*

  • gec gelen bahar
  • 1949 yapimi yasujiro ozu filmi. savas sonrasi japonyasi'nda dul bir el yazmaci adamla evlenme cagindaki kizinin hikayesini anlatir. diger ozu filmlerine oldukca benzer bir film. savasin uzerinden sadece 4 yil gecmesine ragmen karakterlerdeki amerikan sempatisi ilgi cekici.
  • genç bir kızın üzerindeki evlilik baskısı ve alıştığı hayattan kopma korkusu anlatılır.
  • ozu'dan miras kalan bir sadelik anıtı. insan izlerken, çehov'un yönetmen olarak sinemada dirildiğini görür. hayatın basit yüzünde, insanların nasıl büyük bir trajedi taşıdığı, ama aynı zamanda bunu nasıl yüreklerine gömdüklerini, bir yandan da geleneksel yaşamın dışına çıkmanın, geleneklerine bağlı bir toplumda ne denli zor olduğunu küçük ayrıntılarla, büyük bir ustalıkla anlatır ozu. film önemsiz konulardan bahseder, ama belki de asıl konuşulması gereken bunlardır.
  • ozu'nun favori oyuncularından setsuko hara ile çalıştığı ilk filmidir. banshun'a dair ilginç birkaç nokta var. bir tanesi, ozu'nun evlat everme konulu birçok filminde kullandığı standart isimlendirmeyi ilk denediği filmdir, noriko, shukichi, aya ve akiko isimlerini sonraki yapıtlarında da kullanacaktır. bir diğer nokta, setsuko hara 1949 tarihli bu filmde, ebeveyninin yanından ayrılmak istemeyen gelin adayı rolünü canlandırırken, 1960 tarihli akibiyori'de ise bu defa kızının mürvetini görmek isteyen ebeveyn rolündedir.
  • gilles deleuze cinema 2 kitabında bu filmden şöyle bahseder: "in yasujiro ozu, everything is ordinary or banal, even death and the dead who are the object of a natural forgetting. the famous scenes of sudden tears ... do not mark out a strong period which might be contrasted with the weak periods in the flow of life...''
  • 1949 yapımı yasujirô ozu’nun noriko üçlemesinin ilk filmidir. noriko üçlemenin her üçünde de bulunan kadın karakterin ismidir. karakteri ozu’nun vazgeçemediği oyuncu (bkz: setsuko hara) canlandırmıştır.

    geç gelen bahar yavaş ilerleyen ama insanı derinden etkileyen bir film. film japonya da orta sınıftan bir baba ve kızının hikayesini anlatmakta. basit gibi görünen bir konuyu kendine dert edinmiş olsa da ele aldığı konuyu işleyişi ve sadeliği ile ozu nasıl az diyalog ve durgun kadrajlarla hikaye anlatılır sorusunun cevabını veriyor gibi.

    ozu japon toplumundaki kültürel ve toplumsal değişimleri genelde konu aldığı için bu değişim savaş sonrası japonya da hat safhaya çıkmıştır. japonya’ya kapitalizm her ne kadar geç girmiş olsa da filmde 4 yıldır savaştan çıkmış olan japonya buna rağmen kapitalizmin kucağına düşmüş durumda bunu filmde birkaç yerde kolayca görebiliriz. ilkin sahilde noriko ve erkek arkadaşı bisiklet sürerken coca-cola yazılı tabelalar karşımıza çıkmaktadır. ikincisi ise noriko’ya münasip görülen damat adayının gary cooper’a benzetilmesi.

    ozu japon kültürünü tamamıyla olduğu gibi aktarmaktadır. hatta bunu abartmış olacak ki japonların bağdaş kurarak veya yerde oturmasından dolayı sinemada köpek bakışı denilen bir bakış getirmiş ve kamera sürekli bir köpeğin bakışının hizasından çekiyormuş gibi çekmektedir.

    her ne kadar japonya denilince akla ilk (bkz: akira kurosawa) gelse de ozu da sadeliği ve basit hikaye anlatıcılığı ile bir çok ünlü yönetmeni etkilemiş ve halende etkilemektedir(bkz: . wim wenders) ozu hakkında “hayatım boyunca ozu gibi film çekmek istemişimdir” demiştir.
  • amerika'ya dair referansların şaşırttığı film. niye şaşırdım bilemiyorum. belki çok eski bir film olduğu için. japonca konuşulurken şak diye coca-cola tabelasının çıkması, onca japon aktör dururken herifin birinin gary cooper'a benzetilmesi... beklenmedik şeylerdi. kapitalizm savaşın hemen sonrasında dalmış yıkılmış japonya'ya besbelli. neyse. bunun dışında pek tabii kaliteli film, baba-kız ilişkileri üzerine çekilmiş en iyi filmlerden. merkezde evlenmekten, daha ziyade değişimden ve babasını kaybetmekten korkan, rutinini (babaya hizmet etmek) bozmak istemeyen bir kadın yer alıyor. yasujiro ozu daha önce ve sonra da yaptığı gibi meselesini -burada evlilik korkusunu- abartmadan, küçümsemeden, göze sokmadan, gayet sade bir şekilde aktarıyor. diyalogları, hafif müzikleri, ozu'nun iki favori oyuncusu, sürekli içilen sakeler, gündelik dertler-korkular, baba-evlat sevgisi, sade oyunculuklar... şahaneydi doğrusu. içindeki mizahı da pek sevdim. bu arada insanın bu filmdeki aileye dahil olası gelmiyor değil. chishi ryu beyefendiyle oturup arka arkaya sakeleri devirmek, setsuko hara'nın gülüşüne gene tanık olmak vardı.
  • sahneler o kadar çok simetrik ki ilk dakikalar hoşluk yaratsa da ilerleyen dakikalarda bu simetri insanı yoruyor, ayrıca bu film buram buram kültür.
  • film baba-kız ilişkisini, fedakarlıklarını anlatıyor. filmi sırf noriko’nun tatlılığı için ayrı izlenir. noriko ağzı dolu dolu gülen insanlardan.
    filmde ozu’ya özgü sinematografik nitelikleri görüyoruz örneğin kamerasını japon geleneksel oturuşuna göre konumluyor. yastık çekimlerle olay örgüsüyle bağlantısı olmayan görüntülere yer veriyor. filmin sonunda asıl fedakar olan babanın göz yaşlarını tutamaması çok dokunaklıydı.
hesabın var mı? giriş yap