• içinde herhangi bir müzik çalmayan kafedir. azıcık çok hafif chill-out bile çalmaz, hoparlörü bile yoktur bu kafelerin. bu kafelere insanlar ya konuşmak, ya kahve içmek, ya okumak ya da öylesine oturmak için giderler, tıpkı müzikli kafelere giden insanların da yaptığı gibi. ama müzik çalmayan kafelerin farkı, arka planda size sürekli dinleyecek bir şeylerin dayatılmamasıdır. istanbul'da uzun süren araştırmalarım dahilinde hiç böyle bir kafeye rastlamamış olmakla beraber, avrupa'daki bir çok ünlü kafede hiç müzik çalınmadığını gözlemledim. istanbul'da içeride oturan hiçbir müşteri olmadığı halde o çok değerli kurumsal kimliklerini sebep göstererek müziği veya televizyondan gelen sesleri kapatmayan garip kafeler varken, örneğin viyana'daki en turistik ve ünlü kafelerden hawelka, içinde hiç müzik sesi olmamasıyla bilinir. rastladığım diğer müziksiz viyana kafelerine örnek vermem gerekirse, kaffee alt wien (ki burası bar hatta), cafe markusplatz, cafe rüdigerhof, cafe eiles ve daha birçok ismini hatırlamadığım yer var. istanbul'da da bir gün bu konuda hassasiyet gösterecek yerlerin artacağını umuyorum.
  • insanların müzik dinlememe hakkını sağlayacak kafelerdir bunlar. istanbul'da tüm kafelerde zaten müzik çalınıyorken, bir tane bile kafenin çıkıp "biz müzik çalmıyoruz" diyip müziksiz ortam arayan insanlara alternatif yaratmaması bir eksikliktir. insanlar müziği sevebilir veya sevmeyebilir, bu kesinlikle bahsettiğim konu değil. sorun bangır bangır müzik çalınmasında da değil. sorun, hafif bile olsa müzik çalınmayan hiçbir oturacak mekan bulunmamasıdır. ayrıca müzik dinlemek istemeyen insanı sorunlu olarak yaftalamak, bu gibi girişimlerin ortaya çıkmasını engelleyen zihniyetin ürünleridir. ayrıca: (bkz: muzak/@s e)
  • paul auster'ın sunset park romanında da bahsi geçer böyle güzel ortamların.

    "...morris, joe junior'un yeri'nin yetersizliğini, eksikliklerini biliyor ama hiç müzik çalınmaması, insanı neşelendiren şen şakrak konuşmalara kulak misafiri olabilme fırsatı, geniş bir müşteri kitlesinin bulunması gibi avantajları var..."

    artık literatüre bile girecek seviyede müziksiz ortamlara ihtiyaç duyuyor insanlar. ama sanki hoparlörler gökten zembille inmiş gibi inatla dayatılıyor her ortamda müzik. ne çabuk alışmış tüketim toplumu her an zorunlu olarak müzik dinlemeye, halbuki dünyadaki ilk ses kaydı 1859'da yapılmış, hoparlör yirminci yüzyılda icat edilmiş. neyseki bilinçli toplumlar, müziksiz kafe geleneklerini sürdürerek bir ihtiyaca cevap veriyor ve bu müzik dayatmasının tek seçenek olmadığını ispatlıyorlar.
  • müzik çalınan kafelere karşı değildir bu kafeler. yalnızca müzik dinlemeden bir yerde oturmak ve bir şeyler içmek isteyen insanlar için alternatif oluştururlar. ama istanbul'da böyle bir alternatif yoktur, çünkü yurdumuzdaki zihniyete göre müzik güzel bir şeydir ve herkes müzik dinlemek zorundadır, dinlemek istemeyen taocudur dombilidir ve hemen kültürsüz olmakla suçlanmalıdır.

    artık nasıl bir şeyse, alternatif olarak var olması önerilen bir şeye karşı bile bu kadar tepki nedir anlamıyorum. illa müzik olacak her yerde. tüm kafelerde çalsın müzik de, bir tanesinde de çalmasın, farklı masalardaki insanlar birbirlerinin konuştuklarını duysun, bu kadar mı yabancılaştık yan yana oturduğumuz insanlara.
  • (bkz: ağlatan kafe)
  • kısmen alakalı olarak:

    (bkz: müzikli kafe)
    (bkz: hizmet alırken müzik dinlemek zorunda olmak).
  • tuğçe baran'ın bu konudaki güzel bir yazısı için: (bkz: #25833169)
  • ideali bu aslinda. yani kafe dedigin boyle olacak. hatta sehirlerarasi otobuslerdeki secmeli muzik seysini kafelerdeki masalara koysunlar, millet istedigini dinlesin. muzik olacaksa oyle olsun. bu nedir arkadas. iki yemek yiyelim iki cay icelim derken hoparlorden kafaya dan dun vuran abuk sarkilarla cebellesmek zorunda kaliyoruz.

    el atilmasina...
  • bu kafelerden biri de taksim - tünel tarafında. kumbaracı'dan tophane tarafına doğru inerken rastladım. içerisi sessiz sakin ve garibime giden bir şekilde müziksizdi. sebebini sorduğumda bunu kasıtlı yaptıklarını söylemişlerdi. hoşuma da gitti açıkçası. daha sonra birkaç kez kitap okumak için gitmişliğim oldu.

    edit: eheh, mekanın adını söylememişim: https://www.facebook.com/cakatunel
hesabın var mı? giriş yap