*

  • melissa mohr'un orijinal adı holy shit olan bu kitabı, zeynep dörtok abacı çevirmiş ve aylak kitap da yayımlamış.

    "melissa mohr elinizdeki kitapta hepimizin bildiği ve dillendirdiği küfürlerin ve küfür etmenin, hiçbirimizin bilmediği tarihini anlatıyor. tarih deyince aklımıza hep büyük insanların, büyük ulusların, büyük savaşların ve büyük devrimlerin tarihi geliyor. oysa toplumların, kurumların ve insanların tarihi olduğu kadar kavramların da tarihi vardır. tarihi sadece kendi "şanlı tarihi"nden ibaret sananlarımız için inanması güç olsa da küfür etmenin de bir tarihi var. antik roma'dan hıristiyan ortaçağ'a ve oradan da seküler modern dünyaya kurumlar ve kavramlar gibi küfür de değişerek ve dönüşerek geliyor. bu nedenle de anlaşılmaya ve açıklanmaya muhtaç. çünkü küfrü anlamak, neyin üzerine küfredildiğini ve o toplumda neyin değerli ve kutsal olduğunu da anlamak anlamına geliyor. mohr ustalıkla kutsal ile küfür arasındaki bu ilişkiyi, kâh duvar yazıları kâh sanat eserleri üzerinden anlaşılır kılmaya çalışıyor.

    iyi bir sosyal bilimci, tam da mark twain'in archy stillman'ı gibi - metaforik değil literal anlamda - koku alan bir burna sahip olmalıdır. hem melissa mohr bu kitabı yazarken, hem de zeynep dörtok abacı bu kitabı tercüme etmeye cüret ederken böyle bir archy burnuna sahip iyi birer tarihçi olduklarını ispat etmişler. umarız felek onlara körler diyarında ayna sattırmıyordur. tarihi ve ahlâkı tekellerine almış birçok işgüzâr elbette kendi pisliklerinden başka bir şeyin kokusunu almayan burunlarından ötürü homurdanabilir. olsun varsın. tarih yazılmaya başladığından beri köpekler havlıyor, insanoğlu küfrediyor ve sözün gücü bize bu özgürlüğü her zaman bahşediyor...
    (tanıtım bülteninden)"

    bugün öğrendiğim bir küfürle kitaba dışarıdan destek vermiş olayım: "anayığn* amına mart garı yağdırırım ulan"
  • "antik latince "muhteşem onlu"ya: cunnus (amcık), futuo (sikmek), mentula (sik), verpa (dikilmiş veya sünnetli penis), landica (bızır), culus (göt), pedico (ibne), caco (bok), irrumo (zorla oral seks) ve fello (oral seks) sahipti." melissa mohr - küfür etmenin kısa tarihi

    "romalılar cinselliği heteroseksüellik veya homoseksüellik bakımından düşünmüyorlardı, insanları seks sırasında aktif ve pasif olanlar şeklinde sınıflandırıyorlardı."

    "çok zengin ve güçten düşmüş olanlar, hanımının kasık kılını almakla görevli genç bir kadın köleyi, picatrix'i bile istihdam edebilirdi."

    "burada rufus'u pompaladım, siz tatlı kızlar, ümidinizi kesin.
    kendini beğenmiş amcığa, elveda!"

    "caco, cannus veya futuo kadar ayıp bir kelime değildi, çünkü romalıların dışkılamaya karşı tabuları, cinsel davranışlara karşı olanlar kadar güçlü değildi. cacare'nin yapılabilecek en mahrem eylem olduğu düşünülürdü, fakat çoğu romalı, hatta soylu vatandaşlar bile, en azından bazen, neredeyse umuma açık alanlarda defi hacet ederlerdi."

    "lotium (sidik) esasen bir metafordu ve esasen "yıkama için sıvı" anlamına geliyordu. çünkü romalılar giysilerini sidikle yıkardı. fullones adı verilen küpler insanların içine işemeleri için şehrin her yerine bırakılır ve toplanırdı. sulandırılmış idrar büyük fıçılara dökülür, giysiler içine bırakılır, kirlerini çıkarmak ve beyazlatmak amacıyla ayakla çiğnenirdi."

    "irrumatio tehdidinde bulunmak, birine cinaedus (erkek-erkeğe sekste pasif partner, homoseksüel erkek, ibne) olarak seslenmek veya birini cunnum lingere (am yalama) ile itham etmek çok daha güçlü bir tacizdi, belki de bu yüzden romalılar aslında futuo'ya saldırı terimi olarak ihtiyaç duymadılar."

    "müstehcen ve küfürlü epigramın kesinlikle nitelikli bir üstadı olan martial, augustus'un nasıl da korkmadan "romalı dobralığı ile konuştuğu"na methiyeler düzer."

    "bazı romalı kadınlar fututio (sikme) yeteneğine sahipti, elbette "normal" olanlar değil. onlar tribades denilen, penis gibi kullandıkları aşırı gelişmiş büyük bir klitorise sahip oldukları düşünülen lezbiyenlerdi."

    "bu sloganlardan biri bene caca et irrumo medicos'tur -"güzelce sıç ve doktorlar yarağı yesin/emsin [irrumate]."

    [o* dil uzatılmış erkekliğini, şiirinin başındaki sözlü bir sataşma ile ispatlar: pedicabo ego vos et irrumabo, "sizi pompalayacağım ve size emdireceğim."]

    [oysa hititler bu konuda daha karmaşık görüşe sahiptir: "eğer bir kimse domuzla veya köpekle ilişkiye girerse öldürülür. eğer bir erkek atla veya katırla ilişkiye girerse ceza yoktur. ancak bu gibi kişiler kralın yanına sokulamaz ve rahip olamaz. eğer bir dana cinsel ilişki için bir adamın üzerine tünerse öldürülür, adama dokunulmaz. adamın yerine bir koyun kurban edilir. eğer bir domuz cinsel ilişki için bir adamın üzerine tünerse, ceza yoktur. eğer bir adam yabancı bir kadınla ilişkiye girerse ve ona sahip olursa, ceza yoktur."]

    [tanrı "başa çıkamayacağı durumlarla başa çıkabilir".]

    "oğlan sütten kesildiğinde tanrı ibrahim'e "ishak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, moriya bölgesine git ve onu yakmalık sunu olarak sun" diye emretti (gen. 22:2)."

    "tanrının rakiplerinin kısa bir listesi şunları içerir: kenani tapınağının idarecisi el; yardımcısı asherah; daha önceden bahsettiğimiz baal ve anat/astarte; fırtına tanrısı haddad; ay tanrısı sin; kenanilerin deniz tanrısı yamm; ölüm tanrısı mot; bir başka ay tanrısı yarih; sağlık tanrısı eshmun; veba ve salgın hastalık tanrıları deber ve resheph; ana babil tanrısı marduk; moab'ın ana tanrısı chemosh; tapınmanın bir parçası olarak çocuk kurbanını talep eden milcom/moloch; verimlilik ve ekin tanrısı dagon; yarı balık halinde üretkenlik tanrıçası derceto; güneş tanrıçası shapas ve sulama tanrısı athtar."

    "tek tanrıcılık inancına biraz daha gevşek bir biçimde bağlı olan bilim insanları elyon'la kenani tanrılarının şefi olan el'i eşleştirir ve bu ayetleri yahve'nin kenan ilinde önemsiz bir savaş ve fırtına tanrısı olduğu, el'in her şeyi idare zamanlarının kalıntısı olarak görürler. o zaman el insanları bölmüş ve israiloğullarını yahve'ye vermiş olur."

    "tanrı kendine yönelik lanet yükümlülüğü altına girdiğinde, bunu ibrahim'in adak hayvanları kurban ettiği gibi kendisini de parçalara ayıracak pek çok tanrı olduğu bilinci ile yapmaktadır."

    "daha derinden bakıldığında yahve, baal'ı bünyesine katar. rakibi fırtına tanrısının en meşhur mitolojik amellerini devralır. baal yedi başlı ejderha lotan'la savaşır; yahve büyük bir deniz canavarı olan leviathan'ı yener (leviathan, lotan'ın ibranicedeki adıdır). baal deniz tanrısı yamm ve ölüm tanrısı mot ile savaşır; yahve ölümü ve denizi fetheder."

    "ayrıca el elyon (el, yüceler yücesi), el shaddai (ekilmemiş tarlaların tanrısı, kadir-i mutlak) ve el elohe israil (el, israilin tanrısı) verilen isimlerdendir."

    "fakat ibranicede incil'in hiçbir yerinde kaburgalardan bahsedilmez -bu ibranice incil'in septuagint tarafından yapılan erken dönem yunanca versiyonudur. aslında kullanılan kelime taraftır (tsela) ve daha önce de gördüğümüz gibi taraf cinsel organlar için kullanılan bir hüsnü tabirdir."

    "hayatın boyunca hiçbir adama, bir başkasının karısını nasıl yaptığını/şey ettiğini (dight) söyleme."

    [birisi kocasının et'inin salyongoz, diğeri mal'ının üç fasülye boyunda olduğundan şikayet ederken üçüncüsü yakınır: "bende ihtiyaç olduğunda işe yaramayanlardan var. indirdiğimde beyim pantolonunu, çıkar çükü delikten larva gibi." beşinci eş durumunun daha kötü olduğunu düşünmektedir: "beyim geyik gibi çiftleşir. tam bir teke gibi senede bir kerecik boşalır."]

    "tanrı meyveyi yediği için cezalandırdığında adem ellerini ve ayaklarını kontrol edebilirken, penisini kontrol etme yetisini kaybetti."

    "tutuklu katoliklere şayet papa kraliçeyi devirmek için ingiltere'ye bir ordu gönderip desteklemelerini isterse ne yapacakları soruluyordu."

    "şayet bir yemini müphem/kaçamak konuşma haline getirmek her zaman mümkünse artık yemin etmenin bir anlamı kalmamıştır; yemin doğrunun garantisi olarak değerini kaybetti."

    "john harrington hem seks hem de bok bilimi konusundaki çifte ilgisi sebebiyle kitabın* yönlendirici dahisi rolünü üstlenmiş olabilir. müstehcen* kelimesini ingilizcede kullanan ilk kişilerden biri olmakla kalmamış, ayrıca sifonlu tuvaleti icat edip buluşunu yaymak için tuvaletin dönüşümü [the metamorphosis of ajax] adlı alaylı bir şiir de yazmıştır. ajax, o dönemde kullanılan tuvaletin argodaki karşılığı olan "a jakes"in cinasıdır."

    "nashe* 'sarding sands'in (sevişen kum taneleri) "dallying dunes" (oynaşan kumlar) ya da "bescumbered beaches"den (boka bulanmış sahiller) daha kötü olduğunu, ancak "fucking fells" (sikişen tenler) kadar kötü olmadığını not eder."

    "kerkenez/rüzgarsiken (windfucker) tartışmalı bir biçimde chaucer'deki herhangi bir şey kadar kötü bir kelimedir."

    "tanrım! hayran olduğum şey
    bu rezilliğe düşebilir mi,
    götünü sürttüğünün farkında mıydı?
    bu aşağılık herifler, hödük köylü ve koca sikli papaz,
    her birinin işi meni akıtmak olan,
    amcığını faziletli suyla doldurdu mu?
    gidişattan övünmeliydim...
    fakat kahrolası ahlaksız yaşlı beygire döndüğünde
    ne kafası ne kuyruğu akıl çelen
    kıt anlayışlı bir kevaşe olmak için
    içine zamparaların boşaldığı pasif bir kase..." john wilmot

    "ruskin'in milo venüsü'nde bulunmayan kıllara karısının sahip olmasını anlayamadığı gibi, browning de bilinen bir müstehcenliği fark edemedi. gezmiş-görmüş, okumuş bu iki zeki adamın böylesi alanlarda cahil olmaları nasıl mümkündür?"

    "1749'da john cleland borçlunun hapsedilmesiyle ilgili tek bir müstehcen kelime içermeyen sıradışı bir pornografik roman yazdı. (...)
    bir keresinde kınından çıkmadan, yeniden duhul etmeye devam etti ve güzel kokulu sıvı onun işini kolaylaştırmasa da az önce bütün iç kısmının bolca ıslanmasıyla kendisi için içime doğru yekpare bir giriş açtı."

    "fransızcada "kısa örtü" anlamına gelen toilette kelimesinden türemiştir. toilette, makyaj yapılırken ve saç şekillendirilirken masaya örtülürdü, zamanla saç sakala şekil vermede kullanılan tuvalet masası üzerindeki eşyaları ve daha sonra giyinme sürecini ifade eder hale geldi. oradan içinde giyinme işinin yapıldığı çoğunlukla banyo ile döşeli odaya işaret etmeye başladı. bunun sonucu olarak oed'de görülebileceği gibi toilet, lavabosu ve ardından seramik tabanı olan banyo odasını gösterir hale geldi."

    "alt sınıfların üst ve orta sınıflardan daha fazla küfrettiği bir ölçüde doğrudur. bazı durumlarda kelime hazinesi ve tahayyül gücü yetersiz eğitimsiz kişilerin daha sık küfrettiği de muhtemelen doğrudur. gayet tabii bazı küfretme türlerinin ahlaka aykırı olduğu da bir hakikattir."

    "on dokuzuncu ortalarından bu yana, sikmek'in bugün de kullanılan - "hep sikilen ben oluyorum" (he fucked me over), "git kendini becer" (go fuck yourself), "seni sikik orospu" (you fucking bitch), "hiç sikimde değil" (i don't give a fuck) vb. pek çok farklı formu oluştu."

    "grose "şehvet uyandıran başka bir pratik olan gayda üfleme'yi (to bagpipe) de tanımlamak için çok edepsiz" bulur."

    "daha sonra parlak (sheeny) yahudiler (1816), marsık (coon) siyahiler (1837), eet-eet (wi-wi) avustralya ve yeni zelanda'daki fransızlar (1841), çeltikçi (mick) irlandalılar (1850), yiddiş (yid) yahudiler (1874), capon (jap) japonlar (1880) ve denizci (limney) ingilizler tarafından ingiliz kolonilerinden gelen kişiler için telaffuz ediliyordu." melissa mohr - küfür etmenin kısa tarihi
hesabın var mı? giriş yap