• tehlikeli oyunlarda hüsamettin tambayın hayranlığını kazanmış bir muharrir. herkesçe bilinen şeyleri süsleyip püsleyerek kendi sözleriymiş gibi halka sunan şarlatanların temsilcisidir bir nevi. hüsamettin albay da bunu bilmesine rağmen ona hayranlık beslemekten kendisini alamaz.
    "zamanında ancak yakın muhitinde takdir edilen ve efkarı umumiyenin fazla tanımadığı bir muharrirdi. bu yakınlarının ifadesine göre, eserlerinin ileride anlaşılacağını ve öldükten sonra şöhrete mahzar olacağını zannederdi. filhakika, vefatından bir müddet sonra bazı muharrirler, arif'e büyük bir ehemmiyet bahşetmişlerdir. fakat, bu metihlerin geniş bir muhit tarafından kabul edilmesi hiç mümkün olmamıştır. halihazırda, modası geçmiş bir ekolün orta bir temsilcisi sayılır. kendisinden sonra gelen mısırlı niyazi ve mucip kemal, aynı meselelerde daha şümullu ve vazıh eserler vermişlerdir. fikriyatının menşei kendisi olduğu iddiasına gelince, zaten bu meseleler iki asırdan beri garpte biliniyordu.
    olsun, diye düşündü hümasettin bey, arif'in tarzı gene başkadır."
  • (bkz: tecahulu arif)
  • ülkemizin yerel muharrirlerinden mütercim arif enteresan bir kişilikti. mütercim arif, oğuz atay'ın ironik sofizminin en uç noktalarından birisidir aslında. "' başkalarını mühim bulmayanlar, bir gün kendilerini de mühim bulmayanlarla karşılaşacaklardır, fakat bu hakikat, oların mühim bulmamış olduklarının mühim olduğu manasına da gelmez...'' sözü de bunun en temel örneğidir.

    kendini türkiya için en büyük şans olarak gören ancak kıymeti bilinmeyen entellerin kendi kendilerine "mühimlik" yüklemelerinden kaynaklanan durumun bir eleştirisini daha doğrusu kaza mizahını içerir. bu cümlenin ilk kısmı öncesinde diğer insanları küçümsemenin ya da kıymete değer görmemenin iki yönlü anlamını içerir. fakat cümlenin ikinci kısmı, ülkemiz entellerine adeta bir darbe gibidir, ilk elde. sizin "mühim"lik kriterleriniz hiçbir şey ifade etmez dercesine. burada esasen mütercim arif belki de son sofist olan sokrates'tir. çünkü cümlenin ikinci kısmında "mühim"lik kriterini aşkın bir ilkeye gönderir ve mühimliğe kategorik bir anlam yükler. bu cümlenin paradoksal yapısı - benzerliği de sokrates le buradadır- sadece bir düşünce jimnastiğini ifade etmekten öteye gidemez bu yüzden. cümlenin birinci kısmı her türden dramatikliği ifade edebileceğinden beni "neşe"lendirir. ikinci kısmı da, bir çıkmaza sürükler. tıpkı, türk entelektüelinin yaşadığı çıkmaz gibi. oğuz atay'ın da büyüklüğü buradadır. o bu çıkmazı hem ifade eder, hem de bizi kendimize güldürür, ezdirir, yok eder.
  • insan ve eşya münasebeti üzerine çokça düşünmüş olan, nev-i beşerin, maişetini merak ve tecessüsle temin edeceğine inanan hatırşinas mütercim, müellif. merak edenler için kısa bir biyografisi:

    türkçeye tercüme ettiği eserlerin vüs'ati nazarı itibare alınarak kendisine "mütercim" lakabı vasf olunan arif efendi, muhterem bir ailenin tek evladı idi. hiçbir fedakârlıktan içtinap eylemeyen edip bey (arif efendinin pederleri, vefatı 1285) merhumu avrupa'nın en mümtaz payitahtlarında tahsil ettirmişti. arif efendi bu tahsili muazzamaya ilave olarak da, medresetülâsârıilmiyeyitedkikibeşeriyeyiosmanî'ye de kayd olunarak bu irfan ocağında dahi bir müddet tedkik ve tetebbuda bulunmuş idi. osmanlı halkiyatının esasları üzerinde şerhler yazan arif efendi, insanı beşer üzerinde hassaten vukuf kesbetmiş idi. rehavet bilmeyen bir şevk ile izhar ettiği favust tercemesi, vezinli ve kafiyeli olduğu gibi, garp lisanlarında dahi emsali görülmeyen bir sadakat ile yapılmıştı. büyük edip (alaman) göte'ye hayranlığı, mütercim arif'i, verter'i de derin bir vecd içinde okumaya ve lisanımıza kazandırmaya sevk etti. "heyhat bu gavgaayı bînihayet/âşıklardır eflâkte yek-heyet" mısraları bu tesirlerin muhasalasıdır. iki yüz kırk dokuz kadar muhtelif âsârı ecnebi terceme ettikten sonra, bîtap düşen arif efendi, bir müddet cenubî fransa'nın kan eyaletinde istirahat buyurmuş ve inkıtayı müteakip mühim âsârını telife başlamıştır. mütercim lakabını almasına rağmen merhumun esas ehemmiyeti telifattadır. yakin dostu edip hüseyin paşa bir gün merhuma, "senin ismin mütercim arif değil, müellif arif olmalıydı," diyerek bu hakikatı veciz bir şekilde ifade etmiştir. "fransız ansiklopedistlerine reddiye", "devleti mutlak nazariyesine reddiye", "esareti medeniyyeye reddiye" gibi kitapları ile edebî faaliyetine red ile başlayan arif efendi, bu âsârı müteakip bir müddet kitab telif edememiş ve yeniden faaliyete geçince müsbet bir raha müveccih olmuştur. "edebî alemimize meçhul olan beşer" ve "memleket ehalisinin kıymeti iptidaiyesi" isimli kitapları ile "hayatı hakikiyeden ibret alalım beyler" isimli risalesi bu arada zikr olunabilir. mütercim arif efendi istirahat maksadıyla fransa'nın ekslaşapel şehrinde ikamet etmekte iken, misafireten bulunduğu dairede, havagazı borusunu ağzına dercetmek sureti ile hayatına kendi eliyle nihayet vermiştir.

    edit: zamanında ancak yakın muhitinde takdir edilen ve efkarı umumiyenin fazla tanımadığı bir muharrirdi. bu yakınlarının ifadesine göre, eserlerinin ileride anlaşılacağını ve öldükten sonra şöhrete mazhar olacağını zannederdi. filhakika, vefatından bir müddet sonra bazı muharrirler, arif'e büyük bir ehemmiyet bahşetmişlerdir. fakat, bu metihlerin geniş bir muhit tarafından kabul edilmesi hiç mümkün olmamıştır. halihazırda, modası geçmiş bir ekolün orta bir temsilcisi sayılır. kendisinden sonra gelen mısırlı niyazi ve mucip kemal, aynı meselelerde daha şümullü ve vazıh eserler vermişlerdir. fikriyatının menşei kendisi olduğu iddiasına gelince, zaten bu meseleler iki asırdan beri garpte biliniyordu.
  • "nev-i beşer maişetini merak ve tecessüsle temin eder." demis. ne de dogru soylemis gelinim mutfakta survivor ben bilmem isim bilir.
hesabın var mı? giriş yap