• yonetmen lindsay anderson ve asmis oyuncu malcolm mcdowell'in, "if...."'ten sonra tekrar biraraya geldikleri film. mcdowell filme yapimci olarak da katkida bulunmustur, hatta jenerige gore film onun orijinal bir fikrine dayanmaktadir. mcdowell'in canlandirdigi genc mick travis'in (bkz: if) (bkz: britannia hospital) kendini icinde buldugu surreel yolculuk, ingiltere'deki sinif mucadelesine isaret eden bir kapitalizm elestirisine donusur. 3 saate yakin suresi hic goz korkutmasin, keza anderson'in bu filmi eglenceli, komik, politik ve alegorik bir basyapittir. hani izlememis olmanin kayip kabul edilecegi filmlerden.
  • lindsay anderson'un da sonlara dogru ufak bir rolu vardir, yonetmeni canlandirir kendisi.
  • (bkz: o memo)
  • lindsay anderson'ın malcolm mcdowell'lı mick travis üçlemesinin, serinin diğer filmleri if ve britannia hospital arasında 1973 yılında çektiği ikinci filmi. oh ne güzel ki, geçen sene if istanbul'da kült başlığı altında gösterildi, bizde beyazperdede izleyebildik. ingiliz sinemasının nouvelle vague'ı olarak da görülen free cinema ürünü film, brechtyen haliyle ve dişi cinsiyle uğraşmasıyla godardvari bir tat da verir biraz. filmin sonunda kendini canlandıran anderson'un, filmine oyuncu seçerken mcdowell'ın kafasına tuğla kalınlığında senaryoyla vurup gül! gül! diye bağırdığı bi sahne var. mcdowell cidden sinirlenmiş o sahnede.
  • ingiliz yapımı ve clockwork orange = portakalrengi saat adlı filmde de oynamış olan mcdowell tarafından oynanmış ve senaryolaştırılmış güzel filmdir.
    mutlaka seyredilmesi gereken bir film olmasının yanısıra kaydının alınıp saklanması durumunda sonradan istediğin kadar seyret.
    alt yazısının piyasada rahatlıkla bulunmaktadır.
    2 parça olanı 23 , tek parça olanı ise 25 framedir.
    ama film yapımcıları önceden haber vermeksizin bu dokuyu değiştirme hakkına da sahiptirler.
    yerli film üreticileri hala uçağa el sallar bir şekilde ağızlarını havaya açarlarsa daha çok tren kaçırırız.
    uçağa el salla ve tren kaçırmak bile başlı başına alegorinin sanata kaynadığını gösteriyor.
  • enfes bir film. 2 saat 40 dk'lık süresi uzunca bir süredir gözümü korkuttuğundan bir türlü açıp da izlememiştim ama en sonunda "en azından ilk saatini izlerim," diyerek açtım filmi ve tamamlamadan bırakmadım. zerre sıkmadı. mükemmel yönetmen lindsay anderson gene döktürmüş. ama doğrusunu söylemek gerekirse üçlemenin ilk filmi if....'i daha çok sevdim. üçüncü filmi henüz izlemedim. o lucky man 2sa40dk'lık süresi boyunca pek çok şeye gayet başarıyla değiniyor. açgözlülük, iş hayatında yükselme hırsı, kapitalizm, emperyalizm, adaletsizlik, insanlar üzerindeki deneyler (burada kara mizah ve fantastiğe kayıyor film), hukuksuzluk ve daha neler neler. anderson daldan dala atlıyor film boyunca, bir o konudan bir o konuya. ama her konunun hakkını vermeyi başarırken eğlendiriyor da. anderson o kadar serbest/özgür takılıyor ki filmini sessiz sinema stilinde çektiği bir sahneyle başlatıyor. sonra karakteri mick'i alıp ingiltere'de bir tura çıkartıyor. mick'in işe girdiği kahve şirketinin adının emperyal kahve olması, 2. patronunun afrika'da katliamlar yapan birisi olması, polisin bu zengin adamı tutuklamaması, hakimin adaletsiz kararları anderson'ın ingiltere'ye yaptığı eleştirilerden bazıları. kısacası politik açıdan ayakları yere basan, kapitalizmi eleştirirken emperyalizmi ıskalamayıp emperyalizme de çakan bir film.

    filmde helen mirren'ın da oynadığını bilmediğim için 1,5 saat sonra belirince şaşırdım. zamanında mirren epey güzeldi. caligula adlı pornoya kayan filmde de malcolm'la oynamıştı. orada da epey seksiydi. malcolm her zamanki gibi döktürüp rolünün hakkını veriyor. özetle muhakkak izlenmeli bu film.
  • malcolm mcdowell'ın kendi yaşadıklarını yazdığı bir senaryoyken david sherwin'in üzerinden geçerek son haline getirdiği film. caligula'dan sonra gurur duyabileceği bir iş yapmak isteyen mcdowell'in bu amacına hizmet etmektedir.
  • filmin sonuna doğru duvarda şey yazıyor
    (bkz: devrim entelektüellerin afyonudur)
    kapitalizm dalgasını arkasına almış genç travis, açgözlülük, adaletsizlik, hakimin kendi kıçını kırbaçlattığı if’ten sonraki bi güzel film bu. sürreel yolculuk.
    gülümse şanslı adam bu sefer başka.
hesabın var mı? giriş yap