlardaki durum:

    ahmet caferoğlu, fiilin unmak biçiminde niğde ağzında kullanıldığını yazmaktadır. (caferoğlu 1994a: 260)

    tokat ağzında onmah biçiminde karşımıza çıkan onmak (caferoğlu 1994b: 255), nevşehir ağzında da yaşamaktadır:

    başkasının ahını alan onmaz.
    onmayasıca. (ilenme)
    onuşmazsın inşallah.

    muğla ağızları (yrd. doç. dr. ali akar), afyon merkez ağzı (yrd. doç. dr. erdoğan boz), elazığ yöresi ağızlarından derlemeler (prof. dr. tuncer gülensoy, yrd. doç. dr. ahmet buran), tunceli yöresi ağızlarından derlemeler (prof. dr. tuncer gülensoy, yrd. doç. dr. ahmet buran) ve urfa ağzı (kemal edip) adlı eserlerde onmak ve türevlerine rastlamadık.

    öte yandan, derleme sözlüğü'ne göre onmak fiili ve türevleri anadolu ağızlarında aşağıdaki biçimlerde yer almaktadır:

    ondurmak [ondurmag (ıı] 1. yetiştirmek, olgunlaştırmak (*iskilip-çorum) 2. yararlandırmak. (*iskilip-çorum) 3. çoğaltmak. (-balıkesir) 4. varlıklı ve mutlu etmek.
    (-burdur; bekilli *çal-denizli; *bor –niğde) [ondurmag (ıı] : (-burdur) (tdk 1993a: 3283)

    ek-ı olarak çıkarılan derleme sözlüğü'nde fiilin nazal n'si gösterilmemiş, ayrıca oğultmak ve onultmak madde başlarında ondurmak'a gönderme yapılmıştır:

    ondurmak (ı) [oğultmak, onultmak] hastalığını iyileştirmek, geçirmek. (-maraş [oğultmak] : (-çorum) [onultmak] : (-çorum) (tdk 1993b: 4614)
    ondurmak (ıı) varlıklı olmasına etken olmak, kalkındırmak: ali’yi ağası ondurdu. (küçük isa *zile-tokat; -çorum; *bünyan-kayseri; incekum *silifke-içel) (tdk 1993b: 4614)
    ongun (ı) çok iyi, eksiksiz, tam: bu sene işim ongun gidiyor. (*akseki-antalya) (tdk 1993a: 3283)
    ongun (ıı) bayındır: burası epeyce ongun bir yer. (-denizli) (tdk 1993a: 3283)
    ongun (ııı) verimli, bol: bu sene ürünler ongundur. (-giresun) (tdk 1993a: 3283)
    ongun (vıı) gelişmiş, gürbüz. (*bor-niğde) (tdk 1993a: 3283)
    ongun (vııı) kurtulmuş, onmuş. (*düzce-bolu) (tdk 1993a: 3283)
    ongunsuz. geleceği parlak olmayan kimse. (avutmuş *şebinkarahisar-giresun) (tdk 1993a: 3283)
    onmadık 1. beceriksiz. (*bornova-izmir). 2. gelişmemiş. (-kastamonu)
    (tdk 1993a: 3283)
    onmadık. işi iyi gitmeyen. (-çorum) (tdk 1993b: 4614)
    onmag (ıı) bol, verimli olmak. (-burdur) (tdk 1993a: 3283)
    onmak [onmag (ı)] 1. rahata kavuşmak, mutlu olmak. (yassıören *senirkent-ısparta; kelekçi *acıpayam-denizli; sürez *bozdoğan-aydın;rumeli göçmenleri *düzce -bolu; peşman *daday, karabüzey *araç - kastamonu; samsun.; ezine-amasya; çilehane *reşadiye-tokat; *görele-giresun; -trabzon;-gaziantep; -maraş; -ankara; emirışıklar *akseki-antalya çevresi; kabaağaç *fethiye-muğla.)
    [onmag (ı)]: (-burdur) 2. adam olmak (mecaz): onmak için usanmadan çalışmak lâzımdır. (-afyonkarahisar) 3. yetişmek, ermek. (-burdur; -izmir çevresi)
    (tdk 1993a: 3284)
    onmayasın mutlu olma anlamında ilenç. (emirışıklar *akseki-antalya) (tdk 1993a: 3284)
    onulmak 1. iyileşmek (yara için). (-kütahya; *söğüt-bilecik; *düzcebolu; kozlu zonguldak; *taşköprü-kastamonu; *kurşunlu-çankırı; boyabat-sinop; *merzifon amasya; -maraş; -edirne) 2. sıkıntıda olan kimse rahata kavuşmak. (*düzce-bolu) (tdk 1993a: 3284)
    onulmaz iyi olmaz, ümitsiz. (*kula-manisa)
    onultmak (ı) 1. yarayı iyileştirmek. (*merzifon-amasya; *bor-niğde) 2. hastayı iyileştirmek. (*lâpseki-çanakkale; *bor-niğde) (tdk 1993a: 3284)
    onumsuz 1. geçmez, iyileşmez: yavrumun ölümü yüreğimde onumsuz yaralar açtı. (*bor-nğ.) 2. gelişip serpilme yeteneği olmayan, durgun. (*borniğde) (tdk 1993a: 3284)
    onuşmag [onuşmak (ı)] yara kapanmak. (-burdur) [onuşmak (ı)]:(uluğbey *senirkent-ısparta) (tdk 1993a: 3284)
    onuşmak (ı) 1. [› onuşmag] z. sağlığı düzelmek. (*bor-niğde) (tdk 1993a: 3284)
    onuşmak (ıı) 1. gelişmek, büyümek. (*bor-niğde; *ermenek-konya) 2. yücelmek (kırşehir) (tdk 1993a: 3284)
    onuşmak (ı) işinde gelişmek, büyümek, varlıklı olmak. (-çorum) (tdk 1993b: 4614)
    onuşmak (ıı) yara iyileşmek. (-çorum) (tdk 1993b: 4614)
    unmak, unmak yara, hastalık iyileşmek. (*susurluk-balıkesir; -malatya) (tdk 1993b: 4786)

    atasözlerindeki durum:

    atasözleri, bir milletin duygu ve düşüncelerinin tercümanı olan dil ögeleridir. halkın zihninde önem taşıyan unsurların yansımalarını atasözlerinde bulmak mümkündür. yine bu dil ögelerinde yer alan sözcükler de milletimizin alışık olduğu, değer verdiği ve dolayısıyla kullandığı sözlerdir.

    bu düşüncelerle incelediğimiz ömer asım aksoy'un atasözleri sözlüğü'nde fiilin ve türevlerinin bulunduğu atasözleri şöyledir:

    allah’ın ondurmadığını peygamber sopa ile kovar. (s. 139)
    bıçak yarası geçer (onulur), dil yarası geçmez (onulmaz). (s. 189)
    el (bıçak) yarası onulur (geçer), dil yarası onulmaz (geçmez.) (s. 266)
    malı ongun olanın adı angın olur. (s. 386)
    onmadık (talihsiz) hacıyı deve üstünde (arafat'ta) yılan sokar. (s. 401)
    onmadık yılın yağmuru harman vakti yağar. (s. 401)
    (aksoy 1988)

    öte yandan mustafa nihat özön, ata sözleri adlı kitabına fiili unmak biçiminde almıştır.eserde unmak sözcüğü geçen atasözlerini aşağıda veriyoruz:

    dertsiz deva umulmaz, devasız dert unulmaz. (s. 92)
    dil yarası unulmaz. (s. 96)
    el yarası unulur, dil yarası unulmaz. (s. 112)
    ırz düşmanı unmaz. (s. 164)
    malı ongun olanın adı angın olur. (s. 220)
    öksüz güler mi gülerse unar mı. (s. 239)
    unma yitme kapımdan gitme. (s 284)
    unmadık hacıyı arafatta yılan sokar. (s. 284)
    unmadık hacıyı deve üstünde yılan sokar. (s. 284)
    yeler unmaz eve gelmez. (s. 300)
    yeler unmaz karnı doymaz. (s. 300)
    (özön 1956)

    metin yurtbaşı'nın a dictionary of turkish proverbs adlı kitabında söz konusu fiil ve türevlerinin yer aldığı atasözleri şunlardır:

    allah'ın ondurmadığını kul ondurmaz. (s. 169)
    malı ongun olanın adı angın olur. (s. 381)
    onmadık babanın onmadık oğlu. (s. 331)
    ah alan onmaz. (s. 81)
    ana baba bedduasını alan onmaz. (s. 272)
    (yurtbaşı 1993)

    lehçelerdeki durum:

    uygur metinlerinden olan altun yaruk'ta onulmak biçiminde karşımıza
    çıkan fiil, türkçenin daha sonraki dönemlerinde, uygur ve kırgız türkçelerinde de yer almaktadır.

    uygur türkçesinde onmak, başarılı olmak anlamındadır.

    kırgız türkçesinde onğmak (muvaffak olmak, yoluna konulmak; solmak, renk atmak) onğolmak (düzelmek, yoluna konulmak) biçimlerinde kullanılmaktadır:

    kolğo tüşkön koyondu koyo bergen onğor bu? “ele geçen tavşanı kaçıran kimseden bir hayır olur mu?”;

    astı onğbol! “asla iyilik yüzü görme!”;

    oorusunan cakşı onğolup kaldı. “hastalıktan büsbütün iyileşti.”;

    cerinen ooğan cük onğolboyt. “yerinden oynamış olan yük artık düzelmez.”;

    ıntımak bolbol, iş onğolbos. “ittifak olmadan iş yürümez.” (yudahin 1994: 592)

    türkçenin batı kolundaki ve dolayısıyla eski anadolu türkçesi'ndeki kullanımlarından bahsettiğimiz onmak, gün görmek, yaşamak, davranmak, bir şeyle yetinmek, idare etmek ve geçinmek anlamlarıyla türkmen türkçesinde de görülmektedir:

    biz sıgırsız onup bileris, emma erkeksiz onup bilmeris. “biz sığırsız yaşayabiliriz ama erkeksiz yaşayamayız.”;

    yüz manat bilen onmak, “yüz manatla idare etmek”;

    kömekçisiz onmak “yardımcısız yapabilmek”. (tekin vd. 1995: 488)

    onmak'ın türkmen türkçesindeki kullanımına mehmet kara'nın türkmence adlı kitabında yer alan şu cümleyi de örnek olarak verelim:

    gadıım zamaanlarda buğday yabaanı gööğeren eken. aadamlar bolsa süyt, gatık, et ve
    göök öönüm iyip onupdırlar. (kara 2001: 110)

    hamza zülfikar, ırak türkmenlerinden bahsederken onulmak'la ilgili olarak şunları söylemektedir:

    bölgede korunmuş eski kelimelerden biri de onulmak fiilidir. eski anadolu türkçesi'nde onmaklık, onmadığımız biçiminde kalın sıradan ekler aldığına bakarak biz, bu fiili öteden beri kalın ünlülerle okumuş ve yazmışız. cumhuriyet döneminde canlandırılmış olan bu fiili, "iyileşmek, şifa bulmak" anlamında -il edilgen ekiyle türkmen ağızlarında önülmek biçiminde bulmaktayız. türkiye'de de sık söylenen ve bestelenmiş olan kerkük yöresine ait dörtlükte söz konusu fiil şöyle geçiyor:

    "kâr etmez ahım
    sen gülizara.
    önülmez işler güzelim,
    dilde bu yara." (zülfikar 2005: 317)

    fiil, gagavuz türkçesinde de kullanılmaktadır:

    onmadık adam. (talihsiz adam) (gaydarci vd. 1991: 186)

    halk şiirindeki durum:

    onmak, yunus emre, karacaoğlan, pir sultan abdal, köroğlu, âşık veysel ve erzurumlu emrah gibi halk şairlerimizin şiirlerinde, özellikle onulmak biçiminde ve bağır, dert, çare, yara, aşk sözcükleriyle birlikte kullanılmıştır:

    "ölmeklik dirlik ola ölümsüz dirlik bula
    başlu gönül onula merhemi sen olasın"
    yunus emre-divan (tatçı 2005: 245)

    "yavu kıldım ben yoldaşı onulmaz bagrumun başı
    gözlerümün kanlu yaşı ırmag olup çaglar mısın"
    yunus emre-divan (tatçı 2005: 250)

    "dost urdı yürege yare yaram onulmaz ne çâre
    şu gönlüm düşdügi yire elüm irmez döndürmege"
    yunus emre-divan (tatçı 2005: 287)

    "ögüt gerekise sabırdan işit
    onayım dirisen sabrı pişe it"
    yunus emre-risaletü'n-nushiyye (tatçı 2005: 367)

    "bir acep onulmaz derdim var idi
    derde derman buldum, elhamdü-lillah
    vâsıl oldum muhammed mustafa’ya
    ağlar iken güldüm, elhamdü-lillah"
    yunus emre (öztelli 2004: 138)

    "arada olmasın nâşi
    onulmaz bağrımın başı
    gözlerimin kanlı yaşı
    aka geldi aka gider"
    yunus emre (öztelli 2004: 334)

    "karac’oğlan der ki: gidelim yâra,
    yüreğime saldın onulmaz yara,
    baktım ak gerdana ben sıra sıra
    açılmış yanakta gül, yavaş yavaş."
    karacaoğlan (cunbur 1973: 85)

    "ne çekerse dertli sinem dağ olmaz
    günler gelir geçer ömür çoğ olmaz
    neşterlidir yaralarım onulmaz
    göğerdi çevresi karalandı gel"
    pir sultan abdal (öztelli 1971: 220)

    "gönül uğradı bir derde
    onulmaz aşkım var serde
    köroğlu der sizin yerde
    âşık kadri bilinmez mi"
    köroğlu (yağcı 2000: 105)

    "köroğlu der, giden gelmez
    bir yaram vardır onulmaz
    attan, civandan ayrılmaz
    ben gönlümü bilmez miyim"
    köroğlu (yağcı 2000: 158)

    "ılgıt ılgıt yeller eser seherde
    yâr beni düşürdü onulmaz derde
    yâr ile buluşsak bir tenha yerde
    duyar irakipler söz olur gider"
    âşık veysel (şatıroğlu 1973: 45)

    "nesin methedeyim bir kaşı kara
    sen sîneme açtın unulmaz yara
    dünya tabib gelse derdime çâre
    derdimin dermanı lokman'a kalsın"
    erzurumlu emrah (ural 2000: 111)

    "felek çakmağını üstüme çaktı
    beni bir unulmaz derde bıraktı
    vücudum şehrini odlara yaktı
    yandım ateşine su leyli leyli"
    erzurumlu emrah (ural 2000: 75)

    "ne onmamış kulumuşum dünyada
    akşam oldu allı turnam dön geri"
    anonim türkü- keskin yöresi

    türkiye türkçesi'ndeki durum:

    türkiye türkçesi yazı dilinde onmak'ın kullanımına dair tespit ettiğimiz örnekleri aşağıda veriyoruz:

    "âteş gibi bir nehr akıyordu
    rûhumla o rûhun arasından,
    bahsetti derinden ona hâlim
    aşkın bu onulmaz yarasından."
    ahmet haşim (enginün 2004: 87)

    "kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan.
    bahseder gerçi duyanlar bir onulmaz yaradan;
    derler: insanda derin bir yaradır köksüzlük;
    budur âlemde hudutsuz ve hazîn öksüzlük."
    yahya kemal beyatlı (kemal 2003: 37)

    "ey hemşehri! sakın kesme, yaş ağaca balta vuran el unmaz.
    na kütükler!.. nice yıldır, hiç birine kervan gelmez, kuş konmaz;
    bunları kes, o baltanla çürümüş ağaçları yere ser."
    mehmet emin yurdakul (yurdakul 1969: 95)

    "bir de gönül ehline sor burayı,
    bilen mekik dokur açmaz arayı
    merhem çalıp, nice onmaz yarayı
    saranların diyarıdır karaman."
    bekir sıtkı erdoğan

    sonuç
    cumhuriyet döneminde türkçe, dört koldan yeni sözcükler kazanmıştır:
    1. halk ağzından ortak yazı diline aktarılan sözcükler.
    2. eski metinlerden taranıp yeniden canlandırılan sözcükler.
    3. türkçe köklerden türkçe eklerle türetilen sözcükler
    4. birleştirme yoluyla yapılan sözcükler (dilçin 1974: 99)

    onmak, cumhuriyet'in ilk yıllarında eski metinlerden taranıp yeniden
    canlandırılan ve günümüzde özelikle onulmak biçiminde şiir dilinde yaşayan
    sözcüklerden biridir. böyle fiillerin canlandırılmasının ve bunların üzerinde durulmasının sağladığı yarar, türevlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlanmasıdır.
    bu itibarla, onmak'ın onağan, ongu, onu (kurtuluş, selamet), onuk, onumsuz, onuş biçimindeki türevleri türkçe sözlük'e bir katkı olarak düşünülebilir.
    ayrıca bu noktada türk diliyle ilgilenen araştırmacılara düşen görev, böyle unutulmuş veya unutulmaya yüz tutmuş sözcükleri çeşitli bildiri ve makalelerde işlemek, gündeme getirmektir. şair ve yazarlarımıza düşen ise bu sözcükleri eserlerinde kullanarak bunların yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktır.

    tuncay böler/onmak fiili üzerine makale.

    düzenleme.
    alıntı.
    a.ü. türkiyat araştırmaları enstitüsü dergisi sayı 38, erzurum 2008
  • 1. daha iyi bir duruma girmek, salah bulmak.
    2. eksiği kalmayıp gönül ferahlığına ermek, mutlu olmak, mesut olmak.
    3. hastalıktan, dertten kurtulmak; şifa bulmak, felah bulmak, iflah olmak. - tdk
  • onuncu yüzyıl uygur netinlerinden beri takip edebildiğimiz bir sözcük.
    şöyle bir örnek var:
    "ol tişi takığular kamağan onarlar ermiş yeme érkeki ne? onmaz ermiş -->o dişi tavukların hepsi iyileşirmiş ve erkekler iyileşmezmiş."
    divan-i lugati't-türk (1073)'te:
    "o? ış (kolay/hayırlı iş).......
    sökel o?uldı (hasta iyileşti)......." gibi örnekler de var.

    bunlardan yola çıkarak, on-(mak) fiilinin anlamı;
    iyileşmek, sağalmak, şifa bulmak, iflah olmak, ferah olmak, daha iyi bir duruma gelmek, düzelmek, mutlu olmak......

    bunlar hep güzel anlamlar. bu fiil kökünden türemiş sözcüklerden bazılarına bakarsak;
    onar-(mak), on-dur-(mak), ongun, onuk, on-ul-(mak).........

    bunlar da hep olumlu anlamlı güzel sözcükler.

    ben daha ileri giderek; onur sözcüğünün de, türk dil devrimi sırasında yapılan 'tarama' çalışmalarında "şemseddin sami'nin kamus-ı türki'sinde rastlanmadığı halde, yine ş. sami'nin 1905 tarihli kamus-ı fransevi'sinde okunuşu muğlak olarak ????? (onur/onör) şeklinde rastlandığından" ve bizdeki on-(mak) fiilinin yukarıda yazdığım bütün olumlu anlamlarına istinaden verildiğini düşünüyorum.
  • (bkz: onat)
  • hep duyardım "bu olay onulmayan yaralar açtı." gibi deyişleri. yazılı olarak bu deyişi hiç görmediğim için acaba gerçekten böyle bir kelime var mı diye bakınırken buraya geldim. varmış.

    sıklıkla kullanılan bir çok fiilin de bu kökten geldiğini keşfetmiş oldum.

    (bkz: onamak)
    (bkz: onaylamak)
    (bkz: onarmak)
  • onduğu yerden gece kaçar deyiminde de bulunmakta. bu deyim salak, çıkarını kollamayı bilmeyen demeye gelir.
    kökü on daha doğrusu genizel n ile on'dur. (bkz: on/@ibisile). doğru, uygun, akıcı, düzgün, çok, bol, sağ anlamlarına gelen on sözcüğü. onmak şifa bulmak anlamına geldiğinde düzgün işlemeye başlamak olarak rahatça anlamlanır. adam olmak tarafı, kar etme tarafı zaten belli.

    ongun, onuk, onarmak bu on/onmak ile ilintilidir. prion'un anımsattığı söz ekşi'de ne ondurur ne öldürür olarak işlenmiş. önk de onukla, on ve önle ilgili bir sözcük çıktı.

    "onmaz kişilere hekimlik etmemeli." friedrich nietzsche - also sprach zarathustra

    (ilk giri tarihi: 29.11.2015)

    (bkz: ondurmak), olmak/@ibisile
    (bkz: onmayan kişinin vardır bir işi)
    (bkz: kardeş kardeşin ne öldüğünü ister ne onduğunu)
hesabın var mı? giriş yap